Raven turkce ceviri(Gorev Makalesi- yorumlarinizi bekliyorum)

Day 2,887, 01:57 Published in Turkey Turkey by mesela yani

oncelikle sunu belirteyim bu bir gorev makalesidir, herkesten yorumlarini bekliyorum.

evet Raven siirinin turkce cevirisi asagidadir.

evvel zaman önce ürkünç bir gecede,

eski kitaplardaki yitik hikmeti,

düşünüyordum güçsüz ve bitkin.

başım öne düşmüş, uyumak üzereyken,

nazik vuruşlarla kapı çaldı birden.

"bir misafir" dedim ,çalıyor kapımı

"bir misafir, başkası değil."

açık seçik hatırımda, bir aralık günüydü,

yerde bir hayalet gibi şöminenin ışığı.

çaresiz sabahı istedim, kitaplardan diledim

istırabın bitişini lenore'u kaybetmenin ıstırabı.

meleklerin lenore dediği o bakire, nurlu ve eşsiz,

artık ebediyyen isimsiz.

ipeksi mor perdelerin süzgün hışırtısıyla,

garip bir dehşet kapladı, hiç yaşamadığım.

yineleyip durdum yatıştırmak için kalbimi,

"odamın kapısında bekleyen kişi bir misafir,

odamın kapısındaki gecikmiş bir misafir,

başkası değil."

canlandım birdenbire, daha fazla beklemeden,

"bayım" dedim ya da "bayan", affınızı diliyorum.

gerçek şu ki uyukluyordum, usulca kapıya vurdunuz,

usulca geldiniz, kapıma dokundunuz.

emin olamadım işittiğimden.

sonra ardına kadar açtım kapıyı,

karanlıktı, sadece karanlık.

merak ve endişeyle baktım karanlığa uzun uzun,

hiçbir faninin cüret edemediği hayaller içinde.

sessizlik bozulmadı, ne de bir işaret karanlıktan,

orada tek kelime lenore idi, fısıldadığım.

ve karanlıktan yankılandı bir mırıltı: "lenore,"

sadece bu, başka bir şey değil.

ruhum alevler içinde döndüm odama,

ardından yine bir tıkırtı, daha da şiddetli.

"eminim" dedim "birşeyler var penceremde,"

gidip ne olduğuna bakayım, gizem çözülsün,

kalbim sükun bulsun, bu gizem çözülsün.

rüzgardır, başka bir şey değil.

tam kepengi açacakken, kanat şakırtılarıyla

heybetli bir kuzgun belirdi, kutsal günlerden kalma

hiçbir şey söylemedi, ne bekledi ne durdu

bir saygın kişi edasıyla, kapının üstüne tünedi,

oda kapımın üzerinde, bir pallas büstüne tünedi,

tünedi ve oturdu, sadece bu

cezbederek, takındığı ağır ve şiddetli tavırlarıyla

üzgün ruhumu gülümsetti, çehresi bu siyah kuşun

"sorgucun kırpılmış olsa da" dedim "değilsin namert,

karanlık kıyılardan gelen, korkunç ve gaddar kuzgun.

söyle nedir, cehennemi gecenin kıyılarındaki saygın ismin"

dedi kuzgun "hiçbir zaman"

şaştım bu hantal kuşun konuşmasına böyle açık,

pek anlamlı, pek ilgili olmasa da söylediği;

çünkü hiçbir şanslı insan yoktur, ki biliriz hepimiz

oda kapısının üzerine tünemiş bir kuşla karşılaşsın

kapının üstündeki büste tünemiş bir kuş ya da canavar,

adı "hiçbir zaman" olsun

tek bir söz söyledi o dingin büstteki kuzgun

taştı sanki bütün ruhu o tek kelimeden

ne bir söz ekledi, ne bir tüyü kımıldadı

acıyla mırıldandım: "diğerleri uçup gittiler,

sabah o da terkedecek beni, umutlarım gibi"

dedi kuş "hiçbir zaman"

irkildim tam yerinde söylenen bu sözle,

"şüphesiz" dedim "bu söz, tek sermayesi,

üzgün bir sahipten miras, zalim belaların

şarkıları tek bir nakarata düşünceye dek kovaladığı

umutsuz ve hüzünlü bir ağıt gibi tekrarlanan"

"asla---hiçbir zaman"

kuzgun beni hala cezbedip gülümsetirken,

yöneldim koltuğa, kapının, büstün ve kuşun önündeki

gömülürken koltuğuma, düşünüyordum

eski zamanlardan kalma bu uğursuz kuşun

bu gaddar, hantal, korkunç, ve kasvetli kuşun

neydi kastettiği, derken "hiçbir zaman"

tahmin yürütmeye koyuldum, tek ses etmeden

ateşli gözleriyle sinemi dağlayan kuşa

devam ettim düşünmeye, uzatıp başımı

lambanın aydınlattığı kadife yastığın üzerine

lambanın gözlerini diktiği kadife ve mor yastık ki

ah, "hiçbir zaman" yaslanamayacak o!

sonra görünmez bir tütsünün kokusuyla ağırlaştı hava

yüce meleklerin ayak sesleri çınladı tüylü zeminde.

"ey sefil" diye haykırdım "bir ferahlık verdi sana tanrın;

lenore'un hatıralarından kurtulasın diye bir ilaç,

iç bu iksiri kana kana ve sil lenore'u aklından"

dedi kuzgun "hiçbir zaman"

"kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis;

kışkırtıcı mıydı yoksa bir fırtına mı seni bu sahile atan

kimsesiz ama gözüpek bu afsunlu çöl toprağında

bu perili evde bana gerçeği söyle, yalvarıyorum

var mı günahların ilacı? söyle bana söyle, yalvarıyorum"

dedi kuzgun "hiçbir zaman"

"kahin" dedim "şeytani birşey! --kahin yine de, kuş ya da iblis;

üstümüzde kıvrılan gökler ve yücelttiğimiz tanrı adına

söyle bu hüzünlü ruh, uzaktaki cennette, sarılabilecek mi

meleklerin lenore adını verdiği kutsal bir bakireye

meleklerin lenore dediği o eşsiz, nurlu bakireye

dedi kuzgun "hiçbir zaman"

"bu söz ayrılık imimiz olsun ey kuş, ya da iblis;

dön artık fırtınaya, ve cehennemi kıyılara,

söylediğin yalana nişan tek tüy bırakma.

yalnızlığıma dokunma, terket o büstü,

çek gaganı kalbimden, çek suretini kapımdan"

dedi kuzgun "hiçbir zaman"

uçmuyor kuzgun, oturuyor orada, hala orada

oda kapımın üzerindeki o süzgün büstte

rüya gören bir iblisin bakışı gözlerinde

gölgesi akıyor zemine yüksekteki lambadan

ve bu gölgeden, yerde uzanmış yatan,
yükselecek mi ruhum? "hiçbir zaman"