Evrim ve HIV
Kutluk Bilge Kul leventdummuzi
Evrim, yerçekimi gibi kaçınılmazdır. Galileo, bir gün gezegenlere gidebileceğimizi hiç düşünmemişti. Darwin de, olmakta olan bir evrimi görebileceğimizi hiç aklına getirmemişti. Oysa bugün büyük bir evrim deneyinin içinde yaşıyoruz. Gözlerimizin önünde evrim geçirmekte olan ve AIDS hastalığına neden olan HIV salgını. HIV denilen virüs, 19. yüzyılda bilinmeyen, ancak şimdi çok tanıdık hale gelen bir organizma.
Bu virüsün, Mısır firavunu Tutankhamon'un mezarına, soymaya kalkanları cezalandırmak için konulmuş olduğu ve virüsün bu yolla mezarı açanlara bulaşıp yayıldığı bile bir zamanlar iddia edildi. Oysa bugün, virüsün tarihinin kuşaklar boyunca oluşan değişikliklerin (modifikasyon) tarihi olduğu ortaya çıktı. Mikroskop altında HIV'in değişimini açıktan görebiliyoruz.
HIV sıra dışı bir virüstür. Genetik materyal olarak DNA değil RNA barındırır. Yani genleri DNA değil RNA üzerinde yer alır. HIV, taşıyıcısının hücrelerini işgal edip bağışıklık sistemini çökertir; taşıyıcıyı değişik hastalık ve saldırılara karşı savunmasız bırakarak ölmesine neden olur. 2005 yılında HIV yüzünden 3 milyon kişi öldü. Ölüm oranı üstelik giderek artıyor. 20 yıl önce Botswana'da, yeni doğmuş bir bebeğin beklenen ömrü 73 yıldı. Bugün bu rakam 29'a düştü. Yıllar önce bana "siz evrildiniz biz yaratıldık" diyen öğrenci şimdi muhtemelen ölmüştür.
Evrim karşıtları için bile, HIV, değişerek üremenin kanıtıdır, çünkü bu sürecin gerçekleşmesine tanık oluyorlar. Kısacık geçmişinde virüsün yapısı değişim gösterdi ve karşılaştığı yeni durumlara karşı uyum sağlamayı başardı. Ölüm yaklaştığında hasta, kendisini enfekte etmiş virüsten, insanla kuyruksuz maymunlar (ape) arasındaki fark kadar değişiklik gösterebilen, virüsün torunlarının yuvası olmuştur artık.
Her kıtada farklı cinsel alışkanlıklar vardır ve her kıta kendisine mükemmel uyum sağlamış virüs çeşitleri barındırır. Darwin, ileri sürdüğü mekanizmanın bu acımasız kanıtını görseydi mutlu olurdu.
HIV'in tarihini, gün gün, yıl yıl, hatta bir yüzyıl boyunca izlemek mümkündür.
HIV'in biyografisi bugün neredeyse tümüyle bilinir durumda. Bu yüzden HIV'in tarihi kuşaktan kuşağa gelişen değişiklikleri bizzat görmenin de tarihidir aynı zamanda. AIDS'e yol açan HIV'deki mutasyon oranı taşıyıcı organizmadakinin bir milyon katıdır. Çünkü HIV RNA'sı kopyalarını üretme konusunda çok başarısızdır; kopyalanma sırasında sürekli hata yapar. Kopyalama enzimlerindeki hata oranı HIV'e, enfekte ettiği vücuttakinden bir milyon kez daha fazla mutasyon birikimi sağlar. Genetik yapıdaki rastgele değişiklikler, tıpkı dillerde olduğu gibi yenilenme sırasında oluşan hatalar, virüsün kalıtsal yapısını hızla değiştirir. Virüsün genetik yapısında ortaya çıkan bu kalıtsal değişiklikler hastalık boyunca doğrudan gözlenebilir. İsveçli bir aile üzerinde yapılan çalışmalar bunu ortaya koydu. 1970'lerin sonunda İsveçli bir erkeğe başka bir ülkede HIV virüsü bulaştı. Adam daha sonra ülkesine döndüğünde virüsü karısına, çocuklarına ve cinsel ilişkiye girdiği diğer kadınlara geçirdi. Söz konusu kişinin ve yakınındakilerin incelenmesi HIV'deki hızlı değişimleri ortaya koydu. 1980'den bu yana hasta kişi ve yakınındakilerden alınan örnekler, tek bir virüsün kısa bir zamanda ne kadar fazla değişip çeşitlenebildiğini gösteriyor.
