Dünden Bugüne Çözüm Süreci

Day 2,850, 06:30 Published in Turkey Turkey by Typeous.
08 Eylül 2015

İntikam yeminleri ediliyor. Yakalayan diğerini dövüyor, öldürüyor. Diğeri yeni pusu planları yapıyor. Barış değil savaş var. Kan dört bir yanda. Peki bundan kısa bir süre öncesinde uçurulan barış güvercinlerine ne oldu? Buraya nasıl gelindi. Kim ne dedi, ne yaptı?

Derleme çok uzun, sonuna kadar devam etmeyecekler için son sözü başta da söyleyelim.

Hitler savaşının tarihini taşıyan bir mezar taşı

Hoş gördün, baba, askere gitmemi, anne, beni saklamadın,
Kötü öğütler verdin bana, ağabey,
Ablacığım, uyarmadın beni!

Bertolt Brecht

24 Mart 2009
Abdullah Gül, Bağdat’a giderken uçaktaki gazetecilerle sohbeti sırasında Kuzey Irak için “Kürdistan” ifadesini kullandı. O güne kadar Kuzey Irak için bile olsa bir devlet adamının bu kelimeyi kullanması kulakların alışık olduğu bir durum değildi. Abdullah Gül dönemin Cumhurbaşkanıydı.

11 Ağustos 2009
Abdullah Gül, Bitlis ziyareti sırasında Güroymak için Kürtçe ‘Norşin’ ifadesini kullandı.

31 Mayıs 2009
PKK tek taraflı ateşkesi uzattığını bildirdi

19 Ekim 2009
Abdullah Öcalan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrıları üzerine PKK’nın 8’i Kandil, 26’sı Mahmur kampından olmak üzere 34 kişi Habur sınır kapısına geldi. Adeta bir devlet törenine dönen karşılamada sınır yolu boyunca uzun araç konvoyları oluştu. Sınır kapısında daha önce görülmemiş bir uygulamayla mahkeme kuruldu, hakim ve savcılar bölgeye gönderildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün ve 2009 öncesinde de terörist olarak kabul ettiği kişiler o gün salıverildi. Yargılanmaları yedişer dakika sürdü. Yarı resmi devlet töreni, televizyonlarda yayınlanınca büyük tepki gördü. Tepkiler önce “barış düşmanlığı” olarak nitelendi, yapılan kamuoyu araştırmaları Habur’un yarattığı infiali ortaya çıkarınca hükümet geri adım attı. Ergenekon operasyonlarıyla yatıp kalktığımız yıllardı. Rektörler, subaylar, kuvvet komutanları ve gazeteciler sorgusuz sualsiz göz altına alınıyordu.

Habur Öncesi
Habur öncesinde ise 2008 yılının 3 ayrı olayda sivil vatandaşlara saldırılar gerçekleşti. Diyarbakır’da Selahaddin Yazıcıoğlu Caddesi’nde park halindeki araca PKK tarafından yerleştirilen bomba, askeri servis aracının geçişi sırasında uzaktan kumandalı düzenekle patlatıldı. Olayda, 6’sı öğrenci 7 kişi öldü, yaralanan 73 kişi de çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı.

Diyarbakır’daki eylemden 4 ay sonra terör örgütü Batman’ın Sason ilçesinde ‘de yola döşenen mayının patlatılması sonucu bir minibüsteki 3 kişi olay yerinde, biri de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. İşçi, köylü ve bir köy öğretmeninin de bulunduğu minibüsteki 5 kişi de ağır yaralandı.

İstanbul Güngören’de çöp tenekesine yerleştirilen bombanın patlamasının ardından 10 dakika sonra 50 metre ileride yine bir başka çöp tenekesinde daha güçlü bir patlama yaşandı. Saldırıda terör örgütü ilk patlama sonrası yardıma gidenleri de hedef almıştı. Araç trafiğine kapalı ve vatandaşların yoğun olduğu alanda, akşam saatlerinde meydana gelen patlamada, 3 yaşındaki Aleyna Çelik, 5 yaşındaki Taha Yıldızlı, 12 yaşındaki Murat Ağca ve Şeyma Özkan adlı çocuklarla 17 kişi öldü, 154 kişi de yaralandı. (Hürriyet)

17 Eylül 2009
Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde gazete ve televizyonların yayın yönetmenlerine iftar yemeği veren dönemin Başbakanı Erdoğan: “DTP’li (O dönem HDP kurulmamıştı) vekillerle görüşürken onlara da söyledim. Terörist başını muhatap almayız. İllegal örgütü muhatap almayız dedim. Söylemlerinize dikkat edin diye uyardım. DTP Kürt kökenli vatandaşların temsilcisi değil. Tehditle oy alıyorlar. Onlara oy veren de rahatsız. AK Parti, bölgede en çok oy alan partidir.” dedi. “Kürt açılımı” diye başlatılan girişimin adı “Demokratik açılım” oldu. (DTP 2009 seçimleri Türkiye geneli oyu % 5.70)

10 Ekim 2009
Dönem açılımlar dönemiydi. Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine yönelik protokol dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan tarafından imzalandı. Bundan dört gün sonra yıllardır dost ve kardeş ülke olarak adlandırılan Azerbaycan bayrakları 14 ekim 2009 Türkiye Ermenistan maçına sokulmadı. Polis elinde Azerbaycan bayrağıyla stada girenlere saldırdı. Olay tepki görünce bunun FIFA’nın kuralı olduğu söylendi.

