21.12.2012 MAYA TAKVİMİ ALAMETLERİ.

Day 1,828, 06:33 Published in Turkey Turkey by Wessi
Bu tarih için kimisi kıyamet dedi, kimisi aydınlanma, kimisi insanlık için altın çağ


Aşağıda paylaşacağım ilk ek tibetli rahiplerin nasa ya yolladığı mektup, ikincisi ise bu tarihle ilgili bir değerlendirme;
Merak edenler için derleme.

Tibetli rahiplerin nasaya yolladığı düşünülen mektup
''TİBET DİN ADAMININ MAHŞER HAKKINDA NASA'YA YAPTIĞI GÖNDERİ

21 Aralık 2012 hakkında NASA'nın merkez laboratuvarına Temmuz 2012'de bu bilgi ulaştı.
Bu bilgiyi akraba, dost ve onu alabilecek herkese hemen ulaştırın.
NASA'dan belirttiklerine göre, yakında Dünya Galaksinin SIFIR HATINDAN geçecektir.
1.
Sonbahar ve kış 2012/2013 Tibet'te ve tüm Kuzey yarımküresinde sıcak olacaktır.
21.12.2012'de Dünya tüm galaksi sistemiyle birlikte galaksinin SIFIR HATINDAN geçmeye başlayacaktır.
O ise hiç bir enerjinin yayılamadığı, elektromanyetik alanlarının olmadığı ve tüm cisimlerin durgunluğa uğradığı bir ortam oluşturacaktır.
2.
Tüm Dünyada, bir kaç dakikada, Moskova saatiyle saat 10'da, 21.12.2012'de *tam karanlık çökecek, *tam sessizlik olacak*ışık, elektrik, iletişim, ses-hepsi yok olacaktır.
3.
Bu karanlığın içinden uzaydan göklerde bir karmakarışıklık gözlemlenecek, bir kaç gün sonra ışık patlamaları başlayacak bu da üç-dört gün sürecektir.
Korkmaya ve kendini yıpratmaya gerek yok. Buna kendini herkes hazırlamalı.
4.
Sonra Güneş ışığı yine gözükecektir. Dünya görülür olacak ve eski haline dönecektir.
Hayvanlar Uzay Karanlığını önceden hissedeceklerdir ve deliklere çekileceklerdir. Şehirlerdeki insanlar hissedemeyecek o yüzden kurban gidenler ve aklı hasara uğrayanlar olacaktır. Dünyanın yüzde 10 o günlerde ölebilir.
5.
Bu olaya hazır olunması gerekmektedir, 2012 yılın işlerini bitirmek, yeni işe başlamamak, borçları ödemek.
6.
20.12.2012'de çocuklar, para ve belgeler alınarak şehirlerden uzaklaşılmalı ve doğaya çıkılmalıdır. İki aylık bir erzak hazırlanmalı, zira elektrikler uzun süre devreye
giremeyeceklerdir.
Eve su bolca alınmalı, odun ve mumlar hazırlanmalıdır. Evde bir ocak hazır bulunmalı, çünkü elektrikler 21.12.2012'de kablolardan akışını durduracak.
Televizyon ve telefon olmak üzere bir şey çalışmayacak. Karanlık günlerde pencereler kalın siyah örtülerle örtülmeli, onlara bakılmamalı, gözün gördüğü, kulağın duyduğuna inanılmamalı, sokağa çıkılmamalı.
Mecbur kalındığında çok yakın mesafelere çıkılır. Uzak gitmek tehlikelidir, zira kaybolma riski yüksektir.
Bu bilinmeli: objelerden ışığın yansımamasından kaynaklanan sıkı karanlıkta kendi elini görmek bile mümkün olmayacaktır.
Korkmayınız. Kendinizi buna hazırlayın.
7.
Güneş ışığı aydınlandıktan sonra şehirlere dönmeye acele edilmemeli, imkan varsa yaza kadar doğada kalınması iyi olacak.
