Bölüm 20: İkinci Dönem Başlıyor
onurd34
Önce Ankara’da, sonra İstanbul’da geçen iki haftalık tatilin ardından; yine mecburi bir dönüş vardı Kars’a. Aralarda uzun süreli hiç tatil olmadığından, Haziran’a kadar sürecekti bu seferki ikâmet hem de. Uçak biletini almak kolaydı, ama çocuklara ne hediye alacağımı bir türlü bulamamıştım.
Kılık kıyafet tarzı bir hediye almak en kolayıydı, zaten daha önce bu tarz şeyler götürmüştüm. Sonra daha önceden de aklımda olan forma konusu geldi. Bir arkadaşın da yardımıyla, istediğim gibi forma bulabildim. Diğer şıkları hemen eledim tabii ki. Benim önceliğim; çocuklar uzun süre giysin filan değildi. Düşüncem; hediyenin alamayacakları, aldıramayacakları bir şey olmasıydı. Formalar ise tam bu tabloya uyuyordu. Son gün gidip aldık formaları…
En merak ettiğim nokta, kar durumuydu. Kars’a indiğimde karın artmadığını, aksine azaldığını gördüm. Sarıkamış’a ulaşabilecek miyim hemen diye düşünüyordum, minibüs de geldi; döndük köyümüze. O Cuma toplantıya geleceğimden, alışveriş bile yapmadım.
Pazartesi günü, öğleden sonraki derse elimde poşetlerle gittim. Kendilerine hediye aldığımı söyledim, tahmin etmelerini istedim. Ailem tekstille uğraştığı için, daha önce bazı şeyler getirmiştim. Onları saydılar bol bol. Onların yerine, şöyle güzel güzel forma getirsem nasıl olurdu, dedim; gözleri parladı hepsinin… O an anladım ki; çok güzel bir tercih yapmışım; belki de ilk defa bu kadar sevindirebildim onları… Tek tek ellerimle giydirdim hepsine. Ertesi gün öğleden sonra okula böyle gelin, dedim. Mutluluktan havalara uçuyorlardı…
O ikisi Fenerbahçeli olmadı bir türlü...
O hafta içi köyden birine misafir oldum. Yedik, içtik, sohbet ettik. “Hocam başımıza fanatik Fenerli yaptın bunları” diye sitem ettiler… Gece lojmanıma geçmek için kapıya çıktığımda bir de ne göreyim; benim ayakkabılardan biri yerinde yok. Hocam, bilmem kimin köpeği böyle ayakkabı götürür bazen; dediler. Şimdi buluruz, deyip başladılar aramaya. Gecenin bir saatinde, ellerimizde el fenerleri; ayakkabıyı aramaya başladık köyün içinde. Beş-on dakika sonra biri bağırdı "Buldum!" diye. Elli metre ilerideki evin çatısında çıktı bizim ayakkabı...
O hafta içi toplantıya gittiğimde, bolca alışveriş yaptım. Artık uzun süre dışarı çıkmak istemiyordum çünkü. İlçede yapacak bir şey yoktu, en iyisi lojmanımda bilgisayar başında oturarak eritmekti kalan bir dönemi. Fakat ertesi hafta, yine toplantı olduğu için yine geldim…
Mart ayının başında, öğlen yemeğimi yerken öğrencilerden biri geldi. Öğretmenim sütler geldi, dedi. Aldım hemen mührü, gerekli evrakları; gittim köye. Yerlerde hâlâ kar var, işin kötüsü kalkmaya başladığı için daha da berbat… Çamurlu kar ulaşım için kardan daha engelleyiciydi. Süt dağıtmak için gelen minibüs de, bundan nasibini almıştı. Köy içindeki yokuşu çıkamamış, köyün hemen girişinde kalmıştı.
