Osmanlı Viyana Kapılarında...1683.güne özel...

Day 1,683, 11:28 Published in Turkey Turkey by IrfanGuven

27 Haziranda (1683) Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, İstoni-Belgrad'da Dîvân-ı Harbi toplar ve Viyana'yı alıp orada Almanya'ya sulh şartlarını dikte edeceğini, yoksa Yanıkkale'nin alınmasının Almanya'ya bas eğdirmeyeceğini ve Macar işlerinden el çektirmeyeceğini söyler. Vezirler şaşırılar. Bunun üzerşne, Vezir Dâmâd İbrahim Paşa, Pâdişâh irâdesinin bu yıl Yanık ve Komaran'ın alınması ve akıncılarla Orta Avrupa'ya gözdağı verilmesi olduğunu, belki gelecek yıl Viyana'ya gidilebileceğini söyler. İmre Tököli de aynı görüştedir. Fakat, Kara Mustafa Paşa, Viyana üzerine yürüyüp 14 Temmuz 1683 de iehri kuşatacaktır.

Merzifonlu kendisi gibi düşünmeyen komutanlarına gücenmiş ve onlarıda gücendirecek sözler söylemişti. Özellikle Koca arnavut İbrahim Pasa ve Kırım Hanı ile araya soğukluk girmişti.

Padişah bu savaş kararını ilk duyduğunda pek hoşnut olmasada ,"Hoş imdi Hak Teâlâ asan (kolay) getüre" diyecekti.

Osmanlı ordusu, yolda, 40 000 Alman'ı esir etmişti. Kırım atlıları, geniş bir alana akınlar yaparak etrafı sindirdiler. Avusturya İmparatoru, Viyana'yı bırakarak Prag'a gitmiş, Avrupa devletlerinden yardım istiyor, asker toplamağa çalışıyordu.

Viyana düşünülerek yola çıkılmamıstı. Çok kalabalık bir orduyla büyük bir kuşatma yapılmıştı. Tüm Romen Beyleri ve Tökeli İmre’de Osmanlı lehine Avusturya’ya karşı mücadele halindelerdi. Nerdeyse boşaltılmış haldeki Viyana büyük bir saldırıya kesinlikle dayanamayacaktı. Ama Merzifonlu bu doğu ve batı arasında kalmış inci tanesinin zorla alınması taraftarı değildi. Mümkün olan en az yıkımla şehre girmek istiyordu. Şehrin teslim olması beklentisiyle de kuşatma uzuyordu.

Papa’nın yana yakıla yaptığı vaveylasına kulak veren Polonyalı Jan Sobieski 70 bin kisilik ordusuyla Tuna'nin karşı tarafında belirmek üzereydi.

Viyana muhasarasına katılan Silâhtar Fındıklılı Mehmed Ağa, daha sonra yazmış olduğu 'Silâhtar Tarihi' adlı eserinde, büyük bir üzüntüyle hâdiseyi şöyle anlatır: 'Düşman Tuna nehri üzerinden geçerken Murad Giray düşman askerine karşı çıkacağı yerde; bir tepe üzerine çekilip onları seyretmeye başlamış yanında bulunan kendi imamı bile onun bu haline itiraz ettiği halde: 'Sen bu Osmanlu'nun bize ettüğü cevri bilmezsun. Bu düşmanın def-i yanumda lââ-şey idi (basit bir iş idi) ve bilürüm ki dinimüze de ihânettir! Lâkin asâletim beni komadı: Anlar da görsünler kendülerinin kaç akça âdem imiş. Tatar kadrin (kıymetini) bilsünler!' cevabını vermiştir.

Bu hâdiseden bir gün evvel, Viyana'nın ormanlık bölgesindeki Kahlenberg dağının arka yamaçlarından gelmiş olan düşman ordusu da; Tuna nehri üzerindeki köprüden geçen Sobieski komutasındaki askerlerle birleşerek, Osmanlı ordusu karşısında bir güç oluşturmuşlardır. Düşman ordusu karşısında mevzilenen Osmanlı ordusu, bu defa Budin beylerbeyinin ihânetiyle karşılaşmıştır. Ordunun sağ tarafını komuta eden vezirlerden Budin beylerbeyi Arnavut İbrahim Paşa, Edirne'deki harp meclisinde Merzifonlu ile tartıştığı için, intikam hissiyle hareket etmiş ve savaşın başladığı sırada askerini geri çekerek, Osmanlı saflarının bozulmasına sebep olmuştur.

Bu fırsatı değerlendirerek, düşmanın Osmanlı ordusu orta saflarına girdiği sırada bu defa ordunun sol tarafına komuta eden Kırım hanı Murad Giray da bu olaya seyirci kalmakla ikinci ihâneti orada işlemiştir. Buradaki meydan savaşının kaybedilmesinde ve II. Viyana Muhasarası'nın neticesiz kalmasında bu iki şahıs önemli rol oynamıştır.

Bu iki şahsın askerleriyle geri çekilmesiyle etrafındaki onbin kadar askeri savaşmak zorunda kalan Kara Mustafa Paşa, gün boyunca savaşırken, akşama doğru şehit olmak için düşman içine atılmak istemiş ancak etrafındakiler, dağılan ordunun toparlanabilmesinin kendisine bağlı olduğunu söyleyerek, buna engel olmuşlardır. Bu meydan muharebesinde şehit olan Osmanlı askeri sayısının onbin civarında olduğu rivâyet edilmektedir.

Son dönemlerin en büyük vaizlerinden olan bir büyüğümüz bunu cami kürsüsünden dile getirirken, keşke Merzifonlu o gün geri dönmeyip orda şehit olsaydıda geri dönmeyi öğrenmeseydi milletimiz, diyecekti.

Kısaca hatırlatmak istediğim bu önemli tarihi vakayla Osmanlı Avrupa’da ki ilk büyük yenilgisini almıştı. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, 1. ve 2. dünya savaşlarını en şiddetli bir şekilde yaşamış olan Avusturya için Viyana Kusatması, herşeyden daha önemli ve hatırlanması gereken bir tarihi vakaydı.Yenilgi de bir payları olmamasına rağmen Türkleri Avrupa’dan geri gönderdiklerini iddia edip böbürlenirler. Hatta 1983 te Viyana ve Tunaya hakim olan Leopoldsberg Tepesinde askeriyenin duvara asmış oldugu bir Levha vardır ve levhada şu yazar: "Türklerin Viyanadan dönüşünün 300. yılı. "

Problem ne düşmanın kuvveti ve zekası ne de teknik yetersizliklerdi. En büyük sorun , ittihadımızın bozulma emareleri göstermesi, kalp birliğinin eskisi gibi olmamasıydı. Viyana’da serilmiş binlerce şehidimizin büyük dedesi olan büyük Sultan, bu endişesini şöyle dile getirmişti:

Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi
Hatta kûşe-i kabrimde bîkarar eyler beni
İttihat etmekken a'daya karşı çaremiz
İttihat etmezse millet dağıdâr eyler beni

Yavuz Sultan Selim


ARKADAŞLAR BU GÜNE ÖZEL HAZIRLADIĞIMIZ ASLINDA BAŞKA BİR MAKALE VARDI.LAKİN TEKNİK SORUNLAR NEDENİYLE ONU YAYINLAYAMADIK.ONUN İÇİN ŞİMDİLİK SİZE BİR KISMINI BİR DOSTUMUN YAZDIĞI BİR MAKALEYİ VERİYORUM.