[ErepOT'u] BIÇAKÇI PETRİ'NİN ŞIPIDIKLARI

Day 2,564, 08:12 Published in Turkey Greece by Travis B
uzun uzadıya müziği



Eski İstanbul'a gelip Karaköy'de demirleyen denizcilerin ilk çıktığı yokuş Yüksekkaldırım, ilk gördükleri semt Galata'dır. Aylarca denizde kalan gemicilerin aklında kuşkusuz kadın ve oğlanlarla oynaşmak, içip sarhoş olmak vardır. Bu talebi çok iyi bildiğinden, Galata'nın arzı da ona göre rengarenktir. Dünyanın en işlek limanlarından biri olan Karaköy'ün civarındaki genelevlerde pezevenklerin en çok kullandığı cümle belki de, ''kalkın kızlar, gemi geldi'' dir.

Bir orospunun gayrimeşru oğlu olarak Ayamavri Adası'nda doğan, 1874 yılında Galata'ya ayak basıp ''Canavar'' lakabını da bu semtte alan Petri'nin İstanbul'da uğradığı ilk yer de genelevdir; en iyi bildiği sosyal çevre burasıdır zira. Mağdur veya fail olsun gayrimeşru alemde aşağı yukarı herkesin bir tecavüz hikayesi vardır. Petri de aynı yoldan geçer; 13 yaşındayken bir gün anası eve müşteri alır ve oğlunu başka bir eve yollar. Reşat Ekrem'in verdiği bilgiye göre Petri burada tecavüze uğrar. Ancak bunun bir tecavüz mü, yoksa Petri'nin cinselliğin başka bir yönüyle tanışması mı olduğu şüpheli; çünkü anası öldürüldükten sonra aynı adamın yanında kalmayı sürdürmesi ve sonraki yıllarda yaptıklarıyla cinsellik konusunda herhangi bir kısıtlaması olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor. Canavarlığı yanında yakışıklılığıyla da ünlenen Petri, kadınlar kadar erkeklerin de rağbetini görüyor; altta kalmaktan, üste çıkmaktan, hizmetinde olduğu adama avuçlarıyla şarap içirmekten, tecavüz etmekten, erkekten veya kadından çekinmiyor, küçük kız ve oğlanlara özel bir ilgi besliyordur.

Petri cinayetlerine 1871 yılında çıraklık yaptığı gemici meyhanesinde başlar ve intikam için öldürülene kadar geçen dokuz senede on dört cinayet işler. Petri'nin ilk kurbanı, tam kalbinden bıçaklayarak öldürdüğü İspiro Kaptan olur. Bıçakçı lakabı da buradan gelir, çok iyi bıçak kullanıyor, kurbanlarının çoğunun kalbinde bir delik açıyordur. Petri'nin on üç yaşında işlediği bu ilk cinayet bir nefsi müdafa olduğu için meyhanedekiler kaçmasına yardım eder. Olayın şahitlerinden Lefteri Kaptan, Petri'yi yanına zenane olarak alır ve üç sene boyunca denizlerde dolaştırır. Petri'nin İstanbul'daki ilk kurbanı, onu himayesine alıp zindana düşmekten kurtaran Lefreti Kaptan olur. Petri, sarhoş bir halde girdikleri otel odasında hamisini öldürür ve Lefteri'nin belindeki murassa kemeri alıp kaçar. Ardından bir Rum gencini, bu sefer tabancayla vurarak öldürür.



Petri(en sağda), Lefteri Kaptan ve tayfası

Galata'da ardı ardına işlediği bu iki cinayetten sonra Havyarcı Zambo adında bir serserinin yardımıyla İstanbul'dan kaçar. Amacı memleketine dönmektir, döner dönmesine ama Lefteri Kaptan'ın akrabalarının peşinde olduğunu öğrenince tekrar denize açılır. Adını değiştirir, önce Sicilya'ya, ardından Tirieste'ye geçer ve sonunda bir Avusturya şirketinin gemisinde ateşçi olarak çalışmaya başlar. Nihayet Beyrut'ta karaya çıkınca ilk adresi yine bir genelev olur, oradaki bir sermayeden Anesti adında Kefalonyalı birinin kendsini soruşturduğunu öğrenir. Kanlısının yerini bulur ve kalbinden bıçaklar.

