Arthur Schopenhauer 227. Doğum Yıldönümü - Aforizmalar

Day 2,651, 05:52 Published in Turkey Republic of China (Taiwan) by Viola Catchu
Bu makaleyi, fikirlerinin çoğunu benimsediğim ve gerçekten zeki bir insan olduğuna inandığım Alman Filozof Arthur Schopenhauer'ı (Artur Şopenhaver diye okunuyor aşağı yukarı) sizlere biraz olsun tanıtmak için yazmaya karar verdim. Yazmak pek doğru bir ifade sayılmaz gerçi çünkü bu cümleden sonra yazacaklarım Arthur Schopenhauer'ın aforizmalarından derlemelerdir.

Şöyle başlayalım niyetimiz belli olsun;
"ben kalabalıklar için yazmadım... çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir."

"Bütün yaşamsal birlikteliğin anlaşılırlığı istencin yaşama olan yatkınlığıdır, yalnız başına bu bizi bitirebilir; bütün istençlere kıyan, onu yok eden şey bizdeki nesnel görünümünü terk eden intiharımız değildir."
---
isteme kötüdür; ya istediğine ulaşıp bıkarsın ya da hiç ulaşamayıp acı çekersin demiş. iyi demiş.
güneş belini ısıtır aşık oldum sanırsın
---
krallar taçlarını ve asalarını geride bıraktılar,kahramanlar da silahlarını. ama aralarındaki, görkemlilikleri dışlarına taşan, bunu dışarıdaki şeylerden almayan büyük insanlar, büyüklüklerini yanlarında götürürler.
---
"benim gibi insanlar tarafından geride bırakılan fikirler, anıtlar hayattaki en büyük zevkimdir. kitaplar olmasa uzun zaman önce umutsuzluğa gömülürdüm."
---
en büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur.
---
insanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. taktir etmeden ve zevk almadan yanlarından geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar
---
başkalarını önemsememek, önemsenmeyi getirir
---
...."dünyanın herhangi bir yerinde elde edilebilecek çok fazla bir şey yoktur. dünya sefalet ve ıstırapla doludur; ve eğer bir insan bunlardan yakasını kurtarırsa , bilsin ki can sıkıntısı her köşe başında pusuda beklemektedir..."
---
"hayalgücü olan fakat bilgisi olmayan insanın kanatları vardır ama ayakları yoktur"
---
"insanın 40 yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o yılların eleştirisidir. "
---
"erkeğin aşkı, doygunluğa erdiği andan sonra, gözle görülecek biçimde azalır; önüne çıkan her kadın, elde ettiği kadından daha çekici gelir ona; çeşitliliği arzulamaya başlar. kadının aşkı ise, doygunluğa erdiği andan sonra artmaya başlar. bu, doğanın amacının, türün sürdürülmesinin ve elden geldiğince çoğaltılması olmasının bir sonucudur. erkek bir yılda, yüzden fazla çocuğu kolaylıkla yapabilir; oysa kadın, ne kadar erkekle sevişirse sevişsin, yılda ancak bir çocuk yapabilir."
---
"dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır."
---
"intihar eden kişi aslında hayatı ister, ancak mevcut hayat şartlarından memnun değildir."
---
"hayatın kısa rüyasına karşılık, sınırsız zamanın gecesi ne kadar uzun!"
---
"alınyazısından kopardığımız her şey, dilencinin ayağı ucuna atılan paraya benzer: verilen sadaka, duyduğu acıların sürüp gitmesini sağlayabilmek için, dilencinin hayatını biraz daha uzatmaktan başka bir iş görmez."
---
"insanın varoluşu bir tür hata olmalı. insan varoluşuyla ilgili şöyle söylenebilir: bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve en kötüsü olana dek de bu böyle sürüp gidecek"
---
"zeka olgunlaştıkça acı artar"
---
"yeni olan nadiren iyidir, çünkü iyi bir şey ancak kısa bir zaman için yenidir."
---
" doğmadan önce neysen, öldükten sonra da o olacaksın. "
---
"yaşam lanet bir iş... onu, anlamaya çalışarak harcamaya karar verdim."
---
"ne sevgiye ne de nefrete yol açmamak dünya bilgeliğinin yarısıdır: hiçbir şey söylememek ve hiçbir şeye inanmamak da öteki yarısı."
---
kişi istediğini yapabilir; ama ne isteyeceğini isteyemez.
---
"insanin hayati, yenileceginden hic suphe etmeksizin, varolmaya calismak icin harcanmis bir cabadir."

