yine uyuyamadığım bir gece sonrası

Day 2,732, 00:41 Published in Turkey Turkey by BraweHeart

Orhan Gencebay- Kaderimin Oyunu
https://youtu.be/fDj7LUj-UwA

yazarken hep bunu dinledim

yazım yanlışlarını düzeltmicem affınıza sığınarak, amacım içimi dökmekti. Çalakalem bir yazı.



Çok sıkılıyorum,

gelmişim dünyaya, ha bu zamandan önce, ha bu zamandan sonra, beğenmedim ben bu halini. öncesinde de bulurdum beğenmeyecek bişey, belki beğenmeyecek bişey bile olmazdı ha. ileriye hep kötü bakıyoruz, bakıyorum zaten, ordan da bi cacık olmaz.

tam da ortada gibiyim, açlıktan ağlayan fakir bir afrikalı çocuk değilim, içtiği yemekler yüzünden karnı ağrıyan zengin de değilim. yemek yerken aç çocukları düşünerek tabakta hiçbir şey bırakmıyorum, peki bişey değişiyor mu, hayır. önüme yemek koyan anneme burun kıvırıyorum bazen, ama yemekten sonra her zaman ellerine sağlık diyorum, bişey değişiyor mu, yok.

bakıyorum işte, hep ileri bakıyorum bişey değişecekmiş gibi. ulan eşşek gibi de çalışacaksın akşama kadar diyorum, sonra emekli olacaksın, ondan sonra zaten öleceksin diğerleri gibi.

gül ulan dedim kahvaltıdan önce, alnımdaki saçları kaldırınca kendimi tanıyamadım. saçlarım beni kapatsın diye uzattım, bana bile kapatmışlar. yaşlanmışım ben be. gülmem pek. en azından boş gülmem. alaycı gülmem. mimikleri severim, tiyatroda, tam da insanların gerçek bir kişiyi canlandırdığı sıradaki mimikleri. o zaman gülümsemeye başlarım, onlar abartınca gülerim de hem.

çalışacağız işte, para ulan para. kim için, kimin hayrına, para ulan para. kendi yetiştirdiğini yemek için köye gitmek para, otostop çekip kamyona binsen, indikten sonra adam diyecek sana para, tanımadığın çocuklar elini öpecek diyecek para, para parayı satın alacak, sonra daha çok para. para çalmaya bile gerek para.

ne güzel konuşuyoruz işte haybeden. gün gelecek çölün ortasında elimiz boş dönecek heybeden. her gün aynı tantana. diyorum kendime, daha güzel bir ortam istiyorsan yap o zaman. e madem benden öncekiler yapmamış, ben güzellik getirince bana da deli gözüyle bakıyorlar, boşver diyorum, bende girdabın bi tarafında yaşamamış gibi öleyim ulan diyorum. kimse bilmesin diyorum, hafızalardan bir anda silineyim diyorum. hiç yaşamamış gibi. ölmek değil, yok olmak istedim bu gece. bir anda yatağımda kaybolmak. bedenimden bir parça bile kalmasın istedim. bazen de sadece doğuya yürümek istiyorum ulan, belki o zaman güneş doğar diyorum.

yav anlatıyorlar altından ırmaklar akan cenneti, kör kuyuları olan cehennemi. diyorum bari buna bişeyler yapayım, ama sonra, e nasıl olsa cehenneme gidicez, az yanar çıkarız, değil mi.

Çok korkuyorum ulan çok, başka bi diyarda olsam yine derlerdi, böyle böyle yaparsan cennete gidersin diye. e hadi burdayız, burdakiler denilenleri yapınca şöööyle bi bakıyoruz, şöyle bi tartıyoruz bişeyleri. korkmaya devam ediyorum bu arada. yazarken de, yazmayı düşünürken de. kime ne yav, başkasının bedenine giremiyoruz ki.

açıldım sanki biraz, böyle rahat rahat yazmak hoşuma gitti. yoksa hep plan yaparım ben. adım adım, sırayla, düzenli olarak. sonra bunlar öylesine birikir ki, iş büyür gözümde, başlamaya korkarım. ulan ne güzel yazıyorum şu an, varsın kimse okumasın, banane.

şu, nasıl daha iyi olabilir sorusunu seviyorum bak. beğenmedin bir şeyi hemen yok etmiyorsun, düşünüyorsun önce bi. ne bu diyorsun. onlar da sana anlatıyorlar efendi gibi. hmm diyorsun, bi düşünelim diyorsun. hemen öyle kestirip atmadan olmaz da demiyorsun. şöyle yaparsanız daha yararlı olursunuz diyorsun. daha ne istersin ki. daha ne beklersin ki. çocukları tersleyenlerin çocukları da çocuklarını tersliyor. ulan bi dinleyin be. zekice bi cevap verdikleri zaman kısaca şaşırır gülersiniz, sonra zaten olmaz dersiniz hep. çocuktur bişey bilmez, boşver. ya da başka bir yabancıya, o size gelmeden siz ona vurursunuz, ne ala.

derin bir nefes, yarı baygın gözler, durum değerlendirmesi tamam. bu kadar. bakıyorum öldükten sonra anılan sürüyle insan var. diyorum öldükten sonra arkamdan söylenen her şeyin bana iletileceğinden emin olsam ben de kötü anılmak istemem elbet. o zaman başka bişey var. e bunların en iyileri para beklemeden yapıyordu işlerini, hatta para olmasa bile, ellerinde avuçlarında birşey olmasa bile. e yaşarken de beklentileri olmadığına göre o zaman başka bişey var. belki de para dışında bişeydi, o zaman başka bişey var arkadaş, başka bişey.

