Doğum günü, mezuniyet ve bana dair...

Day 2,329, 17:22 Published in Turkey Philippines by klcahmet

Cuma akşamından bu yana mütemadiyen ağlıyorum. Bunları yazarken de ağlıyorum. Ne oldu da bu kadar ağlıyorsun diye soranlar var, duyar gibiyim. ( Tabiki böyle yazacam çünkü "Sorduk mu ?" sorusuna cevap veremiyorum. ) Sanırım polen alerjisinden ötürü. Bizim buralarda "Her yer ağaç, her yer polen". Agaçlar hep çiçek açmış. Şimdiye kadar böyle bir rahatsızlığım yoktu ve ben daha 4-5 gün öncesine kadar: "Bir insanın nasıl polene alerjisi olur arkadaş!" diye dalga geçmeye yeltendim alerjisi olan insanlarla. Lakin kurban olduğum, kınadığım bişeyi bana yaşatmadan canımı almadı yine. Hoş canımı almadı daha ama alsa bile yaşatıp öyle almış olacak artık.

Gözyaşlarım boşuna gitmesin diye şiir dinliyorum. Zira öncesi çok saçmaydı. En azından konsepte uygun olsun dedim. Oyun oynarken gözyaşlarımın akması baya enteresandı. Alex 25 metreden gol atarken ağlıyordum. Ağalatan cinsten golleri vardı o ayrı bir konu.

Şiirden söz etmişken. Söz etmişken de değil aslında. Ben konuyu bilerek oraya getirdim. Alex'in maçları golsüz, benim de makalelerim şiirsiz olmaz.

Dinlediğim şiirlerden birisi dikkatimi çekti. Çok ilginç bir şiir. Şöyle diyor M. Akif:
"...
- Şu nevhalar ki çıkar tâ bulutların içine,
Ömer! Savâik-i tel'in olur, iner tepene!
Yetîmin âhını yağmur duâsı zannetme:
O sayha ra'd-ı kazâdır ki gönderir ademe! ..."

Oldukça uzun bir şiirden ayıkladığım bir dörtlük. En çok dikkatimi çeken dörtlük. Sosyal içerik de var diye paylaşmak istedim.

Asıl konuya daha gelmedim. Şöyle bir ipucu vereyim; bu sefer sonuna kadar gelebilen kazanacak. Biraz tadını çıkarmak istiyorum bu sefer. Smile bile koymadım buraya ki dikkat çekip gözleri bu paragrafa çekmesin.

Neyse son zamanlarda yazmıyordum bu vesile iyi oldu. Oyunu çok takip edemiyorum ama bu modülü tutuyorum. Çılgınlar gibi ders çalıştığım bir dönemdeyim. Genellikle okulda vakit geçirip, kendime vakit ayırmak istediğim zaman ancak gece saatlarini bulabiliyorum. Sabah kalkalkınca tabi eğitim sisteminden başlayıp o günün şanslı hocası kimse onun dersindeki en temel şeyleri bulan insana kadar bir anma sürecim başlıyor. Hatta o kadar uzun sürüyor ki bazen derse geç bile kalıyorum. ( Yalan söyledim, hep derse geç kalıyorum ) .

Okul iyi. Seviyorum ben okulumu. Beni burda çeken bişeyler var. Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş her masum köylü gibi benim de hayatımın en dikkat çeken ve unutulmaz anıları bu okulda ve bu şehirde yaşandı. Bazen Mazlum Çimen bazen de Serdar Ortaç'ın ruhu kaçıyor içime burda. Öyle de uçlarda yani. Bu şehirde geçireceğim son doğum günüm. 3 gün sonra. Yani 10 Nisan'da bir yaşı daha devirmiş olacam. Kafamın en karışık olduğu, ruhumun en çok daraldığı seneydi bu. Bitse de gitsek modundayım.

Normalde şen şakrak, sürekli kahkaha atan bir insan olmasam da yaşadığım andan, bulunduğum ortamdan haz almaya çalışan, neşesini yakalamaya çalışan biriyim. Çöle bıraksanız orda da durumdan hoşluk çıkarmaya çalışırım. Lakin son zamanlarda bi saçmalamalar, ters hareket yapmalar. Kendimle bile çeliştiğim oluyor. Geç mezun olmanın ve statümün komple değişecek olmasının etkisi var diye düşünüyorum bunda. Takribi 2-3 en nihai 4 ay sonra özlemini yaşadığım aileme kavuşacam. Temelli şekilde inşallah. Ergenliğe girecek bir kardeşim var, o anı yakalamak istiyorum 😃 .

Bu şehirdeki son doğum günüm ve tuhaftır, ben bütün doğum günlerimi burda kutladım. ( Rakamlar yalan söylemez, sadece 1 kere kutladım. O da burdaydı 😃 ) Doğum günüm olması hasebiyle, biraz da işin bahanesi, salım yapacam bu makalede. Voteye ya da başka bişeye gerek yok. Yorum yazarken kutlamaya da gerek yok. Hiç sevmem. Sevmedim, sevemeyecem. Özel günlere tepki olarak doğmuş gibi hissediyorum kendimi bazen. Doğum günü klişesini yaşatacak biri çıkmadan ben kendi kendime yapıyorum siz zahmet etmeyin.

Sona yaklaştım. Buraya kadar kim okur hiç bilmiyorum ama edinmeye çalıştığım huyla veda edecem ve bu doğum günümde kendime söz veriyorum: Hiçbir sevgiyi yarınlara bırakmayacam. Ne demişti Behçet Necatigil:
...
"Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek..."

Ve sen bu makaleyi buraya kadar okuyan arkadaşım. Gel bu şiiri birlikte dinleyelim:
Sanırım olay İstanbul'da geçiyordu.
İsmini vermek istemeyen caddelerde.
Olası bütün kaçış yolları tutulu.
Yurtlarından çıkarılan adamlar arasında
ve aşk, aniden yola fırlayan bir çocuktu.

Artık halka açık bir yerde bekliyor seni hayat.
Orda sana ölçü, birim ve düzen verilmemiştir.
Mümkün mertebedeki adamlar ve kadınlar,
Beherler, masa saatleri ve ergonomi
yok, ama herkes uyanık bir tek benim uykum var.
değil mi ki beş dakikada bir erteliyorum seni...