Fransa’daki olaylar bugün başlamadı toplanın anlatıyorum...

Day 4,036, 14:30 Published in Turkey Turkey by J211


Fransa’daki olaylar bugün başlamadı toplanın anlatıyorum...

Yıl 2015. Yunanistan krizin en sancılı döneminde. Meclis yeni cumhurbaşkanını seçemiyor ve kanuna göre genel seçime gidilmesi gerekiyor bu durumda. Şimdi diyeceksiniz ki Yunanistan ne alaka diye. Devamında anlatacağım...

Neyse anketler o güne kadar Yunanistan'da ilk defa yıllarca hükümet olmuş 2 parti dışında başka bir partiyi gösteriyordu. Syriza... Seçimler oldu ve kazandılar. Tek başına iktidar olmasa da koalisyon kurdular. Asıl amaçları Yunanistan'ı memorandum kısır döngüsünden çıkarmak, AB'den daha fazla borç almamak ve AB’nin dayattığı kemer sıkma politikalarını sonlandırmak. Kemer sıkma politikalarının, ülkenin ekonomisinin küçülmesine sebep olduğu ve borçları daha da ödenemez hale getirdiğini savunuyorlar genel hatlarıyla.

İlk memorandum (kurtarma paketi) imzalandıktan sonra yani 2010’dan, 2015’e kadar ülke ekonomisi %50 oranında küçülmüş durumda o dönemde. Düşünün ki elinizde A bankasına 100 birim borç var ve maaşınız da 10 birim. Size B bankası geliyor ve diyor ki A’ya olan borcunun son ödeme tarihi geçecek sana 20 birim borç vereyim borcunun bir taksidini öde ama aynı zamanda maaşından da 5 birim kesinti yapmak zorundasın. Artık 120 birim borcunuz ve 5 birim maaşınız var. Mantıklı geldi mi?



Bu arada Avrupa’nın değişik ülkelerinde ne oluyor? 2009’da ABD’den Lehmann Brothers’la patlak veren kriz AB’yi beklenmedik bir şekilde vuruyor. Avrupa’nın önde gelen bankaları batma noktasına geliyor, yatırımlar azalıyor, ekonomisi çok güçlü olmayan ülkelerin borçları sürdürülebilir olmaktan çıkıyor vs. vs… İşte tam olarak burada Yunanistan’la ilk olarak 2010’da imzalanıyor bu kurtarma paketi. Dönemin başbakanı Papandreu halka sormamız gerek bu sorumluluğu kendi başımıza alamayız dediğinde sadece muhalefet değil parti içinde de dışlanıyor.

Çok fazla ayrıntıya girmeye gerek yok genel olarak paketin kapsadığı vergilerin arttırılması, bazı devlet kuruluşlarının (limanlar, fabrikalar, hava limanları, elektrik dağıtım şirketleri vs.) özelleştirilmesi ve en aşağılayıcı kısmı da IMF, Avrupa Bankası ve Avrupa Komisyonundan oluşan Troika adını alacak olan üçlü bir heyetin Atina’ya gelip bakanlıkları ve bakanları denetim altında tutması, ofislerine girip tüm belgelerin ellerinden geçmesi, onların isteği dışında herhangi bir yasanın meclisten geçmemesi falan. Örnek olarak KDV’yi düşürüyoruz deyip mecliste tüm partiler onaylasa bile geçiremezsin veya sonuçlarına katlanırsın (Bankalara nakit akışını durdurmak, Eurozone’dan atılmak vs.) Tanıdık geldi mi? (Bkz. Düyun-ı Umumiye...)

Bu kurtarma paketleri Yunanistan’dan sonra diğer Avrupa Birliği ülkelerinde de görülmeye başlıyor bir bir. Önce Kıbrıs Rum Kesimi, sonra İtalya, İspanya, Portekiz derken ülkelerin sayısı gittikçe artıyor. Tüm bu kurtarma paketlerinin ortak bir noktası var kemer sıkma politikaları. Yani vergilerin arttırılması, harcamaların azaltılması, kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi. Tabi bu vergi artışları halka direkt etki ediyor ve yaşam koşulları zorlaşıyor. Protestolar başlıyor, muhalif partiler güç kazanmaya, Eurosceptic denen AB karşıtı gruplar ortaya çıkmaya, seçmen oyları merkezden daha sola veya daha sağa kaymaya başlıyor, neonazi hareketleri güç kazanıyor. Bunlar kemer sıkma politikalarının sonucu olarak gelişen olaylar tabi ki. Bağlantılı diğer olaylar ne? Brexit? Katalunya referandumu?