8 Kasım 2009
İstanbul’un Bağcılar ilçesinde bir belediye otobüsüne terör örgütü mensuplarınca molotof kokteyli atıldı.
Saldırıda, evine giden 17 yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Serap Eser, otobüste çıkan yangın sonucu alevler arasında kaldı. Genç kız yaklaşık bir ay hastanede yattı ancak bedeni acıya daha fazla dayanamadı. Hemşire olmak isteyen Eser, hayatını kaybetti. Saldırıyı PKK’nın yaptığı söylendi. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’di. O dönem hükümetin en iyi dostu olan cemaat kanadının ismi Şahin, bu yılın başında yaptığı açıklamada “Serap Eser’i öldüren molotof kokteylini atan MİT’çiydi” dedi.

18 Kasım 2009
FBI Başkanı Robert Mueller, Ankara’ya geldi. Bu ani ziyaret uzun süredir Kürt açılımı olarak adlandırılan görüşmelerin ardında aslında ABD’nin Kuzey Irak’tan çekilme planları ve Büyük Orta Doğu Projesi olduğu iddialarını kuvvetlendirdi. Henüz Arap Baharı olarak adlandırılan gösterilerin patlamasına 1 sene vardı.

23 Aralık 2009
Recep Tayyip Erdoğan, Suriye temasları çerçevesinde Devlet Başkanı Beşar Esad ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi. Erdoğan “Suriye ikinci evimizdir” dedi. Erdoğan, Beşar Esad’a “saygıdeğer Cumhurbaşkanı kardeşim” diyerek hitap etti, Suriye ile tarihi bir süreci başlattıklarını ifade ederek, iki ülke arasında 51 mutabakat metninin imzalandığını belirtti ve ekledi “Suriye, bizim Orta Doğu’ya açılan kapımız ve ikinci evimizdir. Türkiye de Suriye’nin Avrupa’ya açılan kapısı ve ikinci evidir” dedi. 10 Türk bakanı ve Suriyeli bakanların katıldığı toplantılarla adeta “iki ülke tek kabine toplantısının gerçekleştirildiği” bile söylendi. İki ülke arasında vizeler kalktı, kucaklaşıldı, pozlar verildi, iki lider ailece birlikte tatile çıktı.

18 Şubat 2010
CHP, Beşir Atalay hakkındaki gensoru önergesini TBMM’ye sundu. Önergede, “Hukuk devletlerinde bakanlar, terör örgütünü muhatap alan gizli görüşmeler yapamazlar” denildi.

16 Nisan 2010
Abdullah Öcalan ve Tecep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine Kandil’den gelen grup içerisinde bulunan Lütfü Taş, Öcalan için “Sayın” ifadesini kullandığı için 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

1 Mayıs 2010
PKK’nın Tunceli’de karakol saldırısı sonucunda 4 asker hayatını kaybetti ve 7 asker yaralandı.

22 Haziran 2010
Türkan Saylan sayesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin bursuyla Gazi Üniversitesi’nde okuyarak öğretmen olmuş Elif Bölük’ün eşi Uzman Çavuş Mehmet Çağlar Bölük, Halkalı’daki bombalı saldırıda yaşamını yitirdi. Elif Bölük ÇYDD’nin reklamlarındaki “Kardelen”lerden de biriydi. Türkan Saylan 2009 yılında Ergenekon’dan tutuklandığında (bir ay sonra hayatını kaybetti) hakkında “teröristlere burs verdiği” haberleri de dahil bir çok uyduruk şey dönemin malum gazetelerinde yayınlanmıştı. Bu olay son dönem Türkiye’sinde yaşanan absürtlüklerin en çarpıcı noktalarından birisiydi.

23 Haziran 2010
Hakkari’de Hacı Sait Cami’sinin imamı Aziz Tan, kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce açılan ateş sonucu sırtından vurularak öldürüldü. 1 Ağustos tarihinde ise Batman’ın Hasankeyf ilçesi Meymuniye köyü yakınlarında bulunan petrol sahasında giren teröristler, iki bekçiyi etkisiz hale getirdikten sonra petrol vanasını açarak yangın çıkardı. Yangına müdahale için yardıma giden Çeşmebaşı köyü sakinlerinden aralarında eski Batman Baro Başkanı Sedat Özevin’in de bulunduğu 4 kişi, yola döşenen mayının patlaması sonucu öldü.

Ayrıca Hakkari’de de 16 Eylül 2010’da, Durankaya beldesi ile Geçitli köyü arasındaki yolda sivil vatandaşları taşıyan minibüs, teröristlerin döşediği mayına çarptı. Saldırıda, aralarında 2 yaşındaki Nurullah Umut Çiftçi ve 11 aylık Zeynep Kurt’un da bulunduğu 9 kişi öldü, 4 kişi de yaralandı. (Hürriyet)

24 Haziran 2010
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP’yi “terör yatakçısı”, medyayı ise “terör yandaşı” olmakla suçladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de AKP’yi “küresel siyasi taşeron” olarak suçladı. Aynı gece ülke dönemin popüler dizisi Aşk-ı Memnu finalini konuşuyordu.

