Atatürk neden Latin Abecesi'ni seçti
Kursad TURK
Kimlerince önümüze, "Atatürk neden Latin Abecesi'ni seçti de Göktürk Abecesi'ni seçmedi?" sorusu getirilmektedir.
Öncelikle biz kendi abecemiz olan Göktürk Abecesi'ne karşı değiliz. Tersine her Türk tarafından öğrenilmesi gerektiğini, okullarda okutulması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak Atatürk'ün neden başka bir abece değil de Latin Abecesi'ni seçtiği bugün bile tartışılmaktadır. Bunu da kısaca yanıtlayalım... Atatürk'ün yaşadığı dönemde Göktürk Abecesi daha yeni çözümlenmiş, henüz eksik kalan ve çözümlenememiş parçaları kalmıştı. Öyle ki, 1936'da dilbilgisi çözümlenebilmiş, 1939'da kapalı e sesi daha yeni bulunmuştu. O günlerde Göktürk Abecesi'ni almak olanaksızdı. Ayrıca Göktürk Abecesi, uzun zamandır kullanılmadığından, günümüzdeki ses dönüşümleri ile ortaya çıkan seslere uygun damgalar içermemekteydi. Ek olarak, bu damgalarla yad sözcükler yazılamıyordu. O gün için %30'larda olan Türkçe sözcük oranı düşünüldüğünde, bu abeceye geçmek olanaksızlaşıyordu. Peki neden Latin Abecesi seçildi?
Atatürk'ün yeni abeceye "Latin Alfabesi" değil, "Türk Alfabesi" dediğini biliyoruz. Bunun en büyük nedeni, bu abecenin Türklerin öz abecesi olduğuna inanması idi. Çünkü, Latin Abecesi'ni bulanlar Latinler, demeli Romalılar değildi. Bu abeceyi bulanlar Etrüskler idi. Romalılar Etrüsklerden almışlardı. Etrüsklerin Anadolu'dan İtalya'ya göç eden Turskaların uzantısı olduğunu bilen Atatürk, bu abecenin eski Türk damgalarından değişerek oluştuğunu düşünüyordu. Nitekim, sonrasında elde edilen birçok bilimsel bulgu da Etrüsklerin Türk kökenli olduğunu doğrulamıştır. Bu nedenledir ki, Atatürk bu abeceyi almakta sakınca görmemiştir.
O günlerde bilimin hızla alınabilmesi için bilimin yapıldığı abecenin alınması da mantıklı nedenlerden biridir. Diğer yandan, abece değiştirdiğimiz dönemde SSCB egemenliğinde olan Türkler ile yazı birliği sağlamak için Latin Abecesi'ne geçilmiştir. Konuyla ilgili bir yüksek lisans tezinde şunlar yazmaktadır: "Latin Alfabesi'ne geçiş, 1 Kasım 1928'de gerçekleştirilmiştir. Atatürk'ün bu en mantıklı ve meşru yolu tercih etmesine rağmen, Sovyetler, Türk dünyasında dil ve kültür birliğinin gerçekleşmemesi için idaresinde yaşayan Türklere 1927-1930 yılları arasında Arap Alfabesi yerine Latin alfabesini, Türkiye'nin 1928 harf inkılabını gerçekleştirerek Latin alfabesine geçmesi üzerine Kiril alfabesini kullandırtmıştır." (A. V. Yurchenko, "Genocide Through Destruction of National Culture and Sense of Nationality" Genocide in the USSR; Series 1, No.40, Institute For The Study of the USSR, Munich, 1958, s.13.). Buradan da görüldüğü gibi, yazı devriminin gerçekleştiği sırada SSCB yönetimindeki Türkler de Latin Abecesi kullanıyordu.
Kısacası, Atatürk hem Türkler arasında yazı birliği sağlamak, hem de zaten Türklerin ürünü olduğunu düşündüğü Etrüsklerin Abecesini almak için Latin Abecesi'ni (kendi deyimiyle "Türk Alfabesi"ni) seçmiştir.
Yazan: Hasan Şahin KIZILCIK
Comments
pirinçç
ikiinççç
üçünç
vote
dördünç
Arkadaşım, bu felsefeden yola çıkarak bu topraklarda pek fazla mesafe kaydetmen pek de mümkün değil. Bunla birlikte bilmen gerek: yazının arap harflerinden latin harflerine çevirilmesi; o zamanki muhalefet medyasını tamamen susturmak, insanları asıllarını-köklerini ve geçmişlerini öğrenmeyecek ve okuyamayacak halde farklılaştırmak ve tarihinden kopartmak amacıyla yapıldı ve çok başarılı olundu. O kadar kıymetli osmanlıca eser ve arşivlenmiş belge osmanlıca bilinmediği için okunamıyor. İnsanlar belli eserlerin çevirisi ile yetinmek zorunda kalıyorlar.
Derin Tarih dergisinin 8. sayısında bu mevzu işlenmiş ve bir ingiliz yazarın bu durumu "catastrophic success(yıkıcı başarı)" olarak dile getirdiği ifade edilmiştir. Merak eden gider okur.
