Türklerde Yön Bilgisi ve Yön Tayini

Day 2,110, 22:25 Published in Serbia South Africa by Kursad TURK
Türklerde Yön Bilgisi ve Yön Tayini

Yeryüzündeki en geri kavimler bile, bazı usüllerle yönlerini tayin etmişlerdir. Tabii olarak bu konuda, her kavmin kendine göre bazı prensipleri vardı. Türklerde yönleme konusunda esas olan Güneş ve Güneş’in doğduğu yan idi. Bu sebeple, Türkler dünyayı yönlerken, önce yüzlerini doğuya döner ve kendilerinin sağ, sol ve arkalarına göre yönlerin adlarını söylerlerdi. Önem sırasına göre, en başta doğu gelirdi. Ondan sonra güney, daha sonra batı ve en sonra da kuzey söylenirdi.

Türkler ve Doğu

Güneş’in doğduğu taraf olan doğu, Türklerin en fazla önem taşıyan ve kutlu bir yönü idi. Türkler dünyayı yönlemek istedikleri zaman, yüzlerini doğuya dönerdi. Bu sebeple Göktürkler doğuya, ileri ( ilgerü ) derlerdi. Yani ‘ ileriye doğru, sonsuzluğa ‘ kadar demekti: İl-e- ri ( Eski Türkçe İl-ge-rü’den geliyordu. ‘Re, ra, rü, ri ‘ ekleri Eski Türkçede yön gösteren eklerdi.) Bu ekler, yalnız yönler için değil; zaman içinde kullanılırdı. Mesela, sonra kelimesi de bunlardan biridir. Daha sonraki çağlarda, doğuya ön, yani eski Türkçe öng sözünden türeyen öngdin de denmiştir. Çin kaynakları, Hunların ve Göktürklerin doğuyu kutlu tuttuğunu ve bu yönlere selam verdiğini de yazar. Moğollarda da bu adet mevcuttur.
Çingiz- Han’ın da sıkıştıkça kutsal bir dağ olan Burkan- Kaldun dağına çıkıp güneşe selam verdiğini biliyoruz. Tabii olarak bu törenler, daha ziyade güneşin doğduğu zaman oluyordu. Esasen bizim doğuya ‘Gün doğusu’ ve Eski Türkler’in ‘Kün togsık’ demelerinin sebebi de herhalde bununla ilgili olmalı idi.
Gün doğusu, Türklerin törenlerinde ve ibadetlerinde büyük rol oynamıştı. Bu sebeple sabah, Türkler için önemli ve kutlu bir çağ olmuştu. Oğuz destanında da bütün önemli işler, tan ağarırken başlardı.
Yakut Türklerinin, ‘atları canlı olarak güneşin doğduğu tarafa sürüp, Tanrıya sunmaları’, Türk mitolojisinin gerçekten heyecan verici bir törenidir. Çünkü doğu, onların en kutlu yönü idi.
1) Altay Şamanlarının oturduğu ‘ çadırların kapıları da daimi olarak doğuya çevrili’ kalırdı.
2) Bilhassa akşam ve gece törenleri başlarken bile, tören çadırlarının kapısının doğuya çevrilmesinin sebepleri, henüz açıklanamamış bir inançtır.
3) Bildiğimiz üzere, Altay dağlarında bulunan mezarlardaki ‘ölülerin başları ve yüzleri de çoğu zaman doğuya çevrilirdi.’
‘Türklerin devlet teşkilatında da doğuya önem verdikleri’, ‘Doğunun dünyanın yüksek yeri ve batının da alçak bölge veya gerçek yeryüzü’ olduğuna dair inançlar da ayrıca münakaşa edilmiştir. Yakut Türklerine göre, ‘gerçek cennet, güneşin doğduğu tarafta idi. Onlara göre bu bölgede sonsuz ve güneşli bir çayır uzanıyor ve ortasında da Hayat varlıklara can veren Ana- Tanrı bulunuyordu.
Altay Yaratılış destanında da doğuya büyük bir önem verilmiştir. Bu efsaneye göre, Tanrı, Adem’e ağacın yalnızca doğuya bakan dallarından meyva yemeğe müsaade etmişti.

Türkler ve Güney

Göktürk yazıtlarında güney için, ‘ gün ortası’ manasına gelen ‘ kün ortası’ denirdi. Gün ortası sözünün Türkçedeki esas manası, öğle, yani ‘ günün ortası’ demektir. Böyle bir zaman birimi ile, yön belirtme, nasıl mümkün olmuştu ?
Eski Türkçede yönleme, yani ( elativ) eki, ‘ -re, -ra’ idi. Bir de bunun başına, bir –a ( Eski Türkçede –ka) hali katılırdı. Bu suretle, ‘ – ge-rü, -ga-ru’ şeklinde yeni bir ek elde edilirdi.

