Aşılar hakkındaki makaleye yanıt..

Day 2,795, 04:37 Published in Turkey Turkey by Dynimum

Merhaba Sevgili Arkadaşlar..

Bugün Slabok adlı bir oyuncudan "Peki buna ne dersin?" yazısıyla paylaşılmış, kendi gazetesinde yayınlanmış bir makale gördüm. Makale, aşılarla ilgili olup ailelere aşı yaptırmamaları yönünde zihinsel altyapı oluşturma çabasının bir ürünüydü. İzninizle bu makalede bahsi geçen makaleye bir cevap vermek istiyorum.

Makalenin bulunduğu linke şuradan erişebilirsiniz: http://www.erepublik.com/en/article/a-hakk-nda-ger-ekler-2--2536753/1/20

Öncelikle kendimi tanıtayım, ben yaklaşık 7 yıldır (Beta zamanından beri) eRepublik oynayan, eRepublik'e ilk başladığımda henüz bir tıp fakültesi öğrencisiyken şu anda Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak çalışan bir doktorum. İhtisasımı Türkiye'nin büyük şehirlerinden birinde, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları konusunda ortalamanın üzerinde eğitim veren bir üniversite hastanesinde yaptım.

Cevap vermek istediğim makaleye gelecek olursak..

1)

Makale, bir çocuk alerji - immünoloji uzmanının görüşlerini içeriyor. Öncelikle buna dikkat etmek gerekir. Gönül isterdi ki bir çocuk enfeksiyon hastalıkları uzmanının görüşü alınmış olabilseydi. Bir alerji - immünoloji uzmanının aşılar hakkındaki görüşünün (ilgilendiği alanla bağlantılı olarak) daha çok alerjik reaksiyonlar ve bağışıklık sistemi baskılanmış çocuklardan yola çıkılarak oluşmuş olacağı gerçeğini lütfen göz önünde bulundurunuz. Buna şöyle örnek vereyim; eğer ben ortalığın tozunu almaktan sorumlu bir temizlikçi olsaydım evde zorunlu olarak yapılan bir tadilata şiddetle karşı çıkardım, çünkü ortalık toz olacak. (Tuvaletin taşması, ortalığın nemden kabarması önemli değil, yeter ki toz olmasın)

Makalenin buradan sonraki kısmını linkini paylaştığım makaleden alıntı yapıp cevabını yazarak sürdüreceğim.

2)

"Kafanızın karışık olması gayet tabiidir, çünkü konu zor ve geniş. Sorularınız net, cevap da net, kendinize hangi aşılar yapıldığını düşünün, bugün yapılması şart koşulan pek çok aşı size yapılmadı. Üstelik size yapılan aşılar ülkemizde üretilen aşılardı!…"

Elbette şu anda çocuklara yapılan aşıların çoğu bugünün ebeveynlerine yapılmadı, ve elbette eskiden ülkemizde üretilen aşılar kullanılıyordu. Bu iki tespit neyi açıklıyor anlamış değilim, ancak ben de ülkemizin aşı endüstrisinin kapısına kilit vurup Hindistan gibi ülkelerden aşı ithal etmesini çok saçma buluyorum. Bu hem ülkenin biyogüvenliği açısından, hem de ekonomisi açısından saçma bana kalırsa. Dünün çocukları bugünün ebeveynleri oldular, ancak aradan nereden baksanız 20 - 25 yıl geçti. Tıbbın ve teknolojinin gelişme hızını düşündüğünüzde bu sürede üretilen ve kullanıma giren yeni aşıların bu kadar az olması gerçekten üzüntü verici. Gönül isterdi ki 90'lı yıllarda zorunlu çocuk felci aşı kampanyaları sayesinde çocuk felcinin ülkemizde tamamen ortadan kalkması gibi diğer çocukluk çağı hastalıkları da azalsa ve eradike edilebilse. Bundan 30 yıl önce yapılmayıp da bugün yapılmakta olan aşılar sayesinde, artık pnömokok enfeksiyonları, hemofilus influenzae, n. meningitidis sorun olmaktan çıktı diyebiliriz. En son ne zaman difteri olmuş ya da tetanoz geçirmiş bir çocuk duyduğunuzu düşünün. Ya da, kaçınızın tanıdığı çocuk felci geçirmiş bir çocuk var? (Şu anda erişkin çağa gelmiş, geçmişte geçirmiş kişilerden bahsetmiyorum) Neyse, bu konulara sonra tekrar değiniriz.