Türk dünyası ile dil birliği sağlanması amacı ile alfabenin değiştirilmiş olduğunu düşünmek iyimser bir bakış açısı olmakla birlikte sanırım gerçekle bağdaşmamaktadır.
Arap harflerinin gelişmeye engel olduğu gibi saçmasapan bir düşünceye sahip olanlara ibranice, çince ve japoncanın alfabelerinin güçlüğü bu ülkelerin bilim ve teknolojide ilerlemelerine (gerçi bu ilerlemenin bir kısmı intihal veya bilimsel hırsızlık yoluya olmuştur ama orası mevzumuz değil) engel olmamıştır demek yeterli olur.
Düşünceni ve bakış açını anlamaya çalışıyorum ancak bilmelisin ki Türk kimliği ancak ve ancak müslüman kimliği ile üst üste geldiği zaman tad vermektedir, bu da benim düşüncem.
yallah arabistan ya seydi...
b.s.g. burda kemik dağıtılmıyor
1- arap alfabesi türk diline uygun olmayan bir alfabedir. latin alfabesi ise arap alfabesine göre daha uygundur...
2- latin alfabesine geçiş tartışmaları osmanlıda başlamıştır, cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve neticelenmiştir.
3- "yazının arap harflerinden latin harflerine çevirilmesi; ... insanları asıllarını-köklerini ve geçmişlerini öğrenmeyecek ve okuyamayacak halde farklılaştırmak ve tarihinden kopartmak amacıyla yapıldı"
demek cehaletin dik âlâsıdır...
arap alfabesi kullanan osmanlıda okur-yazarlık oranın nedir?
toplumu okumaz-yazmak bırakmak, toplumu asıllarını-köklerini ve geçmişlerini öğrenmeyecek ve "okuyamayacak" hale getirmek, tarihinden kopartmak olmuyor da, toplumu latin harfleriyle okur-yazar yapmak mı bu denilen şey oluyor?
araştırma yapacak olan meraklı bir kişi için 29 tane arap harfini öğrenmek zor birşey değil. çeviri yapacak olan kişi için ise, bu mesele bile değil...
dört kişinin yılda ortalama 1 kitap okuduğu bir topluma (kişi başı çeyrek kitap), "alfabe değiştiği için tarihinden, kültüründen koptular ya" demek, aslında zihin derinliklerinde yatan arapçılığın dışavurumudur...
arap seviciliğini direkt olarak vurgulayamayanların, araba ait alfabenin makul ve mantıklı nedenlerde latin alfabesi ile değiştirilmesini hazmedemeyipn böyle eften püften, geçerliliği olmayan sebepler üretmesi de olağandır...
kaldı ki bu prototiplerden birisi "... ancak bilmelisin ki Türk kimliği ancak ve ancak müslüman kimliği ile üst üste geldiği zaman tad vermektedir" diyerek yukarıda yazdığım iki paragrafı onaylamaktadır...
"türkü tarihinden kopardılar yaeae" diyenler için mesele türk tarihi, türk kültürünü savunmak v.s. değil, mesele müslümanlık kelimesi altında tezahür etmiş bulunan arap kültür emperyalizminin savunuculuğunu yapmak...
Adam yerine koymduğumdan değil cevap vermem, bilakis karşılık verilmedi demek ki haklıyım sanrısına(sanmak kökünden, olmayan birşey varmış kabul etme) kapılmasın zati aşırı solak diye gerçekleri yazmak istedim. Bu ve bunun gibi düşünenler evrensel subjektiflik kavramına menfaatlerine öyle geldiği için hayasızca tecevüz etmekten asla imtina etmezler. Kendi kafalarında kurdukları şeylerin dışındaki hiçbir şeyi gerçek kabul etmezler ve bu tür düşünce ve aksiyonların yaşam hakkı olduğuna inanmazlar. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, kardeşlik, paylaşım derler ama iş aksiyona gelince faşist, diktatör, toplumda korku ve kaos yaratarak toplumu sindirmek (ki buna terorizm diyorlar) ve olası bütün imkanlardan kendileri faydalanırken karşıt düşüncedeki hiçbir topluluğun bu imkanlardan faydalanmasını arzu etmezler... Bu gibileri görünce artık kusmak isteği hissediyorum, ancak ne yazık ki buna bile layık değiller. Şimdi gel gelelim varsayımlara:
1- arap harfleri Türk diline uygun değildir(?) 700 yıl devlet idare edenler bunu bilemedi, anlayamadı siz çözdünüz değil mi? İddia varsayım olup, dayandığı bir dilbilim desteği yoktur. Kaldı ki Osmanlı dili ve yazısı tamamen arapça olmayıp yılların getirdiği bir sentezdir. Arapça bilmek Osmanlıca bilmek anlamına gelmez.
2- bla bla bla... birilerinin Lozan'da itelediği gizli maddelerden birisinin yaşam geçirilme hali....
