ilk yayınlanan makalem

Day 2,563, 00:30 Published in Turkey Poland by Poyraz Vahdeddin

GARİP HALİFE II . ABULMECİT HAN
Garip halife II . Abdülmecid son zamanlarda
bazı kişilerin hedef tahtası olmuştur . Peki ,
kim bu halife? Neyin nesi kimin fesi ?
Gerçekten içki içen , çıplak resim fantezisi
olan sapık, bir kişilik mi? Biz bu yazımızda
elimizden geldikçe öğrendiğimiz, bilgilerle
birkaç satır karalayacağız.
İlk olarak garip halifenin hayatını
anlatalım. Kendileri sultan Abdülaziz’ in
oğlu olarak 29 Mayıs 1868 ’ de İstanbul’da
doğdu , annesi hayranidil hanım
efendidir .1876 ’da babasının tahtan
indirilmesinden sonra 1908 ’ e kadar
icadiyedeki köşkünde sanatla meşgul olarak
yaşadı . Resim ve piyano gibi birçok sanat
dalıyla ilgilenirlerdi . Birçok resim sergisi
açan garip halife 1909 ’da kurulan Osmanlı
ressamlar Cemiyetinin de fahri başkanlığını
yapmıştır . 1918 ’de vahdetinin tahta çıkması
veliaht oldu. Kendileri Arapça , Farsça ve
Fransızcanın içinde bulunduğu 6 yabancı
dil bilmekteydi. 1 Kasım 1922 ’ de saltanat
kaldırılınca veliaht sıfatı kayboldu . Sultan
Vahdettin ’in Türkiye ’den sürgün edilmesi
üzerine 18 Kasım 1922 ’ de TBMM ’ nin oy
çoğunluğuyla halifeliğe seçildi .
3 Mart 1924 ’e kadar yaklaşık 1 yıl 3 ay
süren hilafetten sonra halifelik hanedan
üyelerinin yurt dışına çıkarılması kararı ile
Abdülmecit karar akşamına İstanbul polis
müdürü tarafından aceleyle Dolmabahçe
sarayından otomobil ile alınarak çatalca
dan İsviçre’ye hareket eden ilk trenle
Türkiye ’den sürüldü .O ülkenin kanunları
gereği ile birden fazla eşleriyle ülkeye
giremeyeceği söylendi. Daha sonra
Fransa’ ya geçti .
Garip halife sürgün hayatında neler mi
yaptı? Sürgün yıllarında hanedanın
geleneksel protokolünü ısrarla uygulamaya
devam etti. Cuma namazlarını Paris
Camii ’nde kılardı evlenen sultan ve
şehzadelerin nikâhlarını kıyarak kendi
tuğrasını taşıyan belgeler dağıttı . Yakışıksız
davranışlarda bulunan şehzadeleri
hanedandan ihraç ettiğini bildiren belgeler
hazırladı . Kızı Dürrüşehver sultanı ve
yeğeni nilüfer hanım sultanı Haydarabed
Nizamı’ nın oğullarıyla evlendirdi. Bu yolla
dünyanın sayılı zenginlerinden olan
dünüründen maddi destek gördü ve mali
müzayaka çekmedi. Mısır ’ın Kavala presleri
ile evlenmek için Fransa’ dan ayrılan çok
düşkün olduğu torunları ve oğlunun
gidişinden sonra eşleriyle beraber yalnız
kalarak ızdırablı günler geçirdi. Her fani
gibi Garip Halifede ölümü tatmıştır . 23
Ağustos 1944 ’te sürgün bulunduğu Paris’te
kalp krizinden öldü . Türkiye ’de dönemin
hükümeti cenazesini Türkiye ’ye kabul
etmediler . Cenazesi 10 yıl kadar Paris
Camii ’nde bekletildi ve cenazesi daha fazla
tutulamayacağı anlaşılınca Medine ’ye
nakledilerek Baki Mezarlığına defnedildi.
Garip Halife pek bir çalışma yapamadı. 1
yıl 3 ay kadar süren hilafeti , saltanat
yetkileri bulunmayan hükmi bir hilafettir.
Hilafet nasıl mı bitirildi ? Halife nasıl mı
sürgün edildi? Kuva- i milliye 6 Kasım
1922 ’de İstanbul’ a girmiş ve 29 Ekim
1923 ’te Cumhuriyeti ilan etmiştir .
Cumhuriyet’ in ilanında Ankara Türkiye
Cumhuriyeti ’nin ve İstanbul ise hilafetin
merkezidir . Ancak İngilizler , Hilafetin
İslam birliğini sağlayan tek sebep olduğunu
bildiklerinden , ısrarla hilafet müessesesinin
ilga edilmesini istemektedirler . İşte bu
ısrarlı tutumlara 1 . Büyük Millet
Meclisi’ nden onay çıkmamıştır. Erken
seçime götürülen meclis , yeni üyeleri ile 3
Mart 1924 tarihinde hilafeti ilga etmiştir.
Hilafetin ilgasını tamamen İngilizlerin
baskısı ile olduğu, bütün yönleri ile ortaya
çıkmış bulunmaktadır . Böylece İslam’ın ilk
