Alternatif Bir Yaşam Mümkün Mü ? [3.0]

Day 5,864, 00:00 Published in Turkey Turkey by Zealotry

Selam Canolar. Çayınızı, kahvenizi alın sizin için güzel bir pazar yazısı hazırladım. ‘Alternatif Bir Yaşam Mümkün mü’ isimli serimizin üçüncüsü karşınızda . Bir üniversitenin dergisi için kaleme aldığım makaleyi sizlerle paylaşıyorum . İyi okumalar 🙂





‘Sürdürülebilir kalkınma’ maalesef günümüzde ziyadesiyle romantik bir söz öbeği olarak görünse de bu söz öbeğini ciddiye almazsak sözde değil özde kullanırsak felaketi adım adım getirebiliriz. Aslında bu yazımda size sürdürülebilir kalkınmayı sağlamanın temel direği olan ve özelinde problemin maalesef giderek büyüdüğü ‘dünyada artan gıda fiyatları ve sebep olduğu ekonomik ve sosyal problemlerden’ bahsetmek istiyorum.





Gıda fiyatları ve gıda tedariği tüm dünyada, özellikle pandemi döneminde dünya ekonomisi için tam bir kabus oldu. Sorun şu ki korona döneminde bile aşağı yukarı arz-talep dengesi oranında planlı bir gıda üretim ve tüketim dengesi söz konusuydu. Lakin virüsün yarattığı panik etkisiyle ithalat ve ihracat kısıtlamaları başladı. Kısıtlamaların etkisiyle tüm dünyada stoklar azaldı. Böylece astronomik şekilde artan gıda fiyatları ve yarattığı enflasyon ile karşı karşıya kaldık. Son dönemde dünyanın ciddi tahıl ve çiçek yağı üretici olan Ukrayna ve Rusya’nın aralarındaki kriz nedeniyle ciddi bir tedarik sorunu yaşanıyor. Bu krizinde eklenmesiyle gıda tedarik sorununun durumun ekonomiye ve enflasyona etkisi en yüksek raddeye ulaştı.
Bu durumda tartışmamız gereken iki temel sorun var. Birincisi gıda üretim yöntemlerini ve felsefesini sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda değiştirmeli miyiz? İkincisi bu kadar gıdaya ihtiyacımız var mı?





Dünya tarihinde Roma isyanlarından Fransız ihtilaline kadar oluşan sosyal krizler hakkında düzinelerce kitaplar yazılsa da temel sorunun aslında ilkelde olsa sirküler ekonomik düzenin bozulması, ardından gıda tedarik sorunu ve bunun sonucunda toplumsal, siyasi ve ekonomik yansımaları olduğunu ve krizlere yol açtığını görüyoruz.

Roma İmparatorluğunda Jul Sezar’ın bu kadar halk destek görmesinin sebebinin buğday istihkak sorununu çözmesi olduğu tarihçiler tarafından belirtilir.
Hatta tarihin erken dönemlerinde gücünün doruğundaki imparatorlukların yine gıda üretim ve tedarik zincirinin bozulmasıyla çöküşe geçtiğini görüyoruz. Antik ve erken dönem ekonomilerin sorunu tedarik sorunu idi. Yani kısacası ekip biçme ve hakkaniyetle dağıtma.
Modern ekonomilerde ise büyüme, tüketim dengesi, fayda-maliyet ve rekabet gibi temel yapılarda devreye giriyor. Ve bu bağlamda sürdürülebilir kalkınma modern ekonomilerde de maalesef ikinci plana itiliyor.

Tedarik kesintileri, yüksek emtia fiyatları ve dünyadaki tedarikçi ülkelerdeki siyasi gerilimler nedeniyle Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) dünyada gıda fiyatlarının son 10 yıldaki en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı. Yani üretim katsayısı modern ekonomilerde artsa da son yıllarda küresel makroekonomik modeller maalesef ihtiyaçlara cevap verememeye başladı.



