BEN KÜÇÜKKEN ESMERMİŞİM

Day 2,374, 11:35 Published in Turkey Croatia by zebah zebah

Eskiden sadece uzun yolculuklarda aşık olurdum. Varış noktasından çok daha önemliydi mola vakti ve de. Hayatı sigara içebileceğim bölümlere ayırdığım içindi belki de bu. Sigaraya aşık olmak doğuya özgü sanırım. İçinde hüzün barındırmayan hiçbir şeyi kabul etmiyor sanki bünyesine. Acı çekmek miydi bizi insan yapan? Hangi deyyus atamız o kadar hayvani kahkahalar attı da ağlıyoruz şimdi? Adem’in yediği elmanın sindiriminden mesul bir insanlık hangi canavar Tanrıların dişleri arasında öğütülüyor? Doğduğu günden beri ölmekte olan bir canlının paranoyak olmama ihtimali nedir? Nasıl gitmez zoruna bir elma uğruna yok olmak kendine insan diyenin? Ya arkadaş yeminle kivi olsa anlarım da gidip elma uğruna da kelle vermek dokunuyor lan. Nasıl bir köylüsün arkadaş insanda hiç mi zevk olmaz? Ya o kadar hurinin arasında şehriye çorbası içmediyse bu Adem ben adam değilim. Sünnetlemiştir de tabağı. İnsanın ezikliği ezeldendi belki de. Ondan ilk sedye geliyordu aklımıza ölümden dönmüşken. Ekmeğe ne sürersek sürelim oran hep bu yüzden ekmekten yanaydı? Salt çokokrem üstünlüğü ile biten bir karşılaşma hatırlamıyorum zifir çocukluğumdan. Çoğulcu demokrasiden yana da değildi ekmek. Ekmekegemen toplumlarda kadının yeri üzerine söyleşelim mi erenler? Ya o elma Granny Smith değilse diye düşünüyorum deminden beri ve olmama ihtimali nefesimi tıkıyor.



Öyle merhametli bir Tanrı düşle ki tüm benliğini kese kağıdı ile hileli terazide tartsın. Elma uğruna ölsün milyarlar ve sen tek bir bedene sığmaya çalış. Tanrı’nın sana üflediği tek şey nefreti ve bitmek bilmez yalnızlığıydı övme kendini ben uluyum diye. Tanrı sana güzel olan hiçbir şeyi verecek olgunluğa sahip değil. Çünkü onun yalnızlığından başka paylaşacak bir şeyi yok. Hah işte tam bu yüzden aşık oluyorsun otobüs köşelerinde. İşte tam bu yüzden iniyor o kara gözlü beyaz tenli dilber senden birkaç durak önce. Sen ise tam bu yüzden ademleşip inemiyorsun onunla aynı durakta. Ve diyemiyorsun karşısına çıkıp:

‘Oha ya gözlerin niye bu kadar güzel ki?’

Belki gülümseyecekti? Benimle otobüse binen tüm güzel kadınlara aşık oldum. Delice sevdim delice. Benim onları sevdiğim o onbeş saniye hayatlarında gördükleri görecekleri tüm sevgiden daha fazla ve yüceydi. O onbeş saniyede öptüm onları, o onbeş saniyede seviştik ve yaşlandık birlikte. Son durakta önce çocuklarımı gömdüm. Sonra da bizi. Oysa hepsini şaşırtmak isterdim ben küçükken esmermişim deyip. Kimse böyle demezdi çünkü. Kendi karanlığımızdan korkmamızdı bunun sebebi. Sadece küçükken sarışın olduğunu iddia edenleri sevdik çünkü hep.


Artık uzun yolculuklara özgü değil aşklarım. Tanrı’nın doymak bilmez sevgi arayışı kaplıyor içimi. İçime üflediği yalnızlık ele geçiriyor. On dakikalık yolculuklarım beni sevmeyen kızlara küfretmekle geçiyor. Yalnızlığım gırtlağımı parçalayarak öldürmek istiyor bedenimi. Yalnızlık Tanrılaşıyor ve öfkesi büyüyor. Haketmediği sevgiyi dayatıyor sevmek zorunda olmayan o dilberlere.


Gerçekliğe dönüyorum sonra yavaşça ve Tanrılar yokoluyor. Yalnızlığım Tanrılaşıyor ve ben boğuluyorum kendi kanımda. Hangi CSI ekibi derileri çıkaracak tırnak aralarımdan? Yalnızlığın farkındalığı ölümdür yaşarken.


Tanrı yalnızlığım ve büyüyor. Ben küçülüyorum.