İLGİNÇ OLAYLAR +18 4

Day 2,579, 01:48 Published in Turkey Turkey by yefa

GELİN
Ben Minibüsü ile köyden köye dolaşarak kap-kacak satan bir seyyar satıcıyım.1973 yılında Güney doğudaki illerimizden birinin merkeze uzak olan köylerini dolaşıyorduk. Her zamanki gibi akşam üzeri satışı bitirip yemeğimizi yedik. Karşıdaki kahveye geçip çayımızı içerek yorgunluk attık. Kahveden ayrılırken yanımıza gelen kahveci,Gençler karanlık bastı gece burada kalın biz gece Şehire inmeyiz sabahı bekleriz dedi.Ben gülerek .Amca sen ne diyorsun.Ben her gittiğim köyde bir gece geçirsem aç kalırım derken bir yandanda yolumu kesebilecek eşkiyaya karşı arabada taşıdığım silahın varlığı bana güven veriyordu. Kahveci, Peki o'zaman yolunuz açık olsun.Yalnız yolda mola vermeyin dedi. dağların arasından bir yılan gibi kıvrılarak giden toprak yol gecenin rutubeti ile iyice yumuşamıştı. minibüsün tekerleklerinin çıkarttığı ses duyulmuyordu. Köyden ayrılalı 20 km olmamıştıki gözüm gösterge tablosundaki hararet ibresine takıldı.ibre neredeyse sona dayanmıştı.Lanet olsun bu eski arabaya diye düşünerek önümdeki son rampayı çıktım.Aynı anda Tam tepede yolun sağında Ağaçlar arasında önünde yalak olaneski bir çeşme gördüm. Oğlum ben hakikaten de ballıymışım dedim arkadaşıma. Minibüsü çeşmeye iyice yanaştırıp,koltuğun altından bidonu alırken arkadaşımın uyuyor olduğunu fark ettim. Minibüsten inip çeşmeye doğru giderken ağaçların garip bir rüzgarla sallandığını Hissettim.İster istemez içim ürperdi ve kahvecinin sözlerini hatırladım. Aceleyle bidonu doldurdum arabaya giderek motor kapağını açıp suyu koymaya başladım.Aynı anda arkamda birisinin varlığını hissettim.Ve omuzumda bir elin. O'an gayri ihtiyari ön camdan içeriye baktım. Arkadaşım uyuyordu.Bir anda sırtımdan soğuk Bir ter boşandı. Arkama döndüm.Gördüğüm şey karşısında neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Karşımda telli duvaklı ve çok güzel bir GELİN duruyordu. tatlı bir ses tonuyla merhaba Benide gittiğiniz yere götürürmüsünüz dedi.Ben gecenin 12sinde onun böyle ıssız bir yerde tek başına ne aradığını düşünerek Arabaya binebileceğini söyledim.Ben şöför kapısına yönelirken oda aracın sağdaki kapısına yöneldi.Ben koltuğuma henüz oturmuştum ki sağ kapının Arkadaşım tarafından kilitlenmiş olduğunu fark ettim.Uzanıp kapıyı açacagım sırada Gelin ile Gözgöze geldik.Gözleri kıpkırmızıydı öfke ile kapıyı sarsmaya başladı.Ben hemen kendi kapımı kapatıp kilitledim, o'esnada uykusundan uyanmış olan arkadaşımın uyarısı ile açık unuttuğum Camımı kapatmak istedim. Fakat çok geç kalmıştım.Benim olduğum tarafa gelen gelin yarı açık olan camı elleriyle tutarak kapatmamı engelledi.Yüzünü cama yapıştırmıştı.Dişleri simsiyahtı. camı tutan ellerine baktım. Tırnakları çok uzundu,uçları sivri ve aşağı doğru kıvrılmıştı. Ben can havliyle arabayı çalıştırdım.Vitese takmaya çalışırken,sol omzumda keskin bir acı hissettim.Dönüp baktığımda sol omuzuma saplanan tırnakların,etime gömüldüğünü gördüm. Yaratık Acaip homurtular çıkartıyorve minibüsü durdurmaya çalışıyordu.Gaza yüklendim ama haraket edemedik tekerlekler olduğu yerde boşa dönüyordu.İkimiz birden yüksek sesle dua okuyorduk. Birden minibüs ileriye doğru fırladı.Yaratığın tırnaklarının kaportaya sürterken çıkarttığı sesi duyduk.Aynadan baktığımda onun ayaklarını açmış , kollarını ileriye uzatmış bir halde durduğunu gördüm. Sanki onuda almamız için bize yalvarıyormuş gibi bir hali vardı. Sabah köye kalkan minibüslerin kahyasını bulup ona olayı anlattık. Sizin yaşıyor olmanız Büyük mucize, çünki gelini gören ve hayatta kalan kişi sayısı çok azmış.Bu gelini yıllar önce bizim gittiğimiz köyde evlendiği gece kaçırıp tecavüz edip işkence ile öldürmüşler. Cesedini 3 gün sonra bizim durduğumuz yere yakın bir yerlerde yol kenarında bulmuşlar. üzerinde yırtılmış ve kanlı gelinliği ile.Bu olaydan sonra yolculuklarımı hep gündüz yapıyorum.



