Kurukahveci Mehmet Efendi

Day 4,515, 03:12 Published in Turkey Turkey by umutcanfbb

Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri, Türk halkının kahve tüketim şeklinin değişmesinde çok önemli bir rol üstlendi. Çiğ kahve çekirdeklerini özenle kavurup dibekte öğüterek pişirmeye hazır şekilde tüketiciye sunan Kurukahveci Mehmet Efendi, Türklerin dünya içecek kültürüne armağan ettiği Türk kahvesinin tarihinde çok büyük bir öneme sahip.





1857 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Efendi, Fatih Timurhan Mektebi ve Süleymaniye Medresesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra babası Konyalı Hacı Hasan Efendi‘nin kahve dükkanında çıraklığa başladı. Eminönü’ne bağlı Tahtakale semtinde Tahmis Sokağı’nda faaliyet gösteren Hasan Efendi‘nin dükkanı, döneminin en güzel kahve ve saleplerinin satışa sunulduğu dükkanlardan biriydi. Kanuni döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa sayesinde saraya giren kahve, 300 yıldan uzun bir süredir Osmanlı’da en gözde içeceklerden biri haline gelmişti. Önce sarayda, ardından konaklarda, evlerde ve kahvehanelerde başlayan kahve tüketimi, pişirme şeklinden sunum tarzına kadar tüm unsurlarıyla kültürel bir nitelik kazanmıştı.

Hasan Efendi, döneminin en iyi kahve çekirdeklerinin satışını yapıyor olsa da ticaretten pek hoşlanmıyordu. O günün parasıyla birkaç onluk kazanınca, dükkanını hemen kapatıyor ve evin yolunu tutuyordu. 1875 yılında hayata gözlerini yumunca, dükkanın işletmesi henüz 18 yaşında olan genç Mehmet‘e kaldı. Bu dönemde Tahmis Sokağı’nda kahve satışı yapan çok sayıda dükkan vardı. Bu dükkanlarla rekabette öne geçmek için genç Mehmet, yeni bir şeyler bulması gerektiğini düşündü. Bunun üzerine, çekirdek kahve değil, dövülmüş ve çekilmiş kahve satışını başlattı. Dahası, kahveyi daha düşük fiyattan satmaya başladı ve terazisinin dirhem kefesine müşteri lehine 5 dirhem koymayı alışkanlık haline getirdi.


Kurukahveci Mehmet Efendi

Genç Mehmet‘in kahve satışına getirdiği bu yenilik, ününün Tahtakale ve Eminönü’nü aşıp hemen tüm İstanbul’a yayılmasını sağladı. Üstelik, o güne kadar yalnızca kahve ismiyle anılan bu içeceğin artık Türk kahvesi olarak anılmasını sağladı. Kanuni döneminde Yemen’den, 17. yüzyılda ise Güney Amerika’dan ve özellikle de Brezilya’dan getirilen kahveye Türk kahvesi adının verilmesi, tüketim şeklindeki bu dönüşümle yakından ilişkiliydi. Kavrulmuş ve öğütülmüş kahvenin pişirilmesinden servisine kadar tüm aşamalarda yapılanlar, zaman içinde bir tür ritüel halini aldı. Genç Mehmet ise zaman içinde Kurukahveci Mehmet Efendi ismiyle anılmaya başlandı.

1895 yılında Mehmet Efendi, Hayriye Hanım‘la evlendi ve bu evlilikten Hasan Selahattin, Hulusi ve Ahmet Rıza isimlerinde üç oğlu dünyaya geldi. Bu dönemde amcası Osman Efendi, işleri daha da büyütmek üzere Mehmet Efendi‘ye ortaklık teklif etti. Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin farklı satış noktalarında da tüketiciye sunulması gerektiğini düşünen Osman Efendi, yeni şubelerin açılmasını çok istiyordu. Mehmet Efendi ise aynı kalite ve lezzetin diğer şubelerde sağlanamayacağı endişesiyle yeni şubeler açma fikrine sıcak bakmadı.


Mehmet Efendi babasından kalma dükkanı şehrin en gözde kahve dükkanına dönüştürdü.

1931 yılında hayata gözlerini yuman Kurukahveci Mehmet Efendi, hayatının son döneminde işleri oğullarına devretmişti. Cumhuriyet döneminde Kurukahveci soyadını alan ailede Hulusi Kurukahveci, dükkanın idari işleriyle uğraşıyor, Ahmet Rıza Kurukahveci ise tezgahtarlık yapıyordu. Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin yükselişini sağlamak adına ilk önemli girişim, Hasan Selahattin Kurukahveci‘den geldi. Ürünlerinin yurt dışı pazarlarda satışının yapılması için uluslararası etkinliklere katılmaya başladılar. Bu dönemde Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri, özellikle de yurt dışı pazarlarda Türk kahvesi ile neredeyse eş anlamlı hale geldi.

Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin yükseliş sürecinde marka tanınırlığındaki artışa paralel bir şekilde, üretim miktarlarında da büyük artışların sağlanması gerekiyordu. Nitekim, artan talebin geleneksel üretim şekilleriyle sağlanması artık mümkün değildi. Üretim teknolojilerinin yenilenmesi konusunda Hulusi Kurukahveci, çok önemli başarılara imza attı. Dönemin son teknolojisine sahip üretim araçlarıyla toplu üretimi yapılan kahveler, yerli pazarların yanı sıra yurt dışı pazarlarda da talebi karşıladı.

