Tell-Tale Heart By komodor64

Day 2,751, 17:46 Published in Turkey Cyprus by Komodor64

Nabıyonuz beyler bir başka entrika yüklü hikayemle karşınızdayım yine. Bu sefer makale yazıyorum çünkü ortalık karışık önemli postlar atılıyor yok yere kargaşa yaratmamak lazım.

Mevzuya gelecek olursak postta göreceğiniz hikayenin devamına buradan devam edecem.

Heh postu da okuduğunuza göre devam edebilirim. O yaz böyle sürüncemede geçiyor, ergenliğin en derin dehlizlerinde kayboluyor, o dönem okuldaki trajediyi atlatmaya çalışıyor, kah gülüyor kah şey yapıyorum. Dediğim gibi ergeniz kıza açılamıyorum çünkü mahalle buna uygun değil. Hepsi “oooooooo qanqaaaaaaa şşşşşşşşşşş anlayalım yani” tiplerden bir laf etsem ölene kadar tepeme kakarlar. Bundan sebeple ben bu aşkı kalbime gömdüm. O kıza olan duygularımı yok etmeye çalışıyordum. Bir gün bizim bu tayfadan en iyi anlaştığım, en yakın arkadaşım, benimle birlikte bu grubun reyizlerinden bir qanqeytam geldi bana ya komodor ben KUMRAL’dan hoşlanıyorum. Hatta çirkine (benim yan apartmanda oturan) söyledim gidip konuşacak. Ay ben şok😮 başımdan aşağı kaynar sular döküldü ama renk vermedim ooo kanky tabi lan yap yakışır dedim. Tabi lan olmaz mı bakmaz mı bana filan diyor bu bizim dana, iyice yaramı deşiyor qahpe ama ben yine renk vermiyorum. Ama neyse ki bizim bu soğuk, ters KUMRAL bunu reddetmiş zaaaaaaa xdxd

Ama gel gör ki yaz bitti ben bu kızı bir daha nerede görecem Kız başka yerde oturuyor yazları anneannesinde kalmaya geliyor. Neyse yaz bitti okul başladı bizim mahalleye yakın bir lise var oradan biniyorum ben servise lan bir de ne göreyim bizim bu KUMRAL o liseye giriyor. Ay ben şoooook x2 kız orada okuyormuş meğerse.

Part II

Hemen heyecanlanmayın lan kızı gördüm diye kızı gördüm iyi de ben gördüğümde okul başlayalı 2 ay kızla konuşmayalı 3 ay olmuştu pat diye kızın karşısına çıkmak olmazdı. Peki ben ne yaptım?
Her zamanki gibi çakal taktiği izledim 😉 Kızı uzaktan kestim hep, bayağı bayağı aylarca kıza uzaktan baktım taki okulun son sınavları bitip yaza gelinceye dek. Tabi o ara öss sınavları filan da var. Aşka pek vakit ayıracak durumda değilim xdxd

Neyse beyler, yaz geldi bu sınavlar bitti biz yine sokaklara döküldük, sokaklar karnaval alanına döndü, festival gibiydik herkes katılıyordu. Parklara çaydanlıklarıyla inen 6 katmanlı teyzeler, o teyzelerin sümükleri burnundan çubuk gibi akıp pipilerine değen fırlamaları, anlayacağınız herkes dışarda. Ve tahmin edebileceğiniz gibi benim KUMRAL da geldi. Ama 1 dakika bile durmadı lan yanımızda 😮
Ablasına anahtarı verdi ve gitti. Lan dedim ne oluyoruz niye böyle yaptı bu kız. Sonra fark ettim bizim ibnetor kıza benden önce yazan orada olduğu için kız gelmiyordu. Ee peki ne yapacaktım?
Kızın sadece ismini biliyordum bir şekilde ulaşmam lazımdı. Asrın icadı facebook yardımıma koştu tabi aq ne bekliyordunuz mucize mi 😑 Başkan ben buradan buldum bu kızı, affetmedim ekledim hemen.
Kızla nasıl muhabbet edeceksem amk? Keşke silmeseydim konuşmaları da daha net yazabilseydim nasıl başladığımızı. Ama kafanızda canlansın diye; kız içine kapanık, soğuk, baktı mı tersleyecekmiş gibi duran ama birazcık konuşunca o kadar cadı olmadığını anlayabileceğiniz tipik türk kızı.
Ben bir şekilde buna yürüdüm. Geceleri sabahlara kadar bununla konuşuyorum hem kendimi kıza tanıtmaya hem de kızı tanımaya çalışıyordum. Kızla konuştukça kıza daha daha tutuluyor, “yeea ne olacak sanki olursa olur, olmaz koy g*tüne” mantığından uzaklaşıyordum. Gel zaman git zaman kıza açıldım. Kız tabi şaşırmış ayağına yattı ama belli ediyordum. Ama o da bana karşı boş olmasa gerek, ne bileyim facebooka girmeyen kız akşamları benim için bekliyor, benimle konuşmak için bilgisayar başında saatlerce oturuyordu. Fakat sorun şu ki, kız istemedi  Ama ben yılmadım, çünkü kızdan çok etkilenmiştim, kızı tanıdıktan sonra fikirlerim tamamen değişti bu kız olmalı agaaaa diye dolaşıyordum. Hatta o ara işler güçler izliyordum sağda solda feride’yi söylüyordum. Mahalledekiler de halimi anladıktan sonra feride’yi KUMRAL’ın kodadı yaptılar. Ama hiçbiri kızın KUMRAL olduğunu bilmiyordu, bilselerdi belki de hem o ibnetorla hem de diğerleriyle aram bozulurdu.

