ErgenekondanGunumuze
cirujanoo
Mağara motifi, Türk kültür ve inanışlarında oldukça önem taşıyan bir
yere sahiptir. Çünkü mağara, insanın kendisini yeniden gerçekleştirdiği,
kendi ben’ini bulduğu, dönüşüm geçirerek hayata yeniden başladığı bir
doğum noktasıdır. Öncelikle kapalı, karanlık ve dar bir mekân olarak görülen
mağara, zaman içerisinde kahramanın gelişim süreci açısından olumlu,
geniş ve aydınlık bir mekâna dönüşür.
Edebî metinlerde örneklerine çok sık rastladığımız mağara motifi, çalışmamızın
esasını oluşturmaktadır. Bu değerlendirmede Yedi Uyurlar efsanesi,
İbn Sina hikâyeleri, Hacı Bektaşi Veli başta olmak üzere destan,
masal, efsane, halk hikâyesi, roman vb. hareketle bireyin gelişim süreçleri
ve erginleşme yolu örneklerle anlatılacaktır. Mağarayla birlikte uyku ve
rüya da kişinin bilinçaltını keşfederek, kendisini tamamlayan bütünleyici
bir motiftir.
Cave motif has an important place in Turkish culture and beliefs.
Because cave is a point of birth where human realized himself/herself,
find oneself and restart to live by transforming.
Cave motif examples that we coincide in literary texts time and time
again form core of this paper. In this evaluation, development and maturing
processes of individual shall be illustrated with examples by means of,
first of all, the legend of Seven Sleepers, Haci Bektas Veli, stories of Ibn
Sina and also, epic, tale, legend, folk stories, novel and etc. Sleep and
dream as well as cave are supplementary motifs complementing itself by
discovering subconscious of individual. For this reason components which
are effective in the maturing process of individual shall be handled in this
paper as well.
Mağara motifi, Türk kültür tarihinde imlediği değerler dizgesi ile öznel
bir yere sahiptir. İlkel dönemlerden günümüze dek, insanlık için sığınma,
korunma, barınma nitelikleri ile bütünlenen mağara, bir mit mekânı olarak
dikkati çeker. Mağara, fiziksel boyutu dışında kutsal yönü ile de insanları
koruyan, onlara barınak olan, taşıdığı bilinmezliklerle/gizlerle yeni bir yaşama
kapı açan nitelikleriyle kültürel bir taşıyıcıdır.
Mağarayı barınak olarak kullanan insanların, mağara duvarlarına resimler
yaparak, aslında pek de farkında olmadan sanatın ilk adımlarının
atılmasına sebep olmaları, mağaranın önemini daha fazla artırmıştır. Bu ilk
anlamlarla beraber, zaman içerisinde de insanlık, mağaraya farklı anlamlar
yükleyerek, onu sembolik bir mekâna dönüştürmüştür.
Sembolik mânâda mağara, bireyin kendisini tanıma ve tanıtma sürecinde
ona ev sahipliği yapan, insandan topluma uzanan çizgide boyut değiştirmeyi
sağlayan bir mekândır. İnsanın kendisini yeniden gerçekleştirdiği,
kendi ben’ini bulduğu, dönüşüm geçirerek hayata yeniden başladığı mağara,
aslında bir doğum noktasıdır. Mağara özdür, çekirdektir. Bireyin bu
merkeze, çekirdeğe yaklaşması, kendini tam anlamıyla bulmasını sağlar.
Mağaranın içine girebilmek ve orada kalabilmek, mağara içinde yeni keşifler
yapabilmek, bireye verilmiş bir şanstır. Birey, bu şansı doğru kullanırsa
olgunlaşma yolunda doğru adım atmış olur.
Mağara, insanın doğuşunun yeniden gerçekleştiği yer, kuluçkaya yatıp,
yenilenmek üzere kapatıldığı bir oyuktur. Her kim bilinçdışına yani mağaraya
girerse, dönüşüm sürecinin de içine girmiş olur. Bundan sonra da
kendisinde olumlu ya da olumsuz değişikler olabilir. Bu dönüşüm, genel453
likle yaşam süresinin uzaması ya da ölümsüzlüğe adaylıktır (Jung, 2005:
66-67) Eflatun der.
Ergenekon’dan çıkış işlemleri 9 Martta başlamış, 21 Martta da (Nevruz) tamamlanmıştır.
Eski eserlerde yer alan tasvirlere göre Ergenekon'un Altay dağlarındaki, Beluça dağında olduğundan bahsedilmektedir.