GÜNDÜZÜN ŞERRİ GECENİN HAYRINDAN İYİDİR DERLER.



hayalet otostopçu

Adamın biri, bi cumartesi gecesi evine dönüyomuş. Birden 15-16 yaşlarında sevimli bi kızın yolun kenarında otostop yaptığını görmüş. Adamın da aynı yaşlarda iki kızı varmış. Hemen arabayı kızın yanına yanaştırmış, “Gece yarısı böyle ıssız bir yerde n’apıyosunuz Allah aşkına? Bu saatte otostop mu yapılır?” demiş. Kız, “Uzun hikaye. Rica etsem beni evime götürür müsünüz? Buraya çok yakın. Bu iyiliğinizi ömür boyu unutmam” diyerek arka koltuğa oturmuş.
Kızın üzerinde cicili bicili, hoş bi elbise varmış. Evinin adresini vermiş. Gerçekten de yakınmış ev. Adam eve vardığında önünde durmuş, “İşte geldik küçük hanım” diyerek arka koltuğa dönmüş ama arkada hiç kimse yokmuş. Gözlerine inanamamış taabi. Hemmen arabasından inip evin kapısını çalmış. Beyaz saçlı, çok yorgun görünen yaşlı bi kadın açmış kapıyı. Adam heyecanla, “Bana inanmayacaksınız ama yoldan küçük bi kız aldım. Bana buranın adresini verdi ama tam geldiğimizde...” Yaşlı kadın adamı susturmuş, “Biliyorum, biliyorum” demiş, “Sonra da ortadan kayboldu di’mi? Bu başımıza ilk defa gelmiyo. Her cumartesi akşamı aynı şey olur...”

Meğer kız bi cumartesi gecesi diskodan dönerken trafik kazası geçirmiş ve oracıkta ölmüş. Şimdi her cumartesi gecesi kazada öldüğü yerden otostop yapıp evine gelmek istiyomuş ama bunu bugüne kadar başaramamış. Kadın bunları anlatırken adamın gözü piyanonun üzerindeki kızın fotoğrafına ilişmiş. Evet, kız aynı kızmış ve üzerinde de aynı elbise varmış


şeytanla tanışma


Balıkesir'deki bi kız lisesinde yatakhanenin birinde, kızları gece uyku tutmayınca birbirlerine hikayeler anlatmaya başlamışlar. Bunların çoğu da okullarına ait korkunç olaylarmış. Güya şeytan çok eski zamanlarda burada yaşayan bi ailenin fertlerine dadanmış ve onların ruhlarına giriyomuş. İnanışa göre şeytanın ayakları terstir ya, o insana da şeytan girince doğal olarak ayakları ters dönüyomuş.
Aradan bi kaç saat geçmiş. Gruptakilerin uykusu gelince herkes yatağına gitmiş. Kızlardan biri accayip sıkışmış. Tuvalete gidecek ama anlatılanlardan epey bi korktuğu için gidemiyomuş. Alt ranzada yatan arkadaşını dürtüp uyandırmış. Diğer kız da bu hikayelerden en çok etkileneniymiş. Zaten zar zor uyuduğundan hiç kalkmak istememiş. Ancak arkadaşı ısrar edince onunla tuvalete gitmek zorunda kalmış. Arkadaşı tuvalete girince o da kapının önünde beklemeye başlamış.