Virüsün geçirdiği mutasyonlar doğal seçilim tarafından biriktirilir ve böylelikle saldırgan, kısa zamanda, işgal ettiği bedenin bağışıklık sistemine, kendisine karşı kullanılan ilaçlara ve insan toplumlarının cinsel alışkanlıklarına uyum sağlar. Bu durum çevrede yeni bir değişiklik olana, örneğin yeni bir tedavi uygulanmaya başlayana dek devam eder. Yeni koşullar yeni değişiklikleri sağlar. Her AIDS hastası, bu yüzden, evrim kuramının bir kanıtıdır. Hastalık ilerledikçe, doğal seçilim virüsün kimliğini değiştirir. Kullanılan ilaçlar da evrimsel değişime neden olur, her ilaca verilen tepki farklıdır. HIV'in küçücük genomunun beş yaşamsal bölgesinde gerçekleşen önemsiz değişimler, virüsün en iyi ilaç tedavisinden bile kaçabilmesini sağlayabilir.
AIDS
AIDS, 1981 yılında bir zatürree çeşidinin görülmesindeki anlık artışı bildiren bir raporla dikkatleri üzerine çekti ve kısa zamanda yayıldı. İzleri takip edilerek ilk ortaya çıktığı yer de tespit edildi. İnsandaki HIV ilk kez Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki bir hastanenin patoloji laboratuarında saptandı. Laboratuardaki örnekleri tarayan ekip, 1959 yılında bilinmeyen bir hastalıktan ölmüş birinin örneklerinde HIV virüsüne rastladı. Hastalık oradan yayılmış olmalı.
HIV primatlardaki virüslere çok benzer. Maymunlardaki SIV böyle virüslerdendir. İnsan HIV'i ile çok büyük benzerlikler gösterir ama bir hastalığa yol açmaz. HIV muhtemelen, primatlardan insana bulaştı ve insanda öldürücü hale geldi. Aynı virüsün insanlarda öldürücü hastalığa neden olurken maymunlarda zararsız kalmasının nedeni yine doğal seçilimdir.
Birçok hastalık -belki de çoğunluğu- insanlara hayvanlardan bulaşır: kuduz hastalığı köpeklerden, sıtma sivrisineklerden, kuş gribi kuş ve kümes hayvanlarından, şarbon sığırlardan, Lyme Hastalığı geyiklerden ve daha başka çok sayıda değişik hastalık bakteri, virüs ve mantar gibi çok küçük organizmalardan geçer.
Bilim, düşüncelere modeller üretir. Eğer, AIDS'e neden olan virüs (HIV) evrim geçirebiliyorsa, her canlı form da evrim geçirebilir. Kuşku yok ki, evrim geçirerek bugüne geldik. Ama en yakın akrabalarımızla bile doğuştan gelen büyük farklılıklarımız var. Örneğin bebekler kendi kendilerine oynarken ellerini ağızlarına götürür ve anlamsız sözler çıkarırlar. Hiçbir primat türü bunu yapamaz. İnsanda sağlam olan ve konuşma üzerinde etkide bulunan bir genin (FOXP2) bütün şempanzelerde hasarlı olduğu tespit edildi. Aynı gen kuşlarda da bulundu. Söz konusu genin, daha az vokal özelliklere sahip türlerle kıyaslandıklarında, papağan ve kanarya gibi daha fazla şakıyan; şarkı öğrenip sesleri taklit edebilen kuş türlerinde çok daha fazla kodlandığı görüldü.
Görüldüğü üzere Evrim heryerde bu oyunda bile evrim var salaklar
Comments
1
yolla brinçimi 😃__
okumadım
ikinç
haklısın pampa evrim var ve her geçen gün evrim sonucu değişiyoruz
voted sub and shouted
özet yok okumadım.
