2. Abdülhamid Han’ın Rotschild Ailesi ve Siyonizm ile Aşkı

Day 4,090, 02:20 Published in Turkey Bulgaria by David Rockefeller SOC

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yapılan son çalışmalarda, 2. Abdülhamid’in Yahudilerin, Filistin’den toprak satın almalarına izin verdikleri görülüyor. Rothschild Ailesinin ilk kolonilerini, 2. Abdülhamid döneminde kurduğu ve bölgeye göç getirdiği de kanıtlanan bilgiler arasında. Rothscild Ailesi ile Osmanlı Padişahları arasındaki bağlantıları inceleyen Doç. Dr. Sezai Balcı ile Prof. Dr. Mustaca Balcıoğlu, son çalışmalarını Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu adlı bir kitapta belgeleriyle yayınladı. Belgelere göre Rothschild Ailesi, Rusya’ya ve yayılmacılığına karşı yaşadıkları Avusturya, Britanya, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerdeki ekonomik güçlerini kullanarak Osmanlı ile müttefik olmuş ve Osmanlı Ordusunu, Ruslara karşı finanse etmiştir, 1854 yılında Osmanlı ise bu güven ve müttefiklik bağlantısı ile ilk dış borcunu almış, 1876 yılında ise iflas ettiğini duyurmuş, sonrasında gelişen süreçte ise devletin kasası bağımsızlığını kaybedince, siyasi bağımsızlık da sadece, saray önündeki bir sembolik bayrağa indirgenmiştir.
Belgelere göre, Osmanlı ve Rothscild Dostluğu ilk olarak 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşına dayanıyor, 2. Mahmut ile görüşerek, dostça ilişkiler kuruluyor, alınan mali ve askeri destek sonunda ise 1854’e giden süreç açılıyor. 1853 Yılının Temmuz Ayında, edinilen bilgilere göre, Osmanlı Ordusu, Rothschild Ailesinin firmalarından, 40 bin tüfek, 50 milyon kapsül, 10 milyon fişek alırken, silahlar için de 10 milyon 514 bin 976 kuruşluk bir ödeme gerçekleştiriyor. Tuna nehri kıyılarındaki Türk kalelerine gerekli iaşe giderlerinin sağlanması için de Avusturya üstünden, Rothschildlara ait Stametz Şirketi ile anlaşılıyor.
Amaçları, Yunanistan’ın kurulurken Osmanlıya ödediği tazminatın hikayesinde ortaya çıkmaktadır ancak bu hikaye olmasa dahi, kendi çıkarlarını düşünen her politik kümenin amacı her zaman için kendi gücünü ve varlığını arttırmak olduğu en uzak ufuklardan dahi görülebilir bir gerçektir. Yunanistan’ın tazminatını ödemek için gelen Nathaniel de Rothscild, 1834 yılında İstanbul’a geliyor, yanında ise Avusturya Prensi ve Diplomat Klemens Von Matternich bulunuyor. Görüşmeleri aktaran belgelere göre, Natheniel de Rotschild’ın temel amacı Osmanlı İmparatorluğunun kendilerinden borç almasını sağlamak, böylece Osmanlı kaynaklarına erişim hakkı elde ederken, İsrail’in kuruluşuna giden yolda ellerine koz alabilmek. 2. Mahmut, her ne kadar çeşitli konularda hatalı bir politikacı olsa da, Rothscild Ailesinden borç almak gibi bir hataya düşmüyor, peki bu hataya kim düşüyor dersiniz? Çeşitli yerlerde Siyonizme karşı savaştığı iddia edilen birisi Yahudilerden borç almakla kalmayıp onlara Anadolunun madenlerini satmış olabilir mi? Üstüne de Filistin’de koloniler kurmalarına izin vermiş de olabilir mi?
Rothschild Ailesi, Padişah 2. Abdülhamid’e iki kez borç vermiştir, Abdülhamid’in Osmanlının dış borçlarını azalttığı ise gene bir İslamcı yalandır, kendisi en çok borç alan Padişahlardan birisi olmakla beraber en çok toprak kaybeden padişahtır, Türk Ordusunu çürüten, donanmayı eskiten, Türk Aydınlarının felsefe ile uğraşmasını yasaklamış, tahtı için her türlü aydınlığı söndürmek için Avusturyalı Hasburgları arkasında bırakmış birisidir, keza İslamcıların iddia ettiği gibi de İslamcı birisi değildir. 2. Abdülhamid, Rothschild Ailesinden 1891 yılında 6 Milyon 316 bin 920 sterlin borç almaktadır, üstüne de bir önceki 2. Abdülhamid Makalemizde belirttiğimiz üzere kendisi bu dönemde Anadolunun madenlerini, işletmelerini de Fransız, İngiliz, Alman firmalara peşkeş denilebilecek fiyatlarla satmıştır, bu satılan işletmeler ve madenler de Fransız-İngiliz-Alman adı altında barınan çeşitli firmalar olsa da içlerinde gene Rothschildların iş ortakları bulunmaktadır. 1891 yılında alınan borcun, geri ödeme süresi ise 60 yıldır, yani Osmanlı İmparatorluğu, 2. Abdülhamid döneminde 60 yıl boyunca beli doğrultmayı da düşünmemektedir, herhangi bir şekilde ileri görüşlülük ile devleti düzeltmek gibi bir amacı olmayan 2. Abdülhamid Yönetimi, ikinci Rothschild borcunu ise 1894’te alır, 60 yıl ödenecek borç yetmemiş olacak ki 10 Milyon Frank’ını bir gecede Osmanlı bankasından Alman bankalarına devletin borcuna dahil olur ve el koyarlar korkusu ile geçiren emlak zengini, Mehmet Akif’in deyimi ile Saraydaki Baykuş, 15 Ekim 1955 tarihine kadar ödenmek koşulu ile 8 milyon 212 bin 340 sterlin olarak ikinci borcu da almıştır. Faiz oranı ise akılsızlığın bir diğer kanıtı olarak %4 olmuştur. Bu durum daha sonraki süreçte, faizin bile ödenmesini imkansız kılacak bir pranga yaratmıştır.
Alman bankalarına, korkakça devletin borcuna sayarlar korkusu ile aktardığı parasına ne olduğu bugün dahi bilinmemektedir ancak Almanların bu parayı geri vermediği ve kendileri için kullandıkları en gerçekçi tahmin olacaktır, Rothschild Ailesinden alınan borçlar ise 1955 yılına kadar Genç Türkiye Cumhuriyeti tarafından yüz yıllarca Osmanlı Soyluları tarafından sömürülmüş Anadolu-Trakya Türklerinin alın terinden ödenmiştir.
Türk tütünü, bu dönemde dünyada ünlüdür, ABD’deki sigara paketleri üstünde dahi fesli Osmanlı beyefendileri vardır, tütünün hakikisi hissini vermek için Osmanlı ile tütün ilişkisi bu kadar bağdaşmıştır. 2. Abdülhamid ile Rothscild Ailesi 1888 yılında bir görüşme yapmıştır, görüşmede 1. Baron Rotshcild (Nathan) bulunmuştur. Rothcsild Ailesi Avrupadaki tüm ülkelerde hemen hemen mal varlığına sahip olarak uluslararası bir yapıdadır, daha da önemlisi devletlerin çatışmalarından kendilerine çıkar elde etmektedir, bazı ülkelerle çıkarları bağdaştığı gibi o ülkelerin kanun koyucusuna da ihtiyaç duydukları için diğerlerine göre daha yakın bir müttefiklik içindedirler. Baron olmalarına gelir isek, soyluluk unvanı alarak mülk edinmenin önündeki engelleri kaldırmışlardır, bu dönemde krizdeki devletler Baronluk, Lordluk gibi unvanları para karşılığı satarak bu krizlere çözüm üretmek istemiştir.