Diğer kız tuvaletten çıktığında bi tuhaf bakıyomuş. Bizimki anlatılanların etkisiyle de olsa gerek direkt kızın ayaklarına bakmış. Bi de ne görsün! Arkadaşının ayakları ters dönmüş. Parmakları arka tarafa bakıyomuş. Kızcağız çığlık çığlık kaçmaya başlamış. Koşarken de ara sıra arkasına bakıyomuş. Tam bu sırada koridorda belletmen öğretmenle çarpışmış. Kız nefes nefese başına gelenleri anlatmış. Sonunda, "Hocam inanamıyorum, ayakları resmen ters dönmüştü" demiş. Öğretmen, "Benimkiler gibi mi yani?" diyerek ayaklarını göstermiş. Kız kafasını aşağı indirince belletmenin ayaklarının da 180 derece arkaya baktığını görmüş. Napsın kızcağız, bu manzarayla beraber oracıkta aklını yitirmiş.





Cin

Genç bi kız ailesinin evde olmadığı bi akşam arkadaşlarını davet etmiş. Kız kıza yemişler, içmişler, derken içlerinden biri “Hadi cin çağıralım” demiş. Ev sahibi kız da hiç inanmazmış böyle şeylere ama arkadaşlarına ayıp olmasın diye kabul etmiş. Harfler kesilmiş, fincan ortaya konmuş ve elele bir masanın etrafında daire olunup cin çağırma olayına girilmiş. Cin gelmiş gelmesine ama bizim kız hala fincanı arkadaşlarının ittiğini düşünüyomuş. Bi ara fincan hızlı hızlı harflere giderek şöyle demiş: “İçinizde bana inanmayan biri var. Yarın saat 4’te o kişiyle tavla oynamaya geleceğim!” Kızlar feci tırsmıslar ama ev sahibi kız hala dalgasındaymış işin. Saat çok geç olmadığı halde seans hemen bitirilmiş ve kızlar evlerine dağılmış.
Bizimki zaten o tür şeylere hiç inanmadığından cin olayını ertesi sabah unutmuşmuş bile. Öğlene doğru telefon çalmış. Arayan, kızın çok sevdiği, çok iyi anlaştığı teyzesiymiş, “Bugün içimde bi sıkıntı var, evdeysen bi ara sana uğruycam. Dertleşelim biraz” demiş. Kız da sevinmiş teyzesini görecek diye, “Hemen gel, ben de seni çok özledim” demiş.

Kız, teyzesini hakikaten dertli ve solgun görmüş. Hoşbeş etmişler ama teyze hala dalgınmış. Kız, “Teyzecim sen konuştukça daha kötü oldun, istersen başka bişey yapalım” demiş. Teyzesi de “O zaman tavla oynayalım. Ne zamandır seninle oynamadık. Kafam dağılır biraz” demiş. Kız tavlayı almaya giderken bi gece önceki olay aklına gelmiş, “Meğer benim teyzem cinmiş” deyip gülümsemiş.

Kızla teyzesi güle oynaya tavla oynarken bi ara teyze tuvalete gitmek için kalkmış. O içerdeyken telefon çalmış. Arayan kızın babasıymış. Adamcağız çok üzgün bi sesle konuşuyomuş: “Kızım teyzen öğlen bi trafik kazası geçirdi. Durumu çok iyi değildi ama Allahtan ümit kesilmez deyip sana haber vermedik ama az önce teyzeni kaybettik, başımız sağolsun…”


