[RSP] 28 Kânunisânî’yi Unutma! / 15'ler

Day 4,087, 11:39 Published in Turkey Turkey by MrLobo


28 Kânunisânî’yi Unutma!

– karadeniz
on beş kere açtı göğsünü,
on beş kere örtüldü.
onbeşlerin hepsi
bir komünist gibi öldü

1923 Moskova / Nazım Hikmet




Bugün size bir yazı derleyeceğim. Anadolu topraklarında yaşanan ne ilk ne de son kahpelik olan olay, benim de profil fotoğrafımda bulunan komünist önder Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesi..

Bundan 98 sene önce, 1921 yılının 28/29 Ocak gecesi, Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu ve başkanı Mustafa Suphi, parti genel sekreteri Ethem Nejat ve 13 yoldaşı Trabzon yakınlarında kayıkçılar kahyası Yahya Kaptan ve adamlarının kuşatması altında tutulan TKP'liler, silahsızlandırılmış bir vaziyette, Yahya Kaptan'ın "tedarik ettiği" bir takaya bindirilip Batum'a "yolcu edildiler".

Bu takada, Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Aşçıoğlu Bahaeddin, Kasım Hulusi, Kıralioğlu Maksut, Hilmioğlu İsmail Hakkı, Ahmetoğlu Hayrettin, Hakkı Bin Ahmet Ali, Emin Şefik, Tevfik Bin Ahmet, Kazım Bin Ali, Hatipoğlu Mehmet, Hacı Mustafaoğlu Mehmet, Nazmi Bin İbrahim ve Mustafa Suphi'nin eşi Maria (Meryem) vardır.

Yahya Kaptan ve adamları, 28 – 29 Ocak 1921 gecesi, 2 mil Sürmene açıklarında Mustafa Suphi ve on dört yoldaşının bindirildikleri takaya saldırdılar ve Mustafa Suphi'nin eşi hariç herkesi öldürüp Karadeniz'e attılar.. Bıçaklandılar, vuruldular, ayaklarına taş bağlanıp denize atıldılar. Bedenleri Karadeniz’in soğuk ve karanlık sularına atıldılar. Bir daha hiç birinden haber alınamadı…

Mustafa Suphi'nin eşi Maria, öldürülüp denize atılmadı fakat ölümden daha beter bir hale getirildi. Eşini ve on üç yoldaşını hançerlerle parçalayıp denize atan Yahya Kaptan, Maria'yı seks kölesi yapmak için sağ bıraktı ve "ahalinin" bilgisi dahilinde onu evine kapattı. Yahya Kaptan uzun süre tecavüz ettiği Maria'yı, Trabzon eşrafından Nemlizade Ragıp Bey'e devretti, sonra oradan alıp Rize'li "kabadayılara" hediye etti. Ve Maria yoldaş, bu serserilerin tecavüzlü aleminde hayatını kaybetti.

Trabzon İskeleler Kâhyası Yahya Reis, çete örgütlenmesinin başı. Reis, Samsun'dan Trabzon'a, kıyının tek hâkimi. Öyle büyük bir zenginliğe sahip ki, vilayetteki birkaç otomobilden birisi kendine ait.

Yahya Kaptan, Trabzon Müdafaa-i Milliye reisinin sağ kolu ve Mustafa Kemal'in koruması Topal Osman'ın kıyıcı adamlarından biridir. Ve Yahya Kaptan'ın canını alan da Topal Osman'dır: Mustafa Suphi'lerin katlinden sonra sağda solda " boşboğazlık eden" ve "Sanki bütün işlerde ben tek başıma mı idim? Daha üstüme varırlarsa her şeyi olduğu gibi ortaya dökerim" dediği bilinen Yahya Kaptan, yine Topal Osman'ın adamları tarafından 3 Temmuz 1922'de öldürülür.


Neden geldiler ve neden ayrılmak zorunda kaldılar?;

Emperyalist işgal altındaki Anadolu'da süren mücadeleye katılmak isteyen TKP, Mustafa Kemal'le iletişim kurar. Mustafa Suphi, Mustafa Kemal'le yaptığı yazışmalardan sonra bir grup yoldaşı ile harekete geçer ve bu grup, 28 Aralık 1920'de Kars'a gider. TKP'liler Kars'ta coşkuyla karşılanırlar. Kars'ta bir süre kalan grup, Erzurum'a geçer. Ancak onları Erzurum'da, Erzurum Valisi Hamit'in yönlendirdiği ve Anadolu'nun ilk anti komünist teşkilatlarından biri sayılması gereken Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti'nin kışkırttığı saldırgan bir "kitle" karşılar. Bu yüzden TKP'liler Erzurum'a giremezler. Grup Trabzon'a yönlendirilir. Yol boyunca türlü provokasyonlarla karşılaşan TKP'lileri Trabzon'da daha büyük bir felaket beklemektedir.


*Mustafa Suphi (sağ), Ethem Nejat (orta) ve İsmail Hakkı (sol)


TKP'liler Trabzon'a gelmeden önce, İstikbal Gazetesi ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ile eski Teşkilat-ı Mahsusa'cıların kışkırtmaları sonucu halk galeyana getirilmiştir. Artık, TKP'lilerin Trabzon'da "can güvenliklerini sağlayamama sorunu" vardır ve yetkililere göre yapılması gereken tek şey, Sovyetler Birliği'nin Trabzon Konsolosu Bagirof'un ikna edilip, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının deniz yoluyla Batum'a geri gönderilmesidir!..

