Bin yıllık Türk - Yunan çatışması

Day 677, 05:06 Published in Turkey Philippines by MooN-StaR

eRepublik birkaç istisna dışında tarihte birbirleriyle mücadele etmiş milletlerin sanal ortamdaki yeni mücadelesine tanıklık ediyor. Bu çekişmelerin arasında bizi en çok ilgilendiren ise Türk – Yunan mücadelesidir. Temeli 1000 yıl öncesine dayanan bu mücadele o yıllardan beri zaman zaman alevlenip zaman zaman küllenerek, ama hiç ara vermeden devam etmiş. Şimdi eRepublik’te Türkler 400 sene hüküm sürdükleri yunan topraklarını tekrar almak için savaş verirken, Yunanlılar da üzerinde hak iddia ettikleri Batı Anadolu toprakları ve Marmara bölgesinin kendi egemenlikleri altında olduğu günleri görmek için yanıp tutuşuyor.

Türk – Yunan arasındaki bitmek bilmeyen, zaman zaman savaşa, zaman zaman diplomatik krizlere neden olan, iki halkın internet ortamlarında birbirlerine hakaret etmelerine, birbirlerini aşağılamalarına kadar varan bu çatışmayı 1000 yıl geriye saralım ve bakalım o zamanda bu zamana aramızda neler olup bitmiş.

Tarih 26 Ağustos 1071’i gösterirken akın akın Anadolu’ya gelen Türklerin durdurulması gerektiğini farkeden Bizans İmparatoru Romen Diyojen’in ordusu Alparslan’la Malazgirt ovasında karşılaştığında bir daha hiç sönmeyecek ateş yakılmış oluyordu. Malazgirt Savaşı’nda Alparslan’ın kazandığı mutlak zafer Anadolu’nun kapılarını Türklere ardına kadar açıyor, Bizanslılar ise bu tarihi, imparatorluklarının çöküşünü başlatan kara bir gün olarak not ediyorlardı. İmparatorluğun Anadoluda’ki hakimiyetini yitirmesi o kadar çabuk oluyordu ki, savaşı takip eden 10 yıl içerisinde Türkler Ege kıyılarına ulaşmış oluyorlardı. Türklerin Anadolu'da kalıcı olmalarını engellemek için Bizans, İmparator Manuel Komnen komutasında 1176 yılının 17 Eylül’ünde bu sefer II. Kılıçarslan’ın karşısına çıkıyor ve Miryekefalon Savaşı’nı da kaybederek Anadolu’yu tekrar ele geçirme hayallerini tarihe gömüyor ve Anadolu’daki egemenliğini tamamen yitiriyordu. Bu tarihten sonra artık gitgide küçülen Bizans, nihayet 1453 yılının 29 Mayısında Fatih’in İstanbulu fethiyle tarih sayfalarındaki yerini alıyor, Mora Yarımadası ve Atina’nın1458 yılında, Trabzon Pontus-Rum Devletinin de 1461 yılında Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle Yunanlılar 400 sene boyunca sürecek Osmanlı hakimiyetine girmiş oluyorlardı. Bu 400 sene boyunca ufak çaplı isyanlar olsa da genel olarak Osmanlı, Yunan üzerindeki hakimiyetini devam ettirmekte zorlanmıyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşe geçmesi ve askeri olarak zayıflaması Yunanlıların bağımsızlık ateşini körüklüyor ve 30 Ağustos 1832’de tam 374 yıllık Türk hakimiyetinin ardından Yunanistan sınırları Osmanlı tarafından tanınıyordu.

Ne varki Yunanlılar aldıklarıyla yetinmeyerek Megalo İdea’larının peşinden gidiyor, I. Dünya savaşından mağlup çıkmış, ordusu lağvedilmiş, silahı ve askeri olmayan Osmanlı’nın Doğu Trakya ve Batı Ege topraklarında hak iddia ediyor, 15 Mayıs 1919’da Fransa ve İngiltere’nin desteğine güvenerek İzmir’i işgal ediyor, 1920 yılında da Sevr anlaşmasıyla Doğu Trakya topraklarını ele geçirerek hayallerini süsleyen İstanbul’a hiç olmadıkları kadar yaklaşıyorlardı. Ne var ki Türk milletinin tarihi boyunca hiçbir milletin boyunduruğu altında yaşamadığı gerçeğini hesaba katmayan Yunan, İzmir’i işgaliyle Türk’ün fitilini ateşliyor, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk Milli Mücadeleyi başlatıyordu. Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiğinde Türk Yunan savaşının cephede gerçekleşen kısmı resmen sona eriyordu. Yunanlıların sadece 3 yıl süren hayallerini karşılarına çıkan ilk düzenli Türk ordusu yıkıyor ve onları geldiklere yere gönderiyordu.

Takvimler 1974 yılını gösterdiğinde Yunanistan’la birleşme hayalindeki EOKA’cı Kıbrıslı Rumlar, Yunan cuntasının desteğiyle Makarios’u devirerek Kıbrıs’ta kontrolü ele geçiriyorlardı. Ancak Türkiye’nin buna tepkisi gecikmiyor 20 Temmuz’da Türk ordusu adadaki İngiliz kuvvetlerinden hiçbir direniş görmeden adaya çıkıyor, kısa zamanda adanın %37’sini ele geçiriyordu. Türk ordusunun karşısına çıkma cesaretini gösteremeyen Yunan cuntası ise 24 Temmuzda çöküyordu.

Bu tarihten sonra Türk Yunan ilişkilerinde gerilimler bitmiyor, Kardak krizi, kıta sahanlığı gibi sorunlar sürüp gidiyordu.

1999 yılına geldiğimizde ise, terör örgütü PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Türk özel kuvvetleri ve İstihbaratı tarafından Kenya Nairobi’deki Yunan büyükelçiliğinden çıkarken yakalanması Yunanistan’ın teröre verdiği gizli kapaklı desteği su yüzüne çıkarıyor, Öcalan’ın üzerinden Yunan ve Kıbrıs Rum yönetimi pasaportları çıkıyordu. Bu olaydan sonra Öcalan’ın Yunan Elçiliğinde kalmasından sorumlu olan Dışişleri bakanı Theodoros Pangalos, Öcalanı gizleme işini beceremeyen Yunan istihbaratından sorumlu İçişleri bakanı Alekos Papadopoulos ve Ocak 1999’da Öcalan’ın Yunanistan’a girmesini engelleyemeyen(!) güvenlik kuvvetlerinden sorumlu Kamu Düzeni bakanı Philippos Petsalnikos istifa ediyordu.

1000 yıllık Türk – Yunan tarihinin kısa bir özetini böylece vermiş oluyoruz. eRepublikte kıyasıya savaştığımız Yunanistan’ı biraz tanıtabildiysem ne mutlu bana.

Makalemi Erepublik’teki savaşta Yunanlıların yanında yer alan, her Türkiye karşıtı yazıya, her Yunan milliyetçisinin makalesine “voted + subs” olarak yorum yapan kişiye ithaf etmek istiyorum. Kim olduğunu söylememe gerek var mı? Kendisi de dahil olmak üzere hepimiz kim olduğunu biliyoruz zaten.

Arkadaşlar makalenin daha fazla kişiye ulaşması için lütfen oylayalım. Eğer yeterli desteği görürse İngilizcesini yayınlayıp Yunan arkadaşların da bu bilgilerden mahrum kalmamasını sağlayacağım. Makaleye güzel bir fotoğrafla noktayı koyalım 🙂

[img]http://yellowcakewalk.net/2007-01-06/S5000034.JPG[/img]