İstanbul ve Üç Gül

Day 2,747, 01:09 Published in Turkey Turkey by Humeyn

Üç damla düştü semadan, üç damla ter, üç damla nur...
Rasul-u zişandan armağandı İstanbul'a, üç dane gül ...
Onun kokusu, onun güzelliği , onun müjdesi ...
Güllerin her biri ayrı bir güzel, ayrı bir sır, ayrı bir manaydı ...


Birinci gül müjdeciydi, haberciydi. Çağırıyordu insanları; Gelin, bende bir müjde var, nail olun. Gelin, kutlu bir haberim var size. Gelin ve kutlu olanlardan olun. Birinci gül çağırıyordu insanları. Duyanlar, gülün varlığını, akın ediyorlardı İstanbul 'a . Erişmeye çalışıyordu her biri, ondaki güzelliğe, müjdeye, manaya. Lakin açmak nasib olmadı esrarını bab'ın, hiç birine.


İkinci gül beliriverdi birden, habercisiydi gelen emirin. Korku hakim oldu İstanbul'un semalarında. İnsanlar yaklaşan nutku duymuştu. O ne güzel nârâydı, duyanlar ürperiyor, atanlar,atılıyordu surlara. Fetih 'in fatih 'i olmak için dökülüyordu kanları. Kimi makam-ı şüheda 'ya ulaşıyor, kimi İstanbul 'a. Müesser oldu fetih, açıldı esrarı bab'ın. Eriştiler müjdesine, fahr-i kainatın.


Ve Üçüncü gül açıyordu, çözememişti kimseler manasını. Ta ki biri çıkıp da diyene kadar kelamını; bugün Fatih kalksa gelse, ne ben onu tanırım, ne de o İstanbulu. Anlatıyordu kelimeler durumun vehametini. İstanbul 'un fethe ihtiyacı vardı, tekrardan. Elden çıkmıştı çoktan. Fethin hasretiyle yanıyordu şehir, zincirlerinden kurtulmak için gün sayıyordu Sofya. İstanbul, yeni Fatih 'ini bekliyordu, üçüncü gül habercisiydi fethin.