Marksistler Bir Karar Versin
Murat Eryanmaz
Doğalarından ötürü mü, yoksa özel sermayenin tasarrufunda oldukları için mi?
Sosyalist bir ekonomide artı değer yok mu olacak, yoksa "demokratik olarak" mı gerçekleşecek?
Yok olacaksa birikim ve yatırım nasıl gerçekleşecek?
Yok olmayacak ve demokratik olarak gerçekleşecekler ise, "kar oranının azalma eğilimi" ne olacak? Nerede kaldı kapitalizmin birikim rejimi yüzünden krize girmesi? Nerede Keynes-Marx melezlemesi? Birikim rejimi varlığı sürdürecek ama sadece kolektivize olacak ve bu çeliki ortadan kalkmış mı olacak? Nasıl?
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu soruya marksistlerin de tek bir cevabı var. O da demokratik olarak belirlenmesi. Çünkü aksini, yani bunların yok olacağını söylemek rasyonel düşünceden ve iktisattan istifa etmek demek.
İş gücüne "hakkından az" vermek artı değerin tanımıdır. Bir işçi maaşını karşılayacak kadar değer ürettikten sonra çalışmaya devam ettiğinde, artı değer ve sömürü oluşur - marksistlere göre tabii.
Artı değer olmadan kendini tekrar eden bir sistemin (ERE) dışına çıkamazsınız. Hepiniz köy kurmalı bilgisayar oyunu oynuyorsunuz, analojiyi buradan kuralım.
Köyde on kişi var ve ancak on kişi toprakta tam gün çalıştığı zaman on kişiyi doyuracak kadar yemek üretiyorlar. Teknoloji yerlerde. Avcı toplayıcıyız ya da toprağı ellerimizle kazıyoruz.
Bir gün birisinin aklına bir fikir geliyor ve karasaban/çapa/kürek/vs. üretmeye karar veriyor. Yarım gün toprakta çalışıyor, geri kalan zamanında alet yapıyor diyelim. Ya da tam gün çalışıp yarısını yiyor, bu yüzden yarım aç kalıyor; ama bir haftalık yemek biriktirip o bir hafta boyunca çapa imal ediyor.
Kısacası gelecekte daha çok üretebilmek için özveride bulunuyor. Yani biriktiriyor. Biriktirdiği ile yatırım yapıyor. Bulduğu bu alet ile verim artıyor ve artık toprakta on değil de, beş kişi çalışsa yetiyor. Artık bu toplumda bir doktor, bir asker, tabii ki bir de kral olabilir. Bunlar ancak birikim/yatırım/yeni üretim döngüsü ile mümkün.
Diğer bir deyişle, şu an yaptığımızdan daha fazla bir şeyi yapabilmenin ön koşulu birikimdir. Kaynakları başka bir yere aktarmaktan bahsederken önce bir kısıntıdan, sonra da bu birikimin başka bir alana aktarılmasından, sonra da bu operasyon sonucunda artan ekonomik aktiviteden bahsediyoruz.
İş gücüne ortaya koyduğu ürün/hizmeti tam olarak geri alacak satın alma gücü verdiğiniz zaman, birikimi imkansız hale getirirsiniz. Birikim olmadan da yatırım olmaz. Yeni iş kaynağı açmak, daha doğrusu şu an yapmakta olduğunuzdan farklı bir şey yapmak istediğinizde, önce biriktirmeniz, biriktirmek için de hakkınızdan/yapabileceğinizden az tüketmeniz gerekir. Bu az tüketimlerin (underconsumption) biriktiği havuz ya bireysel olacak, ya da kolektif.
Marksist soru tam olarak budur. Artı değerin olması ya da olmaması değil. Bu birikimlerin nerede toplanacağı. Aksini söylemek komiktir. Bu yüzden bireysel birikim rejiminin mündemiç bir çelişki içerdiğini söylemek, sosyalist sistemin de çelişik olduğunu söylemektir. Buradan yaklaşırsanız kendi ayağınıza da sıkarsınız. Çünkü, sosyalist planlamaya geçtiğimiz zaman uzay zamanı bükemiyoruz. Gerçekleri görmezden gelebilirsiniz, ama sonuçlarıyla her zaman yüşleşirsiniz. Sırf bir sistemin adı değişti diye yer çekimi yok olmaz.
Yorumlarda devam etmek, kendimi tekrar etmemek açısından daha mantıklı olacak.
Comments
lümpenproleter savar.
bannane sikinç
üçünçç
3 cümle okuyabildim ama doğru bişiler diyor gibisin s+v
"Sosyalist bir ekonomide artı değer yok mu olacak, yoksa "demokratik olarak" mı gerçekleşecek?