"dünyanın özü kötüdür...yapılması gereken en iyi şey yaşam istencini reddetmektir."
---
"en büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. ama bunun en büyük budalalığımız oldugunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez. "
---
"gençliğimizdeki neşelilik ve karamsarlığa kapılmama hali, kısmen hayat tepesine tırmanıyor ve tepenin öteki tarafındaki ölümü görmüyor olduğumuz gerçeğine dayanır. "
---
"tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar. "
---
çok soğuk bir kış günü üşüyen kirpiler birbirlerine iyice sokulurlar, soğuktan ve donmaktan korunmak için, ama bir süre sonra birinin dikenleri diğerine batmaya başlar. birbirlerinden iyice uzaklaşırlar, bu seferde soğuğun etkisi hissedilir. her seferinde aynı olay tekrarlanır, üşüyünce birbirlerine yapışan kirpiler, dikenler batınca birbirlerinden fazlasıyla uzaklaşırlar, ta ki hem soğuktan etkilenmeyecekleri hem de birbirlerine katlanabilecekleri orta bir mesafe bulana kadar. insanlar da kendi monotonluklarından, tek başınalığın boşluğundan kurtulmak için birbirlerine yaklaşırlar, ama çirkin alışkanlıkları ve dayanılmaz hataları onları birbirlerinden uzaklaştırır. orta mesafe ise nezaket ve iyi ahlaktır.
---
"aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker...nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre oynar. bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi"
---
"her aptal çocuk bir böceği ezebilir. ama dünyanın bütün profesörleri bir böcek yaratamaz"
---
" beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız. "
---
"kendi başına hayatın gerçek ve hakiki bir değeri yoktur, ihtiyaçlar ve yanılsamalar aracılığıyla sadece devinim halinde tutulur. ihtiyaçlar ve yanılsamalar kaybolur kaybolmaz hayatın mutlak yavanlığının ve boşluğunun farkına varıveririz."
---***
bunlar dışında ruhun zenginliğine işaret eder. lüksün, gücün, paranın ruhu mutlu etmeyeceğini ancak mutluluğuna yardımcı olabileceğini söyler. ruhu zengin olan bir insan aslında küçük bir dünyadır. kendini eğlendirmek için başka insanlara ihtiyaç duymaz. özellikle paranın adeta deniz suyu gibi olduğunu söyler. insan içtikçe daha çok susar ve en sonunda açgözlülüğünün ve cimriliğinin kurbanı olur.
---***
"ben kalabalıklar için yazmadım... çalışmalarımı, zamanın seyrinde nadir rastlanan istisnalar olarak ortaya çıkacak düşünen bireylere miras bırakıyorum. onlar da benim gibi ya da gemisi batıp ıssız bir adaya çıkan ve kendisinden önce aynı sıkıntıları yaşayan birinin izlerinin, ağaçlardaki bütün papağanlardan ve maymunlardan daha fazla teselli sunduğu bir denizci gibi hissedeceklerdir."
---***