12 Eylül 2010
Cemaat ve Yetmez ama Evet gibi yapıların son nefeslerine kadar destekledikleri Anayasa referandumu, zaten bağımsızlığı kalmamış olan yargıya bir darbe daha vurdu. Dönemin kürt hareketi (BDP) çözüm süreci nedeniyle yönetimsel olarak referandumu boykot ettiyse de taban olarak Evet dedi. Zaten boykot da matematiksel olarak Evet kısmına oy vermiş olmak demekti. Referandum kabul edildi. Sonrasında referandumda kabul edilen maddelerin bazıları 17 – 25 Aralık hırsızlık operasyonları sonrasında değiştirildi. Son olarak dönemin süper savcılarından Zekeriya Öz geçtiğimiz ay ülkeden kaçtı. Evet destekçisi liberal ve naylon demokrat takım yeteri kadar kullanıldıktan sonra tasfiye edildi, tam bağımlılık yemini edenlere kimsenin okumadığı gazetelerde yazarlık ve kimsenin itibar etmediği kurumlarda danışmanlık görevi verildi. Çözüm süreci devam ediyordu.

18 Aralık 2010
Arap dünyasında yaşanan en büyük değişim denilen Arap Baharı sırasında Türkiye’nin Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldayamaz söylemleri gelişmeye başladı. Esad, eset oldu. Ülkemiz 3 saate Şam’a gidip cuma namazı kılmak gibi fanteziler sonucunda dönem dönem bölgedeki terör örgütlerine destek verdi.

12 Haziran 2011
Türkiye genel seçimlerini AK Parti kazandı. Kürt hareketi Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun desteklediği bağımsız milletvekili adaylarıyla yüzde 6 oy oranıyla mecliste 36 sandalye ile temsil edilmeye hak kazandı.

13 Eylül 2011
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkililerinin, PKK üyeleri ile Oslo’da yaptığı bir görüşmeye ait bir ses kaydı internette yayınlandı. Yayınlanan ses kaydında Hakan Fidan (o tarihte başbakanlık müsteşar yardımcısı), hem Öcalan’la hem PKK’lılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla ve “özel temsilcisi” sıfatıyla görüştüğünü ifade ediyordu. Sonradan Recep Tayyip Erdoğan “terör örgütü ile görüşen şerefsiz ve namussuzdur” dedi. Daha sonradan Oslo görüşmelerinin 5 veya daha fazla kere yapıldığı ortaya çıktı. Fidan hakkında soruşturma açıldı. bu olaylar hükümet cemaat karşılaşmasının ilk ayağıydı.

20 Eylül 2011
PKK’nın Ankara Kumrular Caddesi’nde bomba yüklü araçla gerçekleştirilen eylemde 5 kişi öldü, 42 kişi de yaralandı.
Aynı tarihte terör örgütü üyeleri, bir otomobile polis meslek okulu yakınında ateş açtı. Otomobilde bulunan genç kızlardan 4’ü hayatını kaybetti, 2’si ise yaralandı. (Hürriyet)

26 Eylül 2011
Terör örgütü mensupları bir araç gasp etti. Dur ihtarına uymayan 3 terörist, polise ateş açtı. Rastgele ateşe ederek kaçmaya çalışan terör örgütü mensupları, Olayda, 4 çocuk annesi ve 8 aylık hamile Mizgin Doru (31) ile 4 yaşındaki kızı Sultan Doru hayatını kaybetti. Sezaryenle kurtarılan bebek hastanede bir gün yaşayabildi.
Aynı gün Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, yeni bir başlangıç yapılması gerektiğini belirterek, bunun yolunun da Öcalan ile müzakarelerin yeniden başlatılmasından geçtiğini açıkladı. Hükümetin çözüm sürecine özgü tavırlarının seçimlerden önce ve sonra değiştiği yeniden gündeme geldi.

19 Ekim 2011
PKK’nın Hakkari ilinin Çukurca ilçesinde polis ve jandarma binalarıyla güvenlik noktalarına ağır silahlarla ateş açmaları sonucunda 24 asker hayatını kaybetti.

28 Aralık 2011
Türk Hava Kuvvetlerinin, Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarındaki Irak topraklarında F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 35 kişi hayatını kaybetti. Medyada olay önce kaçakçılık olarak nitelendirildi.

20 Ocak 2012
Terör örgütü mensupları Hakkari’de bir bomba daha patlattı. Akşam saatlerinde yaşanan patlama sonucu 28 kişi yaralandı. Tatil için ailesinin yanına gelen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Zeki Yeşil ise yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. (Hürriyet)

26 Mayıs 2012
Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’nde: “Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum” sözleriyle kürtaj hakkı ve terörü aynı kefeye koyarak kafaları karıştırdı.

4 Şubat 2012
Batman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla KCK’ya yönelik operasyon neticesinde 41 kişi gözaltına alındı.

8 Şubat 2012
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Sadettin Sarıkaya tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı.

10 Şubat 2012
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade vermeye gitmek yerine Abdullah Gül ile görüşmek üzere Çankaya Köşkü’ne çıktı. Bu hareket “bağımsızlaştırıldığı” öne sürülen yargının kimseler tarafından sallanmadığını ilk örneği oldu.

11 Şubat 2012
KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılan fakat gitmeyen eski müsteşar Emre Taner ve eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve 2 MİT görevlisi ile ilgili yakalama kararı çıkarıldı.

11 Şubat 2012
MİT görevlilerini ifadeye çağıran Savcı Sadettin Sarıkaya soruşturmadan alındı.

17 Şubat 2012
Hükümet kendine ayak bağı olan MİT Kanunu TBMM’de değiştirilerek Cumhurbaşkanı’nın onayıyla resmi gazetede yayınlandı. Fidan’ın ve diğer MİT mensuplarının görevleri kapsamındaki konularla ilgili ifade vermesi Başbakanlık iznine bağlandı. MİT mensupları ifade vermeye gitmedi. MİT Kanunu’nun 26. maddesi “MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin; görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Kanunun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakanın iznine bağlıdır.” şeklinde değiştirildi.