Yok olacaksa birikim ve yatırım nasıl gerçekleşecek?"
- Lafı uzatmadan söylemek gerekirse; yok olmayacak, sadece özel mülkiyet aracılığı ile değil sosyalist devlet aracılığı ile "birikim ve yatırım gerçekleşecek". TEORİK OLARAK...
o zaman birikim krizi ve artı değerin sömürü olduğu tezlerini çöpe atabiliriz. iş gücünü kendi maaşı kadar değer yarattıktan sonra çalıştırmak sömürü değil, üretimin tanımı o zaman. birikim krizi varsa, sosyalizmde de var o zaman. bu ikisini çöpe attıktan sonra, marksizmin zenginliğin devlette ya da bireylerde birikmesi hakkında bir tartışmadan ibaret olduğunu ortaya koymuş oluyoruz.
demokratik birikim ve yatırım da safsatadır. birikimin nereye yönleneceğinin sinyalini veren şey yüksek kar marjıdır. istediğin kadar sosyalist ol, "kapitalist" muhasebe tutmadan nereye yatırım yapacağını bilemezsin. kar hesabı tutmadan yatırımın nereye akması gerektiğini belirleyecek bir hesap mekanizması oluşturamazsın. kar demek, arzın talepten düşük olması demektir. yatırım olmalı ki arz artsın, kar azalsın. kar hesabı yoksa neyin üretimini arttıracağını nereden bileceksin? kar, otomatikman bir alanda yetirince (talebe oranla) üretim olmadığını gösterir. yüksek kar olan bir alana yatırım yapıp fiyatları düşürmek zaten amme hizmetidir amk. insanların daha çok olmasını istedikleri bir şeyden daha çok üretmek demektir. merkezi planlamacı olsan da, bireysel girişimci olsan da durum aynı.
yatırım kararını "demokratik" olarak yaparsan, gerçek üretim yapısına göre değil, hedonist ihtiyaçlara göre üretimi arttırmış olursun. ben en çok neyi istiyorsam ona oy veririm, neyin şu anki şartlara göre elzem ve mümkün olduğuna değil. eğitimimi tamamladığım an, belki çok ihtiyaç olan okul yapımına değil, mesela fiyatı hali hazırda düşük olsa da, diyelim oyun sektörüne yatırım yapılması konusunda oy kullanırım. ya da spor araba. neyse. mümkün olup olmadığına, ya da hali hazırda bu sektörde bolluk/kıtlık olup olmamasına göre değil.
neyin elzem olduğu/neyi istediğim ikilemindense, neyin mümkün olduğu bölümü daha önemli. çünkü devletin sihirli değneği yok. istediğin kadar istediğin şeyden yapamazsın. kar muhasebesi tutmadan değil yatırım yapmak, en ufak bir operasyonu bile gerçekleştiremezsin.
daha doğrusu üretim araçlarının fiyatlarını belirleyebilecek bir piyasa mekanizması olmadan, planlama yapmak zaten imkansızdır.
hesaplama tartışması (economic calculation debate) hakkında bir yanlış anlama var. hayek salağı bunun sadece veri toplama zorluğundan dolayı gerçekleşmeyeceğini iddia ediyor ve sosyalist kamp ile arasındaki tartışma, hangi teknoloji ile ne kadar veri toplayıp ne kadar hızlı bilgisayarlara sahip olduğumuz hakkında bir tartışmaya dönüyor.
halbuki durum bundan bağımsız. olay ne kadar çok bilinmeyenli fiyat ve üretim fonksiyonunu ne kadar hızlı çözdüğümüz falan değil. yapısal bir hata söz konusu.
birincisi bireylerin şu an biriktirip gelecekte yan gelip yatma, ya da gelecekte daha çok kazanma güdüsünü yok sayıyor. benim bu ay ne kadar ekmek ne kadar elektrik ihtiyacım olup olmadığını hesaplaman ve diyelim bunu başarı ile sunman mühim değil. belki ben şimdi underconsume edip biriktirmek ve gelecekte bu haklarımı kullanarak "işsiz kalmak" istiyorum. merkezi planlama buna izin vermez. işsiz kalmayı değil, bu haklar ile YENİ BİR ŞEY YAPIP GELİRİMİ ARTTIRMAK İSTEMEK DE YASAK.