Ben ne kadar uğraşsam kız o kadar geri çekiliyordu. Ama yine sabahlara kadar konuşuyorduk. Bir gün sabah 5te asla unutmadığım şu mesajı attı: “Senden hoşlandığımı bilmeni istemiyorum çünkü.” Bu mesaj nedense bir kızdan aldığım en unutamadığım 2-3 mesajdan birisidir :/

Kızı ayarlamıştım kankyler 😉 Tam o arada sonuçlar açıklandı: Ben İstanbul’a o Bursa’ya gidecekti 
Yakın dedik görüşürüz dedik, bırakmayacağız birbirimizi dedik her hafta görüşecez dedik. Ama gel gör ki kazın ayağı öyle değildi. İstanbul’a geldiğimde her şey değişti; ufkum genişledi, gözüm açıldı, olaylara daha farklı bakmaya başladım. Yeni arkadaş grubu edinmiştim. Gitgide KUMRAL’dan uzaklaşıyordum, onu daha az arar olmuştum. Yeni arkadaş grubumda herkesin hafiften yürüdüğü bir kız vardı: ESMER. Bu kızla 2 ay her yere gittim, yedik içtik ettik. Benim sevgilim olduğunu onlar da bilmiyordu ama 😉😉😉 Hazırlıkta yaşadığım yer öğrencilere yönelik 1+1 konseptli bir evdi. Kızla yakınlaştıkça benim eve gelmeye, beraber vakit harcamaya başladık. Bir gün saat o kadar geç olmuştu ki eve dönmeyi unutmuştu. O gece çaresiz bende kalacaktı.

Part III

Ama öyle beklediğiniz gibi bir gece olmadı. Ne hava-i fişekler patladı ne yatak gıcırdadı. Kız koltukta uyuya kaldı ben de geçtim yatağıma yattım. Sabah da erkenden kalkıp okula gittik. Evet öhhh mk sen de pek malmışsın diye düşüneceksiniz. Ama neden ceylanı ürküteyim ki baştan? Hem bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruzdur herhalde? Kız benim evimde kalacak derecede rahat ve bana bir o kadar güveniyor. Ama kız aynı derecede tutucu; sabah kalkar kalkmaz “bundan kimseye bahsetmeyelim olur mu?” dedi. Oha aq sanki şaaaptık, koltukta uyudun mk kezbanı... Diyemedim tabi aq kaz gelecek yerden tavuk mu esirgerim ben xdxd Tabi tabi ne demek diye geçiştirdim. Bu ilerlemenin ardından kız daha sık gelip gitmeye başladı. Benimle yakın olmak gibi bir arzusu vardı sanki. Hatta bir gün yağmurlu bir gecede kahvelerimizi aldık balkonda yudumluyoruz, bu bana sırnaşmaya, yanaşmaya başladı. O gece yağmuru izleyerek uyukladık, yine bir şey olmadan yattık uyuduk. Artık sıkılmıştım bu işten. “Aga bu nedir yaa, her gün her gün bende bir bok olduğu da yok skecem artık bunun tutuculuğunu” diyerekten kızdan uzak durmaya arkadaş ortamında pek muhatap olmamaya başladım.
Kız tabi anladı bunu, o da kendini geri çekti bir süre. Bayağı bir süre fazla takılmadık; ta ki onun doğumgününe kadar. O gün herkes vardı ama gözü sadece benim üzerimdeydi sanki bir şey dememi bekliyordu. Benimle sohbet etmeye çalışmalar, yanıma gelmeler filan anlarsınız yaa 😉😉 Tabi bu fırsatı tepmedim, akşam herkes dağılırken bana gel dedim bu gece. Kız tabi şaşırdı biraz ama kabul etti. O gece de film izlemek istedi bu aq filmkoliği. Ama ben darlanmıştım dedim “sen hayırdır” bu tavırlar ne dedim soğudun filan bir şeyler yapıyorsun kendi kendine tarzı bir konuşma yaptım. Ya işte ne bileyim, bir an öyle oldum gibi laflar geveledi. Ben üsteledikçe o saçma cevaplar veriyor, kovaladıkça kaçıyordu. “Yaa offf nasıl söyleyeyim sebebini, anlasana” dedi artık dayanamayıp. Ahanda yakalamıştım. Artık buradan yürümem lazımdı. Tabi hemen salağı oynadım. Neyi anlayacam ya, ne var, ne oldu gibi salvolar atıp beynini yakıyordum kızın. Ama o çizgiyi bir türlü geçemiyordum. Söyleyemem diyip duruyordu. “Yaz o zaman” dedim. Bu kızın kafasında şimşekler çakmasına sebep oldu ve kabul etti. Sonunda bir yerlere varmaya başlıyorduk. Kağıda yazdı bir şeyler, bu seferde kağıdı vermek istemiyordu. Lan işin yoksa bir de bunun için uğraş. Kağıdı böyle ölümüne saklıyor, ben de almak için hamleler yapıyorum. Tabi hepsi bahane, kızın orasını burasını mıncırıyorum hany şşşş 😉😉
Abi artık o kadar çok didiştik ki kız duvarın köşesinde kapana kısıldı yere çömeldi ellerini karnına gömdü, benim eller de onun elleri tutuyor yere kapaklanmış vaziyetteyiz.Ne oluyor lan diyip titreyip kendime geldim, kızı kaldırdım 1-2 kur yapıp kızdan kadığı aldım. Kağıtta “beni hazırda tutuyormuşsun gibi hissetim.” Yazıyordu.