Tekrar gelelim 2015’e. Kemer sıkma politikalarından ve Troika’nın ülkenin tüm bakanlıklarını resmen işgal eden haline halk kayıtsız kalmıyor. Ocak ayında Yunanistan’daki seçimde Syriza en yüksek oy oranını alarak kazanan parti oluyor ve koalisyon hükümeti kuruluyor. Radikal sol parti, milliyetçi sağ parti olan ANEL ile koalisyon ortağı oluyor. Pek çok konuda zıt fikirde olan bu iki partiyi bir araya getiren kemer sıkma politikalarına karşı tavırları birbirine benzer olması.

Ocak’tan itibaren başlayan sancılı dönem, anlaşma imzalanacak imzalanmayacak tartışmaları, Yunanistan AB’den atılacak, bankalar kapanacak tehditleriyle devam ediyor. Peki bu krizden çıkmanın başka bir yolunu deneyelim, kemer sıkma politikaları ekonomimizi küçültüyor ve aynı zamanda borcumuz artıyor bu politikalar işe yaramadı taktik değiştirelim diyen bu adamları neden dinlemiyorlar?

Bu görüşmeler sırasında Yunanistan’ın karşısına bir şekilde engeller çıkarıyorlar. Sonunda ne mi oluyor? Yunanistan için verilen süre dolunca AB ültimatom veriyor ve hükümet bu anlaşmayı halka soracağız diyor ve referanduma gidiyor. Bankalar kapatılıyor, ATM’ler günlük 50 euro limitinde para veriyor ve önlerinde kuyruklar oluşuyor, medya AB yanlısı hükümet karşıtı propagandalar ile halkı korkuya itmeye devam ediyor. Hükümet anlaşmaya Hayır için çalışma yürütüyor ama aslında içten içe Evet çıkması için dua ediyor.

Bu ortamda, propaganda bombardımanı içinde halk %61 ile kemer sıkma politikalarını reddediyor. Sonuç, hükümet halkın kararına uymuyor ve anlaşmayı kabul ediyor. Yani pes ediyor... Yunan direnişi kırılıyor.



Bunların içinde Fransa’yı ilgilendiren kısım o dönemki Yunan ekonomi bakanı Varoufakis ile Almanya’nın ekonomi bakanı olan Wolfgang Schauble arasında gerçekleşen bir görüşme. Kendisine samimi bir ortamda böyle bir kemer sıkma anlaşmasını Almanya’ya sunsalar ne yapardın sorusunu soruyor. Aldığı cevap ülkemi seven biri olarak kabul etmezdim diyor. Peki neden Yunanistan’ın kabul etmesi için ısrar ediyorsun diye sorunca da çünkü troika’yı Paris’te de görmek istiyorum diyor. Verdiği cevap aslında Fransa’da vergilerin arttırılmasının nedenini biraz olsun açıklıyor. Devamında da tam olarak “keeping the eurozone in a state of a permanent (controlled) crisis that operates as a discipline tool for the countries in deficit -especially France.” Yani “Euro bölgesini, bütçe açığı olan ülkeler için bir disiplin aracı olarak çalışan, kalıcı (kontrollü) bir kriz durumunda tutmak. Başta Fransa olmak üzere”.

Fransa’da vergilerin arttırılması AB’de yürütülen Schauble doktrini de diyebileceğimiz politikanın ürünüdür. Neden bu politika seçilmiştir, ne amaçla uygulanmaktadır orasını bilemem. Ama Fransa’da bu vergileri protesto edenler ile 2015’te AB’nin kemer sıkma politikalarına karşı duran Yunan halkı aynı direnişin farklı cepheleri. Yunanistan’daki direnişi binbir türlü taktiklerle kıranlar, Fransa’da başarılı olabilecek mi bilmiyorum. Hangi amaca hizmet ettiklerini, bu kemer sıkma politikalarının neden bu kadar önemli olduğunu da bilmiyorum. Ama bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla, AB projesine halk nezdinde çok zarar verdiği hatta sonu bile olabileceği.

Dipnot: 2015'te Yunanistan'a AB tarafından ültimatom verilirken dönemin Fransa cumhurbaşkanı François Hollande ve o dönem ekonomi bakanı olan şimdiki Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Yunanistanın yanında yer alıyorlar.