"en değersiz gurur, milli gururdur. bu, onunla gurur duyandaki bireysel özelliklerin yoksunluğunu ele verir. çünkü insan neden milyonlarca insanlarla paylaştığı bir özelliğe tutunma gereği duyarbilirki başka türlü? dikkate değer kişisel niteliklere sahip olan, sürekli göz önünde bulundurduğu ülkesinin hatalarını açıkça görebilecektir. ama dünyada gurur duyabilecek hiç bir şeyi olmayan her zavallı aptal gurur duyabilmek için son çare olarak ait olduğu ülkesi ile gurur duyar."
---***
her gün, küçük bir yaşamdır; her uyanış ve yataktan kalkış küçük bir doğumdur; her taze sabah küçük bir gençlik ve her yatağa gidiş ve uyuyuş küçük bir ölümdür. genel olarak sağlık durumunun, uykunun, beslenmenin, hava durumunun, çevrenin ve daha başka birçok dışsal olayın, ruh halimiz üzerinde ve ruh halimizin de düşüncelerimiz üzerinde muazzam bir etkisi vardır. dolayısıyla, bir olaya bakışımız gibi, bir başarıya yönelik yeteneğimiz de zamana ve yere çok bağımlıdır.
---
iğnenin parmağa batışı kan akmasına sebeptir, can acıtır. parmağımızı iğneden arındırdığınızda ise, acınız diner, mutlu olursunuz. işte bu! mutluluk denen şey, bundan ibarettir. fazlasını talep etmek gerçekçi olmaz.
---
"zeki bir insan yalnızlıkta, düşünceleri ve hayal gücüyle mükemmel bir eğlenceye sahiptir."
---
"delilik acı çekmeyi hatırlamamak için bir yoldur."
---
"insanları tanıdığımdan beri hayvanları severim."
"her halk diğer halkları kötüler ve hepsi de haklı."
" çiçek yanıt verdi: seni aptal! görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret."
---
"insan kendisinin ne olduğuyla asla uğraşmaz. fakat aynı anda insan, hem başkalarına, hem de kendisine güzel görünmek ister. bu nedenle insan kendisini de kendisinden gizler. yine aynı nedenle her insan hem kendine, hem de başkalarına rol yapar. sıradan bir insan başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğüyle ilgilendiğinin yarısı kadar kendisinin ne olduğuyla ilgilenmez"
---
" beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet. "
---
''aldanmışlar arasında doğru kavrayışlı bir adam, tüm saat kuleleri yanlış zamanı gösteren bir kentte, kendi saati doğru olan adama benzer. saatin gerçekte kaç olduğunu bir tek o bilmektedir; ama bu onun ne işine yarar? tüm dünya yanlış zamanı gösteren kent saatlerine göre davranmaktadır; hatta bir tek onun saatinin doğru zamanı gösterdiğini bilenler bile.''
---
"bu dünyada zevkin acıya ağır bastığı veya herhalde bu ikisinin birbirini dengelediği iddiasını her kim kısa yoldan sınamak isterse avını parçalayıp yiyen hayvanın hissiyatıyla ona av olan hayvanın hissiyatını mukayese etmelidir."
---
'' yahudiler yalancıların üstadlarıdır. ''