Lan bu ne demekti şimdi?! Biraz daha zorladım, kızın ağzındaki baklayı çıkardım. Mevzu şuymuş ben bununla istediğim zaman iyi olup, bununla ilgileniyormuş. İstediğim zaman bunu görmezden geliyormuşum. “Ankara’da başka bir kızla filan konuşuyormuşsun gibi geldi” gibi cümleler kurdu. Baktım böyle olmayacak ver o kağıdı dedim yazdım buna: “Etrafındaki erkeklere bana davrandığın gibi davranıyorsun, senin için hiçbir özelliğim olmadığını düşündüm, durumu abartıyormuşum gibi hissettim ne yapmamı bekliyordun?” Benim bu cevaptan sonra biz 2 ergen kağıda yazıp birbirimize veriyoruz kağıtları. Kız işte ya onlar sana ilgimi pek belli olmasın diyeydi falan filan. Kağıda “o zaman ne diye bu kadar işkence çekiyoruz, birlikte olsak ya” yazdım verdim. Kız okudu boynuma sarıldı, öptü beni. Ben de mutlu sonun verdiği rehavet ve saatlerdir oynanılan köşe-kapmacanın verdiği yorgunlukla uyku hissi bastırdı. Kıza dedim yatalım yarın erken kalkacaz, tamam dedi yine koltuğa kıvrıldı. Ya artık babaannenin kaynatasını sqeyim diye içimden sövüp, geçtim yatağıma ben de.

Ama bir dakika lan ya öteki kız?

Part IV

Uzun bir aradan sonra kaldığımız yerden devam beyler. Kusura bakmayın reelde işler karışıktı da birkaç mesele halletmem gerekti. Neyse Hikayemize geri dönelim:

Moruk tüm bunlar olurken benim hali hazırda bekleyen bir sevgilim vardı zaten. Ama şöyle bir durum vardı; bütün yaz o kızla ergen aşkı yaşarken telefonda o kadar süre konuştuk ki 3 ay ard arda fatura +300 lira geldi. Tabi bütün aile şok haliyle. Babam biraz mesefali birisidir ciddi meseleleri, benimle konuşması gereken meseleleri hiçbir zaman konuşamaz. Hep kaçar, söylemek istediği bir şey varsa da üstü kapalı söylerdi utana sıkıla. O faturalardan sonra da babamdan hiçbir zaman unutmayacağım şu cümleyi duymuştum:
“ Oğlum bak telefondan bir şey yaptıysan söyle ödeyelim yoksa gidip dava açacam bu nasıl fatura böyle?!”
Ben de her zamanki rahat, boşvermiş halimle cevaplıyordum:
“Yok baba ne alakası var arkadaşlarımı aradım, sen demedin mi dakikası 5krş diye ben de aradım herkesi hiç çekinmeden.”
Babam ikna olmamışsa da el mecbur faturaları ödedi ve o hattı benden habersiz kapattırıp, eylül başında hattımı değiştirdi. Zamanlama gerçekten çok manidardı...
Ayıkmanız için söyleyeyim, zamanın manidar olmasının sebebi benim üniversite kayıtlarının başladığı günlere denk gelmesi. Öteki hat benden habersiz cortlayıp yeni hat gelince bendeki bütün numaralar silindi. Şimdi bir kaç sivri çıkıp “he amk he telefona kayıtlı değildi sanki numaralar ya da kızın numarasını kesin ezberlemişsindir” diyecektir. O zaman benim telefon bir b*ka yaramayan ortalama altı bir telefondu ve rehber hafızasına fazla kişi kaydedilemiyordu. Ayrıca ekleyeyim; yeni okul, yeni hayat, yeni insanlar diyip (sonradan, aslında hepsinin kendimi kandırmak için uydurduğum bahaneler olduğunu asıl sebebin nefret ettiğim lisemden kurtulmak olduğunu anlamıştım) ben o ara facebooku da sildim. Yani sildirme linkinin şeysine girip bir süre girmedim deaktif oldu anlayacağınız. Şimdi durumu gözümüze getirelim yeni telefon numarasıyla, facebooku olmadan kayda giden ben ve bana ulaşacak hiçbir kaynağı olmayan KUMRAL. Kayıttan 1 hafta sonra okul açılacağı için ve beni kendilerince oraya alıştırmak için ailem Ankara’ya geri dönmedi, 1 hafta beraber İstanbul’da kaldık. Kayıttan sonraki 1,5 ay Ankara’ya gitmedim ve KUMRAL’la olan irtibatım tamamıyla kopmuştu. İlk zamanlarımda hazırlığın öğrencilere verilmiş en büyük nimet olduğunu fark ettikten sonra hayatımda yeni bir dönem açılmıştı. İtin, uğursuzun, serserinin biri olup çıkmış; *m üstünde at koşturmuş, tekilamı bel gamzesinden içmiş, yetinmemiş ***


