ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ-5

Day 2,041, 11:02 Published in Turkey China by TURKISH CONQUERER

Yıldız Hanım, kibarca ve rahatsız etmekten korkar bir eda ile ,parlak gri boyalı ahşap kapıyı tıklattı. Başı hafifçe öne eğilmiş, merak ve biraz da tedirginlikle içeriden gelecek "Buyurun" sesini bekliyordu.
Ancak bekledıklerı gıbı olmadı. Dıger sınıflardan yankılanan ,neşeli çocuk gürültülerini arada bastıran ,otoriter ama sevgi dolu öğretmenlerin sesinin aksine , bu sınıftan çıt çıkmıyordu. Annesi , tam "Bu sınıf boş galiba!" diye tekrar tabelayı kontrol etmek isterken...
Kapı açıldı!
Kendisinin hayalleri,edineceği arkadaşlıkları dusunmenın tatlı sabırsızlıgı, birşeyler öğrenmeye olan hevesi, kısaca o an onu kuşatan tüm hisler,
sevgili kibar ve hassas Yıldız hanım'ın ,en büyük oğlunun,o canı kadar sevdiği bir tanesinin "adam" olmaya attıgı bu ılk adımda hissettikleri ile o kadar içiçeydi ki!
Ne kadar yogun yaşıyordu su an duygularını...


Istemeden iki damla yaş süzüldü yanaklarına..."CAnım ,CAnım, Canım annem !" diye mırıldandı...Gözünden damlayanlar için sanki bir emirdi bu...Hızlandılar hemen...
"Canım benim, birtanem! Kendım ıcın değil, senin bunları yaşamana sebep oldugum ıcın,kendime kızıyorum aslında!" diye iç geçirdi.
Eni konu ağlıyordu artık...Çok özlemişti annesini çok..."Sadece bir tek an daha görebilsem seni, sadece tek bır sanıye daha koklayabilsem o kokunu,çeksem içime sadece ama sadecebir tek nefes...Sonra al canımı ALLAHım ,başka şey istemem!" dedi kendi kendine...
Ellerinde üzüntü ve sinirle sıka sıka ıyıce ufalttıgı kağıt mendıl ıle ,gozlerını sıldı...Yanaklarında kalan iki damla ise sanki dışarıda hafif haff atıstıran yağmur damlalarına,içeriden nisbet yapar gibiydi...
Tekrar daldı o güne...
Kapı ansızın acıldıgında, Melek annesi, kafasını yukarı kaldırmıs, tekrar sınıf numarasını kontrol edıyordu...
İlk gördüğü "sevgili öğretmeninin", kısa boylu, çok esmer,siyaha dönük kızıl saçlı,elmacık kemikleri çıkık,gözleri iki çukur içinde,siyah ve kısık,kanca burunlu bir bayan olduguydu.!İncecik çizgi şeklinde iki dudağı ile O'na birini hatırlatıyordu aslında ama birtürlü çıkaramadı? Kimdi bu,kimdi?
Elinde de kendi kolu uzunlugunda,ucu sıvrıltılıp yuvarlatılmış, ham ahşap rengi bir sopa vardı!
Uzerındeki giysi yeşil boğazlı, bir kazak,altında ise kahverengi dizlerinin bir karış altında,kalın kumaş bir etekten oluşuyordu. Ayaklarında ise siyah çizmeler!
Tamam ,paris moda dergisinden fırlamasını beklemıyordu ama bu kadar da olabılır mıydı? Aglamak, kaçmak,bir daha gelmemek istedi oraya!Annesi ise, hadi tamam saklamayalım, evet annesi yıldız hanım'da biraz şaşırmıştı aslında...
Hele o metalik sesle ağızdan çıkan "Buyrun,ne vardı?" yok mu? Neden bu kadar soguktu kı?
Yine de, Yıldız hanım her zaman ki gibi nezaketle "Hocam,rahatsız ettıysek cok ozur dılerız.Engin sizin sınıfınıza verilmiş, O'nu getirmiştim.Bundan sonra hayırlısı ıle sızın talebenız olacak ınsallah...Bugun de okulun ilk günü,size de bu vesileyle başarılar dileriz" diye saygıyla selamladı "Öğretmeni"...
Birden aklına bir önceki gün geldi ,hani o okula başlayacagı gunun gecesı...Mutluluk, Heyecan, Heves,Hırs,Coşku, Neşe...
Ve sevgili öğretmeni...ve sonra olanlar...ve bunların bır anda yıkılması,yokolması ...ve gerıye kalan asla bitmeyecek yemyeşil bir sızı...
Öğretmen , çukur gözlerini kısarak ,incecik dudaklarını gererek tısladı: