Erdoğan Atatürk'e benziyor
Cubbeli Oteki Hoca
Geçen yüzyılda Kemalist rejimin antidotu olarak harlanan Sultan II. Abdülhamid (1842-191
😎sevgisi son yıllarda iyice büyüdü. Abdülhamid o zamanlar gayrımemnunların sığındığı mazbut bir muhalefet sembolüydü, bugün muktedirlerin kendilerini bağladığı siyasal silsilenin ilk halkası. Geçen yüzyılın ecdatçıları iktidara gelince gençlere bu nostaljik mirası devrettiler.
Yetkili makamlara gelen eski tüfekler kurumsal imkanları geçmişle ilgili fantezileri için kullanırlar. Bu ülkede hep böyle olmuştur. Bu hafta Abdülhamid tartışmalarını alevlendiren Dolmabahçe (“Sultan II.Abdülhamid Han ve Dönemi”) sempozyumu da Milli Saraylar’ın bağlı olduğu TBMM Başkanlığının bir etkinliği, nitekim. Bu bilimsel toplantı yeni araştırmalara şevk verecek meşru bir faaliyettir. 33 yıl süren Abdülhamid dönemi modern Türkiye tarihinin en mühim bir cüzüdür, dönemin dedikoduların ve klişelerin ötesinde daha iyi anlaşılması için bu düzeyde yüzlerce faaliyete ihtiyaç vardır.
Rahatsızlık duyulacak bir mesele varsa Abdülhamid dönemiyle bugün arasında benzerlikler kurmaya çalışan, tedavüldeki hezeyanlardır: Sokak afişlerinde, dergi kapaklarında, sosyal medyada Abdülhamid’i Menderes, Özal ve Erbakan silsilesi üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlayan resimler görülüyor. Bu silsile ve resimler zaman ve mekan bağlamına göre değişebiliyor.
Erdoğan Abdülhamid gibi orta yolcu ve idare-i maslahatçı değil, Mustafa Kemal gibi gözü kara ve korkusuz. Ani ve radikal kararlarıyla kendi takipçilerini bile ters köşeye yatıran, gücünün sınırlarını sürekli test edip genişletmeye çalışan, hatta belki sınır tanımayan bir devlet adamı; hatta ı harfini kaldıralım, bir 'devlet adam'.
Elbette kişilerin öldükten sonraki hayatları biyografilerine dahildir. Zaten bu yüzden aynı kişi hakkında her devirde farklı hayat öyküleri yeniden yazılır. Değişen algılarla beraber ölülerin biyografileri de değişir. O yüzden, “Abdülhamid’i anlamak uzayı anlamaktır” zaviyesinden geçmişe bakanlara bile tahammülle kulak verilebilir; iddiaları sabit “gerçek”lerle çelişmediği sürece. Mesela, Abdülhamid’in hiç toprak kaybetmediği yalanı: Kıbrıs, Tunus, Mısır, Girit Abdülhamid devrinde kaybedilmiştir. Saltanatının ilk yılları dahil edildiğinde, Sırbistan, Karadağ ve Romanya ile birlikte bugünkü Türkiye’nin iki katı kadar toprak kaybedilmiştir. Jön Türk ayaklanmasıyla rejim değişmeseydi, Rumeli vilayetleri de kaybedilecekti.
Tarihte ruhbaniyet yoktur. Geçmiş üzerine söz söylemek bir sınıfın tekelinde değildir. Herkes tarih hakkında konuşabilir. Hele devletin kaderine dokunmuş şahsiyetlerin hayatları söz konusu olduğunda. Tarih geçmişin, biyografi de hayatın kendisi değildir. Herkes yetenekleri, eğitimi ve zekası ölçüsünde geçmişi kendi zaviyesinden farklı değerlendirir. Testereyi düzeltmeye çalışan ağaç olmayacağım. Sadece (hasbelkader adaşım olmasından dolayı Zonguldak İmam-Hatip Lisesi’ndeki ortaokul sıralarından beri hakkında çıkan her şeyi okumaya gayret eden bir tarih meraklısı şapkasıyla, akademik kimliğimi birazcık kenara bırakarak) Abdülhamid’i Tayyip Erdoğan’a benzetenlere bir çift sözüm var. Bu sözler ne Abdülhamid’i ne de Erdoğan’ı savunmak ya da yermek içindir, artık gına gelen bir söyleme mütevazı bir itirazdır. Belirli bir kesime yönelik de değildir, sonuçta imkanı olanın delirdiği bir ülkeyiz.
Sorunlu eşleştirme
Tarih tekerrür etmez düsturu bir yana, Abdülhamid-Tayyip Erdoğan eşleştirmesi sorunludur. İlla benzetme yapılacaksa Erdoğan Abdülhamid’den ziyade Mustafa Kemal’e benzer. Sevenlerinin tersine kendisi bunun farkında olmalı; belki henüz kabullenemediği, dışa vuramadığı bir farkındalıktır. Erdoğan’ın, Türk milli eğitiminden geçmiş çoğu birey gibi, yeni bir Atatürk olmaya çalıştığı, onunla yarıştığı bile söylenebilir.
Erdoğan Abdülhamid gibi orta yolcu ve idare-i maslahatçı değil, Mustafa Kemal gibi gözü kara ve korkusuz. Ani ve radikal kararlarıyla kendi takipçilerini bile ters köşeye yatıran, gücünün sınırlarını sürekli test edip genişletmeye çalışan, hatta belki sınır tanımayan bir devlet adamı; hatta ı harfini kaldıralım, bir “devlet adam”. Abdülhamid ise gücünü kullanmaktan çekinen, daha doğrusu içinde bulunduğu güç parametrelerini aşmaya yeltenmeyen, var olan sınırlar dahilinde hareket eden bir denge politikacısıdır. Milleti cahil olduğu için henüz parlamentoya hazır görmeyen bir Abdülhamid, illa başka bir devlet adamına benzetilecekse, İnönü’ye daha yakın bir karakterdir.
Erdoğan Abdülhamid devrinde yaşasaydı muhtemelen ona muhalif olurdu. Tersten bakıldığında, Abdülhamid kabrinden çıkıp gelse Erdoğan da onu tasfiye ederdi. Tasfiye demişken, Mustafa Kemal’in silah arkadaşlarını (Kazım, Rauf, Refet paşalar vs.) zamanla oyun dışına itmesi gibi, Erdoğan da (Gül, Arınç, Şener vs.) kendisiyle yola çıkanları geride bırakmaktan çekinmemiştir. Mustafa Kemal’in Enver’le ilişkisi de, Erdoğan’ın Erbakan’la münasebetine benzetilebilir.
Erdoğan’ın 2002 seçimlerinden sonra Siirt’teki sonuçların iptal edilmesiyle 2003’te Mervan Gül’ün yerine meclise girmesi gibi, Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in Erzurum Kongresi’ne delege olabilmesi için iki delege istifa ettirilmişti. Erzurum Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal’e “Reis Paşa” denilmiştir...
1922 yazında inatla Yunan ordusunu en güçlü oldukları Afyon’da vurma planında tek başına ısrar eden ve herkesin muhalefetine rağmen pes etmeyip bütün sorumluluğu üzerine alan bu Reis Paşa idi. Düşmanı tedricen yıpratma taraftarı olan İsmet Bey bile Türk ordusunun yekpare bir saldırıyla zafer kazanacağına inanmıyordu. En iyimserler (Yunanların beklediği gibi) Eskişehir’den saldırmak taraftarıydı. Büyük Taarruz 31 Ağustos zaferiyle sonuçlandı ve bugün Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılıyor. 1 Kasım 2015 seçimlerinin mutlak galibi, Ak Parti’nin 7 Haziran 2015’teki seçim yenilgisinden sonra koalisyon beklentilerine tek başına karşı durup erken seçimde oy tablosunun nihai şekilde düzeleceğine inanan da Erdoğan’dı. Kimse hükumet partisinin Türkiye’deki oyların yarısını kazanacağına inanmıyordu.
Rejimler arası farkı bir anlığına unutacak olursak, Mustafa Kemal’in ve Erdoğan’ın ülkeyi karış karış bilmelerine karşın Abdülhamid padişahken İstanbul’dan hiç çıkmamıştır. Darbe ve suikast korkusundan adeta Çin hükümdarları gibi görünmez olan, sarayında saklanan Abdülhamid halka hitap etmeyi hiç sevmezdi.
Rejimler arası farkı bir anlığına unutacak olursak, Mustafa Kemal’in ve Erdoğan’ın ülkeyi karış karış bilmelerine karşın Abdülhamid padişahken İstanbul’dan hiç çıkmamıştır. Darbe ve suikast korkusundan adeta Çin hükümdarları gibi görünmez olan, sarayında saklanan Abdülhamid halka hitap etmeyi hiç sevmezdi.
Kaldı ki, Erdoğan, Avrupa’daki hanedan mensubu monarkların ilgilerini paylaşan Abdülhamid’in özel hayatını bilse onunla pek özdeşlik kuramayacaktır, onu yeterince “yerli ve milli” bulmayacaktır. Mesela, Abdülhamid Batı müziğine meraklıdır; Almanya’dan çocukları için dört piyano getirtmiştir saraya. Piyano ve sair sazlardan bazılarını kendisi de çalabilen Abdülhamid’in dediğine göre, “Nota bilmek şarttır, güzel bilirim. Doğrusunu isterseniz ben Türküm ama Türkçe havalardan ziyade alafranga havalar, operalar hoşuma gider. Çünkü Türkçe minördür, insane uyku getirir. Hem de bizim Türkçe dediğimiz makamlar Türkçe değildir, Yunan’dan Acem’den alınmıştır. Türk çalgısı davul zurnadır.” Kızı Ayşe Sultan zaman zaman babasına piyano, keman ve arp çalardı. Yıldız sarayındaki küçük tiyatrosuyla gurur duyan Abdülhamid İtalya’dan oyuncular getirtirdi, özellikle Verdi’nin operalarını severdi. Refik Halid Karay geriye bakarak Abdülhamid devrini “frenkleşmenin halk tabakasına sirayet ettiği teceddüt başlangıcı” sayar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Papa Franciscus'un Ermeni iddialarını destekleyen açıklamasını kınarken, “Tarihçilerin işini siyasetçiler, din adamları aldığı zaman oradan hakikat değil, işte bugün olduğu gibi hezeyan çıkar,” demişti (15 Nisan 2015). Türkiye’de sadece siyasetçiler ve din adamları değil, köşe yazarları ve sanatçılar dahil okuma yazma bilen herkes tab’an, fıtraten, doğuştan, maderzad tarihçi; tarihi hiç tarihçilere bırakmadılar. (Tarihçiler de siyaseti ve dini onlara bırakmıyor gerçi.) Ancak tarih de hiçbir zaman tarihçilere bırakılacak kadar masum olmadı. Özellikle de Abdülhamid dönemi tarihçiliği, tarihi figürler üzerinden vekaleten sürdürülen savaşlara malzeme taşıyıp durdu.
Yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar Abdülhamid dönemi hakkında yazanlar, (nasıl teoride doğrusal ilerleme fikrini barındıran batı-merkezli modernleşme anlatısının tutsağı olmuşlarsa) ideolojide ulu hakan-kızıl sultan ikileminin esiri olmuşlardı. Akademik tarihçilikte bu kısır döngüden ilk sapma, (bugün İstanbul Şehir Üniversitesi mensubu olan) Engin Deniz Akarlı’nın Abdülhamid’in tahta çıkışının yüzüncü yılında Princeton Üniversitesi’ne takdim ettiği doktora teziyle sembolleşmiştir. Bu öncü çalışma üzerinden neredeyse elli yıl geçti. Tarihçilik ormanında açılan bu çığır genişledi ve büyüdü, Türk tarih yazımında kalabalıkların rehgüzâr olduğu genişçe bir yol halini aldı. O yoldan yürümek istemeyenler ecdatçı goygoycuların hezeyanlarıyla beslenmeye mahkum kalacaklardır. Kuyu başında susuz kalmak kader olmamalı.
Oyumuz Ak Parti'ye değil Erdoğan'a
🙂
Comments
OYUMUZ ERDOĞAN'A
dabi dabi hüloğğğ ayrıcada...
AAAAAAAAAAAAAAAAAASSSSSSSSSSSKKKKKKKKKKKKKKTRRRRRRRRRr
https://youtu.be/Hf1nt7bM3_Q
🙂
Gardını al. Küfürler gelir birazdan 😉
+1
Küfür ediyolar diye kızmıyorum verecek cevapları yok diye üzülüyorum
Eğitim sistemi böyle, yapacak bir şey yok
Eğitim sistemini bu hale getiren tayyyip amk
Ulan götekileşmek yine mi çıktın ortaya neyse bu sefer sövmüyorum.
Ulan seni cibiliyetsiz! Ne demek lan eğitim sistemini bu hale getiren Tayyip diye? DESTUR bre gafil! Dünya'nın her yerinde eğitime saldırılar düzenlenmektedir. Bunu yapanlar, herkeste malumumuz bence... Her devletin bir paralel yapısı vardır, derin devleti vardır, istedikleri gibi oyun çeviriyorlar... Şimdi deme bana eğitim Tayyip yüzünden bu halde diye.. Sen şimdi doların 4.50 TRY olmasında da onun parmağı var dersin... Bu arada Tayyip değil, Reis, Tayyip Baba veya Reis- i Cumhur diyeceksin kardeşim! .... Eğitime gelirsek, her ülkede, özellikle tarih derslerine saldırı düzenlenmektedir, bir kısım kesimler gerçeğin öğretilmesine müsaade etmiyorlar.. Ves'Selam!
Reis, Tayyip Baba veya Reis- i Cumhur
Zottirik sen bana mı dedin o lafı köpek? Daha noktalama işareti kullanamıyorsun, cümle kuramıyorsun, eğitim sistemini mi savunuyorsun?
İshal ağzını al git başka yere sıç.
K U T Benim yüksek lisans Türkçe sınavım var. Öncelikle etrafına bakmanı öneririm! Kimse doğru düzgün yazmıyor, noktalama işaretlerini bile takmıyor, sen benim yazı şeklime mi takıldın zavallım? Bu bebekçe laflarını da al, münasib bir yerde hallet kendi.. Allah seni ıslah etsin! Kimle konuştuğuna dikkat et! Ben bir Avrupalıyım. Yaşın kaç, başın kaç senin, kim bilir... Ama her kimsen, medeniyetten, saygıdan, hoşgörüden, terbiyeden nasibini almamışsın, belli. Siz Türklerin de maalesef sorunu bu... inadınızın dikine gidersiniz, yerinizde seyredersiniz, ilerleme kaydedemezsiniz. Senin konuşma tarzından da bu açıkça belli oluyor.
[removed]
[removed]
[removed]
Ezik zottirik, reportlamış beni... Ne oldu? Sen mal mal konuşunca bizden agucuk bugucuk yapmamızı mı bekliyordun? Teres!
hacoguz hala bosnadan mı yazıyorsun yoksa gene ulke degştirdin mi
irtica geliya, iltica gidiya xd
Antidot’tan sonrasını okumadım. Puh amk aktrolü çakma fatih tezcan
Konunun tezcan ile ne alakası var özürlü kardeşim
E özürlü işte abisi 🙂
sikmişim konuyu.. konuyu okuduğumu mu sanıyosun.
her boku bu farklı kokabilir diye eğilip koklamaya ne gerek var amk.
bok boktur işte..
konunla alakası yok ben sana ayarım yavrukuş.
adamın açtığı konuya tıklar tıklamaz tayyibin resmi geliyor amk..
troll bu değil
Oyumuz Erdovan’a.
Isırırım xd
OYLAR TEMEL REİSE
Temel Dedeye can kurban.
Haberin kaynagini verki millet kaynagindan ogrensin: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/erdogan-abdulhamide-degil-mustafa-kemale-benziyor
Ataturk ihtiraslarin onunden kosmadi ver her zaman kapasitesini bildi. RTE ihtiraslarinin altinda ezilip gidecek..
Eklemeyi unutmuşum bilgisayarım gelince ekleyeceğim
Atatürk ihtiraslarının peşinden koşmadıysa o kadar devrimi kim yaptı? Atatürk Türkçülerin gözünde her zaman ulusal bir kahraman olarak hatırlanıyor. Erdoğan da İslamcıların Atatürk'ü olacak
"Atatürk ihtiraslarının peşinden koşmadı" degil onunden kosmadi dedim, tekrar oku.Bunun en guzel ornegini gaza gelip Selanigi de al, dediklerinde, Musul'u da al dediklerinde verdigi cevaplarda goruruz.RTE Suriye'nin isgal edilmesine ayaklik ederek ihtiraslarının onunde ezildi.
1.dünya savaşından beri misakı milliyi gerçekleştirmek için uygun fırsatı bekliyoruz. Mustafa kemalin o dönem gücü yoktu bu nedenle olayları sineye çekti yurtta sulh cihanda sulh dedi. Mustafa Kemal öldürülmeseydi 2 dünya savaşından sonraki sınırlarımız nerede olurdu?
😁))
şimdi çekilebilrsin
İyi sallamışsın kardeş. 1- Misaki Milli bir temenni 2- Mustafa Kemal Atatürk’ün öldürüldüğünün delillerini göster? xd xd
Rıfat Serdaroglu’nun harika yazısı
HEPSİNİ SEN YAPTIN!