yav söylemeden edemeyecem bak, iyi aklıma geldi. özel halk otobüsü diyorlar para alıyorlar, metro yapıyorlar para alıyorlar, köprü yapıyorlar para alıyorlar, yav bunlar hiç mi kendilerini geri kazandırmıyor. Bi yerden sonra fiyatların düşmesi gerekmez mi arkadaş. mesela otobüs parası hiç mi çıkmıyor, hadi benzin kullanıldığı için otobüs masraflarını çıkarın en azından. bi de metrolara 25 kuruş veren makine koymuşlar. ammaaa otobüsten indikten sonra değil, metrodan indikten sonra basabiliyosun sadece. 10 kere bastın mı 2 kere otobüse binersin metrodan indikten sonra. bah hele bah, seçme hakkını sana veriyorlar. ister basarsın ister basmazsın. ulan sabahın köründe amcalar, teyzeler oralarda kuyruk oluyor be. lan indirsene direk kart fiyatlarından kendiniz. bi de o makineye para vermişler. e tabi onun içinde vergi.

arada bazı şeylere tutkuyla bağlanıyorum. en büyük hatalarımdan biridir bu. ama ben bi işi sonuna kadar götürmeden rahat edemiyorum arkadaş. mükemmel yapıp o işte önde gelen isim olmak istiyorum. büyük hevesle bağlandığım için hayatımı ona adamak istiyorum. aslında konsantre olabiliyorum işime. ama asıl yapmam gereken para kazanmak maalesef. ondan sonra arta kalan zamanda da bi kaç eğlenceli video falan izler, ertesi gün tekrar para kazanmaya devam ederim. böyle olmasa bir çok dile çevrilecek bir kitap yazacak kadar kitap okumayı göze alabilirdim. Hatta Atatürk'ü geçmeyi düşünüyorum, 5000 kitaptan fazlasını okuyup. ama işte. para lazım kitap almaya. ya da body buildingde yarışmalar kazanmak istiyorum. ona da çok para lazım, beslenmesiydi, supplimentiydi. her şeye para lazım da, paraya zaman lazım, zaman da bana lazım, bana da para lazım 🙁

para herkese lazım geçicen bunları. bu gece 3 civarı mutfağa gittim, her gece uyumadığım zaten aklıma gelenleri not ettiğim turuncu bi not defterim var. üstünde de bi uzaylı resmi var. yeşil bişey, elinde taştan ışın tabancası var. açtım bu gizemli şeyi, yazdım notlarımı, sonra arka sayfalara dönmeye koyuldum. eski notlarımı gördüm. daldım sonra hayallere, elimde not defteri ile oynaya oynaya çeviriyorum sayfaları. ilk sayfayı da atlayıp kapağa geldiğim zaman mutfakta olduğumu farkettim. öylesine dalmıştım ki kaç dakika geçmiş farketmedim. gözüm sadece not defterini görüyordu, bir yandan hayallerimi. ruhum bir anda bedenime geri dönmüş gibi oldu. yatağıma geri döndüm, ayaklarım üşümüştü, hiç hissetmedim. mesela bi çocuğa çizgi film başındayken seslenseniz duymaz ya, ben de aynen öyle odaklanmışım. demek ki sevdiğim şeyi yapıyordum o an. okumayı, hayal kurmayı, yazmayı.

bir ara, bir söze geldim, iki hafta önce yazmışım, altına da tarih işlemişim. dedim ki bunu ben mi yazdım, şaşırdım, sevindim, tekrar okudum, tekrar sevindim. sonra bir kısmını düzelttim, daha da güzelleştirdim.

üzülmeye başlıyorum ama, uykum kaçıyor, gözlerim açılıyor. ne güzel açılmıştım. şimdi aklıma kurt düştü, burada her şeyi anlatırsam sonra ne yazıcam ben. uzar gider bu yazma işi, belki de iyi oldu biraz olsun içimi döktüğüm. rahatladım biraz. ama biraz. yine aklımın bir köşesinde çekiştiriyor diğer düşünceler.

höf be, cümlelerim de kısalmaya, hızlanmaya başladı. demek ki artık bitirmek istiyorum. elveda diyeyim o zaman sessizce. siz de dökün içinizi, rahatlarsınız, ister buraya, ister not defterine, çöpü mutlaka dışarı atın, içinizde biriktirmeyin 😘

ha bu arada evimizde muhabbet kuşu besliyoruz, yav kafeste kalınca içim burkuluyor, dışarı çıkarınca odanın içinde uçup etrafa ediyor, klavyeye falan çıkıyo, tümden doğaya salsam, ne doğası her yer apartman, ölür bu. en azından yaşıyor ya, kafesin içinde de olsa yemini suyunu buluyor, acaba ben de mi yemeğime suyuma kanaat etsem. ama ben bunları beğenmesem de konuşabiliyor, o konuşamıyor, derdini ifade edemiyor, anlatamıyor. bi yeri kaşınsa başımı kaşı diyemiyor, bi de yalnız yav, eşi de yok garibin. eziyet mi ediyoz, iyilik mi ediyoz bilmiyorum, bununla ilgilenemezken başka bi tane daha olur mu ki, onu da hapsetmek olur mu ki, tanımadığı biriyle hem de. belki de bu da istemiyor başka birini. of ulan of. yalnız yaşayıp ölmesine de gönül razı değil, kuş satıp onları sürekli hapseden insanlar para verip bi tane daha alsam bu sefer daha çok kuş hapis kalacak. vay arkadaş.


shout

yine uyuyamadığım bir gece sonrası
erepublik.com/tr/article/2523761