ınsanoğlu benden hiç unutamayacağı birkaç şey öğrendi. ( kahin olduğunun kanıtı )

kısa süre sonra kurtların bedenimi yiyeceği düşüncesine dayanabiliyorum, ama felsefe profesörlerinin benim felsefemi kemirdikleri düşüncesi ürpermeme neden oluyor. ( hegel' in ileri dönemlerdeki haleflerine ayar )

hayatının son dönemindeki hiçbir insan, samimiyse ve bütün melekleri yerindeyse, her şeyi yeniden yaşamak istemez. bunu yapmaktansa tamamen yok olmayı tercih eder.
şükür ki yüz tane ahmak bir araya gelse bir tane akıllı adam etmez.

ölümden sonra doğduğundan önce neysen o olacaksın.
---
''gece ve gündüz, siyah ile beyaz gibidir. gün bize griyi verir. bazıları içinse pembedir. hayatın sırrına ermiş biri içinse, tüm günler renksizdir.''
---
"bu yolda dehaya olağanüstü bir düş gücü eşlik etmek zorundadır."
---
* alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif ,sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.
---


Bu da merak edenler için gelsin okuyan olacağını sanmıyorum ama olsun.


Kör, anlayışsız dünya istenci onun için en büyük çıkış noktasıydı. Kastettiği çıkış noktası dünyanın ve canlıların varolmasına, türemesine kadar giden noktadır. Ona göre anlayış, bu irrasyonel dünya istencinin yalnızca bir hizmetçisidir. Dünya onun için -körlerin nedensiz istençlerinin ürünü olarak dünya- aslında olmaması gereken kötü olan bir şey, bir suçtur. Daha kötü bir dünya olamaz. İşte ama dünya öyle bir kurulu düzendir ki, öyle olmak zorundalığındaki kesin ve doğru gerekliliğini başarabilmek zorundadır. Eğer biraz daha kötü olsa zaten üstesinden gelemezdir. Dünya, acılarla dolu bir feryat, sefalet vadisidir. Her şeyin bir şans olduğuysa illüzyondur. Bütün hazlarımız yalnızca negatif kalacak, durup dinlenmeden çaba harcayan istençlerimiz son olarak bir "hiçlikle" memnun edilecek. "Çünkü her şey, çabalarımız, bir yetersizlik kaynağından gelir ve memnuniyetsizliğimizle birlikte yetersiz bir gerekle çabasına kaldığı yerden devam edecektir ki, öyleyse acı olarak kalacaktır giderilmediği sürece." Hiçbir memnuniyet de sürekli değildir, ondan çok daima yeni bir çabanın yeni başlangıç noktasıdır. Çabayı her yerde görüyoruz, defalarca yavaşlatılmış, engellenmiş ve savaşır vaziyette; yani sürdüğünce acı olarak ama çabanın son hedefi olarak değil. Öyleyse çaba acının son hedefi ve ölçütü değildir. İstencin, her şeyden önce her şeyi istemenin esası ihtiyaçtır, eksikliktir, yetersizliktir. Sonuç itibarıyla "acı"dır. Öyleyse yaşam, can sıkıntısı ile acının arasında sallanarak gidip gelendir.

İnsanlığın yaşamında daha ilk hâlinden itibaren hiçbir gerçek mutluluğa yeteneği yoktur. Her bir yaşam hikâyesi acıdan ibarettir, küçük veya büyük kazaların neticesiyle diğerinin takipçisi olarak devam eden.

İstencin en etkileyici, baskın olanı sürekli olarak insanı rahatlatmayan cinsel güdüdür. Ancak Schopenhauer bu istencin, insanın hâyâl kırıklığında acı duyan olmalığıyla sanat (burada daha çok müzikten bahseder), ahlâk ve dervişlik üzerinden aşılabileceğini doğrular. Ancak birçok sanatçının da Schopenhauer'ın bu bilgisinden esinlenerek sanatçı oldukları söylenemez.
Kimseyi yaralama, ondan çok yardım et herkese yapabildiğince. - Schopenhauer
----
1848 Devrimi'yle beraber Schopenhauer devletin rolü üzerine yönelmiş ve atıflarda bulunmuştur: Doğada kaba kuvvet hüküm sürüyordu, insanlar arasında da öyleydi; nihayetinde kitle olmak avantajlıydı ama sonsuza dek reşitliğini bir türlü elde edemediği bu hakimiyetini cahilce, aptal, haksız biçimde kullanarak mecburen ruhsal düşüncenin kaba kuvvet anlayışına boyun eğecekti. Devletin varlığı sayesinde kamu işlerinde mümkün olduğunca daha az adaletsizlik varken devlet aynı zamanda kamu yararı için haksızlar da yapabilme iznine sahipti. Schopenhauer, yalnızca ancak bu şekilde insanlara gem vurulabileceğini ve baskı altına alınarak yönetilebileceğini kastettiği monarşik mutlaklık üzerine bir açıklama yaparken bizzat insanın icindeki monarşik içgüdüden bahsediyordu. Halkçılar ise buna karşılık doğal olmayan, yapay bir yansımadan çıkageliyorlardı. "Her yerde bir istenç, onu temsil ya da idare eden bir şey olmak zorundadır."
---
Düşünseliyle sürekli olarak acılar, sefillikler vadisi olarak tanımladığı dünyayı şikâyet eden Schopenhauer, ölümü yaşamdan daha iyi bulduğunu itiraf eder. Ancak bu, bütün felsefik öğretilerin yanlışı olarak yayılan bir delilik formudur ve bununla intihara teşvik buyurulan mutasyonel bir talep oluşmuştur. Oysa Schopenhauer, kendi şizoidine rağmen herhangi bir çözüm önerisinde bulunmamıştır. Çünkü metafizik istenç, bir şekilde olurunca yeni bir forma erişecek ve böylece yaşamın ekseni yeni bir yönelime doğrulanacaktı. İstencin sonu yoktur. Bu dünyaya ait en yüksek varlık insandır ve yaşamın kabul ve redliğindeki yönlem hâlinde en yüksek iradeye sahiptir. Bu Nirvana'ya çıkan yolun kapısını açar.
---