ikincisi ise sermaye mallarının fiyatlarını hesaplamanın imkansızlığı ve bu imkansızlıktan doğan genel hesap imkansızlığı. ayrıntılar için
http://mises.org/daily/2401
"But to Mises the central problem is not "knowledge." He explicitly points out that even if the socialist planners knew perfectly, and eagerly wished to satisfy, the value priorities of the consumers, and even if the planners enjoyed a perfect knowledge of all resources and all technologies, they still would not be able to calculate, for lack of a price system of the means of production. The problem is not knowledge, then, but calculability"
“Economics is haunted by more fallacies than any other study known to man”
murat bunu okuyanın amına koyım beyninden zoru vardır bunu okuyanın amk
http://www.thefreemanonline.org/columns/7-fallacies-of-economics/
Meryanmaz ; şu oyunda senin değerini bilemediler. İlerde bala göte CP olursam seni ekonomi bakanı yapacağım ve sınırsız yetki vereceğim bak bunun ss'sini al.
benim acilen bi blog falan yazmam lazım aklımı yitircem bu konuları konuşabileceğim bir kişi bile yok 🙁
tüm bunların ötesinde, tüm üretime sahip olup tüm ihtiyaçlarımı karşıladığım bir kurum aniden bana uyuz olup hiçbir ihtiyacımı karşılayamama da neden olabilir. "her şeyi devlet sağlıyor" cümlesi iki yönlüdür. size göre cennet olabilir ama bu cennet tek bir kararla cehenneme de dönüşebilir.
her ütopyanın kolaylıkla distopyaya dönüşme potansiyeli vardır. özel mülkiyetin kaldırılması cehennemdir. hem kıtlığa hem de ahlaki arızalara (moral hazard) sebep olur.
sovyetlerde işsizliğin olmadığı ile övünüp durursunuz. işsizliğin olmaması cehennemdir. işi yok etmek ekonomik aktivitenin bir numaralı amacıdır. çalışmanın amacı bir süre sonra çalışmamaktır. yatırımın amacı o alanda çalışan kişi sayısını (daha doğrusu kaynak miktarını, ama kişi sayısı da kaynaktır) azaltmak ve böylece serbest kalan kaynaklar ile daha fazla şey yapmaktır. dünya zaten böyle ilerler. karasaban işsizliğe sebep olmaz, köyün kasabaya dönüşmesini sağlar.
panpa iki rekat namaz kıl raadla : (
hadi yat şimdi cumaya zor kalkacan yoksa : (
bu saatte bu yazıyı kim okuyacak amk. ben faşist olucam, düşünmek okumak gerekmiyor. tavsiye ederim arkadaşlar. özellikle etrliler. YAPABİLİRSİNİZ
parasal sistem çöktüğü zaman bu soruların hepsi anlamsız olacak. Yukarıda yazılanların içinden parayı çıkardığın zaman ne sermaye, ne devlet, ne artı değer uğrunda kafa yormaya değer kalıyor. Jaque Fresco'nun dediği gibi "This shit's got to go!"
adam haklı beyler.
Murat Eryanmaz bu oyundaki en mantıklı adamdır.
artizlik yapmayın, ananızı siktirmeyin bana.
okunulasi.
Sovyet sistemi Sosyalizm icin bir derece örnek teskil etse de Proleter diktatörlügün zamanla bürokratiklestigi ve ekonomik anlamda yanlis politikalar izlendigi gercegini yadsiyamayiz. Gercek bir Marxist ekonomik düzende Ilk olarak Sosyalist politikalar izlenir ki bu isin dogasi geregidir, tasfiye süreci baslatilir ve Komünizm'e giden yol acilir.
Üretim - Tüketim dengesi Sosyalist ekonominin balans ayaridir. Kapitalizm'deki gibi Maasli iscilik sürdürülür ancak Sömürü olarak nitelendirdigimiz Kar mevzusu özel sektöre degil Devlete arti deger katacagindan buna Isciler'in sömürülmesi demek rasyonel olmayacaktir cünkü Sosyalist Devlet tüm elde ettigi birikimi bedelsiz olarak Halk'a hizmete sunar. Bu acidan Sosyalist ekonomiyi bir Geri Dönüsüm mekanizmasi olarak görebiliriz.
Sosyalizm ekonomi ve firsat esitligi basta olmak üzere tüm toplum faaliyetlerini Kamusallastiran ve ilk önce Sermaye sonra da Devlet kurumlarini gelecekteki tasfiye'ye hazirlayan bir süreçtir. Kaçinilmaz ve mutlak hedef Sinifsiz, tam Esitligin saglandigi ve Calismanin kollektif bir ilericilik unsuru olacagi Komünist sistemdir.
