Uzay İstasyonunda Bir Sorun Var Efendim!

Day 2,721, 13:58 Published in Turkey Turkey by BraweHeart
Bayadır yazmamıştım bêyler xd
Özet: 2. çizgiden sonrası xd

- Cenifır, kız Cenifır ! Şu çayı bi tazele be güzelim. Hadi bi tanem.

Ah bitiyorum şu kadına. O keçi sakallı züppe aradan çekilse aşkımı itiraf edecem de, önce onu halletmem lazım. Kaslı bi de şerefsiz, ortalık soğuk olsa bile sıfır kol giyiyo. Bak bak nası da sıkıyo kollarını. Buraya mı bakıyo lan ? Dur ekrana döneyim. Hah bakmıyo şimdi. Ulan işe bak, hayatım yer altında, bi züppeyi nasıl saf dışı bırakırım diye düşünmekle geçiyo. Haaah bizim sincap da geldi!

-Gel Brown gel, siftahı benle yapıyon yine.
-Günaydın, bugünkü dosyaları getirdim, akşam toplantımız var, haberiniz var değil mi ?
- Var var, nasıl olmasın ? Patron olacak herif ikide bir bildirim ekranını başa sarıyo. Ulan bi ses etseniz gelirim zaten, toplantı salonu yemekhanenin hemen yanında be! Sen dosyaları dolabın yanındaki sehpaya bırakıver. Buralar karışık gördüğün gibi.
- Başka bir isteğiniz yoksa çıkayım ben ?
- Yok yok, saol, çıkarken kapıyı çek yeter.
- Kolay gelsin.


Bi tane insan evladı var en azından. Kapıyı nasıl da yavaş yavaş kapatıyo. Boyu kısa olmasa pısırık olmazdı ya, neyse. Yok lan yok, kısa olandan korkacan asıl. Noluyo olum sabah sabah, dıt dıt ötüyo makine. Bozdum mu naptım ? Brown! La Brooown! Gel hele gel.

- Buyrun efendim ?
- La olm, kapıyı niye çalıyon, gel dedim işte.
- Bi' sorun mu var ?
- Ha evet, daha önce görmediğim bi hata aldım, bi bakıver, nedir bu ?
- Noldu efendim ?
- Lan bende onu diyom işte, noldu ? Bilsem sana sorar mıyım ?
- Hemen ilgileniyorum.
- İyi iyi, ben de bi mutfağa gideyim, Cenifır yok ortalarda.

...

- Efendim koşun!
- Noldu la, iki dakka yalnız bırakmaya gelmiyosunuz.
- Efendim, uzay istasyonundakilerden biri kayıp.
- Nası kayıp ?
- Araştırma ekibinin kaptanı yatağına girmemiş. Bi tek o yok.
- Tuvalete gitmiştir, nereye gidecek.
- Kameralara bakayım mı ?
- Bak bak. Yok, dur lan! Tuvaletlere de mi kamera koyduk biz ?
- Hayır efendim, ama eğer oradaysa ışığı falan görürüz.
- Az yana kay bakayım bi.
- Buyrun.
- E deponun oralarda da yok, nerde lan bu herif ?
- Çalışma odasındaki bilgisayar hala açık efendim, görüyor musunuz ?
- Gördüm gördüm, ona bağlanma şansımız yok mu ?
- Var, şimdi hallederim.
- Tamam hallet hemen.

Ulan şansıma tüküreyim. Yerin 500 metre altında, mis gibi, kaymak gibi güvenlikçi oldum. Belalar yine beni buluyor. Lan nereye gidersin be adam! İnşallah içip bi yerde sızmıştır. Yok yok, ulan her yer kamera dolu nereye sızacak ? Hemen bulsak bari. Burdan da kovulmak istemiyorum lan, Cenifır'ı bırakmam ben o züppeye. Tam hayallerimdeki kadın; sarı saç, mavi göz, aaaahhhh!

- Efendim iyi misiniz ?
- Ha! haaağğğ, iyiyim iyi. Bağlandın mı ?
- Bağlandım efendim, kaptandan bir not var.
- Çekil bakayım.

Hayda siz nereden toplandınız yav. Arkadaşlar önemli bir şey yok. Sadece teknik bir sorun. Aha patron da geldi. Şimdi ayvayı yedik.

- Ali, noluyor burada ?
- Patron, kaptan yok.
- Kaptan mı yok! Ulan sana onlara göz kulak ol diye,şu dosyaları düzenle diye para veriyoruz, sen napıyosun, anca çay içiyosun!
- Efendim bence şu an bunları konuşacak zamanımız yok.
- Sen karışma Brown!
- Evet sen karışma Brown, patrondur, döver de sever de. (Lan noluyor, iyice kafayı yedim, terliyorum)
- Evet Ali, şu kaptan bi bulunmasın, o zaman görürsün seviyor muyum, dövüyor muyum.
- Yoruldum Patron.
- Ali ne yorulması bu ? Popon mu ağrıyor oturmaktan ?
- Pardon patron, replikleri karıştırdım, senarist Yeşil Yol'daki zencinin repliğini verdi bana.
- Ne senaristi ne repliği, iyice zıvanadan çıktı bu.
- (Noluyor lan bana!) Brown şu notu oku, kaptan ne yazmış görelim bi.
- Olur efendim.
- Oku Brown oku, daha fazla Ali'yi dinleyemicem.
- Okuyorum patron.