TKP'lilerin katledilmesi olayı ile Kazım Karabekir'i ilişkilendiren pek çok yorum vardır. Şevket Süreyya Aydemir, katliamdan, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ile Kazım Karabekir'i sorumlu tutmaktadır. Kazım Karabekir'in, Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti tarafından tezgahlanan "ahaliyi komünistlere karşı kışkırtma" faaliyetlerine rağmen gerekli koruma önlemlerini almayıp, TKP'lilerin katledilmelerine "meydan verdiği" iddiası yaygındır.

Ve Kazım Karabekir'e giden 29 Aralık 1920 tarihli Mustafa Kemal imzalı bir telgrafta şöyle denilmektedir: "Ankara'da komünist cereyanları arzu hilafınadır. Bakû Türk Komünist Fırkası Reisi Mustafa Suphi'nin bu cereyanları körüklemesi sakıncası akla gelmektedir. Bir defa kendisini gördükten sonra devletlilerinin görüşlerinin bildirilmesini rica ederim"

22 Ocak 1921'de, yani TKP'lilerin katlinden bir hafta önce Mustafa Kemal'in BMM'de yaptığı konuşma ise, son derece manidardır: "İşte bu serseriler, Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlar kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova'daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyanı sokulmaya başlanmıştır..."


Diğer bir kanı ise oldukça ilginçtir;

Birinci Doğu Halkları Kurultayı'nda Mustafa Suphi ve Ankara Hükümeti'nden farklı üçüncü bir cephe olarak katılan Enver Paşa ve taraftarlarının Kurtuluş Savaşı'nda alternatif bir önder olmak istemesi de bilinen bir gerçektir.



*Mustafa Suphi 1920’de Bakü Birinci Doğu Halkları Kurultayı’na giderken trenin kapısında. Masanın başındaki kravatlı kişi Komintern Başkanı Zinovyev'dir.



*Mustafa Suphi Taşkent'te. Yanındaki kadın Kazan Müslüman Sosyalist Komitesi'nin başkan yardımcısı Emine Muhiddinova'dır.



Aynı dönemde Ankara’da ve Anadolu’da bir de gizli ‘Yeşil Ordu’ teşkilat kurulmuştur. Mustafa Kemal Nutuk’ta Yeşil Ordu’dan etraflıca bahseder. Yeşil Ordu yandaşları, Enver Paşa önderliğinde Bolşevik-İslam Ordusu’nun Rusya’dan gelip Türkiye’yi kurtaracağı propagandasını yaparlar. Yeşil Ordu’nun Türkiye’deki bayraktarlığını ise bir süre sonra Çerkes Ethem ve çetesi üstlenir. Teşkilatı Mahsusa’nın ünlü reislerinden Kuşçubaşı Eşref bu tarihlerde Çerkez Ethem ile beraber ve onun yanındadır.


‘Enver’ kitabının 241. Sayfasında şu satırlar yer alıyor:

‘’(Enver) Mustafa Suphi’den ilk defa 20 Şubat 1921’deki mektubunda ‘…Bu sırada burada komünist olmuş ve Rusların hemen oyuncağı olan Suphi ve rüfekasının Trabzon’dan kaçmaya mecbur olduklarını ve galiba bir tarafta öldüklerini söylediler’ diye bahseder. Dört gün sonra Mustafa Suphi’nin ‘kendisinin aleyhinde bulunduğu için öldürüldüğünü’ iddia eder ve ‘bunun kendisi için yapılmış olmasından memnun olduğunu’ yazar.

‘…Komünist Partisi Reisi Suphi Bey, Bakü’de aleyhimde bulunduğu için biçareyi Trabzon’da evvela karla tükürükle hamallar epeyce ıslattıktan sonra bir motorbotla Batum’a iade etmek üzere yola çıkarmışlar. Halbuki yanına yüz yirmi bin Rus altını olduğundan kendisini zanlarınca yolda öldürmüşler paralarını almışlar. Mamafih bunu benim için yaptıklarından memnun olduğumu ve başkasına söylememelerini tembih ettim. Bence düşman da olsa, madem ki Müslüman, böyle olmamalıydı. Fakat ne çare yazılan çekilirmiş.’ (Enver Paşa’nın 24 Nisan 1921 tarihli mektubundan)’’


Ancak, o yıllarda Anadolu'da süren mücadeleye silah ve para yardımı yapan Sovyetler Birliği'nin bu katliam karşısındaki tutumu, ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır. Trabzon'dan "Batum'a gitmek üzere" yola çıkartılan TKP'lilerin akıbetini Ankara hükümetinden soran Sovyetler Birliği'ne verilen yanıt, "Mustafa Suphi ve diğer on dört kişinin bir deniz kazası sonucu öldükleri" şeklindedir. Ve Ankara hükümetinin bu açıklaması, Sovyetler Birliği'ne "doyurucu" gelmiştir!..

Mustafa Suphilerin katli ve Maria yoldaşın yaşadığı trajedi hakkında dönemin komünistleri de gerektiğince tepki veremediler. Bunun bir nedeni, TKP'nin Anadolu'da henüz yeterince güçlenememiş olmasıdır belki, ama sanırım en önemli neden, bu olaydan kısa bir süre sonra, 16 Mart 1921'de, Ankara hükümeti ile Sovyetler arasında imzalanan dostluk anlaşmasıdır.

Velhasıl, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmeleri olayı, henüz hesabı sorulmamış bir büyük siyasi cinayet olarak ortada duruyor ve "zaman aşımı" kapsamının dışında kalan bu tarihsel olayın hesabını sormak, bütün komünistler için "siyasi bir görev", Maria yoldaşın yaşadığı trajedinin hesabını sormak ise "vicdani ve siyasi bir görev" sayılmalıdır.






Radikal Sol Parti/PolitBüro