Savaşmak

Day 1,156, 02:35 Published in Turkey Turkey by tiryakihasanpasha

İlk girdiğim savaşı hatırlıyorum. Kendimi hazır hissettiğimde FİGHT tuşuna basıp aksiyona dalmıştım.

Bir baktım ki virane ve karanlık bir sokakta, bende var bir tabanca karşımda var bir tabancalı düşman. Yukarıda ise sürekli bir akış var. Ölen insanlar olmalıydı onlar. Heyecanlandım. Çabuk davranmazsam işimi bitirecekler zannediyordum. Meğersem çatışmadaki FİGHT tuşuna basmazsam öylece durabilirmişim, bunu sonradan öğrendim tabii.

Zannediyordum ki gerçek oyuncuları vuruyorum. Meğersem klonmuş onlar. Savaştaki online düşmanların klonları. Benim de bir klonum varmış. Bunları arkadaştan öğrendiğimde şaşırmıştım. Ben de kendi kendime diyordum “ya ben canımı yiyecekle fulluyorum ama karşımdaki neden fullemiyor? Hemen ölüyor?” Ne kadar safmışım.

Kah ben vurdum, kah onlar… Bir, iki düşmanı hakladım. Düşman haklamak çok zevkliydi. Rütbe felan veriyordu. Çok karlı bir işi yani. Ama işler hep böyle sürmeyecekti. İki adam sonra yiyeceğim bitince panik yaptım. Panik yaptım çünkü dedim ya; savaşmadan orada durdukça beni öldürecekler zannediyordum. Ölmemeliydim, yaşamalıydım. Ölünce galiba hem kendime hem ülkeme külfet olan bir varlık olacaktım. Bir yerlerde okumuştum.

Canım otuza düştü, otuza düştü ve artık tuşa basmakta çekiniyordum. Dayanamadım, öylece durup ölmeyi bekleyemezdim. Ve kaçtım evet kaçtım savaş meydanından. Kaçtım arkama bakmadan. Ana sayfaya ulaştım. İnşallah canım yirmiye felan düşmez diye dua ediyordum. Cebimde üç kuruş para vardı. Kuru bir ekmek aldım. Dişimin kovuğuna yetmedi. Şimdilik oyundan çıkış yapmaktan başka bir seçeneğim yoktu.

Efkarlı düşüncelerle ekrana öylece bakakalmışım. Sonra geldi yanıma oturdu göğsünde doksan yedi savaş yarası olan kadim dostum. Bana gerçekleri anlattı. Olan biteni ben de heyecanla aktardım ona. O ise elini omzuma koyarak büyük bir sakinlikle bana yaptığımdan dolayı üzülmememi, korkmamamı ve utanmamamı öğütledi. Her genç savaşçının başına gelebileceğini söyledi bunların. İçim huzurla dolmuştu. Sonra yine ışıkların içinde gözden kayboldu.

İşte o günden sonra savaşa bakışım, yeni ufuklara doğru yelken açmaya başladı. Artık bu konu da ben, eski ben olmayacaktım. O sırada winampta 1492 çalıyordu.

Bir savaşa bakıyorum, öylesine, sadece izlemek için. Savaşa bakıyorum da akıp gidiyor kendi halinde. Sırayla gelip her iki taraftan savaşçılar, öldürüyorlar birbirlerini sırası geldikçe.Ne demişler; gelirler birer birer, giderler birer birer. Ve en sonunda o büyük buluşmada buluşurlar.

Görüyorum; sorgu sual olmadan nice koç yiğitler düşüyorlar yere. Onlar için artık üzülmüyorum ve kendim içinde. Biliyorum; bir zafer uğruna ne güneşler batıyor!

Yelken açıyorum kahramanlığın vatanına, kulağımda 1492, dilimde ise bir şiir;

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
Koşar adım gitmeli onların arkasından
Kahramanlık içerek acı ölüm tasından
İleriye atılmak ve sonra dönmemektir…