Bir ekonomist degilim, ben bir Biliminsani olarak Sosyalist ekonomiyi ve Komünist idea'yi böyle tanimlarim.
arkadaşım sömürü artı değerin kendisi mi yoksa artı değerin kişilerde birikmesi mi diyorum, kendisi değil, kişilerde birikmesi diyorsunuz. e o zaman kriz teorinizi çöpe attık.
http://en.wikipedia.org/wiki/Crisis_theory
bunu da çöpe attık
http://en.wikipedia.org/wiki/Tendency_of_the_rate_of_profit_to_fall
ve şimdi şunu soruyorum: zenginlik kişilerde birikince halka nasıl geri dönmüyor? üretmeden zengin olmak diye bir şey yoksa, yatırım kararını bireyler kimseye fayda sağlamadan mı alıyor? doğaya zarar, arsa talanı gibi şeylerden bahsetmeyin, çünkü bunlar serbest piyasada da olur, merkezi planlamada da. bu tarz ahlaksızlıklar iki farklı sistemi ayırt eden nitelikler değil.
benim bahsettiğim kar gördüğü yere yatırım yapan adamın nasıl bir fayda sağlamadığı? devlet yapınca fayda birey yapınca değil mi? ayrıca sermaye biriktirmek herkes için mümkün. greasy capitalist pig imgesini kafanıza öyle bir yer etmişsiniz ki, zenginlerin zenginliğinin kimseye faydası olmadığı gibi bir salaklığa inanıyorsunuz. arkadaşım üretim yapısı (structure of production) denen şeyden haberiniz var mı? sermayenin maliyeti nedir bilir misiniz? sermaye ağaçtan mı toplanıyor? her şey kolektif olduğunda uzay zamanı büküp her şeyden istediğimiz kadar üretebiliyor muyuz? her şeyden sonsuz miktarda üretmemizin karşısında duran şey gerçeklik mi yoksa zengiler mi?
zenginin yatırımı da tüketmemekten kaynakların fakirin de. ha biri ferrari almaz fabrikasına yeni makine alır, diğeri tofaş almaz dükkan açar. ama mantık aynı.
"çalışmanın kolektif bir ilericilik unsuru" arbeit macht frei amk!
tüm üretimi bürokratlara verip bürokrasiden dem vurmak da asla anlayamadığım bir salaklık türü. konunun sovyetlerle alakası yok, her türlü merkezi planlama ile alakası var. amerika da merkezi planlama ile yürüyen bir ülke mesela. bu yüzden kötü durumdalar.
to quote myself:
" yüksek kar olan bir alana yatırım yapıp fiyatları düşürmek zaten amme hizmetidir amk"
panpa harbi bi blog ac, ya da tgb, tkp ve halk evleri gibi olusumlarin genel merkezlerinde paso konusan ve cay, puro icen heriflerden ol amk. liselilerle muhattap olursun ama etrafinda seni dinleyen herifler olur en azindan.
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=art%C4%B1+de%C4%9Fer%2f%40lumina+obscura
ben bir girişimde bulunuyorken zarar ettiğimde satın aldığım iş gücünden zararımı tazmin edemiyorsam/etmiyorsam kar ettiğimde nasıl sömürmüş oluyorum?
Sosyalist ekonomi modelinde isleyisin pek degismeyecegini, Isci ve Emekcilerin aldigi maaslar arasinda Kapitalizm'deki kadar olmasa da yani Devlet müdahalesi ile belirlenmis bir fark olacagini belirtmistim zaten. Olay'in kilit noktasi burada. Sosyalizm'de kimse Kapitalizm'den 180 derece dönmüs tamamen Bireysel ve Toplumsal bazda halka maksimum özgürlük ve Ekonomik esitlik beklemiyor. Beklenen teksey Komünizm'e gecisi mümkün kilacak zemini yaratmak, Sermayedarlarin elindeki egemenligi Mahalle mahalle ilce ilce kent kent örgütlenmis topluma indirgemek ve sonucunda Devleti de halka tasfiye ederek sistemin evrimini tamamlamak.
Tabii ki 3ncü madde icin cok cok uzun bir zaman gerek.
