Oldu mu ya...

Day 1,345, 14:02 Published in Turkey Turkey by Shamil Surhay

Merhabalar edünya ahalisi,

Sizlere yaşadığım kadarıyla kısa bir erepublik özeti geçerek başlamak istiyorum bu makaleye;
Milliyet babyboom’undan hemen sonra başladım bu oyuna. Ben oyuna başladığımda Türkiye’nin hiç savaşı yoktu, işimiz gücümüz o zaman ismi Phoenix olan grubumuzdaki müttefiklerimiz için savaşmaktı. Haliyle oyunun bu şekilde hiçbir zevki de yoktu.

Hemen hemen aynı dönemde İnci grubu da oyuna katılmaya ve güçlenmeye başlamıştı. İnci’nin kurduğu ve işletmeye başladığı komün sistemi ilgimi çektiği için erepublikteki ilk grubum İnci oldu. Eski panpalar beni hatırlar belki…

İnci’nin içinde 1 ay kadar geçirdikten sonra yeterince hızlı gelişemediğim için gruptan ayrıldım.

O dönemde sırasıyla Yunanistan’a savaş açtık, Kıbrıs’ı aldık ve hemen sonrasında da aylarca sürecek bir esaret dönemine girdik. Yunanistan bizi ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu arada biz de boş durmadık, bu yenilgi dolayısıyla müttefiklerimizi suçlu ilan ettik ve tüm MPP’lerimizi kaybettik.

Tabii bu dönem aynı zamanda bize çok kötü bir alışkanlık edindirdi: ülke yönetimini eleştiri bombardımanı ile yok etmek. Ne zaman yeni bir yönetim geldiyse öyle çok sövüp saydık ki yönetimlerin tamamı tüm ülke ile kavgalı bir şekilde oyundan ayrıldı. Bunların ilki Yunanistan savaşını başlatan ccc melihmessi ccc idi. Savaşın kötü gittiğini bahane edip anasından emdiği sütü burnundan getirdik. Hatta o süreç sonunda İnci Türkiye’den ayrılıp Amerika’ya göç etti. Peşinden Alipoyraz’ı alaşağı ettik, sebep yine savaşlar ve bu sefer birazda haklı olarak silinmemiz idi. Sonra ülkeyi düzlüğe çıkaran ve haritaya döndüren İlkeratıcı’yı fırlatıp attık, aslında pek bir şey de yapmamış olduğunu iddia ettik. En nihayet eTr için milyonlar vuran ağır tanklarımızdan AnılKoç’u sildik defterden. Bugün de mevcut yönetimi ağır ateş altında tutuyoruz…

Geldiğimiz noktada ise ne İnci ne de eTr iyi bir durumda değil.
Bunun sebebi esasen hep aynı: çenemizi bir türlü tutamıyoruz. Ortamın sanal oluşunun da verdiği rahatlıkla önümüze her gelene aklımıza gelen her şeyi söylüyoruz.



Bu yaptıklarımızın sonucunu sanırım haritaya baktığımız zaman görebiliyoruz.
Harita dışında da birbiriyle kanlı bıçaklı bir hale gelmiş İnci ve eTr umutları tüketiyor maalesef.
Her iki taraftaki liselilerin birbiriyle dalaşmasına bir son versek sanırım bu hem inci hem de eTr için çok faydalı olurdu.



Her fırsatta birbirimize vurmak ne İnci’ye ne de eTr’ye bir yarar sağlamıyor.



O kadar ki her açışımda shout listem birbirine rest çeken ve sonraki roundda annelerini yollamamakla tehdit eden insanlarla dolu…



Geçmişten biraz ders alsak aslında bizim birbirimizden başka kimsemiz olmadığını rahatlıkla göreceğiz. Çünkü ne zaman zora düşse eTr İnci’ye yardım etti, İnci eTr’ye. Kıbrıs’ta İnci’ci Panpalarımız ile beraber az vurmadık hatırlarsanız. Ve yine hatırlarsanız eTr silinmişken Amerika’dan gelip kurtuluşumuza en büyük desteği veren de yine İnci idi.
Şimdi bakıyorum her iki tarafta karşıdan birbirlerine vurmak yarışında…



Bununla beraber çözümün ne olduğunu herkes tartışıyor ancak kimse bir neticeye ulaşamıyor. Kin, niyeyse insanlara çok tatlı geliyor. Aslında herkesin bir çözümü var ama açık ki bu kadar fazla cevap bizi bir yere götürmüyor…



Esasen çözüm son derece basit. Birbirimize sövmekten vazgeçmek…
Hepimiz biraz sussak da motorlar soğusa sanırım günlerdir üzerine tartıştığımız hatta kavga ettiğimiz konuların incir çekirdeğini doldurmadığını göreceğiz…



Son olarak lütfen unutmayalım; İnci eTürkiye’dir, eTürkiye İnci…
Bağırsakta, çağırsakta, sövsekte, savaşsakta,
Bizim başka kimsemiz yok!
Bu aşamada benim somut önerim şu; eTr yönetiminin Makedonya ile görüşerek Kıbrıs’ın İnci’ye iadesini sağlaması ve bu olayların artık kapanmasına ön ayak olması.



Uzun oldu biraz ama çok reca ediyorum tamamını okuyun, özet yok…