3)

"Aşılamanın otizme sebep olduğuna dair bilimsel bir veri, deney, ispatlanmış araştırmalar var mı, yok mu? Otizme sebep açtığı öne sürülen aşılar dışındaki etkenler üzerine de yoğun ve güvenilir araştırmalar var mı?

Elbette var, aksini ileri süren çalışmalar da var. Burada dikkat edilmesi gereken nokta araştırmayı kimin, nasıl yapdığıdır. İlaç firmalarının yaptırdığı çalışmada aşı aleyhine bir sonuç çıkacağını beklemek, mantıklı değildir."

Elbette ilaç firmaları, aşı firmaları araştırma alanında ciddi bir hegemonyaya sahipler, bunu hiç kimse inkar edemez. Kişisel olarak bunun bir alternatifi yaratılması gerektiğini de sonuna kadar savunan bir insanım. Ancak belki şaşırabilirsiniz ama bilim camiası küresel kapitalist düzene en çok direnebilmiş alanlardan biri. Eğer ilaç firmalarının aleyhine sonuç veren bir bilimsel çalışma yaptıysanız ve bunu tarafsız bir dergide yayımlamak isterseniz hala çalışmanızı alıp da yayınlayacak onlarca dergi var. Bu nedenle ben de, firma destekli olmayan çalışmalara bakılması gerektiğini düşünüyor ve savunuyorum. Otizm konusuna gelirsek.. Bu konuda yapılmış çalışmalar hala çok yetersiz, ve halen herhangi bir anlamlı bağ bulunmuş değil. Aşıların otizm yaptığını savunmak, şu anda yolun sağından yürümenin insanı zengin ettiğini savunmak gibi bir şey. Herkes yolun sağından yürür, ama milyonda bir kişi içi dolu bir cüzdan bulur (kaldı ki o kişi belki yolun solundan da yürüse (yani aşı yaptırmasa da) o cüzdanı bulacaktır. İki süresi birbirinden uzak medikal durum arasında bağ kurmak o kadar zordur ki, bunu aşılar konusunda şu anki tıbbi bilginin geldiği noktada söyleyen kişi ya şarlatandır ya da bu konuyu pek araştırmamıştır.

4)

"Bu konudaki ana sorun şudur; otizm 1950’lerden önce bilinmeyen görülmeyen bir hastalık iken, bugün CDC’nin verilerine göre 1/68 oranında görülmekde ve genetik-epigenetik sebeplerle açıklanamamakda, çevresel etkenler içinde ise ancak 1960’larda yaygın olarak yapılmaya başlanan aşılar en önemli etken olarak karşımıza çıkmakdadır."

Otizm her ne kadar 1900'lerin başında tanımlanmış olsa da, kabaca 60'lı yıllardan itibaren tanısı koyulabilen bir hastalık olarak tanımlandı. 50'lerden önce tıp bu hastalığın adını bilmiyordu. Ancak bu durum daha önceki yıllarda otizmin olmadığı anlamına gelmiyor. Genetik ve epigenetik pek çok faktör halen araştırılıyor. Pek çok ilgili gen bulunmuş olsa da, hala daha çok araştırmaya ihtiyaç var. Ancak bu genetik geçiş olmadığı anlamına gelmiyor, poligenik kalıtılan pek çok hastalık var ve bunlara "genetik değil" diyebilme cesaretini gösteremezsiniz. Aşıların en önemli etken olduğu sonucu bu metnin neresinden yola çıkılarak söyleniyor bilmiyorum ama 60'lardan sonra kullanıma giren radyo, televizyon, renkli oyuncaklar, tabletler etkili değil, aşılar etkili öyle mi? Bu iki faktörü kıyaslayacak nasıl bir çalışma dizayn edilebilir bilmiyorum, ama emin olun son 50 yılda hayatımızda değişen tek şey aşılar değil.

