TÜRK

Day 2,479, 14:03 Published in Turkey Cyprus by zebah zebah jr

Türkler ırkçı değildir; ama milli kişiliklerinin idrakindedirler; ırkçı olmadıklarından ırklarını sadece köklerde değil, aynı zamanda geçmişi, hali ve geleceği müşterek yaşama arzularında aramaktadırlar. Bilge Tonyukuk'un Çin'de doğup büyüyen bir Türk prensi olduğu söylendiği gibi, Çinli olduğu da iddia edilmektedir. Fakat milli varlıklarının tasalarını paylaştığı için onu kendilerinden saymışlar, adına abide dikmişlerdir. Sokullu'yu, pek çok sadrazamı, nazırı, paşayı da aynı duygularla bağırlarına basmamışlar mıdır? Bu tavırlarının sadece devlet hayatındaki yüksek mevkilere gelenlere karşı olmadığını, sıradan insanlardan da esirgemediklerini tarihi pek çok olaydan biliyoruz. August Müller'in şu satırları da bu görüşün doğruluğuna işaret etmiyor mu? "Türk halkının doğuştan haiz olduğu iyi kalplilik, onları otuz yıl savaşlarında (XIII. yüzyılda) Batı askerlerinin yapmayı adet edindikleri canavarca hareketlerden alıkoymuştur". Müller'in bu düşüncesini Erdel'li Macar tarihçisi Szamaskozy'in, Törnetfi Moradwanyok, 169'da yazdığı çeşitli kaynaklarda belirtilen şu satırlarla desteklenmektedir.

"Tatarlar (Kırım Türkleri) Erdel'den (Transilvanya) bir hayli esir aldılar, Kırım'a götüreceklerdi. Erdel Beyi Zsigmond Bathary, Temeşvar Beylerleyi İsmail Paşa'ya katibi Janos Kalozsvorg'yi göndererek, Macar esirlerinin Kırımlıların elinden almasını rica etti. Paşa da kabul etti. Kâtip, Tatar ordusuna yetişip paşanın emrini bildirdi. Ama bu kısa müddet içinde Tatarlar, Macar esirlerinin çoğuna kendilerini sevdirmişlerdi. Onlarla beraber gitmek istiyor, geri dönmek istemiyorlardı. Janos, beyinin ve paşanın kesin emrini bildirdi. Macarlar dönmeye mecbur kaldılar. Ama Tatarlar'da o kadar insanlık vardı ki, ellerinden kaçırdıkları, serbest bırakmaya mecbur oldukları esirlerine ayrılırken yiyecek, giyecek ve nakit para vererek helalleştiler". Bu insancıl tavrı o uçsuz bucaksız devletlerin temellerinde harç olarak bulunduğunu görmek mümkün değildir.

Türkler mütevekkildirler; kaderlerine razıdırlar; hayatın haşin, hatta zalim olduğundan ne hayrete, ne de öfkeye kapılırlar. Bu tahammülleri tarihlerini yoğurmakta çok önemli rol oynamıştır. Ayrıca Türkler kendi başarılarından uzun süre mutluluk duymazlar; onlar için asıl olan milletçe yaşanan gurur duyulacak olaylardır. Bu telakkilerinin uzun süren tarihlerinin dokunmasındaki etkisi, mutlaka her sosyal bilimcinin dikkatini çekmiştir.

Mehmed Niyazi, Türk Tarih Felsefesi, s. 207-208