Eziklik ve ezilmek

Day 1,575, 09:50 Published in Turkey Turkey by tiryakihasanpasha

Biz birkaç nesil olarak bir kavramın tanımını değiştirdik, anlam değeriyle oynadık. Yapmamamız gereken nahoş bir şeydi bu ama yaptık. Ve bu yaptığımızı daha da bir dikkat edilesi kılan; milyonlarcamızın beş on senede ve acımasızca yapmasıydı aslında.

Ezik bir kelime olarak seksenlerde doğduğunda anlamı şimdikinden çok ama çok farklıydı. İyi bir şeydi. Haklı bir mağduriyeti anlatırdı. Arabeskçiler ve sanırsam da metalciler demeçler verirken ezik kelimesini birinci tekil şahısla kullanmaktan kaçınmazlardı. Şaheser şarkılarda "ezikliği kalbimde yaşanmış tüm aşkların" diye sözler olurdu.

Ama ilerleyen zaman birçok şeyi değiştirdi. Zira kelimeler de her ne kadar soyut varlıklar olsalar da tüm varlıklar gibi değişimler yaşarlar ve "ezik" kelimesi de bu değişimi yaşadı. Ancak bu kelimenin durumunu özel yapan yapısındaki dramatizme uygun olarak tamamen ters değer kazanan bir değişim yaşamasıydı. Ezik...

Öncelikle acımasız bir dünyaya gözlerini açan nesiller jakoben, kapitalist, kodaman ve akla gelen ne kadar pis ve soğuk egemen güç varsa hepsi tarafından ezmeyi üstünlük, ezilmeyi de utanç kaynağı bir duygu olarak öğretildi ve kabullendirildiler.

Populizmin ise bu konuda suçu yoktu. Çünkü popülizm bir akıntıdır. Cıvık, pis, iğrenç bir nehirdir. Kendisine yani akıntısına direnç gösterenleri yüzde doksandokuz harcar. Harcayamadığı zamanlar da olur ki bu tip durumlara "devrim" denir. Devrim olduğunda herşey tersine dönebilir.

Tekrar ezilmeye dönecek olursak...

Yeni nesil pek anlayamadı daha doğrusu anlamaya fırsatı olmadı ama aslında ezilmek yerine göre iyidir. Ezilmek erdemlere ulaşmanın biricik yoludur. Ezilmeyen şeyler şekilsiz ve sevimsizdirler. Bir metal pres makinasında ezildiğinde kola kutusu olur. Ezilmezse teneke olarak kalır. Meyvenin özü olan suyu ezilerek elde edilir.

Ezilmemiş olan herşey dünyaya karşı kördür. Hesapsızca ve hoyratça yaşar. Darbe alınca ve ezilince acı duyar. Acıyı bildiği için o aynı acıyı başka bir varlığa yaşatmak istemez. Saygı duyar ve saygı duyulasıdır.

Ancak bir kola kutusunu çöpe atıp hayatını bitirmek varken üstüne ayağınızla hızla basıp dümdüz ettiğinizde ve küçükken yaptığımız gibi onunla top oynadığımızda, ömrünü bitirmediğimizde ve onu sürüm sürüm süründürdüğümüzde o kutunun intikam hakkı tartışılabilir. Tartışmak demek ise anlamaya çalışmaktır ve yargılamaktan çok daha önemlidir.

Günümüz insanı zanneder ki, daha doğrusu ister ki; ezilmek ondan uzak olmalı. Kaybetmek ondan uzak olmalı. Halbuki bu doğru değil. Her kim olursa olsun hayatında mutlaka en az bir kere kaybedecektir ve kaybettiklerinden ayrıldığında bedeni bir çukura gömülecek, ya da kül olup ortalığa savrulacaktır. Bunlar içinden çukura gömülenler ise onlarca kiloluk toprak altında ezilecektir.

Er ya da geç tüm bunlar olacak iken bu kadar gururlu bir şeekilde direnmenin, direnmeyeni aşağı görmenin anlamı nedir?

Kendini gururlu görüp aslında sadece bir "insanlarca dayatılan kuralların uygulayıcısı" olarak çekip gitmenin anlamı nedir? Cıvık akıntılara destek olmanın anlamı nedir?

En sondaki kaybetmekten bu kadar korkmanın gereği nedir? Kaybeden olarak, loser olarak bilinmekten, çağrılmaktan, anılmaktan sizi bu denli korkutan nedir? Kaybetmek zaten insanın doğasında varken bu isyan niye?

Ve de kime?