Altay Türkleri’nin efsanelerinde de Bozkurt ve Ergenekon destanlarının izlerini görmek mümkündür. Bir Altay efsanesinde, bir bahadır avlanırken karşısına çıkan geyiği kovalamağa başlar. En sonunda bir Bakır-Dağ’ın önüne gelirler. Baştan başa bakırdan yapılmış olan dağ birden açılır ve geyik açılan delikten içeri girer. Genç bahadır da geyiği izler. Az sonra geyik kaybolur. Efsanenin devamında bahadır türlü canavarla, iyi yürekli yaşlı kişilerle, çok güzel kızlarla karşılaşır. Bu Altay efsanesinde de aynı mağara ve mağaradan geçilerek ulaşılan ova motifleri vardır ve bu Altay efsanesi, Muhammed Hanefi’nin efsanesine belirgin bir biçimde benzemektedir. Altay masal ve efsanelerinde bu tür öykülerin daha mitolojik biçimde olanları da vardır.
Asya Büyük Hun Devleti’nde, bizzat Hun hakanının başkanlık ettiği törenler vardır. Bu törenlerden en önemlisinde, devletin ileri gelenleri toplanarak Ata Mağarası’na giderler ve orada, hakanın başkanlığında dini törenler yapılır, atalara saygı gösterilir. Aynı törenler, Göktürk Devleti’nde de yapılagelmiştir. Bu adı geçen Ata Mağarası, Bozkurt’un Türk gencini düşmandan kaçırıp sakladığı ve Ergenekon’a ulaştırdığı mağaradır. Ancak bugün, bu mağaranın yeri bilinmiyor. Tabgaçlar da kayaları mağara biçiminde oyarlar ve burada yere, göğe, ata ruhlarına kurban sunarlardı. Bu kurban töreninden sonra da, çevreye kayın ağaçları dikilir, o bölgede kutsal bir orman oluşturulurdu. Asıl önemli olan nokta ise, bütün milletçe bunlara inanılması ve devletin de bu efsaneye saygı göstermesidir.
ERGENEKON MAĞARASI ASLINDA İDELER ALEMİYDİ
BİLİRSİNİZ İDELER ALEMİNDE İNSANLAR AYNA TEKNOLOJİSİYLE DÜNYADAKİ GELECEĞİ ORGANİZE ETMEK İSTEYEN BENZERLERİYLE GÖRÜŞMEKTEYDİ.
ÇİNLİLER TARAFINDAN BÜYÜK BİR KIYIMLA NEREDEYSE YOK OLMAYLA KARŞI KARŞIYA KALAN OĞUZ BOYLARI YOKOLMA KIYISINA GELMİŞ OLMANIN ETKİSİYLE GELECEĞE DAİR KUŞKULARI NEDENİYLE BULDUKLARI DAĞA SIĞINDILAR.
NE YAPABİLİRLERDİ, KAZAKLARA SIĞINIP BİZİ ÇİNLİLERDEN KORUYUN DİYEMEZLERDİ, ZİRA TÜRK GELENEKLERİNDE YENİLİP YOK OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA KALAN BOYLARA BİR DE ONLAR VURURDU, ÇÜNKÜ DÜNYA STRATEJİ KURALLARINA GÖRE YENİLEN BOYLAR YIKILMAYA MAHKUMDU. O TARİHTE HİÇ KİMSENİN GELECEĞİNİN GÜVENDE OLMADIĞI TARİHTE OĞUZ BOYLARINA HİÇ BİR BOYDAN FAYDA OLAMAZDI,
ONLAR DA DAĞIN ARASINDAN NEREDEYSE DIŞARDAN HİÇ GÖRÜNMEYEN GEÇİTLERDEN GEÇİP, ERGENEKON DERYASINA GELDİLER, DAĞLIK BÖLGEDE ÖYLE BOLLUK YEŞİLLİK BİR ARAZİ GÖRÜNCE ORAYI YURT EDİNDİLER, ANCAK GENE DE ERGENEKON MAĞARASINDA BİR SÜRE YAŞADILAR, ÜRÜYÜNCE MAĞARADAN ÇIKIP YEŞİLLİKLERDE BİR SÜRE ÇADIRLARINI KURUP TÜRK ANANESİNDEKİ GİBİ ÇADIRLARDAN OLUŞAN KÖY HAYATLARINI SÜRDÜRDÜLER.
İYİCE BOYLARI ÇOĞALIP DA O DAĞIN ARASINDA GİZLİ OVA DAR GELİNCE, ÇIKIP BATIYA DOĞRU YOL ALDILAR.