Evrim deneyinin içinde yaşamıyoruz Abd'nin deney dünyasında yaşıyoruz 😃 AIDS Abd tarafından ortaya çıkarılan biyolojik bir silahtır aynı kuş gribi,domuz gribi gibi.
Hepsini okudum ama şuda var levent hocam HIV virüsünün labaratuar ürünü bir virüs olduğunu söylüyorlar. Tıpkı insanları kanser yapıp sonra kanser ilacı sattıkları gibi. HİV Virüsünü ortaya çıkarıp sonra baş edemediklerini söylüyorlar. Buna ne diyorsun ?
alakası bile yok gen haritası çıkarılmış tümü ile çözülmüş bir virüs türüdür hiv
Konuyla uyumlu bir swf 😃
http://inciswf.com/sakirtaynstayn.swf
@Levent abi alakası bile yok diyorsunda bana o gen haritasını gösterirmisin ? Kayıtlar 1950'lere kadar var sadece. Yani Osmanlı zamanında krallıklar döneminde böyle bir virüs olduğu hiç tespit edilmemiş. Tamam o zamanda sağlık bilimi gelişmiş değildi. Fakat en azından tarihe böyle ilginç ölümlü vakalar not düşülürdü.
Yani öyle birşeyde yok. Buda HİV virüsünün emparyalizmin bir silahı olduğunu gösteriyor.
.evrim varsa canlılık nasıl geliyor diyenler damlar şimdi
1959 yılında bilinmeyen bir hastalıktan ölmüş birinin örneklerinde HIV virüsüne rastladı. Hastalık oradan yayılmış olmalı. okumadan yorum yapmasan daha iyi olur
mutasyon mu evrim mi?
@Levent abi: Sen 1959'dan bahsediyorsun. Yani o adama kim bulaştırdı. Nereden geldi ? Bunun öncesi neden yok. Sen taa firavun dönemlerine iniyorsun. 4000 sene önceden 4000 sene sonraya 1959'a atlıyorsun. O arada hiçmi yoktu bu virüs ?
mutasyon evrimin kanıtıdır ve her mutasyon kötü değildir
copy+paste terk 🙁
http://www.baharkilic.org/post/2011/03/08/HIV-virusu-ve-evrim.aspx
Bu virüsün, Mısır firavunu Tutankhamon'un mezarına, soymaya kalkanları cezalandırmak için konulmuş olduğu ve virüsün bu yolla mezarı açanlara bulaşıp yayıldığı bile bir zamanlar iddia edildi. Oysa bugün, virüsün tarihinin kuşaklar boyunca oluşan değişikliklerin (modifikasyon) tarihi olduğu ortaya çıktı. Mikroskop altında HIV'in değişimini açıktan görebiliyoruz.
bile iddaa edildi deniyor yani öyle bir şey olmadığını söylüyor yazar
Yav ben burada mutasyonu evrimi tartışmıyorum. HIV Virüsünü tartışıyorum. Ama sen benim söylediklerimi anlamıyorsun yada anlamak istemiyorsun. Neyse..
woneo sen yazıyı okumamışın yeniden iyice oku o zaman tartışalım
levent mal geldın mal gidicen amk malı
AHUAHAU mutasyon evrimin kanıtıymış 😃: lan 50 senedir sineği mutasyona uğraşıyorsunuz bi türlü beceremediniz amele salaklar......Avrupa Baban benim annen yalan sölüo dese gene inanır gerizekalı cahiller..
Evrim teorisinin önemli dayanak noktalarından biri "yararlı mutasyonlar"ın varlığıdır. Toplumun genel kesiminde, televizyon ve gazetelerden elde edilen kısıtlı bilgiler sebebiyle, mutasyonların sadece zarar verdiğine dair bir yanlış görüş vardır. Bunun temel sebebi, birçok genetik hastalığın mutasyonlar nedeniyle oluşmasıdır. Ne yazık ki, genetik değişimlerin sadece hastalıklara yol açmadığı bir gerçektir.