*** isteyene özelden anlatabileceğim kısım.

Part V

Yazmak çok sıkıntılı bir iş, hele böyle yazı dizisi hazırlamak... Gerçek hayatımda yaşadığım sorunlar hepinize malum, yüzüm g*tüme döndü biliyorsunuz. O arada kendimi toparlayamadım, anca fırsat buldum tatilde, 1 hafta boyunca yazıp bu seriyi bitirecem. Okuduğunuz için eyvallah.

Tabi benim için hayat böyle sürüp giderken size söylemeyip unuttuğum bir gerçek vardı: KUMRAL’ın bana ıkına sıkıla açıkladığı ailesinin bile bilmediği bir gerçek. Bilmiyorum belki o zaman beni kendine bağlamak, kendini daha da savunmasız göstermek için söyledi ama öğrendiğim zaman beynimden vurulmuşa dönmüştüm. KUMRAL’ın beyninde tümör vardı. Bunu söylemesi aslında bir kaç şeyi de açıklıyordu, otobüsteyken bir anda bayılması, günlük hayatını yaşarken bir anda garipleşmesi gibi.
Ben bu itlik sürecim boyunca sanki beynimi açıp içinden bu bilgiyi aldırmışcasına yaşadım. İlk dönem ne aradım ne sordum. ESMER’e yoğunlaştım, onunla arayı yaptım. Bir gece yine bende kalmaya gelmişti ESMER, manyak derecede “Dexter” sevdalısıydı. Açardık bilgisayarda 1-2-3-4 bölüm ard arda izlerdik. Ben bazen uyuyakalırdım filan başını izlemediğim dizinin niye ortasından izlemeye başlayayım amk. Neyse yine böyle “Dexter” günlerinin birinde kafasına dank herhalde bilgisayarı kapattı; kapatınca tabi odada ışık kalmadı karanlıkta yan yana oturuyoruz manyaklar gibi. Bu beni öpmeye başladı ama nasıl bir öpme sanki yıllarca bu anı beklemiş buna kavuşmak için yaşamış gibi. Ama gel gör ki yanaklarımı öpüyordu amk kezbanı. O öpmesini bitirince ben davrandım. Yapıştım dudaklara ufak bir buse kondurdum 😉 😉 😉 Ardında o tekrar beni yanaklarımdan (dudağıma yakın yerlerden) öpmeye devam etti. Sıra yine bana geldi bu sefer yine ufak bir buse kondurma niyetindeyim; öptüm, kafamı geri çekmeme fırsat vermeden yapıştı benim dudaklara. O kadar şehvetliydi ki öpüşmesi düşününce yine insanda kıpraşmalar olmuyor değil: elleriyle beni sımsıkı sarmış resmen beni hapsetmiş, bıraksam dudaklarıyla beni yiyip bitirecek. O gece sabaha kadar öpüştük. Hiç uyumadık. Ertesi günlerde yine bana gelip bu öpüşme ayinlerimize devam ettik. Ama hiçbir şekilde benimle beraber uyumuyor, uyumak isterse koltuğu tercih ediyordu. Günlerden bir gün hasta olarak geldi bana. Hasta derken grip, ateş anlamında değil, hastaydı. Çok yorgunum dedi geçti benim yatağa. O zaman hemen anlayamamıştım hastalığını, saf saf uyanmasını bekledim. 5-6 saatin ardından odaya geçip “nasılsın iyi misin uyuyacam ben birazdan bir şey lazım mı” diye sordum. Uykuluyken çok sersemce konuşan bir kızdı ESMER, “beraber yatalım” dedi bana. Bir anda şok oldum istediğim şey olmuştu ama cidden mi söylüyordu yoksa uykuluyken öylesine bilmeden mi ağzından çıkmıştı? “Kim skler ne durumda söylediğini” diyerek girdim yatağa, sanıyorum ki “amaaan sabahlar olmasın” meğerse kız bana sarılıp uyumak istiyormuş, karnına elimi koydu arkasını döndü, bana sokuldu ve yattık.