ŞİMDİ ERGENEKON BENCE TİMSALEN İDELER ALEMİNİ SİMGELİYOR
ORADA KENDİLERİ GİBİ GELECEK GÜVENCESİ İSTEYEN MİLLETLERLE ÖZDEŞLEŞTİLER.
MADDİ DEĞİL AMA MANEVİ ANLAMDA TÜM DÜNYAYI ÖZÜMSEDİLER.
HARİTA BİLGİLERİ HAYAL ALEMİNDE KAFALARINDA YERLEŞTİ,
VE BATIYA _ TAMAMEN KATİ OLARAK ANADOLU'YA YÖNELDİLER.
STRATEJİK ÖNEMİ OLAN ANADOLU HER DEVİRDE DÜNYANIN MERKEZİYDİ.
TÜRKLER DE DÜNYANIN MERKEZİNDE
DÜNYADA SÖZ SAHİBİ OLMAYA BAŞLAMALARININ KAYNAĞI
ERGENEKON YANİ BENİM İFADEMLE İDELER ALEMİDİR
Kİ ENVER PAŞA'NIN OSMANLININ YENİLECEĞİ KESİN BAKILAN SAVAŞA SOKARAK
TAYP BEYLE PARALEL BİR ÇİZGİ ÇİZDİ, YANİ İKİSİ DE AYNI HAMURUN İNSANLARI,
SANKİ BİRİ ZAMANDA TÜNEL KAZMIŞ VE İKİSİNİ TÜNELDE BİRLEŞTİRMİŞ GİBİ!!!
ENVER PAŞA I. DÜNYA SAVAŞINDA ALMANYANIN YANINDA SAF ALDIĞINDA ZATEN ALMANYA'NIN YENİLECEĞİNİ BİLİYORDU. BİR ÇOK İLERİ GELEN AKLI YERİNDE KİŞİLER YA SAVAŞA GİRMEYELİM YA DA GİRECEKSEK İNGİLİZLERİN YANINDA KATILALIM DERKEN, ENVER PAŞA ALMAN YETKİLİSİNE "BİZ DE SİZİN SAFINIZDA YER ALALIM* DEDİ,
ALMANYA REDDETTİ, *OSMANLI DEVLETİ ZATEN GERİLEMİŞ BİR DEVLET OLARAK BİZE ZAF OLUR" DEDİLER
Nedeni ise "son altı sene içerisinde bir ihtilal, üç savaş yaşamış, savaş yorgunu ve ekonomik bakımdan çökmüş bir devlet olan Osmanlı’yı müttefik olarak" istememişler.
Osmanlı Sadrazam'ının onaylamamasına rağmen, Goben ve Breslau gemilerinin Rusya sahillerini bombalayan ve
Osmanlı’yı savaşa götüren gizli emri Enver Paşa vermiş
Gemilerin Türkiye’ye doğru gelmeleri, İngilizlerin kovalamalarından kaynaklanmamıştır. Bu olay Almanlarla, Enver Paşa arasında önceden kararlaştırılmıştır.
Prof. Dr. Balcıoğlu’nun Genelkurmay’ın arşivinden çıkardığı belgelere göre Alman gemilerinin Boğazlar’dan geçişi ve Rus gemilerine saldırı emrini sadrazamdan habersiz Enver Paşa vermiş
Amiral Souchon, Karadeniz’e çıkmakta ısrara başlamış, Sadrazam Sait Halim Paşa, izin vermemiştir. Enver Paşa kabineye danışmadan, amiralin Karadeniz’e çıkması için emir vermiştir. Hem Almanca hem de Türkçe olarak yazılan ve Enver Paşa’nın imzasını taşıyan belgenin Türkçesi şöyledir: ‘Donanma Kumandanı Amiral Suşon Paşa’ya Donanma-yı Hümayun, Karadenizşde hâkimiyet-i bahriyeyi kazanacaktır. Bunun için Rus donanmasını, nerede bulursanız, ilan-ı harp etmeden ona hücum ediniz. 9.10.1330 (22 Ekim 1914)’.”
TAYP BEY NEDEN ERGENEKON İLE KAFAYI YEDİ DERSENİZ DE,
TAYP BEYİN ASLINDA ERGENEKON OPERASYONUN TA KENDİSİDİR.
KENDİSİ ERGENEKON DESTANINI ÖRNEK ALDIĞINI GİZLEMEK İÇİN,
KENDİSİNİ KÖŞEYE KİM KISTIRDIYSA ONLARI ERGENEKON DARBECİSİ OLARAK DAMGALAMIŞTIR.
