Reza Zarrab Olayı Özeti

Day 3,664, 11:22 Published in Turkey Greece by CrazymanDance

Reza Zarrab olayı reel dünyanın en önemli gündem maddesi durumunda. Birçok insanımız olayın ne olduğunu ya bilmiyor yada öğrenebileceği bir platform bulamıyor. Herkes kendi penceresinden bakınca, ortaya ideolojik yaklaşımlar ve varsayımlar çıkıyor. Doğru bilgi ise bir o kadar uzakta kalıyor.

Kısaca olayın özetine değinelim. Çok kısa.

Ahmedi Nejad döneminde, İran'ın sert dış politikası ABD'yi, Avrupayı ve bölge ülkeleri tehdit ediyordu. Özellikle nükleer alanda yapılan işler, müttefiki Rusya'yı bile rahatsız edecek konuma gelmişti. Bu kısım kişisel yorumlara açıktır. Kimi İran'ı haklı bulur kimi diğer ülkeleri ama olay buydu.

Bu olayın ardından ABD ve BM guvenlik konseyi ambargo uygulamaya başladı. Zaten kısmi ambargo vardı ve bunun şiddeti artmaya başladı.

Ancak ambargo uygulamak zordu, günümüzde sınırlar eskisi gibi uzak değil. Bu yüzden mal alım satım alanında esneklik kabul edildi. İran doğalgaz satan bir ülke olarak Türkiye, Yunanistan, Fransa gibi ülkelere ihracat yapıyordu.

Alınan kararla bu ihracatların karşılığında para kullanımı yasaklandı. Yapılacak şey belliydi. İran doğalgaz satacak ve alması gereken para, sattığı ülkedeki bankalara yatırılacak ve İran devleti yapacağı ithalattan bu parayı düşecekti.

Yani,İran'ın Türkiye'ye sattığı doğalgazın parasını, Türkiye devleti bankaya yatıracaktı. İran bu parayı nakit olarak değil Türkiye'den mal alarak geri alacaktı. Örneğin buğday alacaktı ve parasını o bankadan düşülmesi gerekecekti.

Bu Türkiye gibi ülkeler için avantajdı, çünkü doğalgazı almak zorundaydık ama İran'ın bizden almak zorunda olduğu pek bir şey yoktu.

Peki ne oldu?

EKLEME: İran'da iktidar değişti, yeni gelen iktidar yolsuzluk olduğunu ve ülkenin zarar gördüğünü anladı. Eski isimler için davalar başladı. Buna ek olarak Zarrab ve Sencani gibi isimlerde suçlandı. Sencani idam cezası aldı. Yani İran için yapılıyor ABD'ye ne gibi soruların anlamsız oldugu bu noktada ortaya çıkıyor. İran bile bu durumdan rahatsız oluyor ve yolsuzluk operasyonları yapıyor. Ayrıca, İran'a kaçak yollardan sokulacak olan altının bir kısmı Rusya'da yakalandı. Rusya ki İran'ın dostu ABD'nin baş rakibi. Anlayacağınız olay sadece ABD ambargosu delmek değil.

Türkiye'de ihracatçı para kazanacakken işler değişti. Hayali ihracatlar, paravan şirketler, aracı kurumlar devreye girdi. Bu işi Reza Zarrab organize ederken, altınlar vergisiz ve kayıtsız olarak İran'a geçirilmeye başlandı. Bu duruma geline kadar Türkiye sınırları içinde TL ile işlem yapılırken daha sonra kara para aklama yöntemi ile dolar ve altın şeklinde İran'a para akışı sağlandı.

Reza Zarrab bu işten ciddi kar ediyordu ama Türkiye devleti müdahele ederse bu durum devam edemezdi. Bu sebeple devletten bu hayali ihracatı, şüpheli işleri görmemesi istendi. Karşılığında ciddi rüşvetler verildi. Bu rüşvetlerin nereye verildiği az çok biliniyor.

Böylece birileri ciddi anlamda para kazanırken, ülkemizin sanayicisi, işçisi, memuru kısacası vatandaşları gereken payı alamadı. Vergiler ödenmedi ve ticaret aksadı. Vatandaş sıkıntı çekerken birileri gayrı resmi yollardan paraları cebe attı.