Part VI

Bu olaydan sonra ESMER’le aramızdaki ilişki farklı bir boyut kazandı. En başlarda “oha ya napıyoruz, ne oluyoruz, yolculuk nereye hemşehrim” tarzı düşünse de bunu çabuk attı. Bu geçiş döneminden sonra davranışlarında çözemediğim bir değişim oldu. Karı-koca hayatı yaşıyor gibiydik. Bu durum belli ki benim de hoşuma gidiyordu ki ben de bu rüzgara kendimi kaptırdım, durumumdan hiç şikayetçi olmadım. Beraber elele alışverişe gidiyor, “şunu mu alsak, akşam ne yapalım” tarzı konuşmalar geçiyordu aramızda. Bir anda kendimi iki kişi için düşünürken buldum. Bununla birlikte artık beraber yatıyor, beraber kalkıyorduk. Yani anlayacağınız evli gibiydik. Tek sorun “yatak”tı. Öpüşme ayinleri devam ediyordu. Durum biraz bayağı gözükse de bu ayinler zaman geçtikçe daha tutkulu daha şehvetli oluyor, adeta kan ter içinde kalıyorduk. Günler, haftaları, haftalar da dönem sonunu getirdi. Bu kısımda size hazırlık hakkında biraz bilgi vermem gerekir. Hazırlık okulunda writing, listening, reading, grammar dersleri verilir. Bilmeyenler için kısaca: writing; ingilizce yazı yeteneği, listening; ingilizce dinleme, dinlediğini anlayma, reading; okuma, okuduğunu anlayıp yorumlama, grammar ise dil bilgisine yönelik içeriklere sahip. Sınavlar quiz ve cumulative olarak adlandırılır dönem sonunda da mid-term sınavına girilir. Hepsinin ayrı yüzdelik etkisi var. Sınavlardan alına puanlara göre yüzdeleri hesaplanır ve puan toplanır. Toplanan puan yeterliliği sağlarsa “proficiency”e girmeye hak kazanırsın sene sonunda. Fakat herkes aynı dersleri almaz iyiden kötüye olmak üzere A-B-C-D olmak üzere 4 kurdan oluşur hazırlık. İyi olan tarafı ise A ve B kurlarının ilk dönem hazırlğı bitirme şanslarının olması. Normalde sene sonunda 60 puan toplayan giriyorken, ilk dönem bitirme şansı olan A ve B kurları 70 puan toplarsa proficiencye ilk dönem girmeyi hak ediyor. Şimdi bu kadar sıkıntılı bok püsür bilgiyi size niye verdim? Çünkü B kuruydum. Yani anlayacağınız hayat böyle laylaylom, rengarenk geçerken aynı zamanda da üniversite eğitimine devam ediyordum. Dönemin sonunu getirdi demiştim ya? Dönemin sonunda benim 57 puanım önümde de 20 puan alma şansım vardı 15 puan mid-term 5 puanı da writing dersinde yazdığımız essayleri dosyalayıp hocaya sunmaktan kazanıyorduk. Mid-terme girdim iyi kötü bir şey aldım, 66 puan elde ettim. Anlayacağınız umutlar dosyaya kalmıştı. Fakat dosyaların son teslim tarihi 2 hafta önceydi ve ben teslim etmemiştim. Okulun son haftası boştu devamsızlık sıkıntısı yok, evde ESMER’le günümü gün edip evli hayatına, ayinlere devam ediyor, sorumlu olduğum diğer tüm her şeyim tüm gamsızlığımla boşvermiştim. Son günlerin verdiği “yakında ayrılacaz” hissiyatı bizi iyice birbirimize bağlamış “artık bu kadar da olmaz, daha da şehvetli olamaz” diye düşünürken daha şehvetli ayinlere başlamıştık. Yine böyle bir ayin içerisindeyken gerçekten transa geçmiş gibiydik. Yatakta birbirimizin üzerinde öpüşürken, vücudumuzun her bir hücresini ulaşmak ister gibi birbirimize dokunuyorduk. Benim üstte olduğum bir sıra ben cidden anlamadığım bir şekilde “dalga”mı onun “liman”a doğru meyil ettiriyordum. Sanırım içgüdüsel bir dürtü olarak ESMER bu meyili aynı şekilde cevap verdi. Meşhur bir köprü pozisyonu vardır bilirsiniz vücudunuzu arkaya doğru bırakır elleriniz ve ayaklarınızla zemine kendinizi sabitlersiniz. ESMER’in o anki durumunu elleri benim üzerimde bacaklarını da köprü kurarmış gibi düşünün. Yani benim “dalga” meyil ediyordu. O durumdayken yatakla arasında boşluk oluşmuştu. Artık tam o çizgideydik. Belki korktum belki gerçekten kızı seviyordum ama ben o çizgiyi geçemedim. ESMER tam o şekli almışken bir anda öpmeyi kestim ve “ ESMER ben devam edemeyecem, edersek belki de sonunda üzüleyeceğin bir hata yapmış olacaksın” dedim.