Bu cinayeti işlediği gece bir İtalyan gemisine tayfa yazılır ve tekrar İstanbul'un yolunu tutar. Gemide tanıştığı Yahudi kızı Ester'le ilişkiye girer ve bu ilişkiyi İstanbul'da da sürdürür, ancak cinayetten arandığı için kadınla beraber kalmak yerine, Dolapdere'deki bir bostanda kendine bir baraka kiralar. Ancak Petri'ye rahat yoktur, çünkü Kefalonyalılar intikamlarını almakta oldukça kararlıdır. Petri bir gün Cadde-i Kebir'de yürürken Lefteri Kaptan'ın kardeşi Toma'yla karşılaşır, zamanında abisi gibi zenaneliğini yaptığı adamdan daha atik davranarak beşinci cinayetini işler ve Ester'in yanına kaçar. O gece mirasyedi bir Türk'ün sevgilisine musallat olduğunu öğrenir ve hazır eli alışmışken ertesi gece Pirinççi Gazinosu'nda Ester'in belalısı bu genci tabancayla öldürür. İstanbul zabıtası Petri hakkındaki ilk doğru bilgilere bu cinayetten sonra ulaşır. Ester, Petri'nin sağlam papuç olmadığını nihayet öğrenir ve bildiklerini anlattıktan sonra memleketi Selanik'e dönmeye karar verir. Petri ise o günlerde Lefteri Kaptan'ın kemerinden çıkardığı bir taşla 12-13 yaşlarındaki bir kızı annesinden kiralar ve barakasına götürür. Bu kız, sonraları İstanbul'un en meşhur kantocularından biri olacak olan Peruz'dur.



ünlü kantocu Peruz

Galata'da işlediği ilk cinayetlerden sonra Petri'nin kaçmasına yardım eden Havyarcı Zambo yeniden sahneye çıkar, ancak bu seferki niyeti farklıdır. Petri'nn asıl kimliğini öğrenmiştir ve Kefalonyalılara yardım edip yaranma peşindedir. Havyarcı Zambo, Lefteri Kaptan'ın yakınlarından olan Angiri adında birini evine gizler; niyeti Petri'yi evine davet edip pusuya düşürmektir. Ancak işler umduğu gibi gitmez. Galata'da Petri'yi koruyan güçlü birilerinin olduğu açıktır, eski arkadaşının planı kulağına fısıldanır. Petri yine düşmanlarından hızlı davranır, Zambo'nun evini basar ve önce Angiri'yi, ardından da Zambo'yu kalbinden bıçaklar.

Bu çifte cinayetten sonra kedi fare oyunu artık iyice hızlanır. Galata'daki ikinci seferinde dört cinayet işleyerek Canavar lakabını layığıyla hak eden Petri'nin eşkali artık biliniyordur. Zaptiye memuru Kargılı Raif, Cadde-i Kebir'de yürürken Petri olduğundan şüphelendiği birini görür ve takip etmeye başlar. Duruma uyanan Petri Rusya Elçiliği'ne sığınır. Hükümet iadesini istese de, Petri Mavri adına düzenlenmiş Avusturya pasaportu taşıdığı için Avusturya Elçiliği'ne gönderilir.

Petri İstanbul'daki ikinci seferinin son cinayetini işlemeden önce, elçilikte getir götür işlerine bakan kavas Nikola'yla beraber Kalyoncu Kolluğu'nda bir meyhaneye gider. Bir süre içtikten sonra barakasına gidip döneceğini söyleyerek meyhaneden ayrılır. Barakasına yaklaştığında zaptiye memuru Kargılı Raif'in kapıdan çıktığını görür. Bostan kuyusunda pususunu kurar, Kargılı Raif öldüğünde kalbinde bir delik vardır. Bu, Petri'nin dokuzuncu cinayeti, kalplerde açtığı yedinci deliktir.

Zaptiyeyi öldürdükten sonra, kavas Nikola'nın yanına, meyhaneye döner. Bir süre oturduktan sonra çıkarlar ve Nikola'nın isteğiyle bir fotograf çektirirler. Petri'nin bilinen tek fotoğrafı budur; ayrıca bu fotoğraf Nikola'nın da ölümüne neden olur. Çoğu seri katil gibi, Petri de arkasında bir imza bırakır. İşlediği her cinayetten sonra şıpıdıklarını olay yerinde bırakarak yalınayak kaçar. Kargılı Raif'i öldürdükten hemen sonra çekilen fotoğrafta da ayakları çıplaktır.



