Büyüyemiyoruz

Day 2,130, 07:32 Published in Turkey Turkey by Onur Akinci
www.okanakinci.com

Hiç, yabancı bir ülkede yaşayan bir çocukla tanışma fırsatınız oldu mu? Ya da en azından ergenlik çağındaki bir genç ile?.. Benim böyle bir fırsatım defalarca oldu. Bunun yanı sıra başka ülkelerdeki kültürleri, gençleri dolaylı yoldan gözlemleyebilme fırsatına da sahip oldum. Ve her defasında o çocuklara, gençlere hayran oldum, her defasında yaşadığımız kültüre, maruz kaldığımız eğitimsizliğe isyan ettim.
Ne zaman o çocuklara baksam ağzım açık kalır. Bizde, 30 yaşındaki koca koca adamlar iki sözcüğü bir araya getiremezken, onların 10 yaşındaki çocuklarının akıcı bir biçimde konuşabildiklerini gördüm.
Bizde, 40 yaşına gelmiş adamların hala “ergen muhabbeti” dediğimiz seviyesiz sohbetlere, iğrenç şakalara devam ettiğini gördüm, onlarda ise 15-16 yaşındaki gençlerin gayet seviyeli sohbetler ettiklerini, yapıcı ilişkiler kurduklarını ve çoğu zaman oldukça olgun davrandıklarını gördüm.
Bizde, kaç yaşında olursa olsun insanların olağanüstü bir cehalet içinde yaşadıklarını gördüm, onlarda ise ilköğretim çağındaki çocukların bile gayet iyi eğitildiklerine şahit oldum.
Bizde insanların hoşgörüsüz ve şiddet eğilimli olduklarını gördüm, onlarda ise bu kadar yaygın değil.
Size yüzlerce örnek verebilirim ama bu örneklerin hepsi aynı şeye işaret edecektir: Yabancı ülkelerdeki çocuklar, bizdeki yetişkinlerden bile olgunlar. Çünkü biz büyümüyoruz, büyüyemiyoruz, büyümemizi istemiyorlar.
Her türlü baskıyla, şiddetle, dayatmayla, beyin yıkamayla benimsetilen aile düzenimiz, eğitim sistemimiz, kültürümüz kesinlikle iyi olan hiçbir işe yaramıyor. Ve son zamanlar başta olmak üzere bunun acısını bütün toplumumuz çekiyor. Düşünmeyen, sorgulamayan, hoşgörüden yoksun, şiddete eğilimli, cümle kurmayı bile beceremeyen, oturup kalkmasını bile beceremeyen milyonlarca “yetişkine” sahibiz.
Belki bu sözlerimden dolayı beni, bu halkı küçümseyen bir elitist olarak göreceksiniz. Belki de kendi kültüründen nefret eden, yabancı kültürlere hayranlık besleyen bir hain olarak göreceksiniz. Bunun yanı sıra “beğenmiyorsan git bu ülkeden, o çok sevdiğin yabancı ülkelerde yaşa” da diyebilirsiniz. Ama böyle yaparsanız sadece sorunlarımızı görmezden gelmekle kalmayacak, bu sorunların devam etmesine katkıda bulunacaksınız. Benim içinse, gitmek çözüm değil. Çünkü hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Bu nedenle, bunları söylemeye devam edeceğim.
Bizde, ebeveynler çocuklarını birey olarak görmezler. Belirli bir yaşa kadar ayak altında dolaşmasını engelledikleri, ama arada bir de yanaklarını sıktıkları bir çeşit sevimli ev hayvanı muamelesi yaparlar. Biraz daha büyüyünce bir çeşit hizmetçi gibi kullanırlar. Şunu yap, bunu yap, bakkala git iki ekmek al deriz. En ufak şeylerde bile avazımız çıktığı kadar bağırıp onları sindiririz. Bunu kim eleştirirse “ama biz bütün gün çalışıyoruz, ev işlerini de yapıyoruz” diyoruz. Yanlış anlaşılmasın, çocuklar evdeki işlerin hiçbir şeyine ortak olmadan yaşasın, şımartılsın demiyorum, ama iş paylaşımları yanlış yapılmıyor mu?
