siyasal bilinç ve Siyasal toplumsallaşma

Day 2,343, 10:07 Published in Cyprus Pakistan by zoka su

SİYASAL BİLİNCİN OLUŞMA EVRESİ
Siyasal bilinç: Siyasal çevreyle birey arasında yaşam boyu süren dolaylı ve doğrudan etkileşim sonucunda bireyin siyasal sistemle ilgili görüş, davranış, tutum ve değerlerin gelişmesidir.
Toplumsallaşmanın bir alt dalı olan siyasal bilinç; insanın ait olduğu toplumdaki siyasal kültürü öğrenmesi süreci olarak kabul edilmiştir. Ayrıca normların, değerlerin ve inançların öğrenilmesi ve içselleştirilmesi süreci olarak kabul edilen siyasallaşma süreci gibi siyasal toplumsallaşmada siyasal değerlerin, normların ve inançların öğrenilmesi ve içselleştirmesi süreci olarak kabul edilmektedir. Burada siyasal bilincin siyasal kültür temel alınarak tanımlanmasında hareketle “siyasal kültürlenme” süreci olarak kabul edildiği görülmektedir. Toplumun siyasal kültürü, toplumsallaşmayla birlikte kuşaklar arası bir aktarımla gerçekleşmektedir. Buda kuşakların düşünce, inanç ve yaşayış değerleri hayat boyu devam eden bir süreç olarak birbirlerine aktarmaktadırlar. Böylece kişinin toplumsal kültürün bir parçası olduğu ve siyasal kültür ile bütünleşmesi toplumun siyasal değerleriyle mümkünlük kazanmaktadır.
Siyasal toplumsallaşma: Bir toplumda siyasal sitemlerin varlıklarını sürdürebilmesi için o toplumun siyasal bilinç değerleri, inançları, eğilimleri, davranış kalıpları ve eğitim düzeyleri siyasal topluma katılan kişi veya kişiler üzerinde bilgi aktarımı veya benimsenmesi gerçekleşerek oluşmaktadır. Bu sürecin oluşumunun tamamına siyasal toplumsallaşma denmektedir.

2) ÇOCUKLUK DÖNEMİ SİYASİ BİLİNCİN OLUŞMASI
İnsanlar yaşam sürecine başladığı andan itibaren bir takım desteklerden (ebeveynlerden) yardım alarak yaşamlarını sürdürürler. Kişi toplumla sürekli bir etkileşim içindedir. Bundan dolayı birey kendi davranışlarını aile, okul ve çevrenin kişiler üzerinde sürekli bir bilgi aktarılmasıyla, toplumun sahip olduğu yapı taşları (gelenek, görenek vb.) bir kuşaktan diğer bir kuşağa aktarım olduğu kaçınılmaz bir süreçtir. Birey sadece yaşamsal öğelere sahip bir varlık değil, toplum ve toplumun oluşturduğu sınıfların bütünüyle toplumsallaşma süreci içinde kendisine yer edinir.
Toplumsallaşma, toplumun sahip olduğu öğelerin (inanç, düşünce yapısı, davranış kalıpları vb.) birleşmesiyle kuşaklar arasında aktarım yoluyla hayat boyu devam etmektedir. Toplumsallaşma süreci aile, okul, arkadaş çevresi vb. gibi ögeleri içine alarak gelişen bir süreçtir. Kısacası toplumsallaşma, kişinin hayata gözlerini açtığı andan itibaren başladığı ve etkileşim içinde bulunduğu herkesten öğrendiği (maddi ve manevi) öğeleri benimseyerek ve yaşamın sürdürebilmesi için zorunda olduğu bir süreç olarak görmekteyiz.
Hayata gözlerini açan bir bebek anne ve babalanın güçlerini sınırsız olduğunu düşünmektedir. Çocuk zamanla toplumdaki farklılıkları ve bu farklılıkların getirmiş olduğu siyasi partiler, ekonomik durum, yaşanan çevre, devletin varlığı gibi unsurlardan haberdar olmaya başladığı andan itibaren çevresiyle daha geniş bir şekilde etkileşim kurmaya başlar. Batı toplumları üzerinde yapılan araştırmalarda dört ve altı yaşına gelen bir çocuk siyasal bilinç hakkında bir takım bilgilere sahip olmaktadır. Çocuk siyasal toplumsallaşma sürecini aile, okul, arkadaş çevresinde edindiği bilgiler sayesinde siyasal toplumsallaşma sürecine adapte olmaya başlar. Çocuk artık ev çevresinin dar sınırlarını aşmış bulunmaktadır. Siyasal toplumsallaşma süreci öncelikle çocukta duygusal yönde başlar ve çocuğun elde ettiği bilgiler sayesinde bilişsel yöne doğru devam etmektedir. Çocuk öncelikle devlet başkanının veya kraliçenin her şeyden üstün nitelikte olduğu kanısına varır. Buda çocukta devlet başkanına duygusal bir yakınlık duyduğu gözlemlenir. Fakat çocuk büyüdükçe devletin işleyişi ile ilgili bilgi edindikçe yasama organın devlet hakkında kararlar verdiğini böylece başkana atfedilen sıfatların sadece belli başlı kısımlarını başkan tarafından yapılabileceğini öğrenmektedir.