Tamam be Reis kızma, hepsini sen yaptın!
Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde ne varsa tamamını sen yaptın!
Kurtuluş Savaşını da, Sakarya ve İnönü Meydan Muharebelerini de, Büyük Taarruzu da, düşmanı İzmir’den denize dökmeyi de sen tek başına yaptın, tek başına!
Sümerbank’ı sen kurdun, Şeker Fabrikalarını sen yaptın!
Tüpraş’ı, Petkim’i, Demir Çelik Fabrikalarını, tüm Barajları, tüm Elektrik Şebeke sistemini, tüm Üniversiteleri, tüm Hastaneleri, tüm Okulları, tüm Altyapı yatırımlarını, tüm Sulama şebekelerini hepsini sen yaptın! Bizi 1976 yılında
G-20’ye sen soktun. Tek başına yaptın!
Senden önce bizler İslam’ı bilmez idik! İmam olarak başımıza geldin hepimize dinimizi, diyanetimizi sen öğrettin, sen! Senden önce, ölülerimizi yıkamasını, gömmesini bilen yoktu. Tarlaya atar, döner giderdik…
Sen bizim başımıza gelmeden önce, bizler yer sofrasında aynı çanağa kaşık sallayan, aylarca yıkanmayan, çalışmayan, eşkıyalık yapan, çalarak yaşayan bir güruh idik.
Bizleri medeni hale sen getirdin. Aziz Sancar’ı da sen yetiştirdin, Fazıl Say’a piyano, rahmetli aşık Veysel’e bağlama çalmasını yine sen öğrettin.
Görgülü olmayı, gösterişten kaçınmayı, mütevazi olmayı bile bize sen öğrettin be Reis! Oldu mu?
Hepsini tek başına yaptın. Kardeşçe, barış içinde yaşamayı bize sen öğrettin…
Ya bizler, bir işe yaramayan gereksizler ne yaptık?
Ülkemizi bölecek, milyonlarca Müslümanın kanını akıtacak, ölümlere, yıkımlara, göçlere, doğal kaynakların emperyalist devletler tarafından çalınmasına yol açacak olan BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNE destek verdik, halt ettik!
Başlı başına bir CIA projesi olan FETÖ denen hainleri, devletimizin en hassas birimlerine soktuk. Bakanlıkları çeşitli tarikat ve cemaatler arasında paylaştırdık,
hala da aynı haltı yemeye devam ediyoruz!
FETÖ ile birlikte Türk Ordusuna karşı kumpas kurduk. Binlerce yıllık devlet sırlarımızı, utanmadan anamızın donunu sokak ortasına atar gibi, CIA ve PKK’nın önüne attık. Allah bizim belamızı vere!
Çözüm Süreci diye bir tuzağa düştük. PKK’yı güçlendirdik. Valilere ve Komutanlara “Aman PKK’lılara yumuşak davranın, sakın ellemeyin” diye yazılı emirler verdik. Gözümüze sokar gibi binlerce metre tünel kazdılar, barikat yaptılar, her yeri patlayıcılarla donattılar, biz görmedik-duymadık-işitmedik diye üç maymunu oynadık. Maymundan daha aşağı varlık olduk. Allah bizi kahrede!
Sattık, savdık, çaldık, çaldırdık. Dünün, bakan piçleri, dolar avro zengini oldu. Bakanlarımız, İranlı bir dolandırıcının önüne yattılar avantaları kaptılar.
Haram havuzları kurduk, tetikçi gazetecileri besledik.
Millet sıkıntı içindeyken, biz milyarlarca liralık Saraylarda har vurduk, harman savurduk. Allah bizim cezamızı tez zamanda verecek!
Reis;
Cahil insan rahatça yalan söyler. Niye bilir misin?
Cehaletinden dolayı kendi bilmediklerini, dünyada yok zanneder de ondan.
Cahil insan, dürüstlüğü-erdemli olmayı- namuslu kalmayı bilmediğinden, bu değerleri toptan yok sayar!
Cahil insan okumaz, danışmaz, paylaşmaz hep alır. Fakirin son lokmasını ya alır, ya da yandaşına aldırır.
Cahil insan horoza benzer Reis! Neden mi?
Dünyada, kendi ayakları bokun-pisliğin içinde iken, etrafına bağıran, kasılıp poz kesen başka bir mahluk yaratılmamıştır da ondan. (Fransa’nın sembolü horozdur!)
