Veda Makamı

Day 2,392, 21:31 Published in Turkey Philippines by klcahmet

Ben, hayatımda hiçbir şeyi adam gibi yapamadım. Ne yaptıysam ya noksan ya da fazla oldu. Bir şarkı beğensem yüzlerce kez dinler, bir rüya görsem peşinden koşardım. Ne iyi bir evlat, ne iyi bir abi ne de iyi bir kardeş olabildim. Sorsan babam gurur duyar, abim sever, kardeşlerimin de kahramanıyım. Oysa sadece babamın oğlu, abimin kardeşi, kardeşlerimin de abisiyim. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyorum 🙂 .

Kimisini o kadar sevdim ki kendimden vazgeçtim, ondan vazgeçemedim. Kimini de o kadar az sevdim ki ilk gidişinde ilişkimi kestim.

Sorun temelde olunca düzeltmesi sancılı oluyor. Önce beğendiğim şarkıları az dinlemeye başladım. Zamanla gördüğüm rüyalar azaldı. Zaman zaman ziyaret eden kabusları saymazsak. Bi şekilde dersleri düzelterek babama karşı vicanım rahatlamaya başladı, yaş itibariyle bir olgunluğa erişince abime bakış açım değişti, aramızdaki saygı da sevgi de arttı. Kardeşlerimin hala kahramanıyım, ufak problemlerini hemen çözerek. Yine bi şekilde her şey yoluna girerken kendimle anlaşamadığım tek konu sevgi oldu. Evren birlik olmuşçasına 17 yaşımda tanımam gereken insanı 25 yaşımda, 25 yaşımda tanımam gereken insanı da 17 karşıma çıkardı.

Öyle bir köşeye sıkıştırdı ki ne kendimden vageçip ondan vazgeçmeme lüksüm var ne de arkamı dönüp sessizce gidecek gücüm.

Gün geldi hayatımda bir defteri kapatmam gerekti. Daha önce bahsettiğim ev sahibimle aramda geçen konuşmayla bi sarsılma yaşadım. Evden kovulmadım endişelenmeyin 🙂 . Sayısını hatırlamadığım kadar ev taşıdım, bir o kadar tarih verdim. Fakat bu son konuşma, burda geçirdiğim zaman içinde maruz kaldığım en boktan konuşmaydı. “Ayın 15inden sonra burdaki işim bitiyor.” dedim adama. Telefonu kapattıktan sonra 30-40 saniye bi durdum. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Sonra baktım olmuyor. Biraz uyudum. Uyumadan önce bi sigara içip biraz soğan doğradım.

Uyurken sıcağına hissetmedim ama çıkıktı kesin. Kırık olsa yerimde duramazdım. Canım da ondan yanıyordu zaten. Yoksa başka bir nedeni yok. Yutkunmamı engelleyen boğazımdaki yumruda uyumadan önce içtiğim sigaradan olsa gerek. Soğan çok acıydı galiba, yastıktaki hafif ıslaklık da ondan olabilir.

Vakit daraldıkça ben de daralıyordum. Çıkık etkisini göstermeye başlıyor, canımın yanması artıyordu. Sigarayı günde 2 pakete çıkartınca haliyle boğazımda bir düğüm. Gören de her an sinirlerim boşalıp ağlayacam zanneder. Saçma sapan konulara sinirlenirken buluyorum kendimi, tam olarak neresinde olduğumu bilmediğim bir hikayeye düştüğümden beri.
Bir hikaye ki her şey gün gibi aşikar ama telaffuzu yasakmış gibi bazı kelimeler kullanılmadan ilerliyor. Traji-komik bir hikaye. Trajedisine mi takılsam yoksa komikliğine mi gülsem ona bile karar veremiyorum. Yine bişeyleri yarım bırakıyorum.

Bu sefer uzatacam, tutmayın beni.

Bari bu sefer uzatayım. Kendimi tutmak zorunda kalmayayım. Benim için haddinden fazla yükle gidiyorum. Yarım olduğuna bakmayın, yeterince ağır bir hatıra. Bana, tercih ettiğimiz şeyin aslında her zaman diğer seçenekten daha değerli olmadığını öğreten bir hatıra. Öğrenmek için geç kalmış olabilirim ama büyük ihtimalle ömür boyu unutmam artık.

Ara ara gözümde canlanır artık; ritüele dönüşen pazar alışverileri, sıkılmasın diye cebimde taşıdığım saçma sapan ama bir muhabbet açıp birazcık da olsa gülmesini sağlayacak şeyleri. Sınav sabahı stresli hali, ilk fırsatta yolduğu ojeleri, kabı olmadığı için sürekli saçının üstüne yerleştirdiği gözlüğü...

Belki ara ara anımsarım ama gözlerini, her yaklaştığımda ellerimi titreten ellerini, zaman zaman çözemediğim nedenlerle ama genelde uykusuz kalınca pembeleşen yanaklarını, ses tonunu, mimiklerini. Kim bilir belki gülümsemeni ya da seni. Özlerim, anımsarım belki...

Bi süre alışveriş yapmam herhalde. Sabahları da kimse arayıp uyandıramasın diye telefonu kapatıp yatarım geceleri. Kimsenin önünde fazla sigara içmem, zaten dünden razı olan zihnimi harekete geçirip, “çok sigara içiyorsun” diyip de hatırlatamasın diye seni.

Ne güzel de kandırıyorum kendimi değil mi 🙂 . Sacağına hissetmiyorum ama kesin çıkık, bu kadar gülmemden belli 🙂 . Sanırım sinirim bozuldu.

Yaşamaktan gerçekten haz aldığım bir dönemdi. Bitmesi gerekiyormuş ki bitti. Paralel evrenlerden birisinde belki şu an birlikteyizdir ya da hayatın bir yerinde tekrar buluşmak bekliyor bizi. Sadece zamanı değildi.

Yoruldum, devam edemeyecem artık. Kapanışı başkası yapsın, esen kalın dostlar :

“Yağmura çok teşekkür ederim,
bu gece yalnızca bu şiire yağdı.

Sağol aşkım,
sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,
kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum.

Her şeye rağmen
yağmura bulanmış güzel bir yazdı.”

Ve tabiki sen, bu makaleyi buraya kadar okuyan arkadaşım. Gel bu şiiri birlikte dinleyelim:

Gelişin gibi gidişin de zamansız oldu. Zaman kavramının olmadığı bu hikayede her şeye rağmen iyi ki geldin, “hoş” geldin. Yarım kalan hatıram, tamamlayamadığım cümlelerim, kaçırdığım bakışlarım, yanık takvimim, çırpınan umudum, en masum hikayem... Hoş kal, hoşçakal.