1- 17 ağustos gecesi iznik halkı derin bir uykuya dalmıştı.ortalık sessizliğe gömülmüştü.bu sessizlik pek hayra alamet değildi.nitekim de öyle oldu.imam derin uykusundan uyanarak saatine baktı ve saati 5:02 olarak gördü.bunun üzerine üzerini giyinip camiye doğru yol aldı.minareye çıkıp ezan okumaya başladı.ezanı duyan halk yerinden kalkıp saatine baktı.gördükleri karşısında şaşkına döndü.çünkü saat henüz gecenin 1'iydi.hocanın yaptığına bi anlam veremeyip yanına doğru akın ettiler.hocaya neden bu saatte ezan okuduğunu sordular.hoca,"kalktığımda saati 5 olarak gördüm ve camiye gittim." dedi.halk var bunda bir hikmet deyip evine döndü.zaten çoğunu da o saatten sonra uyku tutmamıştı.bu olayın hikmeti de 2 saat sonra anlaşıldı.7.4 şiddetindeki deprem gerçekleşti.

2- eşref rumi hazretleri iznikte yaşamış önemli evliyalardan biridir.mezarı da eşrefzade caminin yanında bulunmaktadır.
deprem gecesi adamın biri evine doğru giderken eşref rumi hazretlerinin kendi mezarı önünde ellerini semaya açarak dua ettiğini görmüş.


Gizemli
gecelerden her hangi bir gece sokağa çıkmış yürüyorduk sonra birden değerli bir ağabeyimi gördüm bir yere doğru hızlı hızlı gidiyordu ona sordum nereye diye oda birşeyler oluyor bir şeyler olyor diye cevap verdi neler olduğunu sorunca da gel benimle dedi sonrasımı sonra ise buyuk bir apartmana doğru yürüdük hemen içeri girmeden mahmut abi eline bir şişe kaptı neler olduğunu anlamadan apartmandan içeri girdik içeri girer girmez ezan sesine benzer ama öyle değil daha değişik bir makam ile okunuyordu neyse böyle bir ses ile irkildim sonra apartmandan içeri bir iki adım atar atmaz sağımızda bir kapı açık duruyordu ve bir zihinsel özürlü kişi elinde garip bir cisimle elini duvara yaslamış öylece kapının yanında duruyordu içeri biraz yaklaşmak istediğimde içerde korkunç manzara ile karşı karşıya geldim mahmuh abi hemen kaçmaya başladı bende irkilip kaçmaya başladım kaçarken şişeleri bir kenara attı ama peşinden koşmama rağmen izini kaybetmiştim gecenin karanlığında yapyanlız kaldım geriye doğru kafamı çevirdiğimde ise onu gördüm elinde sıkıştırıcı bir cisim vardı yakaladığını eziyordu içerde gördüğüm manzarada insanların başları sıkıştırılarak öldürülmüştü ewet bu bir çinayetti bu zihinsel özürlü kişi apartmandaki insanları öldürmüş ama ağlıyordu ve o ezana benzeyen ses yine duyulmaya başlamıştı ben bir taksiye atlayıp kaçtım ve oda arabanın peşinden koşmakta idi sonrasımı bende bilmiyorum bye


2000yilinda gaziantep 5inci zirhli tugayda askerlik yaptim 10aylik askerken arkadasimla nobet yerine gittik nobetimizin saati 1 3tu nobet tuttugumuz yer bos bir orman aniden neoldugunu anlamadigimiz sesler duymaya basladik ve uzerimize taslar atiliyordu inanin bana taslarin geldigi yone dogru gece gorus durbunuyle baktigimiz halde sadece taslarin havalanip bize dogru geldigini gorduk okadar cok korkmustukki adeta dona kalmistik ve o anda arkamizdan bir ses duyduk biraz uzak bir mesafede biri comelmis bize bakiyordu karanlik oldugundan dolayi tam olarak neoldugunu anlayamadik ve ona dogru yurumeye basladik biraz yaklastiktan sonra inanin bana bir anda yerinden kalkip kacmaya basladi ve pesinden kostuk oanda farkettiyim sey o bir insan degildi onlardan biriydi onlar diyorum anlarsiniz ne oldugunu inanin bana arkasindan kosarken silahimdaki butun mermileri uzerine bosalttigim halde o kosmaya devam ediyordu ve aniden durup pesimden gelirseniz bir daha geri donemezsiniz dedi ve bizde o anda durup oyle baka kalmistik ve bir anda yok oldu ama isin garip tarafi biz nezaman nobete gitsek orda oturup bizi izliyordu ama hicbir zarar vemedi bize ve diger garip tarafida onu bizden baska hickimse gormuyordu