5)

"Teşhis konulma sıklığının artması tamamen hikayedir, otizmli veya otizm spektrum hastalığı olan bir çocuğu tanımak çok kolaydır. Youtube’daki otistik çocuk videolarını seyretmeniz yeterli olacaktır (2)."

Evet, günümüzün tıbbi bilgisiyle kolaydır tabi, ancak İLERİ EVREDEYSE. Benim onlarca hastam oldu, çocuk dört dörtlük otizm olduğu halde pek çok hekim tarafından farklı tanılarla geçiştirilip 7 - 8 yaşına kadar büyümüş. Bu durum 2015'in tıbbı, bir de bunu 1950'nin tıbbıyla düşünün. Emin olun pek çok köyde pek çok çocuk "başta sessizdi, sonradan hırçın oldu, gerizekalı oldu" diye doktora bile götürülmemiş otizm hastası vardı.

6)

"Kuduz aşısı dışında hiç bir aşı mecburî (Compulsory, mandatory) değildir, pek çok gelişmiş ülkede aşılar sadece tavsiye (recommended) edilir. İkinci yazımda çocukluk çağı aşı takviminin nasıl olması gerekdiği konusundaki kanaatlerimi bulabilirsiniz"

Şu anda da pek çok aşı sadece tavsiye niteliğindedir. HPV aşısı, rotavirüs aşısı bunlara örnek verilebilir. Kar ve zarar durumu belirgin bir fayda lehine olmadığından (ki bence HPV için kar ağır basıyor) halen "ailenin inisiyatifine" bırakılmıştır. Zorunlu aşılar, devletin bu konuda bütçe ayırdığı, tek bir çocuk özelinde tartışıyor olsak da tüm toplumu korumayı amaçladığı aşılardır. Amaç, bir çocuğun su çiçeğini biraz daha hafif geçirmesinden öte, esasında tüm toplumda bu hastalığın bir sorun olmaktan çıkmasını sağlamaktır.

7)

"Menenjit etkenleri bilhassa beş yaş altında grup A ve diğer streptokoklar, stafilokoklar, Hemofilus B ve neisseria olduğu için tek bir aşı ile hepsinden korunmak mümkün değildir,"

Bu cümlenin yazarı halen herhangi bir menenjitli çocukla karşılaşıyor mu bilmiyorum, ama ben şu anda zorunlu olarak yapılan aşılar sayesinde yeni bir uzman olduğum halde menenjitten korkmuyorum. Eğer çocuğun ailesi manyak olmayıp da gidip aşılarını tam yaptırdıysa, aşı dozları tamamlandıktan sonra çocukta tüberküloz menenjit dışında (ki tüberkülozun aşısının tam koruyucu olamaması nedeniyle halen bir sorundur) tedavisinden çekindiğim, çok ciddi sekel bırakacak bir menenjit etkeni düşünmüyorum. Günümüzde zaten çocuklara tek bir aşı yapılmayıp karma aşılama ve pek çok farklı aşının uygulanması ile hemofilus, streptokoklar, neisseria (kısmetse takvime girecek) çocukları koruyabildiğimiz etkenler arasına girdi.

😎

" N. meningitidis (...) Ancak, bu hastalık çok nadir görülmekdedir, görüldüğü çocuklar da ekseriya kompleman eksikliği (bir primer immün yetmezlik) olan çocuklardır. Bunlarda hastalık menenjitden ziyade çok daha ağır bir tablo olan meningokoksemi şeklinde seyreder. Bu aşı immün yetmezliği olduğu bilinen çocuklarda hayat kurtarıcıdır, ancak sağlıklı çocuklarda gerekli değildir"

