[Başkanlık] Yalvarıyorum Okuyun...............

Day 1,054, 09:02 Published in Turkey Brazil by SkySweeper

Merhaba Arkadaşlar!

Daha önceki makalelerimde kullandığım Türkçe’nin bazen anlaşılır olmaması sebebi ile bugün çok daha sade yazmaya çalışacağım. Makalem biraz uzun olacak. Lütfen ama lütfen hepsini okuyunuz.

Biz Türkler, bir hastalığı teşhis etmede üzerimize yoktur ancak reçete yazılacağı zaman her birimiz bir köşemize çekiliriz. Gerçek hayatta onlarca örnek verilebilir konu ile alakalı. Neredeyse her sohbetin konusudur eğitim sisteminin çarpıklığı fakat bir kişi çıkıp demez şu şekilde olmalı. Bu makalede öncelikle içinde olduğumuz durumu, daha sonra neden bu durumda olduğumuzu ve sonunda da çözüm önerilerimi Erep’teki Türkiye Devlet Başkanı olarak değil bir arkadaşınız, bir kardeşiniz veya bir abiniz olarak anlatmaya çalışacağım. Mümkün olduğunca samimi yazacağım.

Hangi Durumdayız?

Savaşı nerede ise kaybettik. Her cephede yenildik ve yenilmeye devam ediyoruz. Kötü günler yaşıyoruz evet, belki daha kötü günlerde yaşayacağız. İçinde bulunduğumuz durum sebebi ile bir sürü bahane sayabilirim. Fakat biliyorum ki; bahaneler arkasına sığınırsak kronikleşen eksikliklerimiz tamamen kemikleşecektir. Geri dönüşümü olmayacak bir duruma gelecektir. Halen bir şansımız var iken eksikliklerimizi görmeliyiz.

Neden Bu Durumdayız?

Bu noktada isimlere takılmayalım. Şu şöyle yaptı bu böyle yaptı demek kolaycılığa kaçmaktır. Şu, bu dediğimiz yine biziz. Aramızdan biri bir hata yapıyorsa bu hepimizin hatasıdır.

Şimdi biraz gerçek hayata gidelim. Hepimizin ilgi alanı olan spora… Bana şöyle bir soru sorsalar Türkler hangi sporda başarılıdır? Cevabım kesin olarak “Güreş, Boks, Halter” olacaktır. Bu sporların ortak özelliği nedir biliyor musunuz? BİREYSEL spor olmaları. Futbol ve basketbol gibi takım sporlarında ise, istikrarı olmayan bir gazın etkisi ile günübirlik başarılarla karşılaşıyoruz. Ancak istikrarlı başarıları göremiyoruz. Futbolda dünya 3. sü bir sonraki turnuvada yok. Sonra Avrupa 3. sü bir sonraki turnuvada yok. Biz hiçbir zaman biz olamıyoruz. İş yaşamımızda bile böyle. Özel sektörün içerisinde olmam sebebi ile ortak almaktansa batmayı tercih eden birçok iş adamı tanıyorum.

Oyunda da aynı durumdayız. Maalesef hiçbir zaman takım olamadık. Ülke kenetlendiğinde ne gibi başarılara imza attığımızı eski oyuncular hatırlayacaklardır ya da takım gibi hareket eden gruplar (örneğin: Lazokrasi) kısa süre içerisinde tüm dünyanın konuştuğu gruplar haline geldiklerini hatırlayacağız. Biz ülke olarak organize olamadık bir araya gelemedik.

Bir araya gelmeyi bırakın birbirimize tahammül bile edemedik. Birbirimizin partilerini ele geçirmeye çalıştık bunun için uğraş verdik. Zaman harcadık, enerji harcadık.

O kadar tahammülsüzdük ki birbirimize birbirimizin hatalarını kovaladık. Hiç arkadaşımızın hatasını gizlemeye çalışmadık. Düşene bir tekme de biz vurduk. Affetme nedir bilemedik. Birbirimize hakaret ve küfürler yağdırdık. Ötekileştirdik.

Fake hesaplar açtık. Her fake hesap ile devletten 5 try çaldık. Oyuna yeni başlayanların çalışacağı şirket olmadığı için bu fake hesapları devlet şirketlerine soktuk, orada yetiştirdik, devletten çalmaya devam ettik. Belli bir seviyeye geldikten sonra bu fake hesapları arkadaşlarımızın şirketlerine soktuk. Bu seferde arkadaşımızdan çaldık. Arkadaşlarımızdan o kadar çaldık, devletten o kadar çaldık şimdi soruyoruz devlette neden para yok. Zamanında çaldığımız için olmasın sakın?

Tüm dünya fake hesap açtı diyeceksiniz. Evet doğru onlarda fake hesaplar açtılar. Kazandıkları paranın büyük bölümünü devletlerine bağış ettiler. Yani onlar sistemden çalıp devlet hazinelerini doldurdular. Bu cümlem ile fake hesapları desteklediğim anlamında lütfen anlamayın ben sadece bencil olduğumuzu ortaya koymaya çalıştım.

En kötü anlarda bile kendimizi düşündük. Bazımızın derdi para idi. Savaş zamanlarında ülke vatandaşlarına yüksek fiyattan silah, ekmek satmayı planladık. Bazılarımızın derdi ise makam sahibi olmak idi. Nasıl parti başkanı oluruz, nasıl vekil oluruz diye gözlerimize uykular girmedi.

Sürekli kendimizi büyük gördük. Bir kişi tarafından görevlendirildiğimizde “ben O’nun emrinde çalışmam” dedik. Hepimiz kraldık. Hep bireysel olarak yaklaştık. Görev teslim alırken de bir önceki görevi yapan kişi ile görüşmedik bile. Hiç kimseye fikir sormadık. Sormayız tabi en iyisini hep biz bildik.

Ne Yapacağız?

Yunan’ı tebrik etmek lazım… İllegal gelirleri var mı bilmiyorum. Olsa bile güzel bir organizasyon örneği gösterdiler bizlere. Ders verdiler. Biz iç siyasi çatışma ile birbirimizi yer iken adamlar durmadan çalıştı.
Bize çok iyi bir ders oldu. Şimdi ne yapacağız? Sıfırdan başlayacağız. Düzgün bir sistem kuracağız ve gelen bu sistemi devam ettirecek. Unutmayın bizim sıkıntımız ekonomi değil. Bizim sıkıntımız takım olamamak. Takım olacağız. Herkes olası savaş durumunda nasıl hareket edeceğini önceden bilecek. Deli fişek gibi sağa sola yalpalamayacağız.

Belki de çok ciddiye aldığımı düşüneceksiniz. Erepteki Türkiye’yi Türkiye ile özdeşleştirdiğim için mevcut durumu kaldıramıyorum. Bu durumdan da en kısa süre içerisinde kurtulacağımıza adım kadar eminim. Yeter ki bir olalım yeter ki aile olalım.

Napolyon’un dediği gibi; “Türk öldürülebilir ama mağlup edilemez".

Bayrak hüzünlenir, bayrak üzülür ama BAYRAK YERE DÜŞMEZ. Bu bayrağı yere düşürmeyeceğiz. Ben bu bayrağı yere düşürmeyeceğime namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum. Eğer sizinde içiniz sızlıyorsa, eğer sizde dün gece uyuyamadıysanız, gelin hep birlikte söz verelim.



Since__1299

NOT: Oy istemiyorum, söz istiyorum.