Eski Türkler, yön veya tarafa ‘ yıngğak, yangğak’ derlerdi. Eski Uygur yazıları ile yazılmış vesikalar ise, güneye, Kün ortu yıngğak, derdi. Bugünkü Türkçedeki ‘ orta’ sözü eskiden ‘ortu’ şeklinde söylenirdi. Türkçe ‘ ordu’ sözümüz de buradan gelir. Eski Türklerde orduyu temsil eden bölge, orta yerde bulunan, ordu karargahı ile tuğlar ve hükümdar otağı idi. Bunun için de asker topluluğuna yani orduya komutanın çadırı ve onun devlet sembolleri ile ad verilirdi.

Güney sözü, Anadolu köylerinde, çok yaygın ve en çok kullanılan deyişlerden biridir. Türkçemizde güney sözünün iki manası vardır :
1) Güney, yani güneşin bulunduğu yön demektir.
2) İkinci manası ise, güneş gören, güneşin ışıklarının her zaman üzerinden eksilmediği bölge veya yamaçlar demek idi.

Ortaasya’da ‘ güney’ yerine ‘ künggöy’ de derler. Kırgızların kullandığı bu sözün Anadolu’daki güney sözü ile ilgisi şüphesizdir. Güneş gören dağların güney yamaçları genel olarak karsız idi. Böyle güneşli taraflar, yolcu ve kervanlara bir nevi pusula gibi, yol da gösterebilirdi. Bunun için ‘ güneylemek’ demek, dağların güney yamaçlarını tutarak, yoluna devam etmek de demekti. Bu yolla yolcuların, yollarını şaşırma ihtimali de azalmış olurdu.

Yakut Türklerine göre de ‘ en kutlu yön şüphesiz ki doğu idi. Fakat bunun yanında güneyin de eksilmeyen büyük bir önemi vardı. Mesela, çadırlarda oturulurken çadırın ‘ töre’ yani ‘ şeref yeri’ güneyde idi.
Çadırların kapılarının doğuya veya güneye çevrilmesi arasında, pek az bir fark olsa gerektir. Çadırlarının kapılarını güneye açanlar da, sırf güneşi iyi görme maksadı ile bunu yapıyordu.
Mesela Çuvaşlar evlerinin kapılarını, güneşe daha iyi ibadet edebilmek için güneye çeviriyorlardı.
Çingiz Han ve oğullarının otağ kapıları da, ya doğuya veyahut da güneye çevrilirdi. Bundan da anlaşılıyor ki Türkler, başlangıçta kapılarını hep doğuya çevirirlerdi. Fakat zamanla güney de, doğunun bir kardeş yönü olarak kabul edilmiş ve aralarındaki fark ortadan kalkmıştı.

Türkler ve Batı

Batı, Eski Türklerde ‘ Gün batısı’ sözü ile anlatılmıştır. Yine eski Türkler yüzlerini güneşe dönerek dünyayı yönlerlerdi. O zaman da batı, onların arkalarında kalırdı. Türklerde arkayı belirten esas söz, ‘arka ( ar-ka)’ idi.
Gün batısı deyişi, hemen hemen bütün Türkler arasında batı için kullanılan tek sözdür. Uygurca Oğuz destanı, batı için ‘Kün baduşı’ diyordu. Kırgızlar ise, batıya yalnızca ‘batış’ demekle sözü kısaltırdı.
Göktürk yazıtları ile diğer eski Türk belgelerinde, batı için ‘kirü, kerü’ deyişinin kullanıldığını da görüyoruz. Bu söz, bugünkü Türkçemizde kullandığımız, ‘geri’ sözünden başka bir şey değildi. Türklerin dört yönü tayin ederken yüzlerini doğuya doğru döndüklerini bilmekteyiz. Bu duruma göre, ‘geri’ sözü tabii olarak batı olacaktı. Bu deyişi aynı manada Moğolcada da görüyoruz. Moğolcadaki ‘görü’ sözü, dağların gölgeli yamaçları için denirdi. Geri sözünün köklerinin, ‘Ke-rü, Ki-rü’ şeklinde olması çok muhtemeldir. Sondaki ‘ – rü’ eki Türkçede yön gösteren bir ek idi.

Ayrıca Türk kültüründe Batı ile ilgili pek çok inanış da vardır. Büyük Hun Devletinde, ‘ İmparatorun başkanlık ettiği törenlerde doğudan sonra batıya da saygı gösterilirdi. Batıya doğru yapılan törenlerin ‘ Ay kültü’ ile ilgili olmaları çok muhtemeldir. Altay şamanizminde de, ‘ su için yapılan sunuşlar yine batıya yapılırdı.’ Büyük Hun Devletinde ve ondan sonra kurulan bir çok Türk devletinde devletin batısı ‘ Sağyan’ sayılırdı. Bu inanış hala, Orta asya Kırgızlarında kaybolmamıştır. Kırgızlar zaman zaman batı için, ‘ Sağ cak ’ yani ‘ sağ yan ’ deyişini kullanırlar.