N. meningitidis menenjit de yapar, meningokoksemi de. Her ikisini de çalıştığım hastanede gördüm. O kompleman eksikliği olan çocukları meningokoksemiyi görmeden tanıyamazsınız, yani bu şu demek: Çocuk normal sağlıklı bir gelişim gösteriyor, siz de o aşıyı yapmadınız. Çocukta bilmediğiniz bir kompleman eksikliği vardı ve 5-6 yaşında meningokoksemiden ölüp gitti. Aşıyı yaptırmış olmak mı isterdiniz yoksa yaptırmamış olmak mı? Bir de bu makalenin yazarı acaba meningokoksemili bir çocuk gördüğünde kendisini korumak için profilaktik antibiyotik alıyor mudur merak ediyorum. Madem bir sorunu yok, kimseye profilaksi uygulamayalım 😛

9)

"Pnömokok aşısı, konjuge (bir proteine bağlanmış) aşı olup, immün sistemin özelliğinden dolayı iki yaş altında hemen hiç koruyucu etki oluşturamaz. Ancak kompleman eksikliği ve splenektomili (dalağı çıkarılmış) iki yaş üstü kişilerde elzemdir"

Pnömokok aşısı, normal şekilde uygulanırsa immün sistemin özelliğinden dolayı iki yaş altında koruyucu etki oluşturmaz. Bu nedenle konjuge edilir (proteine bağlanır) ve bu sayede koruyucu etki oluşturur. Bu koruyucu etki elbette ileri yaşlarda konjuge olmamış aşının uygulanmasına göre daha zayıftır, ama kesinlikle etkilidir. (= Basit dezenformasyon!)

10)

"Rotavirüs enfeksiyonu beş yaş altındaki ishallerin büyük bir kısmını teşkil etmekdedir, 2-3 milyon vakanın sadece 20-60 kadarı o da, uygun ve vaktinde tedavi verilmediği için kaybedilmekdedir. Anne sütü alan iki yaş altı bir çocukda bu enfeksiyonun görülme ihtimali çok düşükdür."

Bilmiyorum bu satırların yazarı rotavirüs enfeksiyonu nedeniyle hiç hasta kaybetmiş midir, ama ben bu nedenle her türlü tedavi uygun dozlarda ve hızla uygulandığı halde ölen toplam 2 çocuk gördüm. Ha, şunu diyebilirsiniz, "kaç milyonluk nüfus içinde 2 çocuğun hayatı kurtulacak diye milyonlarca çocuğa bu aşıyı uygulamak gereksiz" bunu takdirle karşılıyorum. Zaten bu nedenle rotavirüs aşısı zorunlu değildir. Çocuğunu her şeyden korumak isteyen obsesif anne-babalar istiyorlarsa parasını verip yaptırırlar. Kimse de yaptırmaya zorlamaz. (Devlet, yukarıdaki 2 çocuğu değil, milyonları umursamıştır, çünkü kar zarar oranı bu aşı için pek fazla kar lehine değildir, yan etkileri nedeniyle) ... Sonraki kısımda bu aşının yan etkilerinden bahsedilmiş, ki zaten bu nedenle aşı rutin aşı takviminde değildir, zorunlu da değildir. Zorunlu olmayan bir aşının yan etkilerini sayıp insanları zorunlu aşılardan soğutmaya çalışmak da dezenformasyondur.

11)

"Kızamık, çocuk felci, suçiçeği vs gibi hastalıklarla aşısız başa çıkmak mümkün mü? Tamamını ya da bir kısmını yaptırmayarak çocuklarımızı ciddi bir sağlık riskine maruz bırakıyor muyuz?"

Su çiçeği ve kızamık ile belki aşısız başa çıkılabilir, ama çocuk felci ile hayır. Çocuk felci Türkiye'de neredeyse tamamen ortadan kalkmış bir hastalıktır, şu anda Suriye'den gelenler olmasa, ve farklı nedenlerle oluşan akut flask paralizilerden bildirimler düzgün yapılsa zaten polio aşılaması rutinden de kaldırılacaktır ihtiyaç kalmadığından.. Şu anda bekleme aşamasındayız tabi. Kızamık elbette immün sistemi sağlam bir çocukta aşısız başa çıkılabilecek bir hastalık, ama çocuğunuzun daha önceden bilinmeyen bir immün sistem hastalığı varsa oturup düşünürsünüz "neden yaptırmadım" diye..