Bu olay Cemaat-AK Parti kavgasının en büyük ateşi haline geldi. Türkiye içeride cemaat denilen yapının emrine verdiği kurumlarıyla, parçalanan ordusuyla, dışarıda ise hızla itibarsızlaştığı Orta doğu bataklığıyla boğuşmak zorunda kaldı.

20 Ağustos 2012
PKK’nın Gaziantep’te düzenlediği saldırıda 10 kişi öldü, 9’u ağır 66 kişi yaralandı.

2 Eylül 2012
PKK’nın Beytüşşebap ilçe merkezinde bulunan askeri birliğe yaptığı saldırı sonucunda 10 askerin öldürüldüğü, 7 askerin yaralandığı ve 20 PKK’lının da öldüğü açıklandı.

8 Eylül 2012
TSK Hakkari-Yüksekova-Şemdinli üçgeninde bulunan PKK’lıları etkisiz hale getirmek için operasyon başlattı. Çatışmalarda 26 PKK’lı ve 2 asker hayatını kaybetti.

24 Eylül 2012
KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, sürecin tıkanmasından hükümeti sorumlu tutarken, görüşmelerin yeniden başlamasını istediklerini açıkladı. Aydar, Oslo sürecinin en hızlı yürüdüğü dönemin 2009 yılı olduğunu belirtti ve eylemsizlik içinde bulundukları bu dönemde KCK tutuklamalarının başladığını ve bunun sürece ilk zarar veren olay olduğunu dile getirdi.

26 Eylül 2012


https://youtu.be/9zXIL5RiZFU

Başbakan Erdoğan Oslo görüşmelerinin çözüme yönelik olarak yapıldığını, daha sonrasında samimiyetsizlik ve terör örgütü tarafından bilgilerin servis edilmesi nedeniyle bu görüşmelere son verdiklerini söyledi.

28 Aralık 2012
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Kürt sorununa çözüm bulmak için Abdullah Öcalan’a ziyaretlerde bulunduğunu duyurdu.

3 Ocak 2013
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüştü.

4 Ocak 2013
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Kürt hareketine yönelik operasyonların devam edeceğini açıkladı.

5 Ocak 2013
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Öcalan’la yapılan görüşmelere ilişkin hükümete destek verdi: “Geçmişteki bütün hatalara karşın, AKP’ye yeni bir kredi açıyoruz. Çözün sorunu”.

6 Ocak 2013
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun açtığı “krediyi” karşı: “Ana muhalefet partisi diyor ki: ‘Kredi veriyoruz’. Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede… Sen nereye kredi vereceksin, sen krediye muhtaçsın. Hangi krediyi vereceksin!” dedi.

8 Ocak 2013
Fethullah Gülen “sulh için milli onur, milli gurur ayaklar altına alınmamak kaydıyla, o mefkureye saygı devam ettiği müddetçe bence el de öpülebilir, etek de öpülebilir. Heyet-i İslamiye, heyet-i milliye arasında huzurun temini adına katlanılabilecek her şeye katlanmak lazım. Hayır sulhtadır, sulh her zaman hayırlıdır” açıklaması ile sürece destek verdi. O zamanlar bu tür açıklamalar Pensilvanya’dan mesaj var manşetleriyle yayınlanıyordu. Ülkede Ankara, İmralı, Pensilvanya gibi acayip bir üçgen oluştu.

9 Ocak 2013
PKK’nin önemli isimlerinden Sakine Cansız Paris’te Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’le birlikte Paris’te öldürüldü. Olayın ardında kimin olduğu bilinmiyor.

24 Ocak 2013
Anadilde savunma hakkı yasalaştı.

25 Ocak 2013
İçişleri bakanlığına İdris Naim Şahin’in yerine Muammer Güler atandı. Güler ismi sonradan yolsuzlukla özdeşleşen 4 bakandan biri olarak kaldı.

3 Şubat 2013
Erdoğan’ın demeci: “Silahlar bırakılmadan bizim bölücü terör örgütü ile mücadeleyi kesmemiz söz konusu değil.” Aynı gün, Dersim’in Pülümür Vadisi ve çevresine TSK hava harekâtı düzenledi.

8 Şubat 2013
Erdoğan MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı’da Öcalan’la görüştüğünü açıkladı.

14 Şubat 2013
Hükümet ikinci BDP heyetinin İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşeceğini duyurdu.

15 Şubat 2013
Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin “İmralı Süreci” yerine “Çözüm Süreci” olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını açıkladı.

19 Şubat 2013
Diyarbakır KCK Ana Davası’nda, aralarında sonradan Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı olan Fırat Anlı’nın da bulunduğu on kişi tahliye edildi.

23 Şubat 2013
BDP Grup Başkanı Pervin Buldan, İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır milletvekili Altan Tan İmralı Adası’na gidip Öcalan ile görüştü. Adalet Bakanlığı’nın özel izniyle adaya giden delege PKK lideri Öcalan’ın barış için önerdiği yol haritasını kendisinden dinledi. Öcalan BDP heyetiyle Kandil’e, PKK’nın Avrupa ayağına ve kamuoyuna bir mektup gönderdi.

28 Şubat 2013
Milliyet Gazetesi BDP heyeti ve Abdullah Öcalan arasında geçen görüşmenin detaylarını “İmralı Zabıtları” başlığıyla Namık Durukan imzalı bir haberle kamuoyuna açıkladı. Tutanaklarda Öcalan’ın BDP heyetine “Ne ev hapsi, ne de af. Bunlara gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır, ne de başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Yalnız herkes bilmeli ki, ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız.” söylediği ifade edildi.