Sanırım artık bir şeyleri değiştirmenin zamanı geldi. Bu nedenle artık dünyanın belli merkezlerde belli gıdaların üretilmesi ve bunların diğer ülkelere taşınarak dağıtılması yöntemini bırakması gerekiyor. Bu yöntem korkunç bir karbon salınımına, taşınma esnasında atıl olan yüzde 30’luk gıdaya ve gıdaların taşınma esnasında dayanması için yüksek pestisit içeren maddelerin kullanılmasına sebep oluyor. Kümülatif olarak hepsini hesapladığımızda hem çevreye hem de sürdürülebilir kalkınma hedeflerine tamamen ters bir tedarik modeli olduğunu gözlemliyoruz. Ve bu sebepten dolayı dünyanın sonunu adım adım yaklaştırıyoruz. Çünkü çevrenin unutulduğu hiçbir ekonomik model sürdürülebilir olamaz.





Gıda üretiminde tüm ülkeler yapabileceklerini masaya koyup yerelleşme felsefesini en azından gıda üretimi özelinde uygulamalıdır. Ayrıca birincil gıda üretim teknolojilerine ar ge yapmalı, üretim sürecini sağlıklı katma değerli ve teknolojik hale getirmelidir. Devamında gıda işleme tekniklerini insan sağlığına aykırı olmayacak şekilde iyileştirmeli, nakil ve depolama koşullarını hem altyapı olarak hem de planlama olarak geliştirmelidir. Buna bağlı olarak yerelde ve yerinde üretim katsayısını arttırırsak işin ilk perdedeki ekonomik ve ekolojik problemler yaratmasını engelleriz, enflasyonist ortamın yok edilmesine katkı sunarız.

Birde işin perde arkasındaki kısmı var ki hem insani olarak hem de ekonomik olarak çok kritik etkileri var: Halk sağlığı
Sağlıksız ve niteliksiz gıdalar, beslenme eksikliğinden kaynaklanan hastalıklar ve bu yüzden artan kanser ve alerji vakaları. Bu problemler özelinde en önemli sorun insanı yönü olsa da bu hastalıkların artması sağlık sistemine korkunç bir ekonomik yük de getiriyor. Ayrıca diğer sorun bebek gelişimi. Son dönemde özellikle ABD de bebek maması hammadde tedariği sorunu olduğunu gözlemliyoruz. Yani bebeklerin tükettiği gıdalarda besin değeri optimum düzeyde olmazsa bebeklerde gelişim sekteye uğrar, kalıtsal hastalıklar ve zeka geriliği gibi problemlerin önümüzdeki yıllarda artmasına sebep olması kaçınılmaz hale gelir. Bu sorun çözülmezse sadece bugünümüz değil gelecek nesillerimizde ciddi sorunlar yaşayacaktır.





İşin ikinci boyutu bu kadar gıdaya ihtiyaç var mı? Klasik bir söylem vardır dünyada obezite artıyor ve ciddi bir gıda israfı var. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporuna göre dünyada yılda 1.3 milyar ton gıda çöpe gidiyor israf oluyor. Bunun parasal bedeli 1 milyar doları buluyor. Burada bize düşen, şayet önümüzdeki yıllarda bu gıdayı alacak ‘Kapitali’ kazanmak istiyorsak ve gelecekte sağlıklı gıdaya erişmek istiyorsak; tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeli, gıda üretimini ekonomik modellere değil ekonomik modelleri sürdürülebilir gıda üretimine uyarlanmasını sağlamalıyız. Neticede arz-talep dengesini sağlayacak ve sürdürülebilir bir ekonomik modelde sabitleyecek yine biziz.
Kısacası ekonomik parametreler ve insanı gelişme endeksi verileri bize gösteriyor ki alternatif bir ekonomik büyümeyi mümkün kılmamız gerekiyor. Aksi halde ekonominin sembolü kağıt paraları basabilecek ne bir ağacımız nede bir bitkimiz dünya üzerinde var olmayacak ve hiçbir dijital data bizi doyurmayacaktır.

Zealotry