Part VII
Tüm bunlar olup biterken benim hazırlıktaki mevzularda bir başka taraftan kopuyordu. Sınava girebilmek için ihtiyacım olan 4 puan için dosya teslim etmem gerekiyordu ama ben etmemiştim. Sağolsun çok güler yüzlü iyi bir hocamız vardı. Durumu benim gibi olanlar için müsamaha gösterdi ve zamanı uzattı. Ben yine gamsız tabi dönem bitti devamsızlıklar artık alınmıyor diye gaza gelip hiç oralı olmadım. Öyle ki, bu meşhur “daha fazla devam etmek istemiyorum”un sabahında okuldan arkadaşlar beni arayıp “oğlum neredesin Emine Hoca senden dosyayı istiyor, dosyan eksikmiş” diye haber veriyordu. Ben de “tamam ya ben onu halledicem” diyip umursamamaz cevaplar veriyordum. Sonuçta ESMER’in rüzgarıyla esip gürleyip “s*kerler yeeaaa” diyerek dosyayı teslim etmedim ve 2. Döneme merhaba dedim. Artık memleketlere gitme, ayrılma vakti gelmişti. O ara ritüel edinmiştik yeni arkadaş grubumuzla, gideni uğurlamak için bir gece önceden toplanıp içiyorduk sabaha kadar sonra yolcu ediyorduk. Aynısını benim için de yaptık. ESMER’le ortak arkadaş grubumuz bir yerde toplandık. Temizinden içtik sonra yolcu etmeye geldi ESMER bayağı bir duygu seli yaşandı o ara. ESMER öyle bi baktı yüzüme giderken yaralı, yaralı ben ömrümde bu kadar yıkılmamıştım aq. Sarılışı filan çok içtendi beni resmen bağrına bastı. Ben ise o ara artık tatile gireceğimin verdiği rehavet, evime döneceğimin rahatlığıyla sadece karşıdaki duyguya tepki olsun diye davranıyor gibiydim. Bütün bu duyguların yanında kafamı kemiren asıl şey “hazırlık meselesi” idi. Babamın bu yarı dönemde bitirme olayından haberi vardı ve ESMER’le ayrılıyor olmamız pek beni ırgalamıyordu. Ama onunla olan ilişkim adına iyi şeylerde yapmıştım, malum benim telefon o ara çok b-ktandı telefonu pek kullanmıyordum. Sırf ESMER’le iletişimi kolaylaştırmak için babama whatsappı kaldıran ortalama bir telefon aldırmıştım. Eve gider gitmez yeni telefonu aldım whatsappı kurdum-kuramadım bir şekilde hallettim. Bu tatil dönemi benim için biraz sıkıntılı geçeceği belliydi aynı zamanda da kendimle alakalı yeni huylarımı öğreneceğim bir dönemdi. ESMER’le her şey iyi gidiyordu ama sorun şuydu ki, araya mesafe girince benim duygular da kendini aynı doğrultuda azaltıyordu. Kız yazıyor, anlatıyor, halimi hatrımı soruyor ben ise görüyor ve yazmıyordum. O zamanlar meşhur “mavi tik” sıkıntısı da yoktu. Yani anlayacağınız sülalem raad takılıyordum. ESMER sonunda daha fazla dayanamadı bu zulme ve beni bilmediğim bir numaradan aradı. Kış mevsimiydi ve hastaydım sesim biraz bülent ersoyumsu olduğu için ilk aradığında “efendim” diye telefonu açtığımda sanırım başka birisi diye yüzüme kapadı. Aradan kısa bir süre geçmişti ki tekrar aradı; “az önce ben seni mi aradım” diye sordu “evet” dedim “aa sesin çok değişmiş” diye cevapladı “biraz hastayım”... Konuşma böyle giderken tüm cesaretiyle “Komodor neden cevap yazmıyorsun, hani gittiğinde her gün konuşacaktık, tatilde İzmir’e gelecektin görüşecektik” “Yoksa bitti mi?” diye de ekledi yutkunarak. Bir anda bu soruyu duyunca dumura uğramıştım araba farı gören tavşan misali donakalmıştım. Ne diyebilrdim ki her şey iyi giderken bir anda kızdan soğumuştum ve bunda onun en ufak bir kabahati yoktu. Anlık bir düşünmeyle sanki normal bir soruya cevap veriyormuşcasına cevapladım “Bitti” ESMER çaresiz “peki” dedi ve kapattı. Telefonu odama bırakıp oturma odasına geçip ailemle çay içmeye devam ettim. O an sanki ferahlamıştım, artık sık boğaz edilmeyecek, yalan bir ilişki yürütmeyecektim. Çünkü aklım hala KUMRAL’daydı ve bir an önce ona yazmak istiyordum.