halifesi Hz . Ebubekir , son ve 102. halifeside
halife Abdülmecit olmuştur . Daha sonra
Hicaz, Mısır gibi ülkelerde hilafet devam
ettirilmek istense de İngilizler buna izin
vermemiştir .
Bir başka husus ise Garip halifeye atılan
içki iftirası. Kendi yazdığı Risalesinde bu
konu hakkında bazı padişahların içki
içtiğini yazmış fakat kendi içtiğine dair
hiçbir bilgi yoktur. Üstelik içki içerdi
denilen sağlam bir kaynak ve belgede
yoktur. Buradan da halife Abdülmecit içki
içerdi zannı çıkaramayız . Birde ‘Avluda
kadınlar’ tablosu var tabi . Bu konuda
okuduğumuz bir makale var, Beşir
Ayvazoğlu’ nun okumanızı tavsiye ederiz .
Onunda dediği gibi , imzasız bir tablo
birileri halife Abdülmecit’in dedi diye onun
mu oldu ? Bu şuna benzer Babil asma
bahçelerini ben yaptım diyen bir inşaat
ustasına inanmak çok zordur. Sen yapmadın
desen ben inşaat ustasıyım hemde üstünde
imza yoktur der. Aynen öyle resimle sanatla
uğraşıyor diye bir Allah dostuna böyle bir
resmi yüklemek çok büyük bir ahmaklıktır .
Tabi diyorsunuz ki kimin bu tablo kime ait ?
Bu tablo Beşir Ayvazoğlu’ nun da dediği gibi
büyük ihtimalle Gustave Boulanger’ye
yahut onu ustaca taklit eden başka bir
ressama aittir . 6 yıl önce de ‘ Nü’ nün peşine
düştüm ’ başlıklı yazısında da meseleyi ele
almıştı. O yazıda da dediği gibi bir insan
gördüğü Harem ’i neden fantezileri ile
resmetsin ki . Şu da soru olarak karşımıza
çıkacaktır. Belki harem öyleydi? Bunun için
size tarih yazarlarımızdan Yavuz
Bahadıroğlu ’nun ‘ Harem’ adlı kitabını
okumanızı tavsiye ederiz. Son halife harem
resimleri de yapmıştı ‘Haremde Goethe’ ,
‘Sarayda Beathoven’ , kızlarının ve Ofelya
kalfa gibi porteleri bazı saraylı kadınlar vb .
resimleri vardır . Bunların çıplak değildir .
Okuduğumuz makalelerden birinde de
dediği gibi bir çıplak kadın resmi vardır .
Onunda bütün anatomik özellikleri tüle
bürünmüş gibi belirsizleştirilmiştir . Size
okuduğumuz bir yazıyı aynen aktarıyoruz.
‘’ Abdülmecid Efendi ’ ye ait olduğu iddia
edilen tablo, Gustave Boulanger ’nin mesela
“ Le Harem du Palais ” (Sarayda Harem), The
Bathers ( Yıkananlar ), “The Slave
Market” ( Köle Pazarı ) ve “A Summer Bath
at Pompeii ” (Pompeii ’de Bir Yaz Hamamı )
adlı tablolarıyla karşılaştırılırsa birbirine
benzeyen birçok ayrıntı görülecektir . Bu
resimlerin hepsine internetten erişilebilir .
“ Avluda Kadınlar ” tablosunun tam
ortasında çeşmenin yanında çömelmiş
kadın figürünün neredeyse aynısı “ The
Slave Market” ta, geniş yapraklı ağacın bir
benzeri “ Le Harem du Palais ”da , çiçeklerin
sarıldığı sütunların benzerleri de “ A
Summer Bath at Pompeii ” de vardır . Bu
tabloların üçünde, “Avluda Kadınlar ”daki
gibi yerde serili ve perde gibi kullanılan
birbirine benzer halılar göze çarpmaktadır .
Hemen her resmine bir de siyahî cariye
konduran Boulanger ’nin akademik üslûbu
benzerlerinden rahatlıkla ayırdedilebilir . ’’
Yani başka bir husus ise Abdülmecit
Efendi ’nin herhangi bir tablosu ile
Boulanger’ in herhangi bir tablosunu yan
yana koyunuz . İki tablonun yanına da
‘Avluda Kadınlar ’ tablosunu koyunuz. Bu
fark çok bariz ortaya çıkar . Hatta yedi
yaşındaki bir çocuk bile bunu ayırt edebilir .
Bunu da bilgisayarda yapmanız
mümkündür .
Değerli okurlarımız biz Garip Halifenin
sahipsiz bir ümmetin çırpınan, cürmü
küçük , aczi fakir yazarlarıyız. Bildiğimiz
kıt bilgilerimizle size Garip Halife
Abdülmecit Efendi ’ yi anlatabilmişsek ne
mutlu bize sıkıcı yazımızı okuduğunuz için
teşekkür ederiz.
HAZIRLAYANLAR :
Selim Can SAYIN
Furkan ASLAN
HESABIM
MAKALEM
SALINIZ ARKADAŞLAR

433
okunma
16
oy
12
yorum