12)

"Tecrübeli bir çocuk hekimi olarak çocukluk çağı hastalıklarının lüzumundan fazla abartıldığı kanaatindeyim. Buna en iyi misal su çiçeğidir. Aşısı ülkemizde son bir kaç senedir uygulanmakda olan bu hastalığı ve hastalığı geçirip hayat boyu bağışıklık kazanması için suçiçeği partisi düzenlendiğini bilmeyen yokdur sanırım. Bu hastalığın en mühim komplikasyonu zatürrie ve ensefalit (beyin iltihabı) olup, çok çok nadir görülmekdedir. Görüldüğü kişilerde primer immün yetmezlik olduğu kesin gibidir. Bu hastalığın aşısı canlı virüs ihtiva ettiği için bu çocuklarda aşı da ölümcül olabilir (😎."

Su çiçeği aşısı rutin uygulamaya koyulurken çok ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Şu anda da su çiçeği aşısının rutin uygulanmasını gerekli görmeyen çok sayıda çocuk hekimi mevcuttur. (Ben de bu kişilere dahilim). Çok çok nadir olduğu söylenen varicella ensefaliti teşhisi koyulmuş 4-5 vaka gördüm, bunların yarısında immün yetmezlik primer kökenli değil sekonder yani başka tıbbi durumlara ikincil gelişmiş immün yetmezliklerdi. İmmün yetmezlik tablosu gelişmeden önce aşı yapılmış olsaydı belki de daha az sorunla iyileşebilirlerdi. Ancak dediğim gibi, kar zarar dengesi gereği, eğer devletin parası azalır ve çocuklarımızı bazı aşılardan mahrum bırakması gerekirse öncelikle bu aşıdan vazgeçilebilir diye düşünüyorum.

13)

"Çocuk felci (Polio) ile ilgili olarak 1970’li yıllarda beri dünyada sadece aşıya bağlı (ağızdan verilen aşı canlı virüs ihtiva eder) polio ve nonflask paralizi vakaları görülmekdedir. Arama motorlarında ve pubmedde vaccine-induced polio kelimeleri ile taramanız yeterlidir."

70'li yıllardan beri SADECE aşıya bağlı polio ve nonflask paralizi görüldüğü iddiası dezenformasyondur. Kimse hastalık yapmayan bir hastalıktan korunmak için aşı yapmaz, devlet de buna parasını harcamaz. Bunu geçmişte çocuk felci geçirmiş yakınlarınıza sorabilirsiniz, aşıya mı bağlı olmuş yoksa yabani suş muymuş... Zaten sıkın dişinizi, eğer "çocuklarımıza aşı yaptırmayalım" lobisi polioyu tekrar hortlatmazsa birkaç yıla uygulamadan kalkacaktır bu aşı.

14)

"Şu anda var olan hiç bir aşı yüzde yüz etkili ve güvenli değildir"

Doğru, ancak dezenformasyon kokuyor. Zira hiçbir aşıyı yaptırmamaya karar vermek de yüzde yüz etkili ve güvenli değildir. Diyelim hepatit aşısını yaptırmadınız ve sonra çocuğunuz hepatit nedeniyle karaciğer yetmezliğine gitti, ne oldu? Otizmden koruyacağız derken elde karaciğer kalmadı? Neymiş? Yüzde yüz diye bir şey yokmuş. Tıpta zaten hiçbir zaman yüzde yüz diye bir kavram olamaz. Bir uygulamanın ya da bir şeyi uygulamamanın potansiyel faydaları ve zararları vardır, bunlara bakılarak en uygun yol çizilmeye çalışılır.

15)

"İmmünoloji-allerji bilim dalının gelişmesini sağlayan, allerji ve anafilaksi gibi son derece önemli olguları literatüre kazandıran olgu aşılardır. Aşılardan önce böyle olaylar yokdu. Bu sebeple anafilaksiden ölen her insan aslında aşı kurbanıdır. Güncel aşılar immün sistemin aşırı uyarılması ve destabilizasyonuna ve böylece otoimmün hastalıklara yol açmakdadır"

Aşılardan önce hiçbir insanın anafilaksiden ölmediğini savunmak dezenformasyonun önde gidenidir. Son yıllarda anafilaksinin ve alerjilerin arttığı doğrudur, ancak bunda aşılar kadar hijyen hipotezi ve çevremizdeki alerjen sayısının önemi olmadığının düşünülmesi bir immünoloğa yakışmamıştır.