Part IX

Bu tatil dönemi için dinginleşme, “oha lan üniversite huuu huuuu” düşüncemi gözden geçirme dönemi diyebilirim. Zira 3,5 ay o kadar hızlı yaşadım ki roman olur (ironiler falan), filmi çekilir 1m izlenir. Şimdi durup düşününce KUMRAL’ı neden bıraktım? Peşinden koştuğum, prensesim dediğim, bakınca kalbimi eriten bir kızdan niye koptum? Peki ya ESMER!? Kızla onca şey yaşadım, hayatını bana göre endekslemesini sağladım, adım atarken gözümün içine bakan, sabah uyandığımda beni güler yüzüyle güne mutlu başlamamı sağlayan, canım sıkkın olduğunda benim için kendini kahreden kızı neden bıraktım?
Şimdi her şey çok farklı. Ama size hepsinden önce KUMRAL’ın nasıl bana geri döndüğünü anlatmam gerek. O tatil dönemi tekrar facebook hesabı açtım; yani anlayacağınız KUMRAL kalbimde yaraydı. Onunla tam sevgili de olamamıştık 2-3 kere görmüştü sevgili olduktan sonra, sabahlara kadar ergen ergen mesajlaşmalar gün içinde anlamsız kavgalar akşamına sevgi pıtırcıklığı oluyordu. Ama beni kendine bağlamıştı be zalımın kızı. Zaten facebook hesabını da yaramın kabuk bağlayıp iyileşeceğine inandığım için açmıştım. Hiç vakit kaybetmeden ekledim. Anında kabul etti. Ne yapacağımı bilemedim, ESMER’e “bitti” kelimesini önemsiz bir kelime misali söyleyen ben KUMRAL’a “n’aber” bile diyemiyordum. Çünkü biliyordum onu yüzüstü bırakmıştım. Bizimkisi en mutsuz, umutsuz zamanında birbirine kenetlenen iki yüreğin ilişkisiydi. Ben o ilişkinin hercaisi olmuştum, verilen sözleri unutup çekip gitmiştim. Ne söyleyebilirdim ki ona? Aklımı kemirip duruyordu bu durum. O an muhtaç olduğum tek şey ufak bir cesaret kırıntısıydı ki o da babamdan papara yememle tamamlanmış oldu. Hazırlık dalgasına peder bey esti gürledi istediği yerde okuduğumu unutmuşcasına. Bu benim için hiç de kötü olmadı ama bu olay içimdeki bıkkınlığı birine anlatma, dertlerimden arınma ihtiyacı gütmeme sebep oldu. Tahmin edebileceğiniz gibi bu kişi KUMRAL’dı. En zor anlarımızda birbirimize destek olup, saatlerce dertleşirdik. Tatilin bitmesine yakın günlerden bir gece yarısı yazdım. Benden 1 adım bekliyormuşcasına, sanki filmlerdeki kavuşma sahnelerini tekrar yaşadık. O gece hiç durmadan konuştuk, neden böyle yaptığımı sordu, tabi her şeyi ona söyleyemedim. “Ben seni bıraktım günümü gün ettim, hatta inanır mısın sevgilim bile oldu bende yatıp kalkıyordu” diyemedim. Onu sordum, nasıl olduğunu sordum. Hastalığı iyiye gidiyormuş, tümör iyi huyluymuş fakat takibe devam etmeleri gerekiyormuş. KUMRAL çok duygusal bir kızdı, anlatılamayacak kadar romantikti. Benden hep şiir beklerdi, “ya off çok odunsun, hödük, hayvan” “ya bana biraz iyi şeyler söylesene” diyip dururdu. Ama hiçbiri benden ifrit olduğu için değil, beni çok sevdiği için benden en ufak bir kötü laf işitse hemen kalbi kırılırdı dayanamazdı. Bana kızmaya bile kıyamazdı “off ya komodor” derdi, kötü bir şey olduğunu düşündüğü zaman “biz ne olacaz böyle” diye sorardı hemen. Benden güzel bir iki laf duyup yüreğini ferahlatmak isterdi hep. Onu bırakacağımdan çok korkardı. Bir kere yaptığım için de hep bir yerlerde, saklı bir düşünce olarak bunu taşırdı. O tatil bitiminde tekrar birlikte olmuştuk aslında sevdiğim, şu an bile düşününce “off ulan” diye iç geçirdiğim kızla. Ama anlaşma yapmıştık onu bırakıp gittiğim için istediği zaman bana kızacak, bana tavır yapacak ve benim yapmasını istemediğim bir şeyi yapacaktı. Kızdığı zamanlar hiçbirini yapmadı; sadece benim onu bırakıp gittiğim zamanlar neler yaptığını anlattı. Bana asla ulaşmayan mesajlar attığını, çok