3-"yazının arap harflerinden latin harflerine çevirilmesi; ... insanları asıllarını-köklerini ve geçmişlerini öğrenmeyecek ve okuyamayacak halde farklılaştırmak ve tarihinden kopartmak amacıyla yapıldı". Evet tam da bu nedenle yapıldı. Çünkü yeni haflerin kabulu ile bir gecede tüm muhalif yayın organları susturulmuş oldu. Çünkü o zamanlar matbaa ithali müsaadesi devlet tarafından verilmekte idi ve yeni kanun ile bir gece tüm muhalif medya sadece osmanlıca yayın yapabildiği için susturulmuş oldu. İnsanların kendilerine ZORLA kabul ettirilen hususlara karşı düşüncelerini, kararlarını aktarmalarına engel olunmuş oldu.
yaf bilmem ne edeyim senin CSRF atağını ya! bir kamyon yazı telef oldu.
- Anadoluda yaşayan çoğu İslam dinine ait birçok insan bir gecede Hİndsitan'dan FAs'a dek uzanan coğrafyada aynı dili paylaştığı insanlardan kopmuş oldu. Yani bir şekilde anadolu insanı İslam'dan uzaklaştırılmış oldu.
- Yıllarca tecrübe ile oluşturulmuş devasa Osmanlı arşivleri ve Osmanlıca yazılmış ederler bir gecede Anadolu insanına yabancı dil edildi. İnsanların güvenebilecekleri kaynaklardan değil de latin dili, latin felsefesi, latin bakış açısı ve latin yaşam tarzı ile yazılmış eserleri kullanmaktan başka şanssları kalmadı.
- Arapça bilmek Osmanlı bilmek anlmına gelemez, çünkü Osmanlıca yıllarca çeşitli dillerle etkileşerek bi sentez halince yaşayagelmiş bir üst dil idi ve bu dili arap harfleri basitliğine indirgemek ancak bu zati solaklarının düşüncesindeki acizlere yakışır.
- Osmanlı istatistiklerine göre 198% yılında müslüman çocuk nufsunun %57'si ilkokul öğrencisi, yani kaba bir ornala buna göre nüfusun yarısı okur yazardı demek mümkün. Ancak bir gece bu okuryazarlık orasnı %1'e düştü ve 1935'de 20%, 1950'de ancak 34% olmuş ve 1895'deki oranın yanına bile yaklaşamamıştı. Demek ki latin harfleri okur yazar olmayı kolaştırmıyormuş!
- Sanıldığı gibi anadolu insanının okur yazarlık oranın düşük olması cehaletten değil, okur yazar insanların bir çoğunun bu vatanı korumak için savaşlarda feda olmasından ve bu kaos ortamında gelişen ekonomik, siyasi ve idari yetersizliklerden kaynaklanmıştır.
- kitap okuma alışkanlığnın bu kadar düşük olduğunü incelemek benim vazifem değil, ancak bu konudaki yorumum şu: Toplum okursa öğrenir, öğrenirse düşünür, düşünürse karar verir, karar vermesi de bazılarnın işine gelmez. Millet cahil kalsın ki onları gütmek kolay olsun, onları kandırmak kolay olsun. Bu kasıtlı bir girişimdir. Ayrıca bu konunun yazı dilinin latinceye çevrilmesi ile ne alakası vardır orasını da anlamak mümkün değil.
- Arapları sevmediğim gibi kültürlerinde de hazzetmem. Ancak bu onların müslüman oldukları gerçeğini değiştirmiyor.
-İslamla, müslümanlarla, islamiyeti benimsemiş ve özümsemiş olan saf ve tertemiz Anadolu insanı ile siz ve sizin düşüncenizdeki sözde solcau ama düşüncede faşist insan müsvettelerinin ne alıp veremedikleri olduğunu tahmin etmek güç değil.
-Şurası muhakkak ki nasıl ki siz bizden hazzetmiyorsunuz emin olun biz de sizden hazzetmiyoruz. Nasıl ki sizin ve düşüncelerinizin yaşam hakkı var aynı şekilde ve gayet tabii şekilde bizim düşüncelerimizin de yaşam hakkı var ve bu hak sizin gibi tekyanlı bakanlar hiçbir şekilde anlamak istemese de saygıyı hak ediyor.
- beni suçlamış olduğun tüm isnatları red ediyorum, tüm aşağılamaları misli ile sana iade ediyorum ve seni düşünsel olarak faşist olmakla itham ediyorum.
- Yazık ki işi insanlara sağlık hizmeti sunmak olacak olan sen, bu mesleğin taşıması gereken asalet ve hissiyatı anlayamamış, Hipokratın kastettiği evrensel gerçekleri özümseyememiş bir insan müsvettesisin. En azından mesleğinin gereği olan tarafsızlık ilkesini bir anlasan çok iyi olur.
- Son soz: bana arap seviciliği itham etmişsin, benim araplarla işim olmaz. Ancak sana araplarda gayet extra large ve extra long olan bir uzuv pek yakışır. Keyifini çıkar!
Etrüskler türkse İngilizler Kürt amk