11 Mart 2013
6 kişilik bir heyet PKK tarafından kaçırılan 8 işçiyi teslim almak için Diyarbakır’dan ayrılıp Irak’a gitti. Heyet içerisinde İnsan Hakları Derneği ve Mazlumder başkanları da vardı.

21 Mart 2013
Hükümet ile aylarca süren görüşmelerin ardından Abdullah Öcalan’ın mektubu hem Türkçe hem de Kürtçe olarak Nevruz kutlamaları çerçevesinde Diyarbakır’da okundu. Mektup PKK’nın silahlı güçlerini Türkiye topraklarından çekmesinin ve ateşkesin başlangıcı oldu. Abdullah Öcalan’ın mektubunda “artık silahlar sussun, siyaset konuşsun” cümleleri öne çıkarıldı.

29 Mart 2013
Erdoğan, Türkiye topraklarını terk eden PKK üyelerinin herhangi bir çatışma yaşanmaması için sınırdan geçerken silahları bırakmaları gerektiğini söyledi.

3 Nisan 2013
Hükümet çözüm sürecini halk nezdinde tanıtmak ve teşvik etmek için “Akil Adamlar” adı verilen bir komisyon kurdu.

4 Nisan 2013
CHP ve MHP çözüm süreci için mecliste kurulacak komisyona üye vermeyeceklerini ve bu komisyonda herhangi bir görev almayacaklarını duyurdu. Erdoğan ilk kez Akil Adamlar Heyeti ile toplandı ve çözüm sürecini halka anlatmaları ve teşvik etmeleri için kendilerinden yardım istedi.

22 Mart 2013
MİT müsteşarı Hakan Fidan dahil beş MİT görevlisi hakkında takipsizlik kararı verildi. 7 Şubat 2012’de Hakan Fidan ve Oslo görüşmelerinde aktif rol oynamış iki üst düzey yetkili özel yetkili savcı tarafından “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılmıştı. İddiaya göre Gülen Cemaati’nin etkisindeki savcı ve polislerin bu girişimini Erdoğan engellemişti.

2 Nisan 2013
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç PKK’lilerin geri çekilmesi sürecini şöyle değerlendirdi: “Bu, hükümetin işidir. Parlamentoda bunun zemini yoktur ve olmamalıdır.”

3 Nisan 2013
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 62 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’nin belirlendiğini açıkladı. Akiller medyada sık yer alsalar da süreç boyunca fikirlerini pek sallayan olmadı. En son “Akil İnsanlar Heyeti”nde yer alan bazı üyeler, son günlerdeki terör olaylarını değerlendirmek üzere yeniden bir araya gelmeye çalıştı. Davete dev resmi yuvarlak masa şaşasından uzak olduğundan olsa gerek 25 kişiden sadece 10 akil iştirak etti.

8 Mayıs 2013
PKK üyeleri Türkiye topraklarını terk etmeye başladı. Çözüm süreciyle ilgili olarak kurulan meclis komisyonu ilk kez toplanarak kamuoyunu süreçle ilgili daha çok aydınlatacaklarını bildirdi.

7 Ağustos 2013
BDP milletvekili Pervin Buldan, PKK üyelerinin dağdan inip siyaset yapmaları gerektiğini söyledi.

11 Nisan 2013
Dördüncü Yargı Paketi kapsamında “terör propagandası”nın kapsamı daraltıldı.

18 Nisan 2013
Time dergisi PKK lideri Abdullah Öcalan ile Fethullah Gülen’i “Dünyanın en etkili 100 kişisi” listesine aldı.

25 Mayıs 2013
Öcalan’ın çözüm sürecine ilişkin önerdiği dört konferanstan ilki Ankara’da gerçekleştirildi.

28 Mayıs 2013
Gezi direnişi başladı.

8 Haziran 2013
PKK lideri Öcalan Gezi direnişini selamladığını açıkladı ve ekledi: “Ancak, hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı.” Gezi’de Öcelan flamaları açıldı. Bir yandan Öcalan ile görüşen yetkililer ve havuz medyası diğer yandan Gezi’de Öcalan ile alakası olamayan milyonları PKK’lı ilan etti. Bu arada, Gezi’nin sembol isimlerinden olan BDP’li milletvekili Sırrı Süreyya Önder İmralı’ya giden heyetten çıkarıldı.

19 Haziran 2013
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan: “Devlet ve hükümetin sürece yaklaşımı bizi oldukça kaygılandırıyor” dedi.

20 Haziran 2013
Yapımı devam eden kalekollar bölgede birçok merkezde protesto edildi. Devam eden Gezi direnişine yönelik faşizan müdahaleler ve yargısız infazlar devam etti. Hükümetin çözüm sürecini aba altından sopa gösterme sürecine dönüştürdüğü yeniden gündeme getirildi.

28 Haziran 2013
Lice’deki kalekol inşaatı protestosu sırasında Medeni Yıldırım askerler tarafından öldürüldü.

12 Ağustos 2013
Pkk’nin Suriye kolu (PYD) eşbaşkanı Salih Müslim Dışişleri Bakanlığının daveti üzerine ikinci kez Türkiye’ye geldi. Günümüzde hükümetin resmi haber ajansı olarak yayın yapan medyada “PYD, DAEŞ’ten çok daha tehlikeli” manşetleri atılıyor. DAEŞ dedikleri de IŞİD’in Arapçası. Ülkemizde IŞİd kelimesi unutulmak istendiği zaman bunlara DAEŞ deniliyor.