16)

"Aşılara koruyucu olarak konan ama sonra bazı aşılardan çıkarılan Timeresol ve alüminyum zararlı mıdır veya ne kadarı zararlıdır?"

Bu maddelerin yüksek dozlarda toksik olduğu aşikar, ama keşke bu makalenin yazarı vaktini ve enerjisini aşılara koruyucu olarak civa ve aluminyum yerine daha az toksik ne koyulabileceğine harcasaydı, "aşı yaptırmayalım" demek yerine..

17)

"Bu kavram aşıları zorla yaptırmak isteyenlerin sıkça kullandığı ama epidemiyolojisini bilmedikleri toplumsal bağışıklık (herd immunity)dir. Tabii bir enfeksiyon ile daha düşük (%67) oranlarda enfeksiyon geçirmeyen kişilerin hastalığı daha hafif geçirmesine yol açmakdadır. Aynı etki aşı ile ancak %95 oranında temin edilebilmekdedir."

Toplumsal bağışıklık nedir açıklayayım: Diyelim 10 ailelik bir toplumsunuz. Her ailenin ikişer çocuğu var (toplam 20) ve aynı okula gidiyorlar. Bu 20 çocuğun 18'i aşılarını yaptırıyor ve pek çok enfeksiyona karşı korunuyor. Siz iki çocuğunuzu aşılatmıyorsunuz. Ne oluyor? Sizin çocuğa bulaştırabilecek hiçbir hasta ortalıkta olmadığından sizin çocuklarınız da sağlıklı ve enfeksiyonsuz bir toplumda yaşadığından korunmuş oluyor. Burada koruyucu olan sizin aşı yaptırmamanız değil, diğer ailelerin sorumlu davranıp aşılarını yaptırmış olmasıdır. Aynı durum enfeksiyonla yaratılamaz mı? Yaratılır tabi, ama hafif immün yetmezlikli binlerce çocuk ölür, diğerleri de küçük yaşlarda arka arkaya geçirdikleri pek çok enfeksiyonun yan etkileriyle boğuşurlar (Enfeksiyonların olası ciddi yan etkilerinden bu makalede neden hiç bahsedilme gereği görülmemiş acaba)

1😎

"Yukarda izah ettiğim gibi, çocukluk çağı hastalıklarında ve salgın olmayan durumlarda bu kavrama dayanarak zorla aşı yapmak etik değildir kanaâtindeyim. Bu durum tam da bugünlerde ABD’de çok önemli tartışmalara yol açmış durumda. Aşı üreticilerinin ısrarla gündeme getirmekden kaçındıkları vaccine virus shedding (aşının ihtiva ettiği virüsü aşı olan çocuğun etrafa saçması, örnek oral polio aşısı) çok daha tehlikeli olduğu kanaatindeyim"

Hangi hastalığın salgını yok acaba? Daha 5 yıl önce İstanbul'da Kızamık salgını olmadı mı? ..
Devletin zorlamalarına karşı çıkmak evet romantik ve tutkulu bir hareket olabilir, ama siz toplumun aşılanma oranını belli bir seviyenin altına çekerseniz o zaman görürsünüz salgınları..

Oral polio aşısının diğer çocuklara yayılma ve bu yolla koruyucu etki oluşturma özelliği bilinen bir özelliktir. Bu sayede geçmişte polio aşılamaları sırasında pek çok köyde aşıdan kaçan çocuklar bu yolla korunmuş ve bu hastalık Türkiye'de büyük oranda ortadan kalkmıştır. Ancak bu durumun da yan etkileri vardır, oral polio aşısı uygulanmış bir çocuğun evinde kemoterapi gören bir dede varsa bu durum onun için ölümcül olabilir, bu nedenle OPV yerine sadece inaktif polio yapılması tartışılabilir. Ancak dediğim gibi, burada kar zarar dengesini göz önünde bulundurup en doğruyu akademik ortamlarda seçmek gerekir. Topuma yönelik yazılmış makaleler ya da erepublikte bunun tartışması yapılmaz.

