Mustafa Kemal Ataturk !!!
Burak Pasa
ASKERLE GÜREŞ
Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve güler yüzle sordu:
- Sen güreş bilir misin?
Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker her zaman üstün geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı.
Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu:
- Haydi, bir de benimle güreş!
Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı:
- "Atam," dedi. "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Bir Mehmet mi bu işi başarır?"
Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.
Tahsin UZER
Kaynak: Millet Dergisi, 1946
TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..
General SHERRIL
HATAY
1923 yılı Mart’ının On Beşi Pazar günüydü Atatürk, Adana İstasyonu’nda trenden inmiş; sağı solu dolduran halkın coşkun alkışları, “Yaşa varol!” sesleri arasında yaya olarak kente giriyordu
Yarı yolda karalar giymiş bir kadın kalabalığı göze çarptı; sonra onların arasından ikişer levha taşıyan dört genç kız çıktı; Atatürk’ün önünde durdular Arkalarından bir kız daha göründü ve önüne geçti Hıçkırıklar, iniltiler ve yalvarışlarla dolu bir nutuk söylemeye başladı Bu genç kızın kişiliğinde henüz tutsak bulunan İskenderun’la Antakya’nın Türk olan bütün halkı:
“Bizi de kurtar” diye yalvarıyordu
Herkesin gözleri yaşarmıştı, hıçkırıklarını tutamayanlar vardı.
Atatürk’ün de gözleri nemliydi ve başı eğilmiş gibiydi Genç kızın nutku bitince Atatürk’ün alnı yükseldi; mavi gözlerinde ve pembe yüzünde bir çelik parıltısı görüldü Her kelimesi üzerinde kuvvetle durarak:
-Kırk asırlık Türk yurdu yabancı elinde kalamaz! dedi
On altı yıl sonra Hatay sorunun en heyecanlı günlerinde, hasta ve bitkin olmasına rağmen, Hatay’a yakın olmak için tekrar Adana’ya gitti Dört saat ayakta durmak, birliklerin geçidini izlemek gibi olağanüstü bir dayanıklılık gösterdi Hatay kurtuldu, fakat Atatürk’ü yitirdik.
İsmail Habib, bu konuyu şöyle bitirir:
“Hatay, Hatay! Seni kurtaran, aynı zamanda senin şehidin oldu!”
M.A.ÖNEN, Atatürk’ü Anlamak, s83-84
Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
Bayraga saygi
30 Ağustos 1922 günü sabahı Başkumandan Mustafa Kemal cephede dolaşırken binlerce insan ve hayvan cesedi karşısında duygulanmış ve şunları söylemişti:
- Bu korkunç manzara bütün insanlığı utandırabilir. Ama bu, meşru bir vatan savunmasının doğal sonucudur. Fakat Türkler başka milletlerin vatanlarına aynı şeyi yapmayacaklardır. Bizi buna zorladılar.
Yerde yatan bir Yunan bayrağını görünce de:
- Bunu yerden kaldırınız, bayrak, dedi, bir milletin bağımsızlık sembolüdür. Düşmanın da olsa saygı gerekir.
Kaynak: H.BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.114-115.
Sapka
Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine biz de çağrılmıştık. Kongre Mekke’de toplanacaktı. Atatürk’ün bir delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.
Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl Türklerin bundan manevi bir hissesi olacaksa, on milyonlarca Müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mıydı?
Biliyordu ki Mekke’ye şapka ile gidilemez. Fakat daha iyi biliyordu ki başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirileceğini zanneden bir toplum ne gerilik, ne de kölelikten sıyrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör’ü çağırdı:
- Mekke’ye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türk’sün ve Müslüman’sın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri uygarlaşmaktan alıkoyan batıl inançları yıkmak için Mekke’ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamağa bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.
Edip Servet Tör, Mekke’ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerin en fazla itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye’yi efendice temsil etti.
Kaynak: B.K. ÇAĞLAR, Atatürk Denizinden Damlalar, s.245
Cumhuriyetin ilanini Mustafa Kemal Ataturk` un agzindan dinlemis miydiniz?
Buyrun!
http://www.hikayeler.net/ataturk-kosesi/ataturk-videolari/ataturk-anlatiyor-cumhuriyetin-ilani.asp
V + S cok gormezsiniz diye dusunuyorum...
Comments
Paylasimin icin tesekkurler.
güzel olmuş arada bilmediklerimiz illa çıkıyor.
v ellerine sağlık
"Bu millete herşeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretemedim" cümlesi sallamasyon bence çünkü bu cümleden çıkan anlam öğretmeye çalıştım ama öğrenemediler anlamı oluyor. Cümlenin doğrusu "Bu millete herşeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretmedim" olmalıydı. Bu arada Atatürk düşmanı değilim Tayyip düşmanıda değilim ikiside çok başarılı liderler. Atatürk zamanı eski olduğu için yapılanlar ve söylenenler her zaman doğru değildir bunu unutmayın.. Kaynaklar kısıtlı
Kıyafet değiştirmekle din değiştirilmediğini öğrendik ama kıyafet değiştirerek medenileşmediğimizi bir türlü öğrenemedik.
Bahsettigin iki adami yan yana getirip ayni cumlede kullanmak bile cok buyuk bir hata! Birisi koyluye ananida al git diyen ukela kendini bilmez digeri koylunun bu milletin basi oldugunu soyleyen dunya nin lider oldugunu kabul ettigi dunyanin heryerinde bustleri heykelleri olan ve dunyanin her ulkesinde tarih kitaplarinda ovgulerle bahsedilen bir baskomutan!!
ahahah ingiliz kralıymış eğilen ahaşlkfdjaşldfjahjaha