Petri ve kavas Nikola

Meyhanede demlenip arada da sürpriz bir cinayet işleyen Petri elçiliğe döner ve ertesi gün Tirol vapuruna bindirilir. Sevgilisi Ester de Selanik'e dönüp Petri'den kurtulmak için aynı gemiye binmiştir. Petri Ester'i görür, gece olunca kadını yatağında kalbinden bıçaklayarak öldürür ve gemi Çanakkale Boğazı'ndan geçerken kendini denize atar. Olaya şahit olanların verdiği ifadeden sonra zaptiyedeki dosyası ölüm kaydı konularak kapatılır.

Ancak ölmemiştir. Boğulmak üzereyken bir geminin arkasındaki sandala tutunmayı başarır. Giritli gemiciler Petri'yi fark edip gemiye alırlar ve Sisam Adası'ndaki bir balıkçı köyüne bırakırlar. İsmini Kiryako olarak değiştirir ve Aspazya isimli bir sermayeyle ilişki kurar. Ancak Kefalonyalılar burada da peşini bırakmaz. Petri, sevgilisinin yardımıyla Ayranoz'a kaçar ve Vatakis isimli bir balıkçının yanında iki yıl kadar kalır; bu dönem Petri'nin cinayet işlemediği en uzun dönemdir.

Sonraları Kefalonyalılardan Zahari adında biri adaya gelip Petri'yi aramaya başlar ve balıkçı Vatakis'in çömezi, aynı zamanda Petri'nin yakın arkadaşı olan Apostolos'la ilişki kurar. Durumu anlayan Petri bir çifte cinayet daha işleyip Apostolos ile Vatakis'i öldürür. Ardından bir balıkçı kayığıyla adandan ayrılarak dört sene uzak kaldığı İstanbul'a doğru yola çıkar.

İstanbul'a üçüncü gelişinde kavas Nikola'nın beraber çektirdikleri fotoğrafı her yerde göstererek, ''İşte bu ben, bu da fahişem'' dediğini duyar ve Nikola'yı aynı meyhanede bularak tabancayla öldürür. Ardından Kuledibi'nde bir genelevde kalmaya başlar ancak bir süre sonra çıkan bir yangından kaçarak oradan ayrılır ve Büyükçekmece'deki Kalikratya köyüne yerleşir. Burada nispeten rahat bir şekilde yaşarken Galata'daki Avrupa Tiyatrosu'nda Peruz isimli bir kantocunun çalıştığını duyar ve bu Peruz'un kendi küçük Peruz'u olup olmadığını anlamak için tekrar şehre iner. Peruz, o Peruz'dur. Peruz'u Ahmed isimli bir bahriyeliyle samimi bir şekilde görünce dayanamaz ve genci öldürür, ancak Peruz elinden kurtulur. İstanbul'dan yeniden kaçmanın yollarını aramaya başlar, bu arada kendisini takip eden Hasan adlı bir çocuğu öldürür ve hemen ardından Odessa'ya giden bir Rum yelkenlisine binerek kaçar. Ancak orada da tutunamaz ve aynı yıl içinde İstanbul'a geri döner, bu onun son dönüşü olur.

İstanbul'a geldiği ilk günlerde Magdelana adında bir kadınla tanışır. Lefteri Kaptan'ın kızı olan bu kadının asıl ismi Kiryakiça'dır. Petri, kendisine sermaye süsü veren kadını tanıyamaz. Kiryakiça Petri'ye pusu kurar ve onu Galata'da bir eve götürür. Galata Canavarı Bıçakçı Petri, 28 Ağustos 1880 sabahı evden çıktığında Lefteri Kaptan'ın küçük kardeşi Lambo tarafından öldürülür. Yirmi dört yıllık hayatına en az on dört cinayet sığdıran, sesi de yüzü kadar güzel olan bu ''canavar''ın kendisi için yaktığı Rumca türkü, Galata meyhanelerinde uzun yıllar boyunca söylenir: ''Dose mu krası / Yemise to metis asimenies Palamossu / Na piyo to krasi ap tis fuhtessu / Dipsasmena dipsasmena''. ''Şarap ver bana / Doldur gümüş avuçlarına / İçeyim ellerinden / Kana kana''.




Aktaş, Uğur ''Bıçakçı Petri'nin Şıpıdıkları''. OT 18 (Ağustos 2014)