ZİRA KENDİSİ ENVER PAŞA'NIN ERGENEKON TAKTİĞİNİN ÜRÜNÜDÜR!!!
*****************************************************
Comments
dedi kemal ergenekon
kaynakça: www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/ÇETİNDAĞ-Gülda-TÜRK-KÜLTÜRÜNDE-MAĞARA-MOTİFİ.pdf
Mağara anne karnı, dolayısıyla doğma, büyüme, yayılma, sığınma, korunma
özelliklerini taşır. Aynı zamanda mağara, İlahî buyruğun tebliğ edildiği
kutsanmış bir mekândır.
Mitolojik ve felsefik anlamları dışında dinî yönü de oldukça dikkate
değer olan mağara ile ilgili bütün açılımlar, bireyin ruhen kendisini tamamladığı,
olgunlaştırdığı, gerçekleştirdiği bir mekân olduğunu işaret
eder. Mağara, maddi ve manevi âlemde, gerçek ve mecazi anlamda, somut
ve soyut düşüncede bir dönüşüm ve geçiş mekânıdır.
V Erdoğan hırsızın tekidir onla ne ilgisi var serolar askerlere ergenekon teror örgütü kurdular dediler Erdoğan'a ilgisi yok zaten o para çalmakla meşgul bunlara zaman ayıramaz
Ali Kemal arkadaşım, Ergenekon darbecileri başka olay, benim bahsettiğim Ergenekon Devlet hırsızları, RTErdoğan ve Enver Paşa aynı hamurdan olduğu için Ergenekon Devlet Hırsızlığında aynı kefede.
enverle tayyip kıyasyanırsa bu envere hakaret olur
卍
ERGENEKON BİR TÜRK DESTANIDIR !!+
s1
v
Türk kültürünün özünde yalan ve abartı vardır (sözlü kültürlerin hepsinde vardır )
Bunun yanı sıra barbarlık hat safhada dır. Bunun olumlu yanı barbarlar genelde kendi milletine bağlıdır hatta öyleki millet için ölmek kahramanlık demektir. Ve nesiller boyu devam eder artık göçebe hayat bitse de sözlü kültür devam eder bu hikayeler neslden nesile geçer
Olumsuz yönü göçebe oldukları için dilleri sınırlıdır ( bazı salaklar türkçe üstün bir dil diyorlar hala anlamıyorum mukayese nedir ? )
+Teknolojik gelişmeler genelde askeri ve ihtiyaç gereğidir. Aynı zamanda yavaştır.
+Ve anlaşmak çok zordur bu tarz milletler ile
Bir olumlu yönü ise göçbe yaşamda kadın - erkek eşitliği vardır.
+ Genelde göçebe toplumlar savaşa her zaman hazırdır.
+ yerleşik toplumlara göre daha çok cocuk doğar ama ölümler yüksektir. Savaş - kıtlık- kuraklık vs sebebler ile çok çocuk olur ve yine aynı sebepten çok ölüm olur
Osmanlı askeri yapısı eski türkler gibidir sadece spesifik uzmanlaşma vardır.
Selcuklu diğer turk devletlerinden ayıran özellik politikadır.
Ama genel olarak göçebe yaşam kulturunden kopamamışlardır. Türkiye de bile göçebe yaşamasak bile o yaşamın etkileri hala devam eder.
Bunlar konuyla alakalı mı beyler yazdım ama ?
aynen
Türkiye'liyim ve iyi yönüyle ve kötü yönüyle memleketim burası, ne olursa olsun memleketim diyorum, benim yediğim ekmekten baklavaya kadar hepsi bu toprakların insanıdır, ve bu emekçiler kökeni ne olursa olsun benim insanımdır, ama emin ol uwibami balance kardeşim susurluk gibi karanlık ellerin bu topraklarda emeği üretenlerin yaşamlarını karartmasına karşı bir şey yapamamak, beni an be an bu ülkeyi terkedip gitmeye, hatta dünyayı terketmeye itecek kadar karamsarlaştırıyor, işte bu yazım bu karamsarlıkla yazıldı, çoğunluk anlamamış olsa bile.
Otekilesmek
Otekilesmek enverle tayyip kıyasyanırsa bu envere hakaret olur demiş
üstte
elbette tayyip büyük şebeke, yanlışlar benzer gibi görünmekle birlikte Tayyibe nazaren içerikleri bakımından Enver Paşa melek kalır
Ancak ileri tarihlerde büyük günahlar işleyenler, tarihte küçük te olsa küçük günah işleyenleri örnek almış aşırıya kaçırmışlardır