Bir Devrin Geleceği; Türk Gençliği (Görev makalesi, yorum atalım lütfen)

Day 2,868, 01:30 Published in Turkey Turkey by Akbatun
Ülkemizde %50'lik bir kesim halinden gayet memnun görünse de Türkiye zor günler yaşıyor, zor bir süreçten geçiyoruz. Milli değerlerimiz tasfiye ediliyor, yüzlerce yıllık devlet geleneklerimiz ilga ediliyor, Türk Milleti açıkça aptal yerine koyuluyor ve en acısı da her şeye rağmen adeta ölüm uykusuna yatmışçasına hiçbir şeyin farkında olmayan bir halkımız var. Gençlerimiz keza öyle. Gelişmekte olan bir ülkeden bahsediyoruz ama gençlerin durumu hiç de iç açıcı görünmüyor. Bir ülkenin geleceğinin teminatı o ülkenin genç nüfusundan ziyade, genç nüfusunun mahiyetidir. Türkiye yoğun genç nüfusuna sahip bir ülke, lakin söz konusu gençlik umarsız, devlet-millet meselelerine duyarsız, vurdumduymaz ve işi gücü zevk sefa olan, araştırmayan, merak etmeyen bir gençlik. İstisnalar var elbet, lakin yeterli değil. 2023, 2053 ve 2071 gibi hedeflerden ve projelerden bahsediliyor. Bu hedefleri, bu projeleri şu an yetişmekte olan umarsız gençlik mi hayata geçirecek? Ne yazıkki şu durumda bunlar tatlı birer hayalden öteye gidemeyecektir.

İçerisinde bulunduğumuz teknoloji çağı hasebiyle gençliğimiz tamamen bilgisayar, cep telefonu gibi teknolojik aletlere odaklanmış bir durumda. Bu aletler hayatımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olan temel ihtiyaçlar mahiyeti kazanmış bir duruma geldi desem çok da abartmış olmam heralde. Ben de bu genç nüfusun bir parçası olduğum için biliyorum ve bunlar kısmen şahsım için de geçerli şeyler. İşin acı olan tarafı, bilgisayar ve cep telefonu gibi araçlara ayırılan vakitten, okumaya ve araştırmaya vaktin kalmaması. İslam'ı üç kıtaya hakim kılan, çağ açıp çağ kapayan, Amerika'yı vergiye bağlayan, yedi düveli dize getiren atalarını bilmiyor ve merak da etmiyor bu gençlik. Hal böyle olunca da fikri olgunluğa erişmemiş oldukları için dayatılanları zihin süzgecinden geçirmeden olduğu gibi kabul ediyor. ''Tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkumdur.'' diyor Mustafa Kemal. Ve aynı Mustafa Kemal cumhuriyeti bu gençliğe emanet etmiştir. Peki nereye gidiyor bu gençlik?

Ve bu ülkede, çok ders çalışan, sınavlarda üst düzey performans ortaya koyan öğrenciler büyük rağbet görüyor. Görmeliler de elbet, emeklerinin karşılığı olarak bunu hakediyorlar. Fakat aynı öğrencilerden kaç tanesi aynı zamanda devlet ve millet meselelerine kafa yoruyor? Kaç tanesi memleket meselesiyle dertleniyor? Kaç tanesi tarihini öğrenip, geleceği hakkında yorum yapabiliyor veya kaç tanesi siyaseti takip ediyor? Emin olun çok çok az. Eğer bizler gelecekte bölgesine hakim, sözü geçen, hiçbir devlete muhtaç olmayan, kendi ayaklarının üzerinde durabilen ve kendi mukadderatını kendi tayin edebilen bir ''güçlü Türkiye'' hayal ediyorsak, ülkenin yapı taşlarını o ''çok çok az'' diye tabir ettiğim gençlerden oluşturmalıyız. Oluşturmalıyızki sadece lafta değil icraatta da güçlü olabilelim. En büyük sorunlarımızdan birisi de bu zaten. Çok laf, az iş. Slogan milliyetçiliği. Falan filan. Artık bunları aşmamız lazım. Ve bu ülkede siyaset üzerine çok olumsuz bir algı hakim. Bu algıyı değiştirmemiz lazım. Değiştirmek için de şahsi menfaatler için değil, ülke meseleleri için siyaset yapmalıyız. Ne yazıkki Türkiye'de istisnalar dışında tamamen şahsi menfaatler üzerine siyaset yapılıyor. Bireyci değil toplumcu olmalıyız. Herhangi bir şeyin şahsımıza olan yararı ya da zararından ziyade, milletimize olan yararını ya da zararını düşünmeliyiz. Eğer bu ülkede çok paranız yoksa parlamenter olamazsınız.

Parlamenterlerimize bakacak olursak da, birçoğu varlıklı olmakla birlikte siyaseti servetlerini artırmakta bir vasıta olarak kullanıyorlar. Uzun lafın kısası, siyaset şahsi menfaatler için değil de ülke meseleleri için yapılmaya başlandığı gün ayak oyunları ortadan kalkacaktır. Bir Türk genci olarak benim kızılelmamda hayalim; her yönden gelişmiş, kimseye muhtaç durumda bulunmayan ve kimseden aman dilemeyen, sanayisini, tarımını modern tekniğe, teknolojiye göre oluşturmuş, üreten, kazanan, kentlisinden köylüsüne yedisinden yetmişine milletine topyekun yüksek yaşam standartları sunan, bölgesinde ve dünyada sözü geçen ve her şeyden önemlisi 'maneviyatı' sağlam bir Türkiye'dir. Şunu unutmayınki maneviyat olmazsa hiçbir şey olmaz. Osmanlı İmparatorluğu 600 yıl ayakta kalmayı başarabilmişse, bunu şüphesiz maneviyatına borçludur. Geleceğin özlenen, beklenen, hayal edilen büyük Türkiye'sini bizler inşa edeceğiz. Bunun için de, bataklığa saplanmış arkadaşlarımıza el uzatarak onları o bataklıktan kurtarıp araştıran, soruşturan, merak eden, atalarını tanıyan, okuyan ve izinden giden, memleket meselelerine duyarlı, milli şuur ve vatan sevgisine nail olmuş gençler haline getirmeyi kendimize şiar edineceğiz. ''Vatan sevgisi imandandır'' diyor alemlerin sultanı Hz. Muhammed (s.a.v.). İmanlı Türk gençleri olarak vatanımızı ve milletimizi her şeyin üstünde tutacağız ve yaşayış tarzımızı ona göre tayin edeceğiz. Alparslan Türkeş’in dediği gibi ‘’Türkiye’yi bölmeye ve parçalamaya çalışan yabancı kaynaklı zehirli ideolojilerin panzehri Türk Milliyetçili ideolojisidir.’’ düsturuna bağlı kalacağız ve bizim milliyetçiliğimizin Hitler’in Nasyonalist Milliyetçiliği gibi değil, Türkiye’de yaşayan halkı topyekun kucaklayan ve sahiplenen, milletimizi iki cihanda mutlu ve mesut görmek isteyen bir Türk Milliyetçiliği olduğunu anlatacağız.

Bizler, varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden, doğrudan doğruya Türk halkına armağan etmiş bulunmaktayız. Yüce yaradan her şeyden önce bizlere bu şuuru aşılayanlardan razı olsun, bizlere de bizden sonrakilere aynı şuuru aşılamayı nasip etsin ve muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğunu idrak etmeyi ihsan eylesin.



Mesut Özdemir