üsteleyince bazılarını sakladığını öğrendiğim zaman sadece birini göndermişti o da benim ESMER’le öpüşerek girdiğim yılbaşı gecesi attığıydı. Tam olarak hatırlamıyorum hatırladğım kadarıyla başı şöyle idi: “ bu mesajın sana gitmeyeceğini biliyorum ama seni çok seviyorum, umarım bir gün kavuşuruz...” Bir gün çok hararetli şekilde kavga etmiştik, o gün de bana çok sinirlenmişti bana “sana görüştüğümüz gün hediye verecem diyordum da ya. O hediye görüşmediğimiz günlerde sana yazdığım şiirdi, şimdi sana onu asla vermeyeceğim” demişti. Gerçekten de o şiiri hiç görmedim. Şimdi okuyunca “hee hee” demeyin, KUMRAL asla yalan söylemezdi, o benim “meleğim”di, beni cezalandırmak için ve ya başka çocukca düşünceler için böyle laflar etmezdi. Beni hiç kırmadı, ben onu hep kırmadım, bana hiç sesi yükseltmedi, ben ona bir kız bağırdım: sınıfından çocuğun biriyle hocalarının yönledirmesiyle kitap yazmaya başlayacakları gün, çocukla sıkılıp oradan oraya gezmişler ben de ergenlik işte ne yaparsın, erkeğiz ya kıza bağırıp ego tatmin edecez ya telefondan bağırdım çağırdım. Bu olaydan sonra ne zaman KUMRAL birazdan arayacam desem “bağırmayacaksın değil mi” diye sorardı, bu tavır yaptığı için değildi. Çünkü kalbini kırmıştım yok yere, çok üzülmüştü bile bile üzülmek de istemiyordu. KUMRAL hep böyle narindi. Şubattan Nisan ayına kadar ilişkimiz böyle inişli-çıkışlı, kavgalı-gürültülü devam etti. Mayıs ayının başında her şeyi anlattım, ESMER’i, neler yaptığımı, neler yaşadığımı, neden onu bırakıp gittiğimi. Hiçbir şey söyleyemedi başta, telefonu yüzüme kapadı. Konuşmadı bir süre, çok yalvardım, çok özür diledim. Sonunda her zamanki gibi kıyamadı bana çok seviyordu beni “bir daha yapmayacaksın değil mi?” “sevdin mi o kızı doğru söyle” “ “ben sana neler yapacağımı biliyorum sen dur” gibi cümleler kurardı. Hepsi o kadar saf ve temiz bir kalpten çıkan cümlelerdi ki şu an yazarken bile yüzümde “acı-ma” ifadesi belirdi. Fakat her şeyi anlattım, bütün yalanlarımdan arındım diye ilişkimiz rayına oturmuş değildi. Her gün ayrı bir halt yiyor, ilişkimizin biraz daha kötüye gitmesine sebep oluyordum. Ankara’ya geldiğim bir gün o hala Bursa’daydı ve uzun bir süredir görüşmüyorduk. Gitar kursum var gelemem demişti bana, “gitar ne ya ben buradayım ben, ne zamandır görüşemiyoruz sıçtırtma gitarına” gibi cümleler kurup onun kalbini kırmıştım. Aslında o bana sürpriz yapıp gelecekti, fakat ben onu da berbat etmiştim. Başka bir gün ise benim canımı sıkacak bir hareket yapmış özür dilemek için yanına geliyorum diyip beni aramıştı ben gelme demiştim. Sonra tekrar ağlayarak arayıp “komodor geleyim mi gelmeyeyim mi” diye sormuştu ben o meşhur gamsızlığımla “bilmiyorum” diyip kapatmıştım. Sonradan öğrendiğime göre beni otobüs terminalinden biletini aldıktan sonra arayıp sormuştu geleyim mi gelmeyeyim mi diye. Peki ben bunları mı nereden öğrendim? Arkadaşları, ablası anlattı. Neden kendi değil de o? Çünkü artık böyle her gün üzülmeye dayanamayıp benden ayrılmıştı KUMRAL. Ayrıldıktan sonra ne alaka lan arkadaşları, ablası diye sorabilirsiniz haklı olarak. Cevabı ise basit vefat haberini aldıktan sonra ablasıyla görüşmüştüm. Evet KUMRAL ölmüştü. Aslında tümör iyi huylu değilmiş. Meğer bana yalan söylemiş. KUMRAL bana bir kez yalan söyledi. Bana bir kez yalan söyledi, beni hep sevdi, bana hiç kızmadı, benden hiç kopmadı, bana hiç kıyamadı, bana hiç sesini yükseltmedi. Ama şimdi KUMRAL yok. Artık gamsız değilim; hayattaki tek derdim ona verdiğim sözü tutabilmek, hayalimi gerçekleştirmek.

Son.