Dünyanın SIFIR HATTAN çıkışı 7 Şubat 2013'de beklenmektedir. O zaman yavaşca elektrikler kısım kısım verilmeye başlayacaktır toplu taşıma araçları da faaliyetine başlayacaklardır.
Martın sonunda Dünya tamamen eski haline gelecektir. Trenler yürüyecek, uçaklar uçacaktır.
8.
Dünyanın tüm devletleri, farklı kaynaklardan SIFIR HAT hakkında bilgiler almışlardır, fakat kendi vatandaşlarına yardım ya edemeyecekler, ya da istemeyecekler.
Sivil koruma örgütleri bir şey yapamayacak, zira hiç bir şey çalışmaz olacaktır.
Bu durumda sadece Yaradana güvenin ve de kendinize.
9.
Dünyanın SIFIR HAT'tan geçişinden sonra, insanların görüşleri ve yaşamları değişecektir.
Manevi değerler üstün olacaklardır. İnsanlar ebedi ahlaki ve manevi değerler hakkında düşünür olacak, devletlerde bilim, ahlak, maneviyat, tıp patlak verecektir.
Birey önemli hale gelecektir.
Ve öyle de yeni bir çağın başlangıcı sayılacak bu dönem insanlığın manevi ağırlıklı ilerlemeye koyulduğu bir yeni çağın başlangıcı olacaktır.''
_______________________________________________________________________


Bu da konu ile ilgili bilimsel bir inceleme;


''2012 Safsatası ve Hayali Foton Kuşağı Gerçeği
2012 safsatasının bir diğer yaftası, yüzyılın yalanı “Hayali Foton Kuşağı”…
İlk olarak bu hayali kuşağın günümüze nasıl geldiğine bakalım:
Her ne kadar ilk olarak 1961 yılında Paul Otto Hesse adında Alman, hayalci bir yazar tarafından kitabında bahsedilmiş olsa da, bu yalan daha sonra 1977 senesinde ruhani bir lider ve gnosizm akımının kurucusu sayılan Samael Aun Weor (Víctor Manuel Gómez Rodríguez) tarafından uç noktada dallandırılıp budaklandırılmıştır.
İddaa edilen, merkezinde Alcyone yıldızı olduğu varsayılan Ülker (Pleiades) yıldız kümesini çevreleyen bir foton kuşağının var olduğu, Güneş sisteminin de bu yıldız kümesinin etki alanında olup, etrafında döndüğü ve bu dönüşü 25-26 bin senede bir tamamladığıdır. Ülker yıldız kümesi etrafındaki yörüngesinde dönen Güneş sistemi, her dönüşü sırasında 2 kere olmak üzere, gene aynı yıldız kümesini çevrelediği varsayılan hayali foton kuşağının içinden geçmekte ve bu geçiş 2000-2500 sene kadar sürmektedir. Daha sonraki 10-11 bin sene dünyamız tekrar foton kuşağının dışına çıkacak ve bu döngü bu şekilde devam edecektir. Yani 10-11 bin senedir foton kuşağı dışında devam eden dönüşümüz, birkaç yıl sonra sona erecek ve yepyeni bir çağ açılacaktır. Bu sürece de ışık çağı, foton çağı gibi kavramlar yüklenip, insanlık için yeni bir uyanış çağı olacağı varsayılıp, bir bir etkileri de sıralanmaktadır.
Astronomi konusunda en ufak gerçekçi bir bilgisi olmayan bu iki şahsın hayalleri 1981 senesinde Avustralya UFO magazininde bir üniversite öğrencisi tarafından(!) yayımlanan bir yazı ile ivme kazanmaya başlamış ve birbiri ardına takip eden fiction tarzı kitaplarla ve dünya dışı varlıklardan geldiği iddaa edilen bilgilerle pohpohlanarak günümüze kadar gelmiştir. İlk başlarda 1992 senesi olarak verilen tarih daha sonra 1997 ve en son olarak ta, günümüzün ünlü tarihi 21.12.2012 olarak kesin ve inşallah(!) son olarak değiştirilmiştir.
