e-aşık

Day 3,485, 13:42 Published in Turkey Poland by Poyraz Vahdeddin

Malumunuz arkadaşlar halk edebiyatında gezgin aşıklar vardı. Bunlar geçimini gezdikleri yerde çalıp söyleyerek kazanıyordu.
şimdi ben zamanında yaptığım (1. sınıfta iken) bir çalışmayı sizlerle paylaşacağım ve sizde artık 3-5 bişi atın ekmek olur tank olur para olur. zaten oyunu oynayan kaç kişiyiz bende para yok olan olmayana versin yani. Kaynak isteyene veremem çünkü saha taraması olduğu için araştırma yapılan kişilerin isim soyisimleri var.

AYDINTEPE KÖYÜ
HALK HİKAYELERİ VE MANİLER
DERLEMELERİ

DERLEYEN: POYRAZ VAHDETTİN







HALK HİKAYELERİ
Duraklıya Hızırın Gelmesi
Vaktiyle Duraklı mahallesinde kendi halinde diğer mahallere göre zengin bir halk yaşarmış. Bu halkın en kötü özelliği cimri olması ve kendisini üstün görmesiymiş. Bir gün bu mahalleye fakir ve yaşlı bir adam gelmiş. Önce bir demirciye selam vermiş ve demirci adamı süzüp selamını almamış. Daha sonra adam demirciye beddua ederek mahalleye yönelmiş.
Adam mahallede birkaç kişinin evine uğramış ve yiyecek istemiş hiçbiri evinin kapısını açmamış. Adam soyunuz kurusun, malınız mülkünüz yok olsun diye beddua etmiş. Daha sonra birkaç eve daha uğramış ve yiyecek istemiş bu sefer kapı açılmış ve adamı kovmuşlar. Adam soyunuz kurusun, malınız mülkünüz yok olsun diye beddua etmiş. Böyle mahallenin tüm evlerini gezmiş kimisi kapısını açmış kovmuş; kimi kapıyı açmaya tenezzül bile etmemiş. Bazısı fakir aileler de elinde yiyecek olmadığını ona verirseler kendilerinin aç kalacağını söylemiş. Adam bu ailelere de Allah canınızı bağışlasın demiş. En son Firdevsler denen bir aileye gelmiş ve yiyecek istemiş. Firdevsler bu tanrı misafiridir deyip kendileri aç kalıp misafire ayran ve mısır ekmeği vermişler. Adam bu aileye bol bol dua etmiş ve Allah size yokluk göstermesin deyip birden kaybolmuş. O zaman adamın Hızır olduğunu anlamışlar.
Gel zaman git zaman sonra bu mahallede hastalıklar başlamış. İnsanların karnı şişiyormuş ve ölüyormuş. Kimi aileler diğer mahallelere kaçmış. Firdevsler ise daha önce o mahalleden taşınmışlar. Taşındıkları yerde zenginlemişler ve yıllar sonra Duraklıya göç ile insanlar yerleşmeye başlayınca onlarda geri gelmiş ve Duraklıya yerleşmiş.




Yerini Beğenmeyen Camii
Duraklı da Selçuklu zamanından kalma çivisiz bir cami varmış. Bu cami ırmak kenarında olmasına rağmen sel asla değmezmiş. Caminin tahtaları cilalı gibi düz ve pürüzsüzmüş. Bu cami nüfus artınca halkı almamaya başlamış. Köyün ileri gelenleri cami yaptırmaya karar vermiş. Köylüden para toplanmış ve cami yeri belirlenmiş. Fakat büyük bir sıkıntı varmış ne zaman malzeme inşaat alanına getirilse geceleyin eski caminin yerine geliyormuş.
Bu konuda köylüler önce malzemelerin başına bekçi dikmişler. Bekçi gece olunca uyumuş ve malzemeler eski yerine dönmüş. Köylüler bakmış olacak gibi değil o zamanlar köyde alim birine danışmışlar. Alim camiyi malzemenin olduğu yere inşa edin demiş. Malzemelerin geldiği yer gurbette ki bir adamınmış. Köylüler nasıl izin alsak diye düşünürken adam çıkagelmiş. Rüyasında hızırı gördüğünü söylemiş. Cami için araziyi bağışlamış. Cami o araziye yapılmış ve geri kalan yer mezarlık olarak kullanılmış.
(Bu cami hala aynı yerdedir. 2-3 dönümlük bir fındık bahçesi vardır ve bütün masrafları elde edilen mahsullerden karşılanır.)