2. Abdülhamid Han ve Baron Rothschild Arasındaki görüşme, dönemin gazetesi olan Moniteur Europeen Gazetesine yansımıştır, 10 Temmuz 1888 günkü sayısında, görüşmeyi haber vermektedir. 27 Temmuz 1888 günü ise 2. Abdülhamid, demir yollarının 7 km sağı ve 7 km solu dahil olmak üzere tüm maden arama ve kullanma haklarını vermek üzere, Rotshcild Ailesinden Anadolu Demir Yollarının yapımını üstlenmesini ister. Bu yüzdendir ki bu dönemdeki demir yolları çeşitli maden sahalarından geçirilebilmek için gereksizce uzatılmış, en basit ve gereksiz nüfussuz alanlara dahi demir yolu yapılmıştır, zikzaklı yapımlar ile Anadolunun madenleri çalınırken, yetmemiş, bölgedeki Arkeolojik buluntular da Abdülhamid tarafından yabancılara peşkeş çekilmiştir. 2. Abdülhamid, Rothscild Ailesine madenleri, arkeolojik bulguları peşkeş çekmekle kalmayıp ikna etmek için hususi hazırlanmış 10.000 sigara hediye etmiştir.
Dönemin Moniteur European Gazetesi, Abdülhamid ve Rotshcild Aşkını şöyle anlatmaktadır.