Hulusi Kurukahveci ayrıca, Tahmis Sokağı’ndaki dükkanın yerine bugün de kullanılmakta olan yeni binalarını dönemin ünlü mimarı Zühtü Başar‘a inşa ettirdi. Dönemin mimari akımlarından “art deco” tarzında inşa ettirilen bu bina, yüksek el işçiliği ve ince metal kullanımını modern tasarımlarla birleştirerek Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerine daha modern bir nitelik kazandırdı. Dönemin ünlü grafikerlerinden İhap Hulusi Görey‘e 1932 yılında çizdirilen amblem de markanın modern görünümünü ve tanınırlığını pekiştirdi.

Ahmet Rıza Kurukahveci Dönemi

Hulusi Kurukahveci‘nin 1934 yılında hayatını kaybetmesinin ardından Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin yönetimi küçük kardeş Ahmet Rıza Kurukahveci‘ye geçti. Eğitimini Londra’da tamamladıktan sonra İstanbul’a dönen Ahmet Rıza Kurukahveci, kahvecilikte modern satış ve pazarlama tekniklerini öğrenmişti. Bu sayede Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin yükselişini hızlandıracak projeleri teker teker hayata geçirdi. Hulusi Kurukahveci döneminde başlayan üretimde modernizasyon sürecini devam ettirdiği gibi, satış ve pazarlama alanında reklam çalışmalarına çok önem verdi.


Ülkemizdeki ilk kahve reklamları Kurukahveci Mehmet Efendiye ait.

Ahmet Rıza Kurukahveci, babası Mehmet Efendi‘nin yeni şubeler açmamak konusundaki tutumunu bir süre devam ettirdi. Ürünlerini daha geniş kitlelere sunmak içinse yeni bir yöntem geliştirdi. Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri bu dönemde, birkaç yüzbinlik nüfusu olan İstanbul’da yağlı kağıttan paketler içinde bakkallara bir otomobille dağıtılmaya başlandı. Ki bu durum, o dönem için yepyeni bir satış tekniğiydi ve markanın satış kanallarının güçlenmesini sağladı. Ardından, ürünlerin satış ve dağıtımını kolaylaştırmak için Galatasaray Sahne Sokak’ta yeni bir şubenin açılmasına karar verdi. Galatasaray’daki bu yeni şube, Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin satış başarısını büyük ölçüde arttırdı.

Ekonomik Krizler ve Kahvesizlik Dönemi

Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin marka tarihinde 1955-60 ve 1977-82 yılları arasında kalan dönemler, “kahvesizlik dönemi” olarak kayıtlara geçti. Bu dönemlerde ülkemizde yaşanan döviz sıkıntısı nedeniyle kahve, “lüks tüketim ürünü” olarak kabul edildi ve kahveden alınan vergiler arttırıldı. Öyle ki, kahve çekirdeklerinin kilogram fiyatı 20 dolardan 500 dolara kadar çıktı. Hal böyle olunca, yurt dışından kahve çekirdeği alımı durduruldu. Bu dönemlerde şirket, kahve üretimini tümüyle durdurmak zorunda kaldı ve batmamak için çay satışına başladı.

Kahve çekirdeklerinin fiyatındaki bu hızlı yükseliş, ülkemizde kahve yetiştiriciliğinin ilgi görmesini sağladı. Ne var ki, Anadolu’da yapılan bir dizi girişim ve ardından Tekel‘in bu işi üstlenmesi, istenilen sonuçları doğurmadı. Kahve ithalatında yaşanan sorunların aşılmasının ardından, Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin üretimine yeniden başlandı. Halkın yoğun ilgisi sayesinde kayıplarını telafi eden şirket, Kadıköy’de günümüzde de faaliyetine devam eden yeni bir şube açtı. Üstelik, Türk kahvesinin yanı sıra filtre kahve, çekirdek kahve, kafeinsiz kahve, espresso çekirdek kahve ve kakao üretimine de başladı.

1990’larda Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri, pazar liderliğini yeniden kazandı.

Günümüzde Kurukahveci Mehmet Efendi Kahveleri

1985 yılında hayata gözlerini yuman Ahmet Rıza Kurukahveci‘nin ardından Kurukahveci Mehmet Efendi markasının yönetimi, Mehmet Efendi‘nin torunlarına geçti. Türk kahvesinin modern üretim, satış ve pazarlama faaliyetleriyle tüketiciye sunulmasında tarih içinde çok önemli başarılara imza atan Kurukahveci Mehmet Efendi markası bu yönüyle, Türkiye’nin en eski aile şirketlerinden biri konumunda. Markanın yönetimi günümüzde, işletme mezunu Mehmet Kurukahveci ile makine mühendisi Hulusi Kurukahveci tarafından gerçekleştirilmekte.

Hulusi Kurukahveci‘nin marka tarihinde en önemli başarısı, kahve satışlarında bugün de kullanılmakta olan 100 gramlık folyo paketler ile 250 gramlık teneke kutuları geliştirmesidir. Böylelikle Hulusi Kurukahveci, dedesi Mehmet Efendi‘den yaklaşık 100 yıl sonra kahve satışlarına büyük bir yenilik kazandırmış oldu. Üstelik bu yeni ambalajlar, Kurukahveci Mehmet Efendi kahvelerinin ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Yeni Zelanda, Hong Kong gibi dünya genelinde 50’den fazla ülkeye satışını kolaylaştırdı.



Yurt dışı fuar ve satış etkinliklerine çok önem veren Kurukahveci kardeşler, Türk kahvesinin dünya pazarlarında tanıtımı ve yaygınlaşmasına büyük bir katkı sağlamakta. Bu yönüyle Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri, aynı zamanda da “kültür elçiliği” görevini başarıyla sürdürmekte. Ürünlerinin kalitesi 1930’lu yıllardan beri yerli ve yabancı pek çok kurum tarafından verilen ödüllerle tescillenen markanın logosu, dünya genelinde pek çok ülkede Türk kahvesinin logosu olarak kabul ediliyor.