Okuyan İnsanlara Yol Gösteren Evliya
Bu evliya ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Bayan olduğu da söylenir. Bu evliya ilim öğrenen kişilere yeşil bir ışık olarak görünür ve eğer gören sırrını söylemezse görmeye devam eder. Eğer söylerse daha da göremez. Bazı kişiler de evliye ilim öğrenene sır verir ve sırrı tutana da himmet verir derler. Köye yakın tarihler de altın aramaya gelen kişiler mezarı bile olmayan bu evliyanın olduğu bölgeyi kazarak altın aramışlar fakat bulamamışlardır.
Evliya İle Anısı Olan Biri
Lise de okurken karne tatiline girdik ve memlekete geldim. Otobüs beni Akçay mevkiinde indirdi. O zamanlar araba telefon olmadığı için sapa bir yoldan köye yürümeye başladım. İçimi bir korku aldı. Okul yeni takım elbise dağıtmıştı çocukluk işte kirlenmesin diye koşmuyorum da ne yapacağımı bilmiyorum. Bildiğim duaları okumaya başladım. Sonra camilerin bayramlarda minarelerinde yanan ışıklar gibi yeşil ışıklar gördüm ve köye yaklaştım işte caminin ışıkları diye içimden geçirdim. Işıklara dalarak ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama ırmak kenarına gelmişim. Cami ırmak kenarından görünüyor ve baktım ki böyle bir ışık yok hemen köprüden koşarak geçtim ve evime gittim. O gece babamı bir sıkıntı almış ve uyuyamamış ve kapıda bekliyor. Elini öptüm ve başımdan geçenleri anlattım. Bana keşke anlatmasaydın dedi. O evliya sadece içi temiz okuyan kişilere gözükür ama sırrını açtın daha görünmez dedi. Gerçekten de daha gömedim.


Tilki İle Adam (KÖYDE SIK SIK ANLATILIR)
Tilki bir gün hızlı hızlı kaçıyormuş. Bir adam “ ulu gardaş niye kaçıyorsun?” diye sorunca tilki “nasıl kaçmayayım yük taşıtmak için eşekleri topluyorlar” demiş. Adam “ula sen eşek değilsin ki” demiş tilki de “olsun arkadaş ben eşek değil tilki olduğumu anlatana kadar bizim post elden gider. Hele beni yolumdan alıkoyma neme lazım yolcu yolunda gerek” demiş.
Bu hikayeyi köylüler yapılan haksızlık ve zulümlere uğrayan kişilere fakirin hep ezildiğini, güçsüzün garibin asla haklı çıkmayacağını anımsatmak için söylenir.


ŞİİR VE MANİLER
MANİLER
1
Bahçelerde pırasa
Dalına karlar yağsa
Kızların kocası ölse
Oğlanlara yalvarsa
2
Dilim yandı konuşmam,
Kimselere danışmam,
Beni aptal sanmayın,
Dul olana yanaşmam.

3
Vardım indim dereye,
Kız nereye nereye,
Beni baştan çıkardı,
Komşu kızı züriye.
4
Evlenmekte evmezmiş,
Gelen olsa kovmazmış,
Bekar olan kulları,
Allah bile sevmezmiş.
5
Gel gezelim yazları,
Çalalım şu sazları,
Pek de nazlı oluyor,
Şu Ünye’nin kızları.
6
Dürüst oldum anıldım,
Eğri büğrü sanıldım,
Ben sana bel bağladım,
Hata ettim yanıldım.
7
İstanbul’a gidince
Düşündük ince ince
Dönmeye karar verdik
Fındık para edince