Hayatta en nefret ettigim konu Ekonomi'dir. Bu yüzden Ekonomi üzerine ihtisas yapanlara Saygi duyarim, zor zanaat'tir Nicel'i Nitel'e cevirmek.
bu geçtiğimiz komünizm ne oluyor tam olarak? superabandunce.
bu da hayatımda duyduğum en absürt şeylerden birisi. marx zamanında herkese sonsuz ekmek ve eğitim verdiğimizde süperbolluğa ulaştığımızı sanabilirdi. kaçırdığı bir nokta var. bolluk, şu an var olan şeylerden sonsuz miktarda sahip olmak değil, şu an sahip olduklarımızı daha kolay, daha az kaynakla üretip YENİ ŞEYLER YAPABİLMEKTİR.
etrafınıza bakıp kısıtlı hayal gücünüzle algıladığınız imkanların çok ötesinde şeylerin mümkün olduğunu gördük. çamaşır makinesi mesela. artık neredeyse süper abundunt oldu. burada mı duralım? şu an var olan gördüğümüz her şeyden herkeste olsun! buradan sonra zaten yatırıma gerek yok!
peki görmediklerimiz? daha mümkün olduklarını bilmediğimiz. uzay yolunda bile kaynak sıkıntısı çekiyorlardır hayallerini gerçekleştirebilecek kadar ilerleyemeyeceksin, çünkü hep daha ilerisi olacak. imkanlar kısıtlı ihtiyaçlar sonsuzdur ön kabülü aç gözlülüğe değil, ilerlemeye işaret eder.
super abundance is a fallacy by definition.
bilmeyenlere söyleyeyim, super bolluk tezi benim yorumum değil, bizzat tüm komünistlerin paylaştığı bir şeydir. fiyatı ortadan kaldırmak ancak super bollukta olur. her şeyden istediğimiz kadar istediğimiz yerde, istediğimiz süre içinde sahip olmak. ancak bu olduğunda fiyat yani dağıtım kotası ihtiyacı ortadan kalkar.
fiyatı tüccarlar değil, koşullar belirler çünkü.
Cok dogru ve cok yanlis cikarimlarin var, baslayayim:
"Historians believe that communism in the Soviet Union failed because it offered little incentive for individual initiative and innovation."
Komradlardan birinin birgün eRepublik gibi bir oyunla gelmeyeceği gerçeği yanısıra, insanların direkt olarak kendilerine fayda sağlamayacak konularda innovatif olmadıkları fikrine katılıyorum.
En önemli üretim faktörü her zaman müteşebbis olmuştur benim gözümde.
Bu şekilde ortada bir pasta olabilir, kimi kırıntı alır kimi koca dilim. Ama diğer türlü herkes yavan ekmeği paylaşır. Önemli olan devletin mutlak eşitlik değil, "fırsat eşitliği" sağlaması
afedersin ama sikimden aşşa gazi osman paşa
Aha Ergenekonda geldi , reserved : P
"Bu az tüketimlerin (underconsumption) biriktiği havuz ya bireysel olacak, ya da kolektif. Marksist soru tam olarak budur. Artı değerin olması ya da olmaması değil. Bu birikimlerin nerede toplanacağı. Aksini söylemek komiktir."
Evet, aynen oyle. Aksini iddia eden mallar kimler?
"o zaman birikim krizi ve artı değerin sömürü olduğu tezlerini çöpe atabiliriz. iş gücünü kendi maaşı kadar değer yarattıktan sonra çalıştırmak sömürü değil, üretimin tanımı o zaman."
Maas kismina takildim. Eger uretilen arti deger varsa ve 0 kar edecek sekilde tum iscilere maas veriyorsan, hem 0 kar olur, hem de iscilerin alim gucu remunerationun ustunde olur. Kisaca arti degeri iscilere maasla vermis olursun.
"bu ikisini çöpe attıktan sonra, marksizmin zenginliğin devlette ya da bireylerde birikmesi hakkında bir tartışmadan ibaret olduğunu ortaya koymuş oluyoruz."
Evet
"demokratik birikim ve yatırım da safsatadır. birikimin nereye yönleneceğinin sinyalini veren şey yüksek kar marjıdır. istediğin kadar sosyalist ol, "kapitalist" muhasebe tutmadan nereye yatırım yapacağını bilemezsin. kar hesabı tutmadan yatırımın nereye akması gerektiğini belirleyecek bir hesap mekanizması oluşturamazsın. kar demek, arzın talepten düşük olması demektir. yatırım olmalı ki arz artsın, kar azalsın. kar hesabı yoksa neyin üretimini arttıracağını nereden bileceksin? kar, otomatikman bir alanda yetirince (talebe oranla) üretim olmadığını gösterir. yüksek kar olan bir alana yatırım yapıp fiyatları düşürmek zaten amme hizmetidir amk. insanların daha çok olmasını istedikleri bir şeyden daha çok üretmek demektir. merkezi planlamacı olsan da, bireysel girişimci olsan da durum aynı."
