Marksistler Bir Karar Versin

Day 1,605, 13:02 Published in Turkey Turkey by Murat Eryanmaz
Artı değer ve kar niçin kötü?

Doğalarından ötürü mü, yoksa özel sermayenin tasarrufunda oldukları için mi?

Sosyalist bir ekonomide artı değer yok mu olacak, yoksa "demokratik olarak" mı gerçekleşecek?

Yok olacaksa birikim ve yatırım nasıl gerçekleşecek?

Yok olmayacak ve demokratik olarak gerçekleşecekler ise, "kar oranının azalma eğilimi" ne olacak? Nerede kaldı kapitalizmin birikim rejimi yüzünden krize girmesi? Nerede Keynes-Marx melezlemesi? Birikim rejimi varlığı sürdürecek ama sadece kolektivize olacak ve bu çeliki ortadan kalkmış mı olacak? Nasıl?

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu soruya marksistlerin de tek bir cevabı var. O da demokratik olarak belirlenmesi. Çünkü aksini, yani bunların yok olacağını söylemek rasyonel düşünceden ve iktisattan istifa etmek demek.

İş gücüne "hakkından az" vermek artı değerin tanımıdır. Bir işçi maaşını karşılayacak kadar değer ürettikten sonra çalışmaya devam ettiğinde, artı değer ve sömürü oluşur - marksistlere göre tabii.

Artı değer olmadan kendini tekrar eden bir sistemin (ERE) dışına çıkamazsınız. Hepiniz köy kurmalı bilgisayar oyunu oynuyorsunuz, analojiyi buradan kuralım.

Köyde on kişi var ve ancak on kişi toprakta tam gün çalıştığı zaman on kişiyi doyuracak kadar yemek üretiyorlar. Teknoloji yerlerde. Avcı toplayıcıyız ya da toprağı ellerimizle kazıyoruz.

Bir gün birisinin aklına bir fikir geliyor ve karasaban/çapa/kürek/vs. üretmeye karar veriyor. Yarım gün toprakta çalışıyor, geri kalan zamanında alet yapıyor diyelim. Ya da tam gün çalışıp yarısını yiyor, bu yüzden yarım aç kalıyor; ama bir haftalık yemek biriktirip o bir hafta boyunca çapa imal ediyor.

Kısacası gelecekte daha çok üretebilmek için özveride bulunuyor. Yani biriktiriyor. Biriktirdiği ile yatırım yapıyor. Bulduğu bu alet ile verim artıyor ve artık toprakta on değil de, beş kişi çalışsa yetiyor. Artık bu toplumda bir doktor, bir asker, tabii ki bir de kral olabilir. Bunlar ancak birikim/yatırım/yeni üretim döngüsü ile mümkün.

Diğer bir deyişle, şu an yaptığımızdan daha fazla bir şeyi yapabilmenin ön koşulu birikimdir. Kaynakları başka bir yere aktarmaktan bahsederken önce bir kısıntıdan, sonra da bu birikimin başka bir alana aktarılmasından, sonra da bu operasyon sonucunda artan ekonomik aktiviteden bahsediyoruz.

İş gücüne ortaya koyduğu ürün/hizmeti tam olarak geri alacak satın alma gücü verdiğiniz zaman, birikimi imkansız hale getirirsiniz. Birikim olmadan da yatırım olmaz. Yeni iş kaynağı açmak, daha doğrusu şu an yapmakta olduğunuzdan farklı bir şey yapmak istediğinizde, önce biriktirmeniz, biriktirmek için de hakkınızdan/yapabileceğinizden az tüketmeniz gerekir. Bu az tüketimlerin (underconsumption) biriktiği havuz ya bireysel olacak, ya da kolektif.

Marksist soru tam olarak budur. Artı değerin olması ya da olmaması değil. Bu birikimlerin nerede toplanacağı. Aksini söylemek komiktir. Bu yüzden bireysel birikim rejiminin mündemiç bir çelişki içerdiğini söylemek, sosyalist sistemin de çelişik olduğunu söylemektir. Buradan yaklaşırsanız kendi ayağınıza da sıkarsınız. Çünkü, sosyalist planlamaya geçtiğimiz zaman uzay zamanı bükemiyoruz. Gerçekleri görmezden gelebilirsiniz, ama sonuçlarıyla her zaman yüşleşirsiniz. Sırf bir sistemin adı değişti diye yer çekimi yok olmaz.

Yorumlarda devam etmek, kendimi tekrar etmemek açısından daha mantıklı olacak.