[Radikal Sosyalist Dergi] Gericilik

Day 2,468, 14:20 Published in Turkey Cyprus by tortilvany
Merhaba dostlar, uzun bir aradan sonra yeni bir makale ile karşınızdayım. Elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım, umarım başarılı olmuşumdur. Keyifli okumalar dilerim 🙂

Gericilik, şu sıralarda kimi çevrelerce inanç düşmanlığı olarak görülüyor , özellikle bu suçlamaya maruz kalan çevrelerce. Evet, bu eleştiri siyasal düzlemde düşünülmedikçe pek de fazla anlam ifade etmemekte. Ama işte dedik ya, işin bir siyasal boyutu var, hatta bu sınıf siyasetiyle de doğrudan ilişki içerisinde.
Aslında gericiliğe girmeden önce, bu nitelemeyi kullanan her aklın aynı şeyi kastetmediğini bilmek gerekiyor. Özellikle ulusalcı çevrede gericilik, yobazlıkla özdeşleştiriliyor ve politik bir eleştiriden cok tepeden inmeci, küçümseyici bir aklı işaret ediyor. Oysa gericilik, bu sığ tanımın ötesinde bir olgu ve bu nedenle üstünde durulması gerekiyor.
Türkiye'de gericilik yöneticilerin inanç kimliklerinde değil, idare biçimlerinde başlıyor. Yani gericilik ibadete dayalı bir çağdaşlık eleştirisi olmaktan çıkıyor, bu anlayışı siyasal araçların örgütlenme ve işleyişine katma noktasında başlıyor. Özetle inancın siyasallaşması eleştiriliyor; din uyulması gereken kutsal yasalar olmuyor. Muhafazakâr siyaset ise bu denklemde, dinden güç alan ancak asla onunla sınırlı olmayan, daha geniş, reel politik bir anlayışı temsil ediyor.



Uygarlık söylemsel de olsa, bireylerin eşit ve özgür olduğunu ortaya koymuş, bu insanlık adına bir kazanımdır. Bugün gericilik ise bunu redderek toplumu bir organizma gibi, tebaa gibi görüyor. Bu yönetimde şeffaf olmama, ara mekanizmaları etkisizleştirme, hesap vermeme, görevlendirmede liyakat yerine sadakati esas alma, demokrasiyi temsiliyet hakkına indirgeme, muhalifi düşmanlaştırma, ifade özgürlüğünü baskılama ve medyayı tekelleştirme şeklinde beliriyor. Uzun bir mücadele sonucunda elde edilmiş demokrasi birikimini yavaşça tasfiye ederek, yerine diktatöryel bir eğilim koyuyor. Neoliberalizm ile yol ortaklığı da, bu mutualist ilişkiyi tamamlıyor.
Sınıfsal boyutu da bu noktada şekilleniyor. Bölgenin kapitalist sistem içindeki yükünü, muhafazakar bir diktatoryal bir anlayışın çektiğini söylemek mümkün. Ucuz iş gücü cennetine dönüşürken, insanları "buna da şükür" dedirtmek için, dinin en tevekkülcü haline büründürülmesi tam bir gericilik örneği oluyor.
Ne kadar gelişmiş olursa olsun, toplumun sosyal ve siyasal haklarının muhafakar ideoloji ekseninde tarumar edilmesinin gericilikten başka tarifi var mı?
Bu noktada hala gericilik eleştirisinin sığ bir inanç düşmanlığı olduğunu söylemek mümkün mü?
Tüm bunlara bakarak gericiliğin sistemin karakteri olduğunu söylemek yanlış olur mu?