9 Eylül 2013
KCK hükümetin gerekli adımları atmadığını ifade ederek geri çekilmeyi durdurduğunu açıkladı.

30 Eylül 2013
Tayyip Erdoğan beklentileri karşılamayan “demokratikleşme paketini” açıkladı. Pakette çözüm süreciyle ilgili farklı dilde eğitim, seçim barajında değişiklik, eski köy isimlerinin verilmesi, öğrenci andının kaldırılması, “x, w, q” harflerinin kullanılabilmesi gibi yenilikler olduğu belirtildi. Paketin ciddiyeti çok tartışıldı. Sonradan seçim barajı gibi konuların pakete “öylesine” konulduğu ortaya çıktı. BDP ve DTK paketin boş çıktığını ifade etti.

8 Ekim 2013
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmelik değişikliğiyle ilköğretim okullarında “öğrenci andı” okunması sona erdi.

9 Kasım 2013
Sırrı Süreyya Önder yeniden İmralı heyetine dahil oldu. Önder görüşmede Öcalan’ın “Çözüm süreci ciddi bir aşamaya gelmiştir. Süreç devam etmekle beraber sırat köprüsü üzerindedir. Bütün olumsuzluklara rağmen, tek yanlı da olsa barış iradesini sürdürme kararlılığımız vardır” dediğini açıkladı. Bu dönemde BDP üyelerine yönelik gözaltı ve tutuklamalar gerçekleşti.

16 Kasım 2013
AKP süreçteki tıkanıklığı Barzani üzerinden gidermeye çalışarak Diyarbakır’da bir miting düzenledi. Mitinge katılan Barzani müzakere sürecine destek verdiğini açıkladı. Erdoğan da “Gelecek çok farklı olacak. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz” dedi. Barzani’nin konuşmasının ardından Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses birlikte sanheye çıktı.

17 Aralık 2013
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine Türkçe ile birlikte Kürtçe “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi” yazılı yeni bir tabela eklendi. Aynı gün HDP eşbaşkanları Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü, milletvekilleri Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder BDP’li tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmamasını protesto etmek amacıyla Meclis’te açlık grevi başlattı.

17 Aralık 2013
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması başladı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ederken ‘Her şey Başbakan onayı ile yapılmıştır onun da istifa etmesi gerekir’dedi. Ortalığa saçılan ses kayıtları uzunca bir süre inkar edilse de sonradan muhatapları tarından bile kabul edildi, yine de yargılamalar yapılamadı.

25 Aralık 2013
Birçok iş adamının da aralarında bulunduğu 41 kişilik gözaltı listesinde Bilal Erdoğan’ın da ismi vardı. Savcı şüpheli sıfatıyla Bilal Erdoğan’ı ifadeye çağırdı. Bilal Erdoğan ifadeye gitmedi ve Emniyet, Savcı’nın talimatlarını yerine getirmedi. Bilal Erdoğan savcıların ve kolluk kuvvetlerinin yeri değiştirilip ortalık süt liman olduktan sonra 5 Şubat’ta yeni atanan uygun savcılara ifade verdi.

11 Ocak 2014
HDP heyetiyle görüşen Öcalan 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır”. Kitlesi tarafından her konuda önder görülen Öcalan’ın bu demeci bazı sempatizanlarında hayal kırıklığına sebep oldu.

9 Mart 2014
BDP heyeti 30 Mart’taki yerel seçimlerden önce Öcalan’la son görüşmeyi yaptı. Öcalan devlet heyetiyle yaptığı görüşmelerin olumlu geçtiğini, 30 Mart seçimlerinin barış için referandum olduğunu söyledi. Bu sırada Diyarbakır’da Öcalan afişleri kaldırılıyordu.

14 Nisan 2014
Mesut Barzani çözüm sürecinin sonuca ulaşması halinde Öcalan’ın serbest bırakılacağını ifade etti.

28 Nisan 2014
Selahattin Demirtaş ve Sırrı Sakık dışındaki tüm BDP milletvekilleri HDP’ye geçti. Barış ve Demokrasi Partisi daha sonra ismini Demokratik Bölgeler Partisi olarak değiştirip parlamentodan çekildi ve faaliyetlerini Kürdistan’a kaydırdı. 15 Ekim 2012’de, HDP kuruluşunu ilan etmiş, BDP’li milletvekilleri zaman içinde HDP’ye geçmişti.

16 Temmuz 2014
11 Temmuz’da TBMM’den Cumhurbaşkanı onayına gönderilen çözüm süreci ile ilgili kanun 15 Temmuz’da Abdullah Gül tarafından onaylanarak “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adıyla Resmî Gazete’de yayınlandı.

5 Ağustos 2014
Öcalan avukatıyla yaptığı görüşmede çözüm sürecinde müzakerelere geçilmemesinden rahatsızlık duyduğunu ve artık sabır taşının çatladığını açıkladı.

20 Ağustos 2014
MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü.

23 Ağustos 2014
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Kandil’le direkt görüşülmesini arzu ediyorum” açıklamasına KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık “Biz her zaman açığız. Bu basın yoluyla olabilir, heyetler, uluslararası kurumlar olabilir” diyerek yanıt verdi. Dört gün sonra Davutoğlu AKP Genel Başkanı oldu.