19)

"Bizde de zorunlu aşıların sayısı gittikçe artıyor. Bu artışın nedeni nedir?"

Bu artışın nedeni, devletin aşılamaya daha fazla bütçe ayırmaya -nihayet- karar vermesidir. Bunda aşı şirketlerinin etkisi mutlaka vardır, mesela tekli kızamık aşısı yerine MMR uygulanmaya başlanması şirket baskısıyla olmuştur. Ancak buradan "aşılar inisiyatife bağlı olmalı" sonucunu çıkarmak için çıldırmış olmak lazım.

20)

"Bu konuyu gündeme getirmemizin sebebi de bu zaten. Aşılar sihirli değnek değildir. Yerinde, lüzumu halinde ve yan etkileri göz önünde bulundurularak kullanılması gereken bir tıbbî enstrümandır. Kısaca attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmelidir"

Aşılar lüzumu halinde yapılmaz. Aşılar, lüzum oluşmadan önce yapılır. Salgın olduktan sonra siz istediğiniz kadar alarma geçip aşı yaptırın, daha önceden aşılanmış kadar korunamazsınız. Dolayısıyla aşılamayı inisiyatife bırakmak konusunda vereceğiniz karar, ileride yaşayacağınız onlarca salgına ve ölüme değmelidir.

21)

"1. Neden 1990’lara kadar olduğu gibi, kendi aşımızı üretemiyoruz?"

Bunun sebebi devletimizin neoliberal politikalara sıkı sıkıya bağlanmasıdır. Aşıların ailelerin inisiyatifinde olması gerektiğini savunmak da neoliberal düşüncenin bir ürünüdür. Keşke kendi aşımızı üretebilsek, keşke daha az toksik olduğu gösterilen aşılar üzerine çalışabilsek. Keşke bunları yaparken halkın kafasını bulandırmasak.

22)

"2. Neden ülkemizde 1990’lara kadar pek görülmeyen alerjiler artık bu kadar sık görülüyor?"

90'lara kadar pek görülmediği abesle iştigaldir, ama son yıllarda alerjilerin sıklığının arttığı da ortadadır. Fakat tüm dünyada bu sıklık artmaktadır. Çünkü tüm dünyada Coca-Cola tüketimi de, çocukların McDonald's'a gitme sıklıkları da, sokaktan satın aldıkları abuk subuk alerjenler içeren maddeler de artmaktadır. Bugün kimi anneler bile çocuğuna mikrodalga fırında patlatılmış patlamış mısır vermektedirler.

23)

"3. Aşıların stratejik ürünler olduğunu, silah olarak kullanılabileceğini biliyor musunuz?"

Elbette öyle, keşke kendi aşımızı üretebilsek demiştim zaten.

24)

"4. Aşı bilim kurulu neden 1/3 oranında ticarî firma temsilcileri ihtiva ediyor?"

Bunun sebebi ülkemizin neoliberal politika sevgisidir. Ticari firma temsilcilerinin bu kurullarda olmaması gerektiğini savunuyorsanız bir dahaki seçimlerde sosyalistlere oy verebilirsiniz, bence mantıklı olur.

25)

"5. Her yıl 1.300.000 bebeğin doğduğu ülkemizde, her birine 46 doz aşının yapıldığı bir abonelik sistemi ne kadarlık bir ticarî pazar oluşturur, bunlar başka sağlık sorunlarına yol açarsa bu sektörün büyüklüğünü fehmedebilir misiniz?"

Elbette çok büyük bir pazar oluşur. Ancak bu büyük nüfus aşılanmazsa çıkacak salgında cenaze levazımatçılığı sektörünün büyüklüğünü fehmedebilir misiniz?

26)

"Kaynaklar"

Memurlar.net'i, Ahmet Rasim Küçükusta'yı bilimsel tezlere referans gösteren bir makaleyle ilk defa karşılaşıyorum.. Ne diyeyim..