Aslında bu konu orta derecede astronomi bilgisi olan herkes için gülüp geçilecek derecede amatörce ama, gülüp geçip üşenmiş olmayalım ve 20. Yüzyılın bu en büyük yalanını derinlemesine bir irdeleyelim:
Ülker yıldız kümesi 440 ışık yılı uzaklıkta bulunan ve 14’ ü çıplak gözle gözlemlenebilen 1000’ e yakın yıldızdan oluşmaktadır.
Bu yıldızların yayıldıkları alan 8 ışık yılı yarıçapındadır ve çekim etki alanı da (roche limiti) 43 ışık yılı mesafeye kadar uzanır. Bu mesafeden itibaren herhangi bir cisim, madde bu yıldız kümesinin tamamen etki alanı dışındadır.Söz konusu yıldız kümesi oldukça genç bir oluşum olup, gözlemlenen yıldızların yaşları 50 ila 150 milyon yıl arasındadır ve küme toz ve hidrojenden oluşan bir bulutumsu (Nebula) tarafından çevrelenmiştir.
İddaa edildiği gibi Alcyone yıldızı merkezde filan bulunmamakla birlikte, yarıçapı Güneş’ in yarıçapının 5 katıdır. Ülker yıldız kümesinin toplam kütlesi ise yaklaşık 800 güneş kütlesine eşittir.
Basitçe bir hesap yapılırsa, Güneş sisteminin Ülker yıldız kümesinin etrafında dönebilmesi ve bu dönüşü 26.000 senede tamamlayabilmesi için, ışık hızının onda birinden daha hızlı bir sürat ile dönmesi gerekmektedir. Bu durum, tüm gökyüzü haritasının bir insanın yaşam süresinde gözlemlenebilecek derecede hızlı değişmesi demektir.
Gerçek olan şudur ki, Güneş sistemi Samanyolu galaksisinin merkezi etrafında dönmekte, 26 bin ışık yılı uzaklıkta bulunmakta ve her bir dönüşü yaklaşık 220 milyon yılda bir tamamlamaktadır.
Gelelim bahsi geçen foton kuşağı yalanına. Foton aslında ışık demektir, elektromanyetik bir ışınım fotonlardan oluşmaktadır yani. Dünyamıza gelen Güneş ışınları da fotonlardan oluşmaktadır. Emin olun ki, iki sene içersinde içine gireceğimiz 2000 ışık yılı kalınlığında bir kuşağın varlığı hemen hemen her amatör astronom tarafından dahi şimdiden çoktan fark edilmiş olurdu ki, böyle bir kuşağın var olma ihtimali zaten yok. Çünkü var olması demek, en azından Ülker yıldız kümesinin merkezinde bir kara deliğin var olması sonucunu doğurur ki, bu durum zaten yapılan tüm gözlemlere ve verilere aykırıdır ve hatta dünyanın var olmamasını gerektirmektedir.
İnsanoğlu, çoğu kişinin hayalinin ötesinde, milyarlarca yıldızı ve milyarlarca galaksiyi gözlemleyebilmektedir. Sadece içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinde 100 milyardan fazla yıldız sistemi, ve şu ana kadar gözlemlenebilen evrende de 100 milyardan fazla galaksi bulunmaktadır. Düşünebileceğiniz her dalga boyunda, X, Gama, Kızılötesi, Radyo dalga boylarında gözlemler yapılmakta ve evrenin haritaları çıkarılmaktadır. Söz konusu yıldız kümesi, bu derece detaylı gözlemleyebildiğimiz evren içersinde yan komşumuzun bahçesi gibidir. Ve tüm detaylarıyla bilinmektedir.
