Nasrettin Hoca: “Senin kuş konuşursa, benim ki de düşünür.”

Day 1,660, 10:54 Published in Turkey Turkey by IslambolFatih


Günlerdir Makale yazmak için düşünürken, nihayet ne yazacağıma karar verebildim🙂

Hergün 1 tane Nasrettin Hoca Fıkrası, benim gibi belki birçoğunuz icinde Erep bu günlerde sıkıcı olmuştur, bu vesile ile bir nebze de olsa en azından gülümsemiş oluruz.



vote + sub istemeyeceğim, hoşuna giden ve takip etmek isteyen zaten yapacaktır, israr etmenin lüzumu yok diye düşünüyorum.

Evvela Nasrettin Hoca kimdir?


Nasreddin Hoca
(1208-1284)
Türk halk bilgesi.

13. yüzyıl Anadolusu’ nda yaşadığına inanılan bir halk bilgesinin adı olup, Türk folklorunun en önemli fıkra kahramanıdır. Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikayesi 1480 tarihli Sarı Saltuk’un hayatını anlatan Ebu’l Hayr Rumi’nin Saltuknamesi’nde bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebu’l Hayr Rumi tarafından Saltukname, yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Abdullah Efendi’de başlamış ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yılında vefat etiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve Timurhan ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.


Nasreddin Hoca’nın Yaşamı


Türk düşünce tarihinin büyük dehası gerçek bir halk filozofu, yalnız yasadigi13. yüzyılın değil bütün zamanların en büyük nüktecisi, Türk zekasını, mizah dehasının en önemli temsilcisi Nasreddin Hoca, Hicri 605, Mmiladi 1208 yılında Sivrihisar´in Hortu köyünde doğmuştur. Bir çok doğu ve bati kaynaklarına göre babası Hortu köyünün imamı olan Abdullah Efendi, annesi Sıdıka Hatun’dur. Nasredin Hoca’nın doğduğu Hortu köyü bu gün “Nasreddin Hoca” olarak isim değiştirmiştir. Yapılan incelemelerde Nasreddin Hoca’nın bu köyde 23 yasına kadar yasadığı, babasının medresesinde okuduğu, sonra Sivrihisar medresesini bitirdiğini görmekteyiz. Hoca ve ailesi kışın Sivrihisar’da, yazında bir yayla özelliği taşıyan gerçekten tabiatın bütün güzelliklerini koynunda saklayan Hortu köyünde oturdukları görülmektedir. Hoca, babasının ölümü üzerine bir müddet köyde imamelik yapmış, Sivrihisar’da da vaizlik görevini üzerine almıştır. 23 yasına kadar sürsürdügü köy imamlığı ve vaizlik görevini Mehmet Efendi adlı halefine devretmiştir.

1237 yılında Sultan 1. Alaaddin Keykubatin son saltanat devirlerinde Sivrihisar’daki yüksek öğrenimini tamamlayarak, Akşehir’e yerleşmiştir. O devirde önemli bir kültür merkezi olan Akşehir’de zamanın ünlü alimleri Seyyid Mahmut Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim Sultan’dan dersler almış ve Seyyid Mahmut Hayrani’ye intisap etmiştir. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Akşehir’de uzun süre müderrislik (profesör) kadılık yapan Nasreddin Hoca, 1284 yılında Akşehir’de vefat etmiştir.


Nasreddin Hoca’nın Karakteri ve Fıkralarının Özellikleri


Nasreddin Hoca, insana doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı dil ve üslup ile, gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir.

Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları düzeltmek ve onlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir.

Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez.

Gelelim ilk Fıkramza



Hindi

Nasreddin Hoca Akşehir pazarında bir adamın başına toplanmış olan kalabalığa yaklaşır. Satıcı elindeki kuşu satmaya çalışmaktadır. Kuşun fiyatı ise çok yüksek yani 50 akçedir. Yan taraftaki tavuklar ise 5 akçedir. Hoca bir türlü fiyattaki aşırı farkı anlayamaz ve sorar: “Hemşehrim, bu nasıl kuştur ki 50 akçe istersin?
adam cevap verir: “Hoca Efendi, bu biliğin kuş değildir; bunun özelliği vardır.”
Nasreddin Hoca merakla sorar: “Neymiş o özelliği?”
Adam cevap verir: “Hoca’m, bu kuşa papağan derler ve konuşur.” Hoca hemen eve koşar, kümesten hindisini kaptığı gibi pazara döner. Papağanı satmakta olan adamın yanına durur ve yüksek sesle: “Bu gördüğünüz kuş sadece 100 akçeye, gel, gelll!” diye bağırmaya başlar.
Herkesten çok papağan satan şaşar bu işe ve sorar: “Hoca’m, 100 akçe çok değil mi bir hindi için?”
Nasreddin Hoca: “Sen 50 ye satıyorsun ama!” diyince adam: “Dedim ya Hoca’m, benim kuş konuşur.” Nasreddin Hoca da hemen cevap verir: “Senin kuş konuşursa, benim ki de düşünür.”

Bugünlerde ETR liler olarak bizde biraz düşünsek fena olmaz sanırım!!!

Selametle kalın

IslambolFatih