Gittim; önce sütleri alalım dedik. Adam tutturdu bütün sütlerini bırakacağım; diye. Ben de 2 kutudan fazlasını almam deyince, başladı bir tartışma… İlçe MEM’den aldığımız talimat belliydi: “İki haftalık sütten fazlasını almayın!” Vay efendim bu kadar yol gelmişler de, ne kadar sıkıntı çektiklerini görmezden geliyormuşum da, yaptığım ayıpmış; falan filan. Amirlerimin dediklerinin dışında hareket edemem, kusura bakmayın; dedim. Sadece iki kutu alıp, gönderdim çocuklarla okula…
Sonra başladık arabayı battığı yerden çıkartmaya çalışmaya. Bu artistler tüm okulların bir dönemlik sütlerini yüklemişler arızalı minibüse, herkes de iki haftalık alınca minibüs ağır kalmış. Geri geri bile gelemiyordu, artık nasıl bir arızası varsa minibüsün; saatlerce uğraştık. Tüm sütleri indirip; minibüsü öyle itip çektik, sonra tekrar yükledik. Köydeki iki traktörün de gram mazotu yokmuş. Çekecekleri mesafe belki yirmi metre ama; kimseyi ikna edemedik.
Neticede; 12.30 civarlarında gelen minibüs, battığı yerden iki saatlik uğraşın ardından çıkartılarak park edildi. Sonra firmaya telefon açtılar, kamyonet gönderin diye. Geçtik köyden birinin evine, akşama adar kamyoneti bekledik. Minibüsün bu esareti, beş saat sonra gelen kamyonet tarafından çekilerek götürülmesiyle son buldu...
Destek Verenler
dejavu.erhan size 500 Q1 Food gönderdi.
CooLMasTR'den 55.00 TRY kabul ettiniz.
okaldey'den 1.00 Gold kabul ettiniz.
Yavuz Sultan Selim size 1000 Q2 Food gönderdi.
bozcaada17 size 1000 Q1 Food gönderdi.
Shout Metni:
20. Bölüm Yayında!
V-S hatta shout'larınızı esirgemeyiniz... 🙂
http://www.erepublik.com/tr/article/2300337/1/20
Comments
pirinç
ikinç
üçünç
Resimler bomba hocam : )
kesene bereket hocam 🙂
formalar cok yakismis miniklere
oylandı okumaya devam
o/
oZ
Bu sayı hiç hoşuma gitmedi. 🙁
Böyle hocalar varmı türkiyede 🙂
Fenerin ilk 11 inden daha sağlam olmuş lan.İzninle ilk fotoğrafı feyste geyik yapmak için kullanacam
Kullanmazsan sevinirim...
okudum oyladım
Vay cocuklar esas durusta 🙂
v
çok güzel resimler paylaşım için teşekkürler :/
mevzu ne bu arada
Belli bir mevzu yok... : )
hocam hiç mi Beşiktaşlı yok o köyde ya? köyün niye böyle vurdumduymaz olduğu belli oldu baksana komple renkli takımlar 🙂
Bir de hiç çatıya çıkan köpek duymamıştım ya ne ilginç bi köyde yaşıyorsun sen 🙂
İlk bölümlerde, köyün genel bir fotoğrafını koymuştum. Evler, arkaları tepeye yaslı şekilde inşa edildiği için, çatılarına yürüyerek de çıkılabiliyor...
Beşiktaşlı var da, öğrencilerim içinde yoktu. Belki ayıp olacak, For_Real bize geldiğinde beni dövecek ama, köyün delisi Beşiktaşlıydı örneğin... : )
Ya kardeşim şu ana kadar bütün bölümlerini okudum hepsi çok güzeldi ama bu sefer muhalefetim, çocukları ne diye zehirledin 🙂 ömür boyu üzülecekler bunu yapmasaydın iyiydi 🙂
Zehirlemek mi, can verdim... : )
E SIMDI FENER'IN ŞİKE YAPTIGINA KANAAT GETIRDI YA FIFA...COCUKLAR COK UZULMUŞTUR, BIZIM TAKIM ŞİKECİ DİYE! YAZIK BE, UZULDUM SIMDI ... HALBUKI YOK OYLE BIR SEY...NE ŞİKESİ? KEDİ ONLAR 😛 ELİNE SAĞLIK, ZEVKLE OKUDUM... V
BU ARADA EN BUYUK BEŞİKTAŞ!