Travma 1 (hikaye)
tiryakihasanpasha
Volkan'a bu kısa dönem askerlik pek yaramamıştı. O askerdeyken çalıştığı sigortacıdaki patron vefat etmiş, yerine de haylaz oğlu geçmişti. Bu haylaz herif Volkan'ın yerine de cillop gibi bir kızı işe almıştı. Yeni patron tarafından umursanmayan Volkan, iş yerinden mırıltılı küfürler ederek çıkarken sinirli parmaklarıyla bir sigara yaktı.
Artık çok küfreden ve çok sigara içen bir adam olmuştu genç yaşında.
O akşam zaten evde de kalmadı. Eve ekonomisine katkı sağlayamayan insana birkaç gün bile tahammül edemeyen pederin çenesi dayanılır gibi değildi. Annesi ise daha fazla üzülmemeliydi. Ceketini aldı, çıktı.
Sokakta dumanlı dumanlı yürürken biliyordu ki en çok onun canını yakan Ceren' di. Habire titreyen telefona da cevap vermek istemiyordu.
Kapıyı çaldı. Serkan her zaman ki yarı sarhoş haliyle kapıda bitiverdi.
"Vay kanka, hoş geldin"
Öyle otururlarken bir Volkan konuşuyordu beş de Serkan, bir Volkan konuşuyordu üç de Serkan...
Bilinirdi ki bir şeyi çok kafaya taktıkça o şey çok büyürdü. Ama öylece örümcekli ve pis tavana mörül mörül bakmakla da olmazdı. Serkan laptopla uğraşıyor bir yandan da birasından demleniyordu. Ve öyle konuşuyordu. Volkan onun konuşmalarından dolayı ona karşı hiç öfkelenmiyordu. Volkan hayatta bir tek Serkan'a öfkelenmezdi ki o ne kadar avare ve serseri bir adam olsa da.
"Abi o kızın böyle yapacağı belliydi. Yani sana ne diyorum. "Ceren, kız naber?" dedim. Yanında da o kıl kuyruk İsmail midir nedir o vardı. "İyi günler, Serkan abi" dedi bana sonra beraber kaçarcasına uzaklaştılar.
"Başka bir şey dedi mi?"
"Valla başka da bir şey demedi. O İsmail midir nedir onun Porsche ye bindiler. Bir tane vişne renginde 2009 model porsche var ipnede."
"Üzgün müydü?"
"Hea?" dedi bir de hıçkırdı Serkan. Hem de elini atletinin altına sokup biraz da göğsünü kaşıdı. Volkan biraz daha sesini boğmadan konuştu bu sefer.
"Gözlerine baktın mı diyorum yani. Üzgün müydü, pişmanlık var mıydı? Neydi?"
"Ha. Tamam. Yok yav. Arabaya bindi işte koltukta öyle cilveyle kıpraşarak dikiz aynasında gözüne makyaj yaptı. Böyle güle güle. Yani iyiydi hali. Oğlan da sırıtarak kontağı çevirdi gittiler."
Volkan elindeki ve bacağındaki ıslaklığa dikkatini verdi birden. Pet bardağı çok sıkınca şeftali suyu fışkırmış elinde sadece şeklini şimalini kaybetmiş beyaz bir plastik kalmıştı.
Serkan neden hemen sonra konuyu değiştirdi.
"Ya senin hesap ne oldu? Erep vardı ya? Ben oynuyom arada sırada. Çok manyak oldu oyun ama ha. Ha geçenlerde adamın biri.."
Duvardaki eski perdeler... Ne tuhaf desenleri var? Bir biri içine sonsuz helezonlar gibi geçen bitki şekilleri, bitkiden ziyade yaprak, daha ziyade anlamlı yaratıklar... Zararsız yaratıklar bunlar. Onların dünyasında acı yok, sıkıntı yok... Hoş bir yer orası. Orası... Neresi?
"...adam dedi sana bir kıyak. Göndere göndere bi tane tank. Tamam mı. Dedim ki; 'al bi tarafına sok' vay efendim sen biçim konuşuyon yok bi ticketlik işin var ben de dedim ki..."
Perdelerden sonra Serkan'ın yapışkanlı ağzına odaklandı Volkan. Serkan'ın ağzı hareket ediyor, hareket ederken içinden sesler çıkıyordu. Bu sesler de kelime, cümle denen anlamlı şeyleri oluşturuyordu.
"Seni seviyorum. Ben de seni seviyorum canım benim. Bir de yavrumuz olduğunda o dediğimiz evin bahçesinde yaramazlık yapar, sen yine "hey, hey, hey"diye bağırırsın di mi?"
Ceren'in ağzından çıkan bu cümleler de ne kadar anlamlı ve önemliydi. Anlamı hadi kaçınılmaz da, keşke o kadar önemli olmasaydı.
Devam edecek.
Arkadaşlar hikaye yazmayacaktım, dayanamadım yazdım. Bu arada ekmek için bekleyenler sabırlı olsun. Kavga çıkmasın. Sigara içip geliyorum.
Comments
birinç.
İkinci
üçünç
roman mı kısa hikaye mi yazıyorsun. Eger kısa hikaye ise başarılı sayılab,l,r. Betimlemelere yoğunlaşman lazım biraz kısır kalmış. Ayrıca tasvir ögelerini kullanayım derken parağlar arası mantık bütünlüğünezarar vermişsin. Ama herşeye rağmen sürükleyici ilerleyen zamanlarla merak unsuruda daha diri tutarsan tadına doyum olmaz bir serüven çıkar karşımıza .
@leadri
olayın gidişatına göre, kısa hikaye yazıyorum efendim. Dedikleriniz doğrudur. Fazla üstelemiyorum, üzerine uğraşmıyorum. O an aklıma takılan şeyler işte. Ben kitap yazmıştım ama fazla satmamıştı. Blogla felan da uğraşmıştım. Ya zaten memlekette fazla sevilmiyor edebiyat. Edebiyattan ziyade okumak diyeyim.
biz türkler günlük 8 saat tv başında zaman geçiriyoruz.Ama senede 8 saat kitap okumuyoruz.
: )
hele burada zaten... Okunmak çok ama çok zor. Burası bir oyun sitesi ve doğal olarak herkes oyun oynamaya geliyor. Edebiyat için efor sarf etmek saçma bir girişim olur diye düşünüyorum. Bunun yeri burası değil. Ama isterim ki burayı da renklendirebilecek bir olay olsun. Bu arada ben de yeteneğimin sınırlarını görebileyim. Bir de başka bir konu; bir görelim bakalım bazı olaylarla yazarak yüzleşmek nasıl bir etki bırakıyor insanda. Tek amaç takdir edilmek olmamalı asla.