Erep Oyuncularının Ölümü NO:1

Day 5,157, 02:19 Published in Turkey Turkey by Tjorbergh Beyfendi

Bu bir dead citizen hikayesi değildir.

Erep oyuncularının muhtemel ölümü üzerine daha önce pek çok şey yazılmıştı. Alternatif bir hikaye ile geri dönüyorum.

Yıllar yıllar sonrası...

Erep sona ermişti. Ama oyuncuları hala hayattaydı...

Ama herkesin bir sonu vardır...

Uzun olacağı için her aklıma gelişte talihli 3 kişiyi yazacağım. Bu üçlüde Epartizan, Kloraq ve Walpole'ün ölümünü anlatacağız.

Belki bir sonrakinde ölen siz olacaksınız...

Epartizan

Yaklaşık 30 yıl hiç ortalarda görünmedi. Bir gün birinin dikkatini yerleri süpüren biri çekti. Süpürdüğü yerler Kızıl Meydan'dı. Lenin'in mozolesinin bulunduğu yerde, her gün yerleri süpürüyor, mozolenin tozlarını alıyor, mum yakıyor ve mozoleyi öpüp kokluyordu.

Dünya çok değişmişti. Komünizm'den eser kalmamıştı. Bunun yanında Lenin'i hatırlayan da kalmamıştı. Ama bir kişi, onu hiç unutmamıştı. Ancak bu işte bir terslik vardı...

Epartizan aradan geçen yıllar içerisinde Müslüman olmuştu. Yaşlanmanın verdiği ölüm baskısıyla artık ölünce ne olacak diye düşünmüş ve Müslüman olmaya karar vermişti. Yine de 60 yıldır içinde yaşayan Lenin ateşi de sönmemişti. Ortaya bir sentez din çıkardı.

Lenin'in mozolesi dediğimiz yeri bir türbeye çevirmişti. Kendisi de türbedar olmuştu. Bunu sonlandırmak isteyen Moskova Şehir Devleti yönetimi kendisini hapse atmış ancak içeride tutmaya yetecek suçlamalarda bulunamamıştı. Sonra serbest bıraktılar. Tek şartla, bir daha Lenin'in yanına gitmeyecek...

O dinlemedi. Gitti. Artık Lenin'in bir önemi kalmadığını düşünen yönetim de onu kendi başına bıraktı.

Ancak türbe fikri tutmuştu. Lenin'e insanlar ilgi duymaya başladılar. Dinsizler için Lenin'in dinlere ne kadar zarar verdiğini anlatan bir bilgilendirme ile türbeye kuzey taraftan giriş yapıyorlar ve diğer başka kimseyi görmüyorlar.

Müslümanlar için Lenin'in aslında bunları insanların İslam'ın kıymetini anlasın diye yaptığı bilgilendirme ile kıble tarafından giriş yaptığı.

Ortodoks Hristiyanlar için onun büyük bir Ortodoks olduğunu anlattığı kitabe ile doğudan giriş yaptığı.

Katolikler ise batıdan giriş yaparak Ortodokslara ne büyük zararlar verdiğini anlatan kitabesi ile karşılaşıyorlardı.

Lenin'in mezarı herkes için bir cazibe merkezi olmuştu.

Peki ya epartizan?

Projesinin başarısını göremedi. Artık herkes Lenin'in mezarını ziyaret ederken Epartizan'ın da mezarını ziyaret ediyordu.

O yıllarda Moskova'da insanları gömecek yer kalmamıştı. Herkesi öldüğü yerde gömüyorlardı. Epartizan Lenin'in mozolesine sarılarak öldüğü için onu da Lenin'in üzerine gömdüler. Son yıllarını türbeye gelenlerin dua ederken içeri attığı 3-5 kapikle ekmek alarak geçirmişti zavallı.

Kloraq & Walpole

Erep biteli 20 yıl olmuştu. Ama Kloraq ile Walpole'un ilişkisi bitmemişti.

Şimdi bu ikisini beraber okuyanlar birbirlerini öldürdüler sanacak. Öyle değil...

İnanması güç ama ölümleri arasında sadece 5 dakika vardı...

Dünya değişmişti. Türkiye de değişti. Eşcinsel evlilik artık yasaldı. Kloraq ile Walpole yaşadıkları büyük nefretin büyük bir aşka dönüşmesi sonucu evlenmeye karar verdiler.

Eee büyük aşklar nefretle başlar diye boşuna dememişler.

İkisi de çok mutluydu.. Etrafa çiçekler saçıyorlar. Walpole arada Kloraq'a "şakirt" diyerek takılıyor. Kloraq ise "sen sus kel fetöcü" diyor kikiki gülüşerek öpüşüyorlardı.

Bir gün Walpole yeni yaptığı pancar turşusunu kloraq'ın ağzına götürdü. Kloraq turşudan yedi. Çok beğenmişti. Harika olmuş dedi. Dedi ama ağzı doluyken konuştuğu için turşu suyu genzine kaçmıştı. O ağır ekşi sirke genze kaçınca Kloraq tepinmeye başladı. Tepinmeyle birlikte turşu suyu beyne doğru ufak bir yolculuğa çıktı ve orada hayati damarlardan birini tıkadı.

Kloraq oracıkta ruhunu teslim etmiş, ölümü sonunda beklendiği gibi Walpole'un elinden olmuştu. Walpole ağlayarak turşusundan yedi. Yerken konuştu, "nereye gidiyorsun tospiğim" dedi. Ama çare yok. Walpole ölmüyordu.

Bunun üzerine silahını alarak kafasına götürdü. Tetiğe bastı...

Silah sesini duyan komşular maymuncuk marifetiyle eve girdiler. Walpole, kanlar içinde Kloraq'ın kucağına yığılmıştı, bir anlam veremediler. Ama sonra ikisini de hastaneye kaldırdılar.

İkisi de ölümden dönmüştü. Ancak ikisi de felç kalacaktı. Kloraq'ın da Walpole'ün de beyinleri artık çalışmıyordu.

Ötenazi haklarını kullanmak istediler. Gözleriyle birbirlerine işareti çaktılar, anlaştılar ancak bunu doktora anlatamadılar. Çünkü felçliler amk nasıl anlatacaklar?

Çareyi Adi Herif'i bulmakta aradılar. Adi herif o işi halletti ama nasıl hallettiğini anlatmak biraz vahşet içereceğinden sansürlüyoruz.

Kim bilir, belki Adi Herif'in hikayesinde buna da değiniriz.