Evrim teorisine göre bazı mutasyonların o canlıya avantaj kazandırması gerekir. Buna ait çok güzel bir örneği şimdi vermek istiyorum.
Sıtma hastalığı, plazmodyum adı verilen tek hücreli canlılar sebe biyle bulaşır, hastalık yapar. Bu canlıya karşı en çok kullanılan ilaç artemesinin'dir. Bu ilaç plazmodyum'a karşı en çok kullanılan ilaçların başında gelmektedir.
PlAsmodium falciparum
Bu ilaç yakın zamana kadar plazmodyum üzerinde gayet etkili olarak kullanılabilmektedir. Ancak son zamanlarda plazmodyum'un bu ilaca karşı direnç kazandığı belirtildi. Bu direncin temel sebebi genomu üzerinde gerçekleşen değişikliklerdi. Unutulmamalıdır ki genom üzerindeki bu değişikliklerin en önemli sebebi mutasyonlardır.
Sonuç olarak, plazmodyum'da gerçekleşen "bir mutasyon" o canlı için "yararlı sonuçlar" oluşmasına neden olmuştur. Bu yararlı durum, o canlının hayatta kalma şansını artırmıştır. Dolayısı ile yararlıdır.
Buna bilimsel olarak itirazı olan var mı?
Evrim varsa niye hala maymunlar var amk.
Evrim varsa niye maymunlar var? 😃 yok evrim bazı maymunlara mı kıyak geçmiş sadece 😃
bumu bilimsel itirazlarınız bununla ancak kendinize güldürürsünüz
@MANİUS BENİM ATAM MAYMUN DEĞİL KURT!
Canlı dünyasına ilişkin olarak hayatın orijini meselesi, Kur’an’ın muhtelif ayetlerine serpiştirilerek, Kur’an’ın insanı sevk etmek istediği düşünce istikametinde, inorganik yaratma ve organik yaratma bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.
اولم ير الذين كفروا ان السموات و الأرض كانتا رتقا ففتقناهما و جعلنا من الماء كل شئ حي أفلا يؤمنون
“İnkar edenler, gökler ve yer yapışıkken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi görmüyorlar mı?”(Enbiya, 21/30)
و الله خلق كل دابة من ماء فمنهم من يمشى على بطنه و منهم من يمشى على رجلين ومنهم من يمشى على اربع يخلق الله ما يشاء ان الله على كل شئ قدير.
“Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Allah şüphesiz her şeye Kâdir’dir”(Nur, 24/45)
الذى جعل لكم الأ رض مهدا وسلك لكم فيها سبلا وانزل من السماء ماء فاخرجنا به أزواجا من نبات شتّى
“Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O’dur. Biz bu su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştiririz.”(Taha, 20/53)
ما لكم لا ترجون لله وقارا وقد خلقكم أطوارا
“Ne diye Allah’a gereği gibi bir davranışta bulunmuyorsunuz?Halbuki O sizi evrim merhalelerinden geçirerek yaratmıştır.”(Nuh, 71/13-14)
varmı itirazı olan beyinsiz
Manius Valerius Maximus her yerde ateistim maymuncuyum diodun burda Allah'ın ayetlerini yazıosun yeni taktik bu mu?
1.YANILGI: İnsanın Evrimsel Merhaleler Sonucu Yaratıldığı Yanılgısı
Evrimsel yaratılışı savunanlar yukarıdaki ayette geçen "tavır tavır" kelimesini "evrim merhalelerinden geçirerek" şeklinde çevirirler. Oysa ayette geçen Arapça "etvaren" kelimesinin "evrim merhaleleri" şeklinde çevrilmesi bu kişilerin şahsi yorumlarıdır ve İslam alimleri tarafından da ittifakla kabul görmemektedir.