Sonunda bulacağımı biliyordum, keşke bu kadar erken olmasaydı. Kolej anılarım, diploma törenim, Mary ile tanışmam, onunla ilk yemek yiyişimiz,evlenme teklifim, ilk öpüşmemiz, evlenmemiz, balayımız. Bunların hepsi yalanmış, hepsi sahteymiş, hepsinin hiçbir değeri yokmuş.

- Nolmuş lan, aldatmış mı kadın ?
- Ali bi sus gözünü seveyim!
- Tamam patron.
- Devam et Brown.

Düşündüğüm ihtimaller sürekli kafamı kurcalıyordu ama artık korkmuyorum.En azından artık korkması gereken kişi ben değilim. Bu gece uyumadım ve sürekli çalıştım. Şimdi huzur içinde uyuyabilirim.

Uçsuz bucaksız büyüklüklerdeki yıldızlarla karşılaştırıldığımızda gerçekten hiçbir değerimiz olmamasına rağmen, tüm o karpislerin, triplerin, kötülüklerin var olması gerçekten çok üzücü.

Ya bizden başka canlılar olmamaya devam edecekti, ya onları bulduğumuzda ilkel bir halde olacaklardı, ya da çok gelişmiş olacaklar bizden önce onlar bizi bulacaklardı.

BULDULAR! BİZİ BULDULAR.
Onlar bizi buldu ve bizden haberdarlar. Halkı kandırmak için uydurulan ufolardan değil bunlar. Gelişmiş araçlara sahipler, hızlılar, güçlüler, devasalar...

Her şey yok olacak, her şey... İnsanlar neden savaştı ki bu zamana kadar ? Neden birbirlerinden uzaklaştılar ki ? Neden birbirlerini öldürdüler ki ? Gerçi Pangea bile ayrıldı, o süper kıta bile paramparça oldu.

Aslında savaşmak zorundayız, toprak miktarı hep sabit, üstündeki insanlar sürekli artıyor ve burayı paylaşamıyorlar. Geniş bir kanepede oturup, kavga eden iki küçük kardeş gibiler buradan bakınca. Aslında tüm kaynaklar herkese yetecek kadar var ama kimse doymuyor bir türlü. İşte buna sinir oluyorum, oluyordum. İnsanlar çok hata yapıyor çok; doğarken ellerinde hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey beceremiyorlar. Sonra ne oluyorsa kendilerine bir takım özellikler yüklüyorlar, övünüyorlar, haykırıyorlar, beğenmediklerini öldürüyorlar. Bir arada yaşayamıyorlar. Yine yaşayamayacaklar!

Artık isteler de yaşayamayacaklar. Çünkü bu zamana kadar hep birbirlerini yediler ve onları evrenin uzak noktalarında bekleyen tehlikeden habersiz yaşadılar. Mezarları bile yok olacak. Aslında teknolojinin gelişmesini de savaşlar sağladı. Evet biliyorum bunu. İnsanlar zor durumda kaldıkları için beyinleri hızlı çalıştı ve bu hayatta kalma derdi onlarda yüksek bir yaratıcılığa sebep oldu. Artık hiçbir önemi olmasa da, teknolojinin bugün bu hale gelmesindeki sebep bu. İster atom bombası atmak için olsun, ister bir mağara adamı karnını doyurmak için mızrak icat etmiş olsun, bu böyle. Bu dünyada savaşmak zorundaydık, maalesef.

Siz eğer bunu okuyamamışsanız, bir hiçtir. Eğer okumuşsanız artık çok geçtir, yine hiçtir. Sevgili arkadaşlar, siz uyanıp, bunları okuduktan sonra yüzünüzdeki ifadeleri görmek isterdim. Ayrıca yok oluş eğlencenizi kaçırmak istemezdim. Bu arada özür dilerim, sizlerle de pek konuşmadım, hep kendi içimde savaştım.

Ben gemiden ayrılıyorum. Çırılçıplak.Tıpkı doğduğum gibi...
Sessizliğe, havasızlığa, boşluğa, karanlığa...


Bêyler okuduğunuz için teşekkür ederim, çalakalem yazdım, bu gerçek bir edebi hikaye sayılmaz,dikkat ederek yazmadım, içimi dökmeme yardım etti sadece xd

Shout 😎

Uzay İstasyonunda Bir Sorun Var Efendim!
erepublik.com/en/article/2521276


Acaba Ali bunları duyduktan sonra Cenifır için ne yaptı ?
Yoruma tahmininizi yazabilirsiniz :3
Bence gitti züppenin ağğĞĞĞzını buuuurrRRnunu kırdı xdxd

Ha bi de isterseniz bağış yapın, Cenifır'a hediye alıcam, aaaaAAH xd
- Efendim, iyi misiniz ?

xd