29 Ağustos 2014
Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak yemin etti, yemin töreninde muhalefet ayağa kalkmazken Selahattin Demirtaş’ın gaza gelip Erdoğan’ı ayakta alkışlaması çok konuşuldu. BU arada Kandil’le görüşülsün diyen Beşir Atalay başbakanlığa atanan Ahmet Davutoğlu’nun kabinesinde yer almadı. Muhtemelen açıklamayı da durumu bildiği için yapmıştı. Onun yerine Yalçın Akdoğan başbakan yardımcısı oldu.

30 Ağustos 2014
Ülkenin gördüğü en sakin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel dile geldi ve “Hükümet yol haritasını bize vermedi, basından öğreniyoruz. Keşke görüşümüz sorulsaydı. Hükümet silahsız çözüleceğini söyledi, analar ağlamasın isteriz. Çözüm sürecinde kımızı çizgiler aşılırsa gerekli cevabı veririz” dedi.

15 Eylül 2014
IŞİD Kobanê’yi kuşattı. IŞİD’in Kobanê kuşatması üzerine en az 60 bin sivil Suruç’a geldi. Aynı gün, AKP IŞİD’le gerçekleştirdiği “diplomatik müzakere” sonucunda, aralarında Musul konsolosunun da bulunduğu 49 rehineyi geri aldı. Kobanê kuşatma altındayken Başbakan Ahmet Davutoğlu 49 rehinenin geri alındığı günü “bayram” ilan etti. Suruç’a giden Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Türkiye’ye gelen Kobanêli sayısının 60 bine ulaştığını açıkladı. Kurtulmuş “Bir kere daha ifade etmek istiyoruz ki, IŞİD bir sebep değil sonuçtur açıklamasını yaparak hükümetin mevzuyu hâlâ net olarak kavrayamadığını ortaya koydu. Kobanê için o dönemde hükümet destekçilerinden sevinç dolu tweetler atıldı, sonradan Erdoğan ‘Bana Kobanê 2 güne kalmaz düşebilir diyen Obama’ydı’ dedi.

6-12 Ekim 2014
IŞİD’in Kobanê saldırılarını ve hükümetin IŞİD’i destekler politikalarını protesto eden gösterilerde 41 kişi hayatını kaybetti. Protestoları Öcalan’ın çağrısı sonlandırdı. Öcalan çözüm süreciyle Kobanê’nin ayrılmaz bir bütün olduğunu hatırlattı. Kobanê olayları devam ederken, Bingöl’deki bir saldırıda Bingöl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve komiser Hüseyin Hatipoğlu hayatını kaybetti. Olayla ilgili yayın yasağı getirildi. Saldırıdan kısa süre sonra Bingöl’ün Genç ilçesinde durdurulan bir araçta, olayın failleri olarak gösterilmeye çalışılan dört kişi polis tarafından öldürüldü. Ancak, polisleri öldüren kurşunların infaz edilen dört kişinin silahlarına ait olmadığı ortaya çıktı. HDP’nin olayla ilgili TBMM’ye sunduğu araştırma önergesi AKP tarafından reddedildi. Olay, sürekli 90’lı yılları referans gösteren hükümetin yargısız infazlar hakkındaki düşüncelerini ve uygulamalarını gündeme getirdi.

11 Ekim 2014
Cemil Bayık Kobanê ve Türkiye’de yaşananlardan hükümeti sorumlu tuttu ve Meclis’ten geçen tezkerenin bir savaş ilanı olduğunu, bu nedenle de çektikleri bütün birlikleri Türkiye’ye geri gönderdiklerini söyledi.

19 Ekim 2014
Başbakan Ahmet Davutoğlu Akil İnsanlar Heyeti’yle bir toplantı yaptı. Sadece Davutoğlu’nun konuşmasının kamuoyuna aktarıldığı toplantıda (Akille dekor) Başbakan “çözüm sürecinin üç karakterli olduğunu” ifade etti: “Millîdir, yerlidir, özgündür.” dedi. Açıklamadan kimse bir şey anlamadı.

25 Ekim 2014
Hakkâri-Yüksekova’da, çarşı merkezindeki üç asker yüzü maskeli kişiler tarafından öldürüldü. PKK söz konusu saldırı emrini vermediğini açıkladı. Olayla ilgili yayın yasağı getirildi.

5 Kasım 2014
Selahattin Demirtaş Diyarbakır-Ankara uçağında, sonradan Hüda-Par’lı olduğu ortaya çıkan bir kişinin sözlü saldırısına maruz kaldı.

23 Ocak 2015
HDP heyeti İmralı ile Kandil arasında mekik dokumaya başladı. Hükümet çözüm sürecine dönüş için Öcalan’dan PKK’ya Türkiye’de silahlı mücadeleye son çağrısı yapmasını istedi. Öcalan bu çağrı için kadın haklarından, çevre sorunlarına kadar her konuda adımlar atılmasını isteyen bir metin yazdı. Kandil bu adımların silah bırakmanın ön şartı olmasında ısrarcı oldu. Hükümet bu genel bir demokratikleşme programını içeren 10 maddenin ön şart olmasını PKK’nın silah bırakmamaya bahane olarak kullandığını düşünerek karşı çıktı. Selahattin Demirtaş: “Öcalan’ın çağrı yapması için hükümet önce 10 maddelik ev ödevini yapmalı, onlar açıklamazsa biz açıklarız” dedi ve açıkladı. Yine hiçbir değişiklik olmadı. Artık Mart ayındaki seçimler için ince hesaplar başlamıştı.