Mezarliktaki Yangin

Şu an 17 yaşındayım ve olay bundan 3-4 sene evvel yaşanmıştır. O yaz en büyük zevkimiz arkadaşlarla gece aşağı inmek idi ve hemen hemen indiğimiz her gece birbirimize korku hikayeleri anlatırdık. Anlattığımız hikayeler genelde kendi hayal ürünümüz olurdu fakat anlatırken sanki yaşamış gibi anlatırdık ve kendi uydurduğumuz hikayeye o ortamın verdiği gerilimle kendimiz de inanır ve korkardık. İçimizde en çok hikaye anlatan Nedim diye bir arkadaşımız idi. Nedim yaşça bizden büyüktü ve bizi korkutmayı iyi başarıyordu açıkçası. Yine böyle bir gecede Nedim bize çok ilginç bir hikaye anlattı. Hikayeye göre bazı insanlar sebepsiz yere içlerinden gelen bir ateşle küle dönüşecek kadar yanıyorlarmış. Bu yanma o kadar çabuk gerçekleşiyomuşki, kendisini kurtarmaya zamanı olmuyormuş kurbanın. Ayrıca bu olay kurban yalnızken gerçekleşiyormuş, yani görgü tanığı olmuyormuş hiçbir zaman. Bu anlattığı hikaye ilginç olduğu kadar inandırıcı gelmemişti çoğumuza. Fakat Nedim evinden getirdiği ansiklopedi de yazılanları bize gösterince tüylerimiz diken diken olmuştu hepimizin. Bu olaylar gerçek yaşanmış olaylar olarak anlatılıyordu ansiklopedide kanıtları ile. O gece eve koşar adımlarla çıktım ve bütün gece gözlerime uyku girmedi. Ertesi gün ise belki hepimiz için hayatımızın en korkunç günü olmuştu. Gelen habere göre Nedim bir sokak arasında ölü bulunmuştu ve işin ilginç yanı Nedim'in gömüldüğü mezarlıkta 1 hafta sonra yangın çıkmıştı ve bütün mezarlar yok olmuştu. İnanmayan arkadaşlar eski gazeteleri karıştırabilirler. Tarih: 3 Eylül 1997, Mersin mezarlığı orman tarafında onlarca mezar yanmıştır.
Bu olay sanırım insanların vücutlarında biriken kimyasal maddeler ile oluyormuş.Isı yükselmesi gövdeden başlıyor, genelde şişmanlar ve dul kadınlarda görülmüş.



Bazı kişiler 6000 derece santigrad da birden bire ,bir kaç saniye içinde yanıp kül oluyorlar ? Buna Spontaneous Human Combustion deniliyor ve paranormal olayların en önemlilerinden biri,işin garip tarafı sadece geriye portakal rengine bürünmüş ve küçülmüş bir kurukafa kalıyor.Henüz bilimsel bir açıklama bulunmuyor.otopsi uzmanları bu insanların çok kısa zamanda yüksek ısıda yandıklarını söylüyor.Bildiğimiz kadarı ile senelere göre olay adedi :

1950 11 olay,1960 7 olay,1970 13 olay,1980 22 olay



bazı ortak noktalar var ,olay kurbanlarının büyük çoğunluğu yaşlı,kadın ve şişman yanlız yaşayan insanlar.Önemli olaylar ise sırasıyla:


1673 French Fiery Death
1725, Whit Monday Nicole Millet's Fiery Demise
1744, Apr. Grace Pett's Combustion
1749 Madame De Boiseon's Fiery Death
1802, Mar. Massachusetts Fiery Death
1847, June Countess of Goerlitz's Fiery Death
1852, July John Anderson's Fiery Death
1860 Mrs. Pully's Fiery Death
1864 Unnamed Woman's Fiery Death
1885, Dec. Mrs. Patrick Rooney's Fiery Death
1888 Aberdeen Soldier's Fiery Death
1904 Gladys Cochrane's Fiery Death
1908 Wilhelmina Dewar's Fiery Death
1916, Dec. Lillian Green's Fiery Death
1930, Jan. Nora Lake's Fiery Death
1938, Aug. 27 Phyllis Newcombe's Combustion
1938, Oct. Maybelle Andrews' Combustion
1949, Dec. Ellen Coutres' Fiery Death
1951, July 1-2 Mary Reeser's Strange Death
1953, May Esther Dulin's Fiery Death
1957, May Anna Martin's Fiery Death
1959, Jan. 31 Jack Larber's Fiery Death
1959, Dec. Billy Peterson's Fiery Death
1960, Nov. Pike County Fiery Deaths
1964 London Fiery Death
1964, Oct. Olga Worth Stephens' Combustion
1966, Mar. 13 John Greeley's Combustion
1966, Mar. 13 George Turner's Combustion
1966, Mar. 13 Willem ten Bruik's Combustion
1966, Dec. Dr. John Irving Bentley's Fiery Death
1980, Jan. 6 Blackwood Fiery Death
1980, Oct. Jenna Winchester's Combustion
1982, Aug. Chicago Fiery Death


Beşikteki Leke

Bu hikayeyi bana kuzenim anlatti. Geçen yaz basindan geçmis ve benim haricimde kimseye anlatamamis, inanmazlar diye…

Halamlar, yani kuzenimin ailesi Ankara’da, Ayranci’da 6 katli bir aprtmanin en üst katindaki dairede yasiyor. Yaz tatili için ailesi
Bodrum’a gitmis ve kuzenim de final sinavlarindan sonra onlara katilacakmis. Evde yalniz kalmaktan korktugu için en yakin kiz arkadasini, benim o zamanlar sevgilim olan Tugçe’yi beraber kalmak için eve davet etmis. Ama Tugçe’nin ailesi karsi çikmis, 2 kiz tek baslarina bir evde kalamazlar diye. O da mecburen katlanmis evde kalmaya ve de sinavlarina çalismaya.

Evdeki 2. yalniz gecesiymis. Erkenden yatagina yatmis ve odasindaki televizyonu da açik birakmis. Reha Muhtar’in sesi kulaklarinda
çinlayarak uykuya dalmis. Bi ara bedeni hafifçe sarsilarak uyanmis ve hemen ardindan gecenin sessizligini yirtan ugursuz ezan sesi ile irkilmis. Gözleri hala kapaliymis. Ezani okuyanin sürekli olarak “Cin, cin el-Allah” dedigini farketmis ve odasinda ufak bir ses duymus, imamin bagirisina karisan… Televizyonun sesidir diye aldiris etmemis ve tekrar uyumaya çalismis, ses tekrarlaninca ve bu sefer ona biraz daha tanidik bir ses olarak
gelince, annesinin sesi sanmis. Evde kendisinden baska kimse olmadigini hatirladigi anda gözlerini açmis ve de kapkaranlik odaya
korku ile bakmis. Sese bir kez daha kulak vermis ve duydugu sey, ufak bir kiz çocugununkini andiran ve arada bir yasli bir kadinin sesine dönüsen, kesik ve kisik fisiltilarmis. O an, sirtindan soguk terler dökülmüs ve odasinda baska bir varligi
hissetmesinin ona verdigi ürperti ile tüyleri diken diken olmus. Yerinden kalkmaya çalimissa da, kipirdayamamis. Çiglik atmis ama kendi sesini duyamamis. Sadece odasindaki o fisiltilar ve mirildanmalar daha da güçlenerek, yüzüne dogru yavas yavas yaklasmis. Artik kalbini saran dehsete ve kendisini felç eden simdiye kadar hiç hissetmedigi kadar güçlü olan bu korkuya dayanamayacagini düsündügü anda çalan kapi zili ile kendine gelmis. Onun çigliklarini duyan komsularinin geldigini düsünerek rahatlamis. Hemen yataktan firlayarak, kapali olan televizyonunun önünden geçip odanin ortasinda bi ara durmus ve karanliga bakakalmis. Olanlara inanamiyormus ve de sadece çok kötü bi kabus gördügünü düsünerek, rahatlamis. Birden, apartmanin içinde kosusturma sesleri duymus. Bu sesler, kafese tikilmis bir hayvanin ordan kurtulmak için delice kosarken çikardigi toynak seslerini andirmis ona. Bu sesler yavas yavas azalmis ve sonunda etraf, huzur dolu bir sessizlige bürünmüs. Tam odasina geri dönecekken, sokak kapisindan gelen siddetli ve inatçi tekme sesleri ile istemeden de olsa kapiya yönelmis. Kapi deliginden bakmis önce, ama apartmanin içi zifiri karanlik imis. Isiga basmis ama kapi önünde kimsecikler yokmus. Komsular gitti heralde diye düsünmüs ve de kapiyi yavasça açmis… Ve gördügü sey, hemen önünde duran ve ona kizgin gözler ile bakan killi bir keçi olmus. Neye ugradigini sasirarak korkuyla yerinden ziplamis ve de basindan asagi kaynar sular dökülerek, o an bilincini kaybederek bayilmis.