"Etvar" kelimesi "tavır, halet, durum" anlamına gelen "Tavru" kelimesinin çoğuludur ve Kuran'da bu şekilde başka bir ayette geçmemektedir. İslam alimlerinin bu ayetle ilgili tefsirleri de bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim Tefsiri'nde bu ayeti; "Oysa o sizi aşama aşama birçok hallerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde tercüme etmiştir. Ayetin tefsirinde ise bu aşamaları "evrim mertebeleri" şeklinde ifade etmiştir. Ancak burada "evrim mertebeleri" ifadesi ile kastedilen mananın insanın farklı bir canlı türünden kaynaklandığını öne süren evrim teorisi ile hiçbir ilgisi yoktur. Nitekim tefsirin hemen devamında bu aşamaların neler olduğu şöyle ifade edilmektedir:
"…Ebu's-Suud'un açıklamasına göre; önce unsurlar halinde, sonra gıdalar halinde, sonra karışımlar halinde, sonra sperma halinde, sonra embriyon halinde, sonra et parçası halinde, sonra kemik ve et halinde, sonra da bambaşka bir yaratılışla şekil vermiştir. "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne yücedir." (Müminun, 23/14). Bunları yapan o güzel Yaratıcı ululama ve saygıya layık değil mi? O sizi daha başka bir şekil ve yaratışla yükseltemez mi? Yahut ezip yok ederek elem verici o azaplara düşüremez mi? Siz niye bunları düşünmüyorsunuz?"
Elmalılı'nın yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, bu ayette geçen aşamalar bir spermin, ulaştığı anne rahminde, önce embriyo, ardından bir et parçası, sonra kemik ve et halinde gelişip, sonra da bir insan olarak dünyaya gelişini ifade etmektedir.
İmam Taberi'nin Tefsiri'nde de Nuh Suresi'nin 14. ayeti; "Halbuki O sizi merhalelerden
İmam Taberi'nin Tefsiri'nde de Nuh Suresi'nin 14. ayeti; "Halbuki O sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde çevrilmiş ve "Önce sperma halindeydiniz; sonra sizi kan pıhtısına, ondan sonra da bir çiğnem et parçasına dönüştürüp yarattı" şeklinde açıklanmıştır. (İmam Taberi, Taberi Tefsiri, Tercüme Mehmet Keskin, Ümit Yayıncılık, 6.Cilt, s.2631)
Görüldüğü gibi İslam alimleri Nuh Suresi'nin 14. ayetini ittifakla aynı şekilde yorumlamış, sperm halinden insan haline geliş arasındaki aşamalar olduğunu ifade etmişlerdir. Ayetin bu şekilde yorumlanması gerektiği ise, "Kuran ayetlerinin yine Kuran ayetlerine göre tefsir edilmesi" prensibi gereğince açıktır. Çünkü Allah başka ayetlerde insanın yaratılış aşamalarını anne rahmindeki aşamalar olarak anlatmaktadır. Dolayısıyla "etvaren" kelimesinden de bu mananın çıkarılması gerekir. Bu kelimeden, insanın kökenini bir başka canlı türüne bağlamaya çalışan evrim teorisine dayanak aramak, temelsiz bir yorumdur.
"Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık." (İnsan Suresi, 2)
la salak ne zaman ateistim dedim bree densiz
ben oradaki çevirye bakmam gerçek olarak evrimden merhalelerden geçtiğini söylüyor beyinlerinizi başkalarına kiralamayın arabça çeviriden bakın
DiyanetMeali 71:14 "Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır."
“Atvâran” kelimesi, tekili “bir halden diğer bir hale geçmek” veya “bir merhaleden diğerine geçmek” anlamına gelen “tavr” kelimesinden gelmedir. Mastarı olan “tatavvur”, günümüzdeki (evolution) kelimesine tekabül eder. Sinonimi olan “tahavvul” de dönüşümcülük (istihale) yani transformisme’in karşılığıdır. Söz konusu ayette “etvâran” kelimesi insan evriminin biyolojisindeki (etapes consecutives) denilen art arda gelen evrim merhalelerinin tümünü içermektedir. Şu halde bu kelimeyi “evrim merhaleleri” şeklinde yorumlamak gerekir.(Yakıt, l’Attitude.,, s . 141 vd.) Bazı müfessirlerce bu ayet, “bir halden diğerine” gibi spiral, “farklı şekiller altında”, “merhaleler halinde” gibi vertikal bir diyalektik şeklinde düşünülerek yorumlanmaktadır. Her halükârda bu ayet bize, evrimin tabiata bahşedilmiş ilâhi bir kanun olduğu gösterir.
