GİTMELİ

Day 1,664, 09:01 Published in USA Turkey by Kutluk Bilge Kul leventdummuzi

Bu şehrin, koyulu açıklı gri kaldırım taşlarından biri olup çıktım
zamanla. Bir trafik lambasının o kavşakta olma garantisi gibi, garantili
günaydınları karşılar oldum. Bir yere ait olmaktan çok, bir yerin parçası
olmak gibi bir hal vardı üzerimde. Ve gitmek istedikçe; o parçayı söküp
atmak istedikçe, paçama yapışan nedenler çoğalıyordu gün be gün…

Bu yeşilin tonunda mıydı sihri bu şehrin? Yoksa,göz alan mavisi miydi
tutsak eden? Ezbere yürünen yollardaki güvende mi saklıydı yoksa bu
bağışıklık? Tanıdık insan yüzleri ne denli anlamsız; ne kadar yalan olursa
olsun,tanıdık olmalarının verdiği aptalca sadakatte mi saklıydı bu
hastalıklı esaretim?

Yoksa; tüm aşklarımı, bu şehrin koyu mavi gecelerinin birine armağan
edişimde miydi, bir başka şehre nefes alıp veremeyişim? Uzaklaşma
korkusunun bu soluğumu kesen hali bende mi? Yoksa;kara gözlü sevdalar
biriktirdiğim bu şehirde mi saklıydı?

Gitmeli!

Bir başka toprağın fidanı olup kök salmak için belki. Ya da köklerimi
zehirleyen ne varsa toprağımda, olduğu gibi bırakıp belki; Çekip
gitmeli!...

Ezbere biliyorum; tan yeri ağarırken sokaklarına verdiği o günaydın
sevincini, öğle üzeri, durgun sularına karşı demli çay keyfini, akşamın
hüznünü, kalabalık duraklardaki insan manzaralarını ve göğün karanlık
yüzündeki o gizemi, o yalnızlık hissinin dört duvara emanet edilme halini.
Gece yarısı sessizliğinde;adımlarına biraz korku, biraz özgürlük hissi, ve
bir ölçek yalnızlık halinin hakim oluşunu, ezbere biliyorum… O halde niye
adımlarım yapışıyor kaldırımlarına? Niye, gitmek eyleminin bendeki aksi bu
denli ölmek gibi keskin ve ön yargılı bir hal alıyor içimde? Beni bu şehre
tutsak eden ne? Bir başka yaşamı düşündüğümde; kalbimin bu çeperini
zorlayan, bir çocuk gibi, durmadan yerinde zıplayan hali ne peki?

Gitmeli!

Bana yalnızlık, bana hüzün ve kalabalık sokaklarındaki bomboşluğun
iliklerime işlemesine neden bu şehri, ulu orta bir terk edişe koyup
gitmeli…

Ya dostlarım? Ya sevdiklerim ? Ya eşim Yok!!! Başka bahaneler bulmalı…

Dostlarımın çoğu; yorgun akşamları; kara gözlü sevdalarının limanında
demirlemiş oluyor… Sevdiklerimse; yaşamlarına, bencilce sevdalar ekip,
kupkuru ayrılıklar biçiyor! eşimse;..................................
Anlayacağın; herkes ayrı yaşamlara uyanıyor…
Başarısız bir ömrün; pamuk ipliği dostlukları, ya da koşullu ilişkilerini
armağan eden bu şehre bu sadakat çok, biliyorum! Yine de çıkıp gitsem;
gitsem diyorum!

Kimse aramaz mı beni?
Merak etmez mi acaba?
Yokluğum, sadece kaldırımlara mı dokunur?
Boş sokaklara mı çöker sadece ayazım?

Altında öpüştüğüm sokak lambaları, yalan sevdaları kovaladığım köşe
başları sus pus olur mu? Oysa; ne gidenler gördü bu şehir. Kılını bile
kıpırdatmadı; yaprağını bile dökmedi ağaçları belki, ya da bir kez olsun
köşe başları tutulmadı.

Lanet olası korkular! Korkakça seviyorum bu şehri, gözümün içine baka baka
yaralasa da beni; belki de bu dürüstlüğünden ötürü, bildiğim sancıları,
bilmediğim mutluluklara değişiyorum.

Gitmeli biliyorum!
Yakama yapışan her şeyi gömleğimle çıkarıp;
Bırakıp, çekip gitmeli!!!