Mutluluk 3

Day 1,240, 06:54 Published in Turkey Turkey by tiryakihasanpasha

"Ayrıca recep..."

"Efendim abi?"

"Dana da sensin"

"Ama abi biraz ayıp oluyo."

"Asıl sana ayıp oluyo. Bağırınıp çağırınıyosun elemanlara durmadan. Bak bunlar genç adam, delikanlı... Birisinin ters bi tarafına gelirsin alırsın façanı. Erep oynamasınlar da napsınlar? Kuru mu çeksinler? Ya da sapık mı olsunlar? Ne güzel eğleniyorlar işte."

"Abi şimdi.."

"Tamam paranı aldın. Bak bi daha bu şekil davranırsan alırım klanımı başka bir kafeye giderim."

Recep lafı fazla uzatmadı. Şinasi tekrar koltuğunda huzurlu yanlızlığına kavuştu. Karısı ile oğlu iki aydır gittiği kayınpederlerinden dönmemişti.

"Ulan ne bitmez tatilmiş" diye düşündü. "Aslında bitmemesi daha iyi, bir daha internet kafede sabahlama olayım olmayacak" diye ekledi düşüncelerine.

"Amaaan, boşver şimdi ne kadar mutluyum, aynı gençliğimdeki gibi!! Ben de bu yaşlardayken bilgisayar başında sabahlardım. Bu saatlerin tadını çıkarıcam anasını satayım" dedi dizlerine keyifle şaklattıktan sonra ayağı kalktı.

Masaların arasında köy düğününün ortasından geçen köyün bilgesi gibi geçiyordu Şinasi. Karnaval yeri internet kafede, bazen birbirlerinin ekranlarına bakmak, bazen de birbirlerinin enselerine şaplatmak için koşan gençler, arada bir ona denk geldiklerinde onun sırtına vurarak sıvazlıyorlardı. Şinasi böyle olduğunda o yöne doğru yönelerek sadece gülümsüyordu.

Dolaşırken Mert'in ekranında bir savaş gördü. Yaklaştı eğilerek sordu;

"Ya bu 1800 olayı nedir?"

Mert ekrana bakarak konuşmaya başladı. "Abi şimdi 1800 olana kadar vuruyosun. 1800 olunca vurmuyosun."

"E 1800 olmazsam? Hiç olmazsak yani?"

Mert biraz duraksadı. "Kim çoksa o kazanıyor işte abi... Abi şimdi tugay komutanı ırc den sesleniyo. Bilahare anlatırım sana." dedi aceleyle.

Şinasi geri çekildi. Anladığı kadarıyla Mert de anlamamıştı neyin ne olduğunu. Birden Okan oturduğu yerden bağırdı.

"Evet beyler toplu vuruyormuşuz. Deneme amaçlı. Son bir dakika kaldı."

Etrafta başı boş dolaşanlar yerlerine hızla oturdular. Savaş pencerelerini açtılar. Hep bir ağızdan yavaşça söylüyorlardı.

"On...dokuz...sekiz...yedi..."

Kafenin tam ortasında,
tek başına ve ayakta,
gözleri karanlık tavanda,
Şinasi çok mutluydu.
Mutluydu herşeyi unutmuşçasına,
Mutluydu son üç saniye kala,
sanki uçacakmışcasına.