evrim merhaleleri babamızın spermi ve annemizin yumurtasıyla insana dönüşüp burada entry giriyor oluşumuzu açıklıyor 😁
“O, seni yaratan şekil veren ve mütenasib kılan ve dilediği şekilde seni terkib edendir.”(İnfitar, 82/6-😎
Allah, eğer insanı bir heykel varlık gibi yaratmış olsaydı tıpkı Adem kıssasının halk inanışındaki şeklinde olduğu gibi ona şekil verişi, onu canlı olarak yaratmasından önce olurdu. Halbuki ayet, insanın önce canlı olarak yaratıldığını sonra da ona şekil verildiğini söylüyor. Yani “hominisation” (insanlaşma) “ol” emri doğrultusunda, “canlı bir varlık” olarak yaratılmasından sonradır.
أنبتكم من الأرض نباتا
“Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi.”(Nuh, 71/17)
Nuh Suresi’ndeki bu ayetten insanın yerden bir bitki olarak çıktığını, dolayısıyla bir nebatî hayata sahip bir dönem geçirdiğini, ve bitkiler âlemiyle bir akrabalığının söz konusu olduğunu anlamamız da mümkündür. Şu halde ilâhi irade “ol” emriyle insanı, nebati ve hayvani etaplardan geçirerek sonunda ona bir insan şekli vermiştir.
أكفرت بالذى خلقك من تراب ثمّ من نطفة ثمّ سوّاك رجلا.
“Seni önce topraktan sonra nutfeden yaratan sonra da seni insan şekline koyanı mı inkar ediyorsun?”(Kehf, 18/37) ayeti bu gerçeği belirler.
“Ol” emriyle, inorganik bir maddeden organik maddeye, organik maddeden insan şeklini alışa kadar geçen bir periyot ile, ilâhî ruhun verilişiyle insanda bir psişik hayatı başlatan periyot arasında geçen zamanı Kur’an uzun bir zaman olarak açıklıyor.
هل أتى على الإنسان حين من الدهر لم يكن شئا مذكورا.
“İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz uzun bir zaman geçmemiş midir?”(İnsan, 76/1)
Nefs Vâhide
يا ايها الناس اتقوا ربكم الذى خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالاً كثيرا ونساء.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten ve ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de çok sayıda erkek ve kadınlar çıkaran Rabbiniz’den çekini
levo v+s
bunu yazacağım hiç aklıma gelmezdi. böyle yaz kırban olurug
Kuran yaratılış konusunda bir süreçten bahsediyor, bilim var diyor uzun bir süreçte olur diyor. Hala daha kelime kelime çeviriden bahsediliyor : /
Hemfikir olduğum noktalar bolca olmasına rağmen
reported.
siktirin gidin başka yerde paylaşın bunları aq
bu suleymanı avrupa sikmiş galiba
http://www.youtube.com/watch?v=HMB4VED0QCI
copy paste bilginleri 🙂
Kim diyorsa ki "Benim atalarım bir hayvandı" ona sadece saygı duyarım.
Herkesin böyle bir tercih hakkı vardır.
Benim atalarım hayvan değildi, eşref-i mahlukat olan insandı.
Kainatta tekamül vardır, marifetullah vardır, muhabbetullahtır ve lezzet-i ruhaniyedir.
İnsanın ve kendini insan bilen herkesin kökü, kökeni Hz. Adem ile Hz. Havva'dır.
İman-ı billah, Marifetullah, Muhabbetullah, Lezzet-i ruhaniye
10. Hüccet-i imaniyenin mukaddemesinde geçen: "Ey insan kat‘iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, îmân-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makā-mı, îmân-ı billâh içindeki ma‘rifetullâhtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı ni‘meti, o ma‘rifetullâh içindeki muhabbetullâhtır. Ve rûh-u beşer için en hâlis sürûr ve kalb-i insan için en sâfî sevinç, o muhabbetullâh içindeki lezzet-i rûhâniyedir."
http://www.risaleonline.com/soru-cevap/iman-i-billah-marifetullah-muhabbetullah-lezzet-i-ruhaniye