Kar olmasi tamamen gereksiz. Onemli olan dogru maldan yeterince uretmek. Piyasa ekonomisinde 0 kar olmasi gayet mumkundur (hatta bildigin gibi cogu genel denge modeli 0 kari bir kosul olarak alir). Onemli olan kardan ziyade mallarin birbirlerine kiyasla degerlerini bilmek.
Fiyat mekanizmasi bunu merkezi bir otoriteye ihtiyac duymadan ortaya cikarir. Fakat bir sosyal planlamaci tum kisilerin tercihlerini ve uretim mekanizmasinin nasil isledigini biliyorsa kolayca herhangi bir rekabetci dengenin sagladigi fiyatlari, golge fiyat olarak hesaplayabilir.
Burada 1. ve 2. Fundamental Welfare Theoremlere gonderme yapiyorum. Dinamik bir ekonomi dusunmek gerekirsek, planlamacinin herkesin tum zamanlarda tum mallar ustundeki tercihlerini, ve uretim fonksiyonunu bilmesi yeterlidir. Negishi metodunu biliyorsundur diye tahmin ediyorum, bilmiyorsan kisaca anlatirim.
"yatırım kararını "demokratik" olarak yaparsan, gerçek üretim yapısına göre değil, hedonist ihtiyaçlara göre üretimi arttırmış olursun. ben en çok neyi istiyorsam ona oy veririm, neyin şu anki şartlara göre elzem ve mümkün olduğuna değil. eğitimimi tamamladığım an, belki çok ihtiyaç olan okul yapımına değil, mesela fiyatı hali hazırda düşük olsa da, diyelim oyun sektörüne yatırım yapılması konusunda oy kullanırım. ya da spor araba. neyse. mümkün olup olmadığına, ya da hali hazırda bu sektörde bolluk/kıtlık olup olmamasına göre değil."
Burada bahsettigin sunlardan birisi:
1) Oylama mekanizmasi kisisel tercihleri tam olarak aciga cikaramaz - o zaman mechanism design evrenine giriyoruz, ve evet cogu durumda bu kanitlanabilir.
2) Kisilerin kendilerinin her zamanda tuketilecek her mal hakkinda tercihlerini bilemeyecegini dusunuyorsun
3) Kisilere 1 insan 1 oy hakki verilecegini dusunuyorsun.
Bunlardan hangisi dogru? Ya da yanlis mi anladim?
"neyin elzem olduğu/neyi istediğim ikilemindense, neyin mümkün olduğu bölümü daha önemli. çünkü devletin sihirli değneği yok. istediğin kadar istediğin şeyden yapamazsın. kar muhasebesi tutmadan değil yatırım yapmak, en ufak bir operasyonu bile gerçekleştiremezsin."
Sosyal planlamacinin problemi teknolojik olarak mumkun olan planlardan istenilen kriteri maksimize edeni secmektir.
Kisacasi zaten mumkun olmayan bir sey dusunulemez bile. Kaynaklarin kitligi marksist sistemde de bilinmekte. Ama senin iddian kar hesaplamasi yapmadan bunu bilmenin imkansiz oldugu. Dedigim gibi, mumkun, ama tum tercihlerin ve uretim fonksiyonunun bilinmesini gerektiriyor. Bu da tabii cok gercekci bir kabul degil.
"birincisi bireylerin şu an biriktirip gelecekte yan gelip yatma, ya da gelecekte daha çok kazanma güdüsünü yok sayıyor. benim bu ay ne kadar ekmek ne kadar elektrik ihtiyacım olup olmadığını hesaplaman ve diyelim bunu başarı ile sunman mühim değil. belki ben şimdi underconsume edip biriktirmek ve gelecekte bu haklarımı kullanarak "işsiz kalmak" istiyorum. merkezi planlama buna izin vermez."
Bu dedigin cok sacma. Marksist pratigi bilmiyorum ama tercihler sadece mallar uzerinde degil, zaman x mallar uzerinde. Tercihlerin bilindigi kabulu tum zamanlar arasindaki tuketme isteklerinin de bilindigini kabul ediyor.
N mal, T zaman var diyelim. Mallar bolunebilir diyelim. O zaman bir kisinin tum R^N x R^T kumesi ustunde tercihlerinin bilindigini varsayiyoruz.
" işsiz kalmayı değil, bu haklar ile YENİ BİR ŞEY YAPIP GELİRİMİ ARTTIRMAK İSTEMEK DE YASAK."
Bundan kastin ne tam olarak? Kisisel uretimin yasak olmasi mi, yoksa kisinin kendi urettigi seyleri getiriye donusturememesi mi?