Bu gelişmeler yaşanırken, ABD'nin müttefiki olan malum cemaat ABD'ye bilgi sızdırıyordu. AKP'ile olan güç çatışması sebebiyle araları bozulunca olan oldu. Bu zamana kadar görmezden gelinen yolsuzluklar 17-25 aralıkta gün yüzüne çıktı.

AKP'de boş durmadı ve cemaatin kirli çamaşırlarını ortaya döktü. Sonuç olarak iki taraf birbirine girdi ve olan ülkeye oldu. Malesef halkın bir kısmı bu iki kesim arasında saf tutma yoluna gitti.

Bu düzen sürerken, yapılan yeni hatalar ve yanlışlar olayın iyice kördüğüm olmasına neden oldu.

Reza Zarrab, ilginç bir şekilde ABD'ye gitti ve tutuklandı. Ortaya ilginç bir durum çıktı. Hükümet Reza ile iletişime geçemiyordu ve ne oldugunu kestiremiyordu.

Reza itirafçı olmak için bilerek mi ABD'ye gidip yakalandı süsü verdi yoksa yanlışlıkla yakalandı da orada esir mi tutuluyordu.

Eğer Reza'yı korumazlarsa ve Reza itirafçı olmayacaksa, bu durumda işler değişebilirdi. Sahipsiz kalan Reza, dostlarını satabilirdi.

Diğer yandan, eğer ABD ile anlaşıp oraya gittiyse ve hükümet Rezayı savunursa, o zamanda kendini ele vermiş olacaktı.

Tabi hükümet bunu düşünecek kadar akıllı bir yapıda değildi. Direkt olarak Reza savunuldu ve sahiplenildi. 2 kez nota verildi ve ABD'ye karşı Reza'nın yanında duruldu.

Reza ise ilk duruşmada itirafçı olarak karşımıza çıktı. Böylece hayır sever Reza bir anda hain, ajan gibi sıfatları üstüne aldı.

Artık mızrak çuvala sığmıyor, 1 gün önce denilenle 1 gün sonra denilen birbirini tutmuyor. Hükümet Reza'yı ve rüşvetçi bakanları yargılamak yerine olayın üstünü örtünce geldiğimiz noktada kaybetmiş durumda.

Peki can alıcı bir soru soralım? Egemen Bağış, Zafer Çağlayan gibi isimler nerede? Onlarda bir şekilde ABD ile temasa geçip, itirafçı olurlarsa ne olur? Reza elden kaçtı peki diğerleri hakkında işlem yapıldı mı? Kontrol altındalar mı? Hükümet yeni hatalar yapacak mı göreceğiz ancak rüşvet alacak kadar karaktersiz olanlar ilk önce en yakınlarını satarlar.

Son olarak;

Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin yurtdaşlarıyız. ABD'nin hak, hukuk gibi sebeplerle bu işe el atmadığını biliyoruz, cemaatin 17-25 aralıkta amacının yolsuzlukları ortaya çıkarmak olmadığını da biliyoruz.

ANCAK, hükümetin de temiz olmadığını ve bu sebeple savunulamayacağını da biliyoruz. Aynı gemideyiz ama aynı değiliz. Hırsızla aynı gemide olmak hırsızı savunacağımız anlamına gelmemektedir.

Yapılan hatalar, yanlışlar ve suçlar o kadar fazla oldu ki bu saatten sonra suçluları savunarak ülkeyi savunamayız. Tek yol suçluları ayrı tutup ülkenin onlarla ilişkisi olmadığını anlatmak olacaktır.

Şucu bucu olmayın, doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilin. Kimseyi kendinizden üstün görmeyin ve ülkemizi hafife almayın. Partilere bakarak ülke desteklenmez, partilere göre dış politika belirlenmez.

NOT: Burada geçenler tamamen hayal ürünüdür, yatırım tavsiyesi değildir. Zaten bu yazıyı kuzenim yazdı ve ben silmeyi bilmiyorum 🙁