2) ÇOCUKLUK DÖNEMİ ÜZERİNE YAPILAN TARTIŞMALAR
Siyasal toplumsallaşmayla ilgili araştırmaların büyük bir kısmı çocuklar ve gençler üzerine yapılmaktadır. Yetişkinlerin siyasal toplumsallaşma konusu üzerine pek fazla bir çalışma yapıldığı söylenemez. “Çocukluk dönemine verilen büyük önem, kişilik şekillenmesinde ilk yılların karar verici etkisi olduğunu ileri süren psikanalitik görüşün etkisi altında olmaktadır. Bu dönemin, siyasal kişiliğin gelişmesinde aynı etkiyi taşıyıp taşımadığı halen canlı bir tartışma konusu. Bu tartışmaya özet olarak değinmeye çalışacağız.” Bilgi, duygu ve davranış kalıplarının bir kuşaktan diğer kuşağa aktarılması insan için son derece önemlidir. Toplumların varlığı kadar eski olan bu olguların bilimsel yöntemlerle araştırılması ve incelenmesi işlemi yeni yeni uygulanmaktadır. Siyasal toplumsallaşma, siyasal bilimlerin en önemli dallarından birini oluşturuyor. Siyasal toplumsallaşmanın incelenmesi, toplumbilim yaklaşımlarından yararlanılarak yürütülebileceği gibi bu yaklaşımların bütünleşmesine de katkıda bulunabilir. Değişim ileriyi görme değerlendirme, fikir oluşturma çabaları ile günümüz dünyasında toplumsal siyasal çerçeve ile bilimsel yöntemler incelenmesinde sağlanabilecek uygulamalı yararlarda vardır. Siyasal toplumsallaşma etmenleri arasındaki uyum kadar çatışmaya da önem veren diyalektik bir bakış açısı ile bugüne değin üzerinde durulmamış pek çok sorun yanıtları arama olanağı olabilir.
3.A. Kişiliğin Bir Bütün Olduğu Düşüncesinden Kaynaklanan Yaklaşım
Bireyin kişilik gelişiminde belirli kırılma noktası olan dönemleri inceleyecek olursak. Siyasal kişiliğin gelişmesinde iç ve dış dinamiğine değin bilgiler elde edebiliriz. Yapılan bir araştırmada orta sınıfa mensup ailelerin, mutluluk, merak, öz denetim öğelerine ağırlık vererek çocuklarını yetiştirmektedirler. Böylece çocuklar kendi kendini yönetebilme becerisine sahip ve kendi gereksinimlerini kendi girişimleriyle giderebilmeyi gerçekleştirmektedirler. Emekçi sınıfından gelen aileler ise söz dinleme, tertipli, temiz, kurallara uyma gibi öğelere önem vererek çocuklarını yetiştirmektedirler. Fazla serbest yetişen çocuklarda kendi bireysel iç denetimini baskıcı bir ortamda büyüyen çocukların ise dış denetimi gelişmektedir.
Dış denetim niteliği ağır basan kişiler kendilerini daha çok sistemi suçlama eğiliminde bulunmaktadırlar. Düzene karşı büyük bir yabancılaşma eğilimi içerisindedirler. Öz denetimi ağır basanlar da ise siyasal yabancılaşma daha az gerçekleşiyor, siyasal düzene karşı olan tepkisi daha olumlu bir açıdan değerlendirmeye alınıyor. Yüksek öz denetim ile siyasal etkinlik duygusu arasında paralel bir eğilim göze çarpmaktadır, düşük öz denetimi olanlar ise geçmiş siyasal deneyimlerini doyurucu ve olumlu olarak bulamayıp böylece geleceğe umutla bakamamaktadırlar. Yüksek öz denetimliler bu bakımdan beklenileceği gibi çok daha doyumlu ve olumlu bir tutum içindedirler.