[RSP] Toplum-Sol Hafıza "Aralık Katliamları"

Day 4,048, 08:27 Published in Turkey Turkey by MrLobo



Maraş’tan Çorum'a, Sivas’a, Suruçtan Ankara'ya ve Aralık 2000 katliamı Hayata Dönüş Operasyonlarına kadar süreklilik Gösteren katliamların adı Faşizmdir!


Maraş Katliamı


Maraş Katliamı, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Alevilere yönelik katliamlardır.

19 Aralık gecesi saat 21:00'de bir Ülkücünün, Çiçek sinemasına yerleştirdiği tahrip gücü düşük bir bomba; katliama giden olaylar zincirinin ilk adımını oluşturdu. Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup faşist militan "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" ve "Müslüman Türkiye" sloganlarıyla seyirci kitlesini "coşturarak" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il binasına saldırttılar.

Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve 2. Başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatlarıyla bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger Ankara'ya ÜGD'ye telefon ederek "yardım" talebinde bulundu.

KATLİAMIN BİR NUMARALI SANIĞI 'İNSAN HAKLARI KOMİSYONU' ÜYESİ OLDU

Davanın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger uzun yıllar davam eden davanın ardından beraat ettirilen isimlerden olurken, daha sonra Şendiller soyadını aldı ve ilerleyen yıllarda da ANAP-BBP ittifakıyla Kahramanmaraş milletvekili seçildi. Hatta Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine getirildi. Bu isim daha sonra AKP tarafından "açılım yüzü" olarak gündeme getirildi.



"Bir Alevi öldüren beş kez hacca gider"
Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kıraathane bombalandı; 21 Aralık'ta iki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) üyesi bir öğretmen öldürüldü. 22 Aralık günü, bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan kalabalığa, faşistlerin "komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı kılınmaz" diyerek tahrik ettikleri kalabalık saldırdı. Bağlarbaşı camii imamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu "öğütleri" vermişti:

"Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları temizleyeceğiz."



Ancak 25 Aralık akşamı tamamen yatışan saldırılarda, resmen saptanabilen ölü sayısı 150'di. Resmi olmayan beyanlara göre ölü sayısı 500'dü. Yüzlerce kişi yaralanmış, aralarında CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Töb-Der, Polis Memurları Dayanışma Derneği (Pol-Der) binalarının ve Sağlık Müdürlüğü'nün bulunduğu 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkılmıştı. Katliamın ardından, binlerce Alevi Kahramanmaraş'ı kaçarcasına terk etti.


Olaylar nedeniyle Diyarbakır, İzmir, Suriye-İran-Irak gibi sınır boylarını çevreleyen iller de dahil olmak üzere birçok ilde sıkıyönetim ilanı gündeme gelmiş ve 26 Aralık 1978 saat 7.00'den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elâzığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. Daha sonra bu illerin sayısı arttırılmıştır.


Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise başbakandı. Olaydan sonra CHP’nin içişleri bakanı İrfan Özaydınlı yaptığı açıklamada olayların sebebinin sol örgütler olduğunu söyleyerek partisinden büyük tepki almıştır. Sonrasında da içişleri bakanlığından istifa etmek zorunda bırakılmış, yerine Hasan Fehmi Güneş getirilmiştir. Bülent Ecevit, olayların kendisini uzun süredir direndiği sıkıyönetim talebine zorlamak için kontrgerillalar tarafından çıkarıldığını bildirdi.


Yirmi üç yıl yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı. 12 Eylül Darbesi'ne sebep olan olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.




Aralık Cezaevleri Katliamı

19 Aralık Katliamı’nın üzerinden 18 yıl geçti.

Bundan 18 yıl önce, 20 Ekim 2000’de Türkiye’nin geçmeyi amaçladığı F tipi cezaevi sistemini protesto etmek amacıyla yüzlerce tutuklu 19 temel taleple açlık grevine girmişti.

Siyasi tutukluların bir kısmı açlık grevinin 45. gününde taleplerin karşılanmaması nedeniyle ölüm orucuna başlamıştı.

Ölüm oruçları, 19 Aralık ‘ta başlayan ve “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen bir katliamla sonlandırıldı.

Dönemin hükümeti, 19 Aralık günü sabaha karşı saat 04.30 sıralarında 20 cezaevinde aynı anda operasyon başlattı.

Bu operasyonlarda ağır silahlar, hala ne olduğu anlaşılamayan kimyasal yakıcı maddeler, iş makinaları, helikopterler ve gaz bombaları kullanıldı. Cezaevlerinin çatıları delinerek ve duvarları yıkılarak tutuklulara saldırıldı.

Yüzlerce asker, polis, gardiyan ve kontrgerilla birliği ile yapılan operasyonlarda 30 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi de ağır şekilde yaralandı. İki asker de jandarmanın silahlarından çıkan kurşunlarla öldü.

Ölüm orucu ve operasyon, 122 kişinin hayatını kaybetmesi, 500’den fazla insanın sakat kalması ile tarihteki yerini aldı.




Resmi makamların operasyonla ilgili dile getirdikleri açıklamaların ve basında çıkan birçok haberin de yalan ve sahte olduğu ortaya çıkmıştı.
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün "ayrıca askerin öldürdüğü tutukluların askerle çatışmaya girdiğini" demeci ve bazı ölümlerin tutuklular arasındaki çatışmadan çıktığını iddiası ortaya atmıştı. Adli Tıp uzmanlarının raporlarına göre, Bayrampaşa Cezaevi'ne yapılan operasyon hakkında söylediği "Kalaşnikofla ateş ettiler" diyen bakan Türk'ün demeçlerinin asılsız olduğunu ortaya koymuştu. Rapor'a göre, Koğuşlardan ateş edilmemiş, öldürücü dozun üzerinde gaz bombası kullanılmıştı. Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki C-1 koğuşundaki kadın tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı göz yaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri belirlendi. Adli tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı olan solvent maddelerinin bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı.

“2017’de 10 tutuklu öldü”
İnsan hakları savunucuları adına basın açıklamasını okuyan İHD Üyesi Ferit Barut şunları söyledi:

“Katliamdan sağ kurtulan tutsaklar hücre tipi hapishanelere götürüldüklerinde de ağır işkence ve tecride maruz bırakıldılar. Ardından isyan ve mala zarar verme suçlamasıyla haklarında davalar açıldı. Silahsız, savunmasız tutsakların katledildiği bu saldırıyı devlet yetkilileri sonuna kadar savundu.

İnsan Hakları Derneği’nin tespitine göre ve bilindiği kadarıyla 2017 yılında hapishanelerde 10 ölüm olayı yaşandı, tecrit, izolasyon giderek sertleşti, mektup, telefon dahil dışarıyla temas sağlayacak olanlar başta olmak üzere her tür hak keyfi disiplin cezalarıyla ortadan kaldırılıyor.”


F tipi cezaevlerinin mimarlarından olan ve Operasyon sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan ve Ali Suat Ertosun'a 2004 yılında AK Parti hükûmeti kararıyla Devlet Bakanı Cemil Çiçek tarafından 'Devlet Üstün Hizmet Madalyası' verilmişti.




Hiç kuşku yoktur ki, bu sindirme ve katliam politikalarını icra edenlerden hesabını halk soracaktır!


"Yeryüzündeki bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelmesini engelleyemezsiniz" Pablo Neruda