Rabbim ve milletim bizleri bağışlasın be Reis!
Fakat artık biz de akıllanmaya karar verdik. Bu kısa zamanda şunu öğrendik.
En güçlü olan Türk Milleti olarak bizmişiz be Reis. Uyandık yani!
Şarkıları türküleri yapan bestekârları-ozanlar yetiştiren milletin, yasaları yapanlardan daha güçlü olduğunu ancak anladık.
24 Haziran’da düğünümüz var. Çekinme gel. Gel de gücümüzü gör. İçimizdeki hırsızları, sahtekârları, hainleri nasıl temizlediğimizi gör. Gör de sevin be Reis…
Sağlık ve başarı dileklerimle 29 Mayıs 2018
Rifat Serdaroğlu
Aga senin kafan mı güzel?
niye boyle bir soru sordun aga?
acıkla da bilelim
istanbul u fethetmisti reyiz onu unutmuşsun, eklermisin canım kardeşim.
Hepiniz manyaksınız ya, amma antierdoğancı çıktınız hepiniz 😃 Bir insan bu kadar nefret edilir mi ya? 😃
Bu tip şeylerde genelde kaynak verilir. Kendi yazınmış gibi sunup, yine sahtekarlık yapıyorsun. Alayınız aynısınız amına koyim. Hepiniz mi aynı taşaktan çıktınız olm siz!
https://www.youtube.com/watch?v=ln2-KBxDcVw
bunu izle kendine gel azcık
Bu adamın teşhisini koyabilecek bir psikiyatrist var mı?
Benzettiğin kişilere bak. Erdoğan bırak birine benzetmeyi, benzettikçe de tarihi şahıslara bile zarar veriyorsunuz. Her insanın bir özeliği farklı bir insanınkine benzer. Bir özelliğini benzetmiş olabilirsin. Bu Kemal Atatürk'le Erdoğan'ı aynı yapmaz. Misal sende orospu çocuğuna benziyorsun. Ben sana orospu çocuğusun diyor muyum?
1. Destur be adam! Abdülhamid Han kati surette İnönü ile aynı çatı altında tutulamaz... Sen Payitaht dizisini izlemiyorsun anlaşılan.
2. Abdülhamid Han, hiçbir zaman korkak olmamıştır. Halkın huzuruna da çıkmıştır, halk arasına da girmiştir, devriyelere katıldığı bile söylenmektedir. Payitaht dışına çıkmamış olabilir, ama neyin nerede olduğunu bilmediği anlamına gelmez. Oralara onun gözü olan ajanlar göndermiştir.
3. Abdülhamid yabancı musikiden hoşlanıyordu diye illa "yerli" ve "milli" değil miydi? Saçmalık! Ayrıca ben onun bu sözüne tamamen katılıyorum: “Nota bilmek şarttır, güzel bilirim. Doğrusunu isterseniz ben Türküm ama Türkçe havalardan ziyade alafranga havalar, operalar hoşuma gider. Çünkü Türkçe minördür, insane uyku getirir. Hem de bizim Türkçe dediğimiz makamlar Türkçe değildir, Yunan’dan Acem’den alınmıştır. Türk çalgısı davul zurnadır.” - siz Türklerin tek bildiği davul - zurnadır. Her şeye, düğün olsun, seçim kampanyası olsun, asker uğurlaması olsun, sünnet düğünü olsun vs vs her etkinlikte davul - zurna çalarsınız 😃 Her şeye de davul - zurna çalınır mı ya? Bazen davul sesi duyuyorum, acaba düğün mü var, asker mi uğurlanıyor, oraya varınca öğreniyorum. İnsan bunların arasına çalgı aletleri ile fark koymalı bence, Dünya'nın diğer diyarlarında da olduğu gibi...
4. Bana kalırsa Erdoğan, rahmetli Menderes'e ve rahmetli Turgut Özal'a da benziyor (tabii klon gibi değil, bazı özellikleri) Ama en çok cennetmekan Sultan Abdülhamid Han'a benzetmekteyim ben. Ves'Selam!
tarihi diziden ogrenen bir mal daha xd
O mal galiba seni yanlışlıkla kaçırmış.. Döl israfı mendebur..
iste cahil oldugun nasil da uslubundan belli xdxd
bi siktirin aq yım.Erdoğan kim kıyasladınığınız kim
baldırı çıplak itin tekidir erdoğan