En komik olan kısım ise bu foton kuşağının sınırında Zero Point, sıfır noktası adı verilen bir elektromanyetik vakum alanı olduğunun hayal edilmesidir. Bu hayali bitiren gerçek ise, Bing Bang teorisinin de doğuşuna ön ayak olan, 1965 yılında keşfedilmiş olan ve bütün evreni dolduran bir elektromanyetik dalga biçimidir: Kozmik mikrodalga arkaplan ışıması (Cosmic Microwave Background Radiation). 2.725 kelvin sıcaklığındaki siyah nesnenin (dark matter) termal ışınımına tekabül eden 160.2 GHz frekansında ve 1.9 mm dalga boyundadır. COBE uydusu tarafından havaküre dışında hassas olarak ölçülmüştür. Kısacası, bu ışıma tüm yönde, uzaklıktan bağımsız bir şekilde tüm evrende, her noktadan gelen bir şekilde ölçülmektedir. Bu durumda hayal edilen elektromanyetik vakum durumu söz konusu değildir.
Aslına bakarsanız, foton kuşağı hakkında ortaya atılan iddaalar konuya hakim olmamakla ilgilidir. 26.000 senelik periyod aslında dünyanın dikey aksı etrafında yaptığı topaç dönüşünün peryodudur.
Bu dönüş süresince gökyüzünün görüntüsü de değişim göstermektedir. Sadece Maya uygarlığı değil, dünyadaki bir çok uygarlık bu değişimi baz alarak hesaplamalar yapmışlardır. Örnek olarak, piramitler de yapıldığı tarih itibariyle gökyüzündeki yıldızların konumlarını göstermektedirler. Bu konuda çok detaya girmeyeceğim, belki daha sonra arkeoastronomi başlığı altında daha detaylı bilgi verebilirim.
En başta bahsettiğim Paul Otto Hesse ve Samael Aun Weor, aslında Maya’ ların Ülker yıldız kümesinin gökyüzündeki hareketine bağlı olarak oluşturdukları kısa vadeli takvimlerinden ve bu konudaki mitlerden esinlenmişlerdir. Bu takvim 52 seneden oluşmakta ve Güneş sisteminin 26 bin senede bir Ülker yıldız kümesi etrafında döndüğü varsayılmakta idi. (Böyle düşündüklerinin de çok net kanıtları yoktur ya.)
Aslında Maya uygarlığı astronomi ve kozmoloji konusunda gelişmiş bir uygarlık olsa bile, öyle bahsedildiği gibi çok ta gelişmiş değillerdi, ve hatta günümüz ile kıyaslanırsa baya bir gerideydiler denebilir.
Dönen cismin Güneş değil Dünya olduğunu bu dönüşün de Ülker yıldız kümesi etrafında değil, kendi aksı etrafında olduğunu anlayamamışlardı.Onları geçtim, 20. yüzyılda bile bazıları bunu anlayamamış ki, kendi olmasını istedikleri hayalleri gerçek sanmaya devam ettiler.
Bütün hayal bu yanlış varsayım üzerine kurgulandı işte, para hırsı ve cahillik ile de birleşince, arz talep dengesi tamamlanmış oldu ve süslü eklemelerle insanlığa pompalanmaya başlandı. Ama bu pompalamaya bir de patlama noktası yaratmak gerekliydi, hem de kısa vadede… başka türlü hayallerin maddi geri dönüşleri sağlanamayacaktı. Bunun için de gene Maya uygarlığının uzun vadeli takvimlerinin bitiş tarihi olarak ilan ettikleri 21.12.2012 tarihini uygun gördüler. Hayali hikayeye mükemmel bir de son bulmuşlardı… ve hala cahil insanlardan para kazanmaya devam etmekteler. Çok merak ediyorum 2012 senesinde hangi yeni yalanlarla erteleyecekler bu tarihi.''
(http://www.ozinsan.com/2012/06/15/2012-safsatasi-ve-hayali-foton-kusagi-gercegi/)