6 Şubat 2015
Erdoğan Bursa’da bir açılış töreninde “7 Haziran seçimlerinde yeni Türkiye’yi istiyorsak, yeni Anayasa istiyorsak, başkanlık sistemi istiyorsak, çözüm süreci istiyorsak 400 milletvekilini vermeniz lazım” dedi.

28 Şubat 2015
Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Öcalan’la görüşmeleri yürüten eski MİT başkan yardımcısı, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in olduğu toplantıda Öcalan’ın PKK’ya silahsızlanma kongresi toplama çağrısı Sırrı Süreyya Önder tarafından okundu.

17 Mart 2015
Seçime parti olarak girme kararı veren HDP lideri Demirtaş partisinin Meclis grup toplantısında kürsüye çıkıp üç cümlelik bir konuşma yaptı: Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız.

20 Mart 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan izleme komitesine olumlu bakmadığını açıkladı: Ben gazetelerden okuyorum. Böyle bir şeyden doğrusu benim haberim yok. Şunu da çok net söylüyorum ben olumlu bakmıyorum. Bunlar doğru şeyler değil. Bu işler istihbarat teşkilatlarıyla yürür” dedi. Erdoğan iki gün sonra “hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum” dedi. Böylece yıllarca yürütülen görüşmelerin geldiği noktanın, daha kimin kiminle nerede ve nasıl görüşeceğinin dahi belli olmadığı bir müsamere provası olduğu ortaya çıktı.

21 Mayıs 2015
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan “HDP barajı geçer, Ak Parti güç kaybederse çözüm süreci kalmaz” aslında sürecin neye hizmet ettiğini açıkladı.

31 Mayıs 2015
Başbakan Danışmanı Etyen Mahçupyan “Hdp barajı geçerse süreç biter” dedi. Ülke Mit tırları operasyonuyla çalkalanıyordu.

7 Haziran 2015
HDP yüzde 13 oyla barajı geçip 80 vekil çıkardı. Yüzde 41’de kalan AK Parti tek başına iktidar olamadı.

8 Haziran 2015
Sürekii milli iradeden bahseden ödenekli yazar çizer tayfası HDP’ye oy veren milli iradeye demediğini bırakmadı. Hükümet tarafından Burhan Kuzu ” Miller kaosu seçti” dedi.

26 Haziran 2015
Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin Suriye’nin güneyinde devlet kurma girişimleri, Türkiye’nin askeri müdahalesi tartışmaları üzerine konuştu: Tüm dünyaya sesleniyorum. Bedeli ne olursa olsun, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin güneyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.”

20 Temmuz 2015
Suruç’ta Kobani’ye gitmek için toplanan SDGH’li gençlerin açıklama yaptığı sırada bir IŞİD’li canlı bomba kendini patlattı, 32 kişi hayatını kaybetti.

22 Temmuz 2015
Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde görevli polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar sabaha karşı yataklarında uyurken infaz edildi. Fırat Haber Ajansı’nda yer alan HPG Basın İrtibat Merkezi’nden yapılan açıklamada şöyle dendi: “22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi, Suruç katliamına misilleme olarak bugün sabah 06.00 sularında Ceylanpınar’da DAİŞ çeteleriyle işbirliği içinde olan iki polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir”

23 Temmuz 2015
Kilis’in Elbeyli ilçesinde bulunan Dağ Hudut Karakolu’na Suriye tarafındaki IŞİD’çiler ateş açtı. Saldırıda astsubay Yalçın Nane hayatını kaybetti.

24 Temmuz 2015
TSK’ya bağlı jetler Kuzey Suriye’de IŞİD, Kuzey Irak’a PKK hedeflerine hava operasyonu düzenledi. Bu 3 yıl sonra PKK’ya yapılan ilk askeri operasyondu.

17 Ağustos 2015
Sağlık bakanı Müezzinoğlu kısaca “başkan seçseydik bu kaos olmayacaktı” dedi.

6 Eylül 2015
Erdoğan “400 milletvekili alınsaydı durum farklı olurdu” sözünü tekrarladı.



Özgürlük Hareketimiz, ateşkes, süreç, eş başkan, terörist, PYD, kalkışma, Rojova, pusu, eli kanlı, bebek katili, halk, kardeşlik, barış türküleri, silahlı mücadele, PKK, IŞİD, DEAŞ, başkan yaptıracaksınız, başkan yaptırmayacağız, kongre, seçim, Kürt sorunu, açılım, newroz, mutabakat, Kobani, strateji…

Bu ve benzer kelimeleri yıllardır duyduk, dinledik. Sonuçta geldiğimiz nokta yine kan, nefret, ölüm. Aynı topraklar üzerinde birbirini boğazlayan iki halk olarak yine kalakaldık.

Bunca müzakere, görüşme, koca koca adamların yıllar süren lakırdıları ve yine geldiğimiz kanlı sonuç.

Brecht “Hitler savaşının tarihini taşıyan bir mezar taşı” şiirinde savaşı bitirecek formülü kısaca anlatmıştı.

Hoş gördün, baba, askere gitmemi, anne, beni saklamadın,
Kötü öğütler verdin bana, ağabey,
Ablacığım, uyarmadın beni!


Yazı tamamen bir siteden alıntıdır. Dileyen orjinaline buradan ulaşabilir.



Eyy AKP ye oy veren "kardeşlerim" özellikle 7 Haziran 2015 tarihinden sonrasına önem verin. Sonra da düşünün seçimden sonra çıkan olaylar teröre dur demek için miydi? Yoksa AKP tek başına iktidar olamadı diye hıncını tüm ülkeden mi çıkarıyor?