"tüm bunların ötesinde, tüm üretime sahip olup tüm ihtiyaçlarımı karşıladığım bir kurum aniden bana uyuz olup hiçbir ihtiyacımı karşılayamama da neden olabilir. "her şeyi devlet sağlıyor" cümlesi iki yönlüdür. size göre cennet olabilir ama bu cennet tek bir kararla cehenneme de dönüşebilir."
Gayet olasi
"her utopyanın kolaylıkla distopyaya dönüşme potansiyeli vardır. özel mülkiyetin kaldırılması cehennemdir. hem kıtlığa hem de ahlaki arızalara (moral hazard) sebep olur."
Ben ozel mulkiyetin kaldirilmasini istemem mesela, ama miras yasalarinin optimal oldugunu iddia edemezsin
"arkadaşım sömürü artı değerin kendisi mi yoksa artı değerin kişilerde birikmesi mi diyorum, kendisi değil, kişilerde birikmesi diyorsunuz. e o zaman kriz teorinizi çöpe attık."
Evet zaten kriz mriz yok, kapitalizm hicbir sinirlama olmadan mutlu mesut yoluna devam ediyor. (Sarkazm yok ciddiyim gayet)
"ve şimdi şunu soruyorum: zenginlik kişilerde birikince halka nasıl geri dönmüyor? üretmeden zengin olmak diye bir şey yoksa, yatırım kararını bireyler kimseye fayda sağlamadan mı alıyor? doğaya zarar, arsa talanı gibi şeylerden bahsetmeyin, çünkü bunlar serbest piyasada da olur, merkezi planlamada da. bu tarz ahlaksızlıklar iki farklı sistemi ayırt eden nitelikler değil.
benim bahsettiğim kar gördüğü yere yatırım yapan adamın nasıl bir fayda sağlamadığı? devlet yapınca fayda birey yapınca değil mi? ayrıca sermaye biriktirmek herkes için mümkün. greasy capitalist pig imgesini kafanıza öyle bir yer etmişsiniz ki, zenginlerin zenginliğinin kimseye faydası olmadığı gibi bir salaklığa inanıyorsunuz. arkadaşım üretim yapısı (structure of production) denen şeyden haberiniz var mı? sermayenin maliyeti nedir bilir misiniz? sermaye ağaçtan mı toplanıyor? her şey kolektif olduğunda uzay zamanı büküp her şeyden istediğimiz kadar üretebiliyor muyuz? her şeyden sonsuz miktarda üretmemizin karşısında duran şey gerçeklik mi yoksa zengiler mi?
zenginin yatırımı da tüketmemekten kaynakların fakirin de. ha biri ferrari almaz fabrikasına yeni makine alır, diğeri tofaş almaz dükkan açar. ama mantık aynı."
Zengin olan adam calismiyor, sorun burada, O adam zengin olmasa kopek gibi calisacak belki. Ha dersen ki bu adam dogru yatirim yapmaya calisarak bir hizmet saglamiyor mu? Isi ne kadar becerebildigine ve elinde ne kadar para olduguna bakar. Sirf babasi zengin diye sermayeye konup hic calismayan, ya da sacma salak yatirim yapan kapitalist ne fayda sagliyor allah askina? Dubaiye 10000 tane bina yap. Aa ne oldu, biraz fazla kacirmisiz. *facepalm*
"tüm üretimi bürokratlara verip bürokrasiden dem vurmak da asla anlayamadığım bir salaklık türü. konunun sovyetlerle alakası yok, her türlü merkezi planlama ile alakası var. amerika da merkezi planlama ile yürüyen bir ülke mesela. bu yüzden kötü durumdalar."
Oha amk son cumle ibretlik derecede yanlis. Tamam ABD'de devlet inanilmaz guclu olabilir ama ABD'deki firma holding vsye bakip merkezi planlama demek inanilmaz sacma. Su "obamacare" denen meret gelene kadar ozel emekliligi yaymaya calisan bir ulkeden bahsediyoruz. kotu durum falan da yok, ABye kiyasla cok daha iyi toparlandilar. cari acik zaten bence bir problemden ziyade Cin'in buyuk bir salakligi.
"ben bir girişimde bulunuyorken zarar ettiğimde satın aldığım iş gücünden zararımı tazmin edemiyorsam/etmiyorsam kar ettiğimde nasıl sömürmüş oluyorum?"
Diyelim ki sen bi adada monopsonistsin. Tek fabrika senin, tek uretim yolu da fabrika. Herkese gebermeyecek kadar maas verirsin, uretimini de ada disinda satip krallar gibi yasarsin. Disarda zarar edersen bi de iscilerden tazminat mi isteyeceksin. sfgfjhhg
Somuru neden fabrikanin sana ait oldugu kisminda. Sen harbiden eski emeklerinin karsiliginda birikim elde etmissen, ben karina somuru demem. Ama o fabrika senin emeklerin sonucunda degil de baska bir yolla sana verildiyse, ve ortada herhangi bi katma degerin yoksa somuruyorsun evet.