Uyandiginda ise yatagindaymis. Odasindaki garip kokuya aldirmayarak, mutfaga gidip, kendine bir kahve yapmak için dogrulmus yataginda. Yatak altindaki terliklerini ararken, kendi kendine gülmüs. Bosu bosuna kortugu için… Terliklerini bulmus, onlari giymek için ayaga kalktigi anda ise, kulaklarini tirmalayan “Onlari GiyMEEEEEEEEEEEE!!!!!!!!!” diye bagiran bir cirtlak ses, onu tekrar bilinçsiz bir uykuya daldirmis, gerisini hatirlamiyor…

Mezarlıktaki gelin
Bir akraba düğününden dönen Kemal ve arkadaşı Recep, 20 Kasım akşamı, yaklaşık 00.30 sularında şehir mezarlığından otomobille geçiyorlardı.

Yolun her iki tarafında da mezarlık vardı. Aniden soldaki duvarın üstünden, arabanın önüne beyaz bir şey atladı. Iki arkadaş bunun beyaz bir köpek olabileceğini düşündü. Ancak normal şartlarda ona çarpmaları gerektiği halde her ikisi de çarpma sesi duymamış ve çok şaşırmışlardı.

Arabayı durdurup arkalarına baktılar ama hiçbir şey görmediler. Her ikisi de garip bir şeyler olduğunu fark etmişlerdi. Mezarlıktan çıkmalarına çok az kalmıştı ki, aracı kullanan Recep bir çığlık attı. Dikiz aynasından bakıyordu.

Bunun üzerine arkaya dönüp bakan Kemal arka koltukta oturan gelinlik giymiş bir kadın gördü. Kadın sessizce iki arkadaşı izlemekteydi. Büyük bir korkuya ve telaşa kapılan arkadaşlar, mezarlıktan nasıl çıktıklarını ve arabadan nasıl indiklerini hala hatırlamıyorlar. Ön cama yapışmış bir şekilde arabayı durdurdular fakat kadın artık orada değildi.

Bunun üzerine olayı araştırmaya başlayan Kemal, aynı gün ölen bir kadın oldugunu öğrendi. Kadın yakın bir köyde yapılan düğününden dönerken trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Ve öldüğünde üzerinde gelinliği vardı.

Ölen kadının yakınlarını ziyaret eden Kemal , kadının aynı kadın olup olmadığını öğrenmek istedi. Gittiği evde kendisine bir fotoğrafı gösterildi. Fotoğraftaki kadın o gece otomobilin arka koltuğunda gördüğü kadındı. Ölen kadının yakınları da olaya şaşırdılar. Bir daha o mezarlıktan geçemeyen Kemal ve arkadaşı, olayı bir süre daha irdelemelerine rağmen, o gün ölen kadının neden onlara gözüktüğünü öğrenemediler.