Atatürkü koruma kanunu neden çıkarıldı..

Day 3,536, 00:17 Published in Turkey Finland by Padisah Abdulhamit Han

DP, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu İnönü yüzünden çıkardı.Bazı kaynaklara göre, bir gecede 17 tane büst kırma olayı oldu. Menderes’in nereden geldiğini tahmin ettiği bu saldırılara karşı sessiz kalması düşünülemezdi. Fakat asıl sebep bu saldırılar değil. Atatürk vefat ettikten sonra İnönü Cumhurbaşkanı oldu. Milli şef dönemi başladı. Paraların üstünden Atatürk resimlerini kaldırdı, kendi resimlerini bastırdı.Büst kırma’ olaylarına geçmeden önce ‘para’ meselesine dair bir iki söz etmek istiyorum. 11 Haziran 1930’da kurulan Merkez Bankası’nın ilk banknotları 1937’de tedavüle çıkarılan İkinci Emisyon banknotlardı. 50 Kuruş ila 1.000 lira arasında değişen dokuz farklı değerdeki banknotlarda, 1 Kasım 1928’de yapılan Harf Devrimi’nden dokuz yıl sonra ilk defa Latin alfabesi kullanılmıştı. Ön yüzlerinde Atatürk resmi bulunan banknotlardan 100 liralıkların arka yüzünde Çanakkale Boğazı resmi Osmanlı tarihinin parçası olan Çanakkale Savaşı’nın, ‘Cumhuriyet’in tarih’ yazımına dahil edildiğini gösteriyordu.
Atatürk’ün ölümünden sonra, 1939’da basılan paraların ön yüzünde hâlâ Atatürk figürü vardı. 2,5 liralık banknotun arka yüzünde Zafer Anıtı, 5 liralıklarda Güven Anıtı, 50 liralıklarda tiftik keçileri ile ‘Ankara egemenliği’ sürerken, 500 liralık banknotlarda ilk kez bir İstanbul resmi, üstelik Osmanlı İmparatorluğu’nun en sembolik yapılarından biri olan Rumeli Hisarı’nın resmi boy göstermişti.


15 Mart 1940 tarihinde Londra’daki Bradbury, Wilkinson &Co şirketine 40 milyon adet 50 kuruşluk banknot sipariş edilmişti. Parayı taşıyan Yorkshire adlı gemi, mola verdiği Yunanistan’ın Pire Limanı’nda Alman savaş uçakları tarafından batırılınca, su yüzüne çıkan İnönü resimli banknotlar halk tarafından yağmalandı. Yunan hükümetinin ele geçirebildiği banknotlar Türkiye’de imha edildiyse de, halkın eline geçen paralar, Yunan tüccarlar aracılığıyla olaylardan haberi olmayan Doğu illerinde dolaşıma sokulunca hükümet, 1945 yılına dek bu banknotları toplamakla uğraştı. Bu paralar daha sonra koleksiyoncuların gözdelerinden oldu.
HEM ATATÜRK HEM İNÖNÜ
2 ile 1.000 lira arasında altı farklı değerdeki Üçüncü Emisyon grubundan 1942, 1944 ve 1946’da basılan banknotlarda artık Atatürk değil, İsmet İnönü vardı. Bu değişikliğin, Atatürk gibi güçlü bir figürün halefi olarak çok ağır bir yükün altına girmiş olan ‘İkinci Adam’ın rüştünü ispatlama girişimi olduğunu söylemek mümkündü. Aslında Osmanlı döneminden beri paraların üzerine devlet başkanının resmini koymak gelenekti. Bu gelenek 30 Aralık 1925’te kabul edilen 701 Sayılı Mevcut Evrak-ı Nakdiyenin Yenileriyle İstibdaline Dair Kanun’'la resmileşmişti. Yani değişiklik yalnız siyasi bir tasarruf değildi, aynı zamanda kanuna da uygundu.
1947 ve 1948 yıllarında dolaşıma giren Dördüncü Emisyon Grubu banknotlar 10 ve 100 Türk Liralık kupürlerden oluşan iki farklı değerdeydi. Bu emisyondaki banknotların tamamı İnönü portreliydi. Ancak daha önce basılmış 500 ve 1.000 liralık banknotların hem Mustafa Kemal Atatürk resimlisi, hem de İsmet İnönü resimlisi aynı anda tedavülde kalmıştı.
İsmet İnönü’nün damadı gazeteci, Metin Toker o yıllarda, hem İnönü hem de Atatürk’ün resimlerinin bulunduğu altın sikkelerin bastırılması için karar alındığını ancak bu kararın uygulanmadığını söylemiş, iki resmin gerekçesini “İnönü kendini belli etsin ama Atatürk de unutulmasın” diye açıklamıştı.
DP iktidarının birinci yılında (1951) basılan banknotlarda, İsmet İnönü’nün resminin yerini tekrar Atatürk resimleri aldı. Bu yıl, aynı zamanda yazının konusu olan Atatürk'ü Koruma Kanunu’nun da çıkarıldığı yıldı. 1938’den beri bir türlü tamamlanamayan Anıtkabir inşaatının da DP tarafından 3 yılda bitirilmesini not edelim. ‘Para’ meselesine açıklık getirdikten sonra ‘heykel kırma’ meselesine gelelim. Celal Bayar vaktizamanında Yeni Asır gazetesinden Erkin Usman’a şöyle bir açıklama yapmıştı:
“İktidarımızın ilk yıllarında, Kemal Pilavoğlu adında birinin yönettiği tarikat mensupları ellerine geçirdikleri çekiçlerle Atatürk heykellerine saldırıyor, huzursuzluk çıkartıyorlardı. Hükümet, bunlara karşı gerekli tedbirleri alıyordu. Fakat olayların birbirini kovalaması, toplumda sinirli bir hava estirdi. Pilavoğlu isimli tarikat şeyhi, 26 müridi ile yakalanıp adliyeye sevk edildi. Yine bu aylarda yeraltı faaliyeti yapan bir gizli Komünist Partisi de ele geçirildi ve 188 üyesi adliyeye sevk edildi. Bütün bunlar gösteriyor ki; demokrasinin getirdiği hürriyet havası içinde aşırı akımlar ortalığa yayılmışlardı. Toplumu aşırı cereyanların zararlarından korumak lazımdı. Bunun için sağ ve sol akımlara karşı Ceza Kanunu'ndaki cezaları ağırlaştırmak, Atatürk heykellerine ve Atatürk'e karşı harekete geçeceklere karşı da Atatürk'ü Koruma Kanunu çıkartmak gerekiyordu (...) Atatürk'ün kurduğu ana muhalefet partisi ise bu kanun karşısında yer aldı. Demokrat Parti içinden bazı milletvekilleri de, şahsi düşüncelerine bağlı kalarak bu kanunun çıkmasını engelliyordu (...) Kanun müzakeresi aylarca sürdü. Bir gecede 17 Atatürk heykeline birden saldıranlar, o gün bugün ortada yoktur.