“Baron Rothschild ile kerimesi dün Talya vapuruyla Dersaadet’i terk eylemişlerdir. Talya Vapuru Pire’ye uğrayıp sonra Ancona ve Marsilya’ya gidecektir.

Baron Rothschild’in geçen cuma selamlığından sonra 27 Temmuz 1888 Yıldız Sarayı Hümâyûnu’nda gördüğü iltifat Hazret Cihanbânî ve huzûr Hümâyûn’a kabulden fevkalgaye mahzûz olduğu temin ediliyor.

Zât Hazret Padişahî Baron ile bir saat kadar müddet mülakat ederek envai ulunmuştur ve Anadolu şimendiferlerinin Baron tarafından teşkil edilecek bir heyetsarrafiye tarafından inşa arzusunu dermiyân buyurmuşlardır.

Bu arzu Cihanbanî Mösyö Rothschild’ce büyük mahzûziyeti celbetmiş olup mumaileyh tedkik keyfiyet edeceğini vaad eylemiştir. Baron’un mazhar olduğu envai iltifatlardan başka avdeti esnasında ZâtHazret Padişahî kendisine bilhassa imâl ettirilmiş on bin aded sigara hediye buyurmuşlardır.”
Ottoman Bank isimli ilk merkez bankası, 1856 yılında İngiliz Sermayesi ile kurulmuştu, şirkete yeni katılan Fransız ortakların, Abdülaziz tarafından onaylanması ile söz konusu banka 1863 yılında Şahane Osmanlı Bankasına dönüştü, yabancı sermayesi üstünde, yabancıların onayına ve ortaklarına ihtiyaç bırakan bir merkez bankası yaratılmıştı. Çok geçmeden yabancı sermayesine karşı direnemeyen Osmanlının iflas etmesi ile kurulan Borçlar İdaresi, Osmanlı Merkez Bankasına el koymuştur, Osmanlı Bankası böylece Paris’e taşınmış, para basma yetkisi tamamen yabancıların eline geçmiş, Osmanlı ekonomisi de yabancı boyunduruğuna girmiş oldu. işte Abdülhamid’in parasını Alman Bankalarına taşımasının bir nedeni de budur, bu borcu ödeyecek olan fakir Anadolu çiftçisi, askeri olacak ancak Osmanlı Padişahı olmayacaktır, o tekrar tahtı için yolsuzluklara susacak, fakir halkı yolmak için fırsat arayacaktır, Fransa’ya taşınan Osmanlı Bankasının yeni sahibi artık Yabancılardır ve bu bankadaki pay sahiplerinin arasında Osmanlıya Borç vererek iflasını hazırlamış Rothscild Ailesi başı çekmektedir, yani Osmanlının parasını dahi, Yahudiler basmaktaydı, daha da önemlisi ise Genç Türkiye Cumhuriyeti 1924 yılında, Şahane Osmanlı Bankasının para basma yetkisini elinden alarak bu duruma son vermiş, 1930’ların başında Türkiye Merkez Bankasını kurarak, bu hakkı yabancılardan tamamen söküp alıp Türklere vermiş, bir daha aynı sorun yaşanmasın diyerek bankayı hisselere ayırarak, halka, memurlara yüz binlerce ayrı hisse halinde satmış, büyük payı devlete bırakmış ve kanunen de banknot basma yetkisini çoğunluk hissesine göre değil devletin bankanın özüne sahip olmasına dayanarak, devletin kendisine vermiştir.
Sonuç;

Tüm bu yapılanlar yetmemiş olacak ki 2. Abdülhamid, Filistin’den toprak satın almalarına izin vermiş, çeşitli Yahudi nüfusunu bölgeye getirerek koloniler kurmalarına da izin vermiştir, 1948 yılına gelindiğinde ise Bolfour Bildirgesi ile buradaki Yahudi nüfusu, İsrail’in kuruluşu için hazır bir bahane oluşturmuştur, işte çeşitli yerlerde Theodor Herzl’e toprak satmadı diye iddia edilen 2. Abdülhamid’in kendisi, 78.000 altına Kıbrıs’ı İngilizlere satmış bir Adamı, övmek ve yüceltmek için “toprak satmadı” diye övmeye kalkanlar, en çok toprak kaybeden Adamı “36 yıl şunu yaptı, bunu yaptı” herzeleri ile savunulmaya çalışılmaktadır. Amacın, sahte bir tarih hazırlayarak Atatürk ve onun Akılcı, Milliyetçi ilkelerine karşı bir figür yaratmak olduğu ortadadır, İslamcıların bilmediği ise Türk insanının artık okuyarak cesurca bilinçlendiği gerçeğidir.