"bu geçtiğimiz komünizm ne oluyor tam olarak? superabandunce. [...] super abundance is a fallacy by definition."
evet
"bilmeyenlere söyleyeyim, super bolluk tezi benim yorumum değil, bizzat tüm komünistlerin paylaştığı bir şeydir. fiyatı ortadan kaldırmak ancak super bollukta olur. her şeyden istediğimiz kadar istediğimiz yerde, istediğimiz süre içinde sahip olmak. ancak bu olduğunda fiyat yani dağıtım kotası ihtiyacı ortadan kalkar.
fiyatı tüccarlar değil, koşullar belirler çünkü."
haci zaten yasam sadece mallardan ibaret degil ki. ben bayragin mavi olmasini istiyorum, sen kirmizi. ikisi ayni anda olamaz. sictik. sadece mallara odaklanmak malca zaten.
cevap verince PM at
Bu dediklerin Kuran'da yazıyor mu? Hayır yazmıyor...
O hâlde mesele kapanmıştır. Kuran'da yazmayan şey küfre girer...
öğlen cevap yazacam moruk.
ok ben de yatiyorum
öğlen yazacam demiş yazmamış gözümde değerin sıfır şuanda
makale yazcam yorum değil
goministler mosgovaya
*kar kötü çünkü karın kaynağı sömürüdür. herhangi bir marksist iktisat kitabında yazan şeyleri buraya yazmaya hiç gerek yok.
*kar oranlarının düşme eğilimi konusunda birazcık sweezy okursan anlarsın olayı. karşıt etkenler var. ama nesnel olarak kar oranları düşme eğilimindedir. (yatırılan sermayeden geri dönüş anlamında)
*birikim konusunda da kalecki reyizin göstediği gibi tasarruflar aslında yine sermayedarların tekelindedir. (günümüzde tam olarak öyle olmasa da ağırlık böyle)
*ayrıca kapitalizm finans kapitalin son krizinden öyle başarıyla çıkmış değil. daha sonuçları tam olarak görmedik. abd halkı enflasyonla karşılaşınca bu sefer yıkabilecekleri bretton-woods sistemi yok.
@Efesli
Bir dunya dusun, herkes hicbir seye ihtiyaci olmadan emegini harcayip w urun elde ediyor.
Bir kisi c masraf odeyerek yeni bir teknoloji uretme imkanina sahip. bu teknolojiyle 1 isci w degil xw urun uretecek.
Bu kisi c masrafi oduyor. Bu teknoloji altinda isci calisiyor.
Uretim: xw
Teknolojiyi gelistirene maliyet: c
Iscinin emeginin opportunity costi: w
Arti deger = xw - c - w
Hadi bakalim bunu nasil dagitacaksin? Ne somuru olur ne olmaz?
@kemal ergenekon
hocam, marksist değer teorisinin kritik yanı burası değil midir zaten? değerin kaynağı nedir - ya da sermaye nedir? gibi sorulara farklı cevaplar verilmiyor mu (:
daha temelde, gösterdiğin şekilde zaten kapitalist kavramlarla konuşmuş oluyoruz. çerçeveyi kapitalist kavramlarla çizersek ulaşacağımız yer yine kapitalizmin meşruiyeti olacaktır. bir de artı-değer formülünü yazdırma hocam buraya bana.
krizlerin çıkmasına sebep olan artı değer değil artı değerin üretim araçlarının sahipleri tarafından biriktirilmesinde. Çünkü kapitalist sistem karı her daim maksimize etmeye çalışıyor. İşçilerin elinde üretim mamüllerini alacak kadar dahi maaş kalmadığı noktada, kar marjini hızla düşüşe geçiyor, üretim duruyor, işçi işini kaybediyor, yatırımlar zarara dönüşüyor
. Ha elbette belli politikalarla(çalışma tazminatı) krizleri tarihe gömmek teoride mümkün, ancak kapitalin artı çığ gibi büyüttüğü sermayesiyle devlet makamlarını ele geçirmek istemeyeceği sonuçta halkın efendisi olmayacağı ne malum?
Benim düşüncem karma ekonomiden, artı değer üreten şahsın karşılığını aldığı ancak kimsenin bir rothschild olamadığı büyük yatırımların devlet eliyle yapıldığı bir sistemden yana