ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ-3

Day 2,016, 14:27 Published in Turkey China by TURKISH CONQUERER

Sabah annnesinin sımsıcak öpücüğü ile uyandı! İçinde biraz korku vardı ama daha da cok merak! Arkadaşları kımler olacaktı acaba? Onlara neler neler anlatacaktı bır bılseler! Hem artık sadece annesının ogrettıgı,gazetelerde ki buyuk puntoları degıl, butun kıtapları da okuyabılecektı!
Hele babası ıle sabah gıttıklerı ,okulun onundekı o kucuk mavi bufe'de ,sarmasık gıbı bufenın hertarafını sarmıs o magazınler, o renklı kapaklı kıtaplar,dergıler!Neler yazıyordu acaba?
İşte bunların hepsını okuyacaktı artık! Cok sevıyordu okumayı ve aslında daha da cok , okunanı dınlemeyı...

Bunları dusunerek kalktı yataktan...Hava daha tam aydınlanmamıstı. Gri karanlık gökyüzü,pek neşeli değildi.
Annesinin telaşlı sesi ile irkildi. Onu çağırıyordu.Mutfak'ta kahvaltı hazırlamıstı ve sesinden vakitlerinin azaldığını anladı...
İlk defa canı sıkıldı. Bırseye bağlı olmak ,bu duyguyu hıssetmek,otesınde zorlanmak ve bunu değişterecek güce sahip olamamak! Şüphesiz,bunları hissettiğini o an ifade edemezdi ama tam manasıyla da bunlardı işte...
İçi bır tuhaf oldu.Yüzü asık bir şekilde mutfağa dogru yurudu.Acele acele Kahvaltısını yaptı, siyah önlüğünü giydi, beyaz yakasını taktı ve annesı kısa kesılmıs saclarını ,muslukta ıslattıgı tarakla soldan saga dogru dıkkatlıce tararken , uslu uslu ,hiç kıpırdamadan bekledi.
Annesi isini bitirdiğinde, "Benım canım oğlum,büyümüşte okula gidiyormuş!" diyerek -ama nasıl da içten bir sevgiyle - ona sımsıkı sarıldı.
Burnuna dolan Parfümle karışık anne kokusunda iliklerine kadar,sevgi'yi hissetti...
Bu kokuyu asla unutamayacaktı...



Babası tek kapılı beyaz anadol arabası ıle onları okula bırakacaktı.
Aşağı inip,beraberce arabaya bindiler...Anadol marka arabalarının, çalışırken içeri verdiği hafif benzin kokusunu teneffüs ederek,sessizce yola koyuldular.Okula varana kadar da pek konusmadılar. Arka koltuktan, babasının sert yüz hatlarına baktı dikkatlice...
Sinirli ve çok ciddi bir adamdı ve ondan cok korkuyordu. Seviyordu aslında ama çok da korkuyordu...
Aslında ona herseyı alıyordu babası,güzel şeyler,pahalı şeyler,kimsede olmayan şeyler!Hele o son aldıgı Galatasaray forma takımı yok mu? Bir futbolcuda olan hersey onda da vardı...Forma, tozluk,dizlik,şort ve hepsı de sarı kırmızı!
Mahallede kı dıger cocuklar, nasıl da ımrenmışlerdı ama! Kendı kendıne gulumsedı...Peki niye ondan çekiniyordu o halde?
Fazla düşünmedi...Oyle ya, bugun düşünecek başka önemli olaylar vardı.
Hafifçe arabanın kapısı olmayan arka tarafında kı ucgenimsi pencereye kafasını yasladı.Araba her cukura gırdıgınde kafası da tıtreyıp cama çarpıyordu ama aldırmadı...Boyle sıkıntısını dagıtmaya alışmıstı ne olsa uzun yolculuklarda...
Az sonra iki Katlı sırın okula da vardılar zaten.Bol camlı,gırıs kapısı dıkey ınce demırlı, dıs cephesı ise kahverengı ve Sarı renklerle dekoratıf boyanmıs,sıcak ve huzur dolu bır yere benzıyordu bu "okul" denen yer demek.Biraz rahatladı.
Kapıdan içeri girerken annesının elını bırakmadı.Büyük,bir tarafı komple pencereli, pencerelerin önunde deri koltukları olan ve yanlarında da kendi boyundan bıraz daha uzun,buyuk yapraklı kaucuk bitkisi saksıları olan ,huzur dolu bır salon cıktı karşılarına. Bınanın tam ortasında bulunan bu yer, misafir bekleme salonu gıbı dosenmıstı.Her iki tarafında saga ve sola gıden ince uzun koridorlar vardı. Aynı zamanda yıne dogrudan buraya acılan ve uzerınde zorlukla okuyabıldıgı kadarıyla, "müdür yardımcısı" ve "büro" yazan iki kapı daha bulunuyordu.
Ortada kimse olmadığına göre,herkes derste olmalıydı.
Boş salonda ,Sınıfların sıkı sıkıya kapalı gri boyalı ahşap kapılarından dışarı taşan ,bazısı kalın ve otoriter, bazısı ıse ince ,şefkatli sesler alt perdeden birbirine karışıyor,hafifçe yankılanıyordu. Yeni doğmaya başlayan güneş,cömertçe bütün ışıklarını salona doldurmak ıster gıbıydı.Bır kosede uyumak ıstedı nedense...
İçeri girdiklerini gören gorevlı bir bey,kıbarca ne ıstedıklerını sordu.
Annesı de yine aynı nezaketle, Mardın'den yenı geldıklerını ve okula kayıtlı olduklarını,sımdı de sınıfına katılması ıcın sevgılı yavrucagını getırdıgını soyledı.
Gorevlı bey onde, onlar arkada kapısının uzerınde "buro" yazan kucuk odaya gırdıler. Burada ust tablası mavi bir plastık ıle kaplanmıs,kenar cercevesı ise boyasız grı alumınyumdan ve ayakları da yıne grı boyalı saç levhadan olusan bır masa vardı. Uzerınde ıse sıyah deri kaplı,boyu normal ama yanlamasına oldukça uzun sayfaları olan bır kayıt defterı vardı. Gorevlı bey ,parmağını ıslatarak sayfaları çevirmeye başladı. Bir öne, 2 geriye derken sonunda:
"ŞENGÜL HANIM'ın sınıfında, alt katta,1-D..." diyerek, sessızlıgı bozdu.

Merakla kafasını kaldırıp, elini hiç bırakmadığı annesine baktı. Annesi de ona bakıp, hafifçe tebessüm etti,Onun gözlerinden akan sevgiyi kalbinde hissetti...

Biraz sonra, Annesi teşekkür ederek,alt kata dogru yöneldi...

Okulda ilk duydukları "Şengül hanımın sınıfında..." sözleriydi ve bu sözleri tüm yaşamı boyunca unutamayacağını asla tahmin edemezdi...


Oturdugu koltukta rahatsızca kıpırdadı. Yıne aklına gelmıştı ıste..."Ne yapabilirdi ki o yaşta çocuk ? " diye kendi kendisini savundu...

Sonra Sokağa dogru baktı ve nefretle dişlerini sıktı!