Onları okula göndeririz ama hiç de takipçisi olmayız ya da üzerilerinde tam bir diktatörlük kurarız. Başarısız olurlarsa bir güzel döveriz ama neden başarısız bir öğrenci olduklarını hiç sorgulamayız. Başarılı olduklarında ise kendi başarılarını kendileri sahiplenmelerine izin vermeyiz, biz sahipleniriz. Dertlerini asla dinlemeyiz. Kimi çocuklar evde fiziksel şiddet görür, fiziksel şiddet görmeyen çocuklar ise genellikle psikolojik şiddet görür. Okulda ise öğretmenlerinden bazen fiziksel ve genellikle psikolojik şiddet görürler ve biz çocuklarımızı savunmayız, “eti senin, kemiği benim” diye kurbanlık muamelesi yaparız çocuklarımıza.
Okullar zaten hiçbir şey öğretmez çocuklara. Verilen bilgilerin büyük çoğunluğunun yalan ve bilim dışı olması bir yana, ezberci bir yolla öğrenirler. Sene sonunda her şeyi unuturlar. İnsani değerler ise hiç öğretilmez. Sınav sistemi eliyle duyarsız test makinelerine dönüştürülmeleri ise zaten başlı başına incelenecek bir konu.
Çocuklarımız bunun dışında kalan bütün boş zamanlarını ya internet kafelerde ya da evde bilgisayar başında zaman geçirerek öldürürler. Sosyal ya da kültürel yaşamları hiç yoktur. Kitap okumak mı, arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek mi, birlikte sinemaya, tiyatroya, müzeye, sergiye, maça, konsere ya en azından parka yürüyüşe gitmek mi? Unutun bunları, yok öyle bir şey! Yazının başında da belirttiğim gibi dışarıda gençler birbirleriyle yapıcı ilişkiler kuruyorlar, bizdeyse ya ilişkileri yok ya da bütün ilişkileri sakat. Birbirlerini dost olarak değil, rakip olarak görüyorlar. Birbirlerinin değerlerini hoşgörüsüzce yargılıyorlar. Birbirlerini sevemiyorlar, sevseler bile hoşgörülü bir cevap alamıyorlar.
Elbette böyle olmasının ekonomik nedenleri de var. Bunu inkar edemem. Fakat bu, tek neden değil. Ekonomik sorunların olmadığı toplumsal katmanlarda bile veya pek çok olanak ücretsiz ayağımıza geldiğinde bile elimizin tersiyle itmiyor muyuz?
Peki ya cinsel hayatımız çok mu düzgün? Yetişkin bir insanın cinselliğe dair bilgisi 12 yaşındaki çocuklar düzeyinde. Ve pek çoğumuzun seks hayatı ya yetersiz, ya hiç yok ya da en sağlıksız biçimleriyle yaşanıyor. Ha bu arada, tecavüz de devlet tarafından fiilen desteklenen bir şey.
35 yaşına gelip de hala ailesine bağımlı olan milyonlarca insan var ve bunların pek çoğu da hallerinden memnun. Dünyanın pek çok yerinde ise 18-20 yaşına gelen gençler kendi yollarını çizmeye çalışıyorlar. Yetişkin olduğu halde ve hatta üniversite mezunu olduğu halde cümle kurmayı bile beceremeyen, ne dediğini anlamadığım çok sayıda insan var. Çevremde 20′li, 30′lu ve hatta 40′lı yaşlarda olup da ilişki kuramayan, iğrenç şakalar yapan, en basit konularda bile derin bir bilgisizlikle yaşayan o kadar çok insan oldu ki 15-16 yaşındaki yabancı bir gencin olgunluğunu görünce ağzım açık kalıyor.
Kısacası, büyüyemiyoruz. Ki zaten büyümemizi de istemiyorlar. Çünkü bu çok tehlikeli. Bu ülkede yaşanan onca pisliğe duyarsız ve hatta bu şeyleri destekleyen milyonlarca insan var. Büyürsek, uyanırız ve tehlikeli oluruz ve yukarıda örneklerini verdiğim gibi ailede, okulda, sokakta